
Yazmayı hiç istemiyordum.Yorgundum ve feci bir ayrılık acısı yaşıyordum ama öyle bir şey olduki :)
Bir istasyon dolusu insan ayrılık seramonimizi izledi.
'ama seni çok özlicem, şu an çok kederliyim.Teyze son bir kere daha öpeyim' derken burun sıvılarının omuzuma silindiği çok hüzünlü bir ayrılık :(
Ağlamaktan başıma ağrılar girdi ve ilaçlarımın arasında ağrı kesici olmadığından bütün bir yolu kızgın millerle oyulan göz oyuklarıyla geçirdim.
Gözüm bir şeyi görmedi,eve girer girmez keskin bir ağrı kesiciyle otuz dakikada baş ağrımdan kurtuldum.Akşam yemeği saatine kadar kıvrılıp uyumak niyetiyle devrilmişken haddinden fazla lüzumsuz bir arkadaşım aradı.Her nedense telefonla konuşurken mutlaka yürümem gerekiyormuş gibiyimdir; otururken konuşunca dikkatimi toplayamıyorum.Telefon kulağıma yapışık yorgun argın ev içi tura çıktım.Önce odaları kolaçan ettim, bir yandan da bu kadar derli toplu bir evle karşılaşmayı hiç düşünmediğimden 'kadın mı aldılar acaba?' diye düşünüyordum.Turum salonda tamamladı.Öyle amaçsızca salonu adımlarken sehpanın üzerinde zarar vermekten korkulduğunu düşündüğüm bir çekiniklikten dolayı sadece zarfın açılmasıyla yetinilmiş bir posta paketi dikkatimi çekti.Telefon kulağımda zarfı elime aldım ve bir çığlık attım!.Had üzeri lüzumsuz arkadaşıma alelacele 'ben seni sonra ararım' deyip yanıtını beklemeden telefonu kapatıverdim!
Zarfın üzerinde,
from özlem akın
............
Checz Rebuclic
to:
GÜLEN TEZER ÜSTÜN
.....................................
ANKARA
TURKEY
yazıyordu!
Özlem Akın akıl sağlığımın asla kabul edemeyeceği nitelikte beceri ve sabır sahibi, bir kukla sanatçısı olmasının yanı sıra kırkbeşinci Antalya Film Festivalinde Gemeinschaft isimli çok hoş ve ilginç filmiyle de en iyi kısa film dalında ödül almış, bir çok festivale katılıp ödül almaya hak kazanmış çok genç, çok sevimli bir sanatçı.Onu uzun zamandır mikroskopla inceliyorum.Evet mikroskopla; çünkü yaptığı iş benim 'inanılabilirlik' sınırlarımın çok ötesinde; 'nasıl şeyler bunlar'a takılıp büyütüp bakıyorum Özlem'in kuklalarına.Trafik kazası geçirmiş bir kadın, delikanlı Hakan'la Aysel Gürel'e benzettiğimiz başka bir kadın, mahzun denizkızı, regge şarkıcısı zenci kız..Hepsi biribiri kadar özenle, sevilerek yapılmış 'ruhu' ve 'öyküsü' olan tipler.
Sağlık skandalımın sürdüğü ve anlatıp rahatlamak istediğim o günlerde Özlem Akın imzalı bir posta almıştım.O güne kadar kuklaları için bir kaç yorum bıraktığım ve hayranı olduğum bir kişinin geçmiş olsun postasında geçmiş olsun armağanı göndermek istediğini belirtmesi beni çok şaşırtmış ve mutlu etmişti.
İşte bugün; geldiğinde Dolunay tarafından denendiği ama dikkatle paketlendiği için açılmaya cesaret edilemediğinden artık emin olduğum paketi açarken kırarım diye neredeyse vazgeçecektim:)
O kadar heyecanlandımki; heyecanlanınca yüzüm kızarır ellerim hissizleşir.Öyle oldum yine :)
Önce, 'merhaba'yla başlayıp yorgunluk ve ayrılık acısına dair ne varsa silip süpüren, yetmez ama; bu kez mutluluktan ağlatan, fırından henüz çıkmış ekmek sıcaklığındaki mektubu okudum.Kısa anlatamam ben; kısa anlatabilenlere, kısa filmlere, kısa film çekebilenlere hayranlığım bu yüzden..Sanatçı yazısı da şık oluyor :) Okudum, ağladım, güldüm :) Beni bu kadar iyi tanımasına çok şaşırdım, kendimi önemli hissettim :) Yalnızlığımı uzun zaman önce terk etmiştim; bugün sarılıp sarmalanmış hissettim kendimi..
Güzelce sarılmış paketi makas yardımıyla aklım çıka çıka açtım.
Elimdeydi, böyle bir şey beklemiyordum; yani bir kukla beklemiyordum.O kadar işinin arasında bana bu kadar inanılmaz bir şey yapmasını asla beklemiyordum.Özlem benim için profilimde anlattığım düş kahramanım olan 'SALAŞ BİR BARDA FRANSIZCA JAZZ SÖYLEYEN ÇIPLAK AYAKLI, TUNUSLU ÇİNGENE'mi yapmıştı.

İncelik diye buna denirdi, buna dikkat etmesi; çok duygulandım..
Özlem'in çok yoğun olduğunu bildiğimden zaman ayıramayacağı ihtimaline karşın yine de 'acaba postada mı kayboldu' diye endişeleniyor, armağanımın ne olduğunu yüzsüzce merak ediyor, armağan alacağım için çok da utanıyordum; hatta Özlem'i izleyen Nalan abla'yla da paylaştığım bu konu üzerine Nalan ablanın fikir vermesiyle Kocaeli dönüşü; yani bir kaç gün içinde postada bir sorun olduysa araştıralım tipinde bir posta yazmaya cesaret edecektim Özlem'e..
Çingene'm gerçek bir çingene; en ince ayrıntısına kadar çingene.Uzun, narin ve parmak izine kadar yapılmış kırmızı ojeli parmakları, sağ bileğinde bilezikleri, boynunda kum ve boru boncuklardan kolyesi var.Uzun çingene eteğinin altından anatomiye uygun ayakları görünüyor; ayak bilekleri incecik..Uzun siyah saçlara, inci tanelerinden dişlere sahip bu Tunus'lu çingenemin ten rengi de bir Tunus'lu çingenesinin ten renginde :)

Jazz söylüyor benim çingenem, gözleri kısık, oturmuş barın üzerinde elinde mikrofon :)

Çok önemli bir ayrıntı; değişik açılardan bakıldığında yüz ve mimikler farklılaşıyor.
Çözemedik biz bu işi.
Özlem; duyarlılığın, becerin ve zamanını benimle paylaşman, profil öykümü gerçekleştirmeyi düşünecek düş gücüne sahip olman, ayrılık öykümü yaşadığım bugün beni sonsuz derecede mutlu etti; o kadar mutluyumki kendimi Erdim'e ihanet etmiş gibi hissediyorum :)
Sevgili Özlem;
Sevgili Özlem;
gün boyu süren sıkıntılı halimi mutluluğa çevirdiğin ve yapılacaklar listene beni de eklediğin
ç i n g e n e 'm ve hissettiğim bütün duygular için sadece teşekkür edebiliyorum :(
Bütün kalbimle bütün hayatın boyunca ve kısa film maceranda çok başarılı ve mutlu olmanı diliyorum.
Bugünü hiç unutmayacağım..
Bütün kalbimle bütün hayatın boyunca ve kısa film maceranda çok başarılı ve mutlu olmanı diliyorum.
Bugünü hiç unutmayacağım..
Siluetinin sigara dumanlarının mavi neon ışıklarının altında hareler yarattığı salaş bir Fransız barında çıplak ayakla Fransızca jazz söyleyen Tunus'lu çingene
loş ışı
ve
ve
SAHNE!

Not:Hakan'la fotoğraf çekmek için ne kadar zaman harcadığımızı söylemek bile istemiyorum!
Ancak bu kadarını becerebildik :(
Not 2:Özlem yazdığım postaya verdiği nazik yanıta çingenemin yola çıkmadan önce çektiği fotoğraflarını da eklemiş.Çok da iyi etmiş, bizimkiler pek bir kötüydü :( Bizimkileri kaldırıp Özlem'in çektiklerini ekledim hemen :)
Güzel pazarlar..