31 Ocak 2012 Salı

AYRILIK.. O GELMEZSE GELMESİN, BEN ONA GİDERİM..



O gelmezse ben giderim.
Kar gelmezse ben kara giderim :)
Uzun süre erteleyip çıkmayı bir türlü beceremediğim yol.
Perşembe akşamı 21.00de binilen otobüsten cuma sabahı 9.00'da inilerek 12 saat süren karlı, buzlu, otobüs kaydıran bir yolculuğun sonunda gerim gerim gerilmiş Gülen Kocaeli'de.
Hakan'cığım İzmir'de. Ayrılık iyi bir şey değil.. Seviyorum Hakan'ı, özledim de.. Her ne işse ama biz ayrıldığımızda daha fazla özlem duyup acı çekmeyelim diye midir nedir telefonda birbirimize ılık; yani sıcakla soğuk arası davranıyoruz :D

Kısa notlar:

Yolculuk sinir bozucuydu, Fethiye'den çıkar çıkmaz karla karşılaştık. Kar yol boyunca yakamızı hiç bırakmadı.
Aynı kaptanla daha önce yolculuk yaparak kendisini test edip onayladığımız halde sinirlerim feci derecede yıprandı.

İki gündür 10/6 tansiyondan dolayı kendi ismimi bile hatırlayamayacak derecede saçmalıyorum :D

Düştüm; o kadar güzel düştüm ki önümde yürüyen gruba hissettirmeden kalkıverdim. O kadar güzel toparladım ki durumu kimse hissetmedi ama Sedef'in hakkını yememek lazım. Düştüğümü anlayınca önümde durarak kamufle etti beni. Aslında ben Sedef'e de çaktırmayacaktım ama görmüş bulundu bir kez. Kalkmama neden yardım etmediğini anlayabilememiş de olsam kendisine kamufle çabasından dolayı minnettarım :P Kardeş dediğin böyle olur :D Toparlanınca düşmekten çok, bunu saklama çabalarımıza çok güldük. Düştüğümde bana sadece ben gülebilirim; başkası değil. Düştüğümde bana güleni dövmek isterim. Lütfen yardımcı olun, ya ben düştüğümde gülmeyin ya tarafımdan dövülürken ses çıkarmayıp sopanızı yiyin ve gidin :D Şiddete karşı olmam bu durum için geçerli değil :D
Düşene gülerlermiş. Arkadaş zaten adam düşmüş, bir de sen gülersen sopayı da yersin :D
Düşenin dostu olmazmış; kaldır arkadaş düşmüş adamı. Eline mi yapışır?
Düşene bir tekme de sen vurmuş! Yuh artık. La siz nassı insanlarsınız?!
Düştüğümü anlattığımızda Sedef'in eşi 'ben sigorta şirketi sahibi olsam Gülen'i sigortalamazdım' dedi ayıp etti :P
Geleceğimi öğrendiğinde aynı kişi Sedef'e 'plastik bardak alalım' diyerek de ayıp etmeye devam etmiştir :P

Acil bir iş için yarın yarım günlüğüne İstanbul'a gidiyorum. E bekle beni İstanbul :D Yarım günde bir insanın başına neler gelir başlıklı bir yazıda yarım günde bir insanın (hatta iki insanın; Sedef'te yanımdaydı) başına neler gelebileceğini anlatacağım :D Tutma beni Sedef :D Kamuya mal olduk bir kere.

Sırası gelmişken ya da gelmemişken; hiç önemli değil önlemlere karşın düzenli olarak yazdıklarımı kopyalayan kişiye hakaret babından 'pis insan' demek istiyorum.

Güzel yorumları uzun bir zamandır yanıtsız bırakarak ayıp ettiğimi biliyorum :( Özür dilerim :(
Görüşürüz ben İstanbul'dan dönünce/dönebilirsem :D

26 Ocak 2012 Perşembe

SAVUNMAMDIR!

SAVUNMAMDIR!..
HER ŞEYDEN ÖNCE DEVRİMCİ DÜŞÜNCELERE SAHİBİM VE DEVRİMCİYİM. BENİM BU DÜŞÜNCEYE SAHİP OLMAM ELBETTE Kİ TESADÜF DEĞİLDİR. DÜNYADA VE ÜLKEDE EKONOMİK YAŞANAN EKONOMİK, SOSYAL VE SİYASET GELİŞMELERDEN ETKİLENMİŞİMDİR.
ÜLKEMİZ EMPERYALİZME BAĞIMLI, ONUN GÜDÜMÜNDE BİR EKONOMİK SİSTEMLE YÖNETİLMEKTEDİR. BUNU KİM İNKAR EDERSE ETSİN BU BÖYLEDİR. BU DURUMDAN DOLAYI ÜLKEMİZ GERİ BIRAKTIRILMIŞ, SÖMÜRGE BİR ÜLKEDİR.
ÜLKEMİZDE KAPİTALİZM, KENDİ ÖZGÜCÜ İLE GELİŞMEDİĞİNDEN SÜREKLİ BİR KRİZ İÇİNDEDİR. BU YAŞANAN BİR GERÇEKTİR. BİZ GELİŞMEYİ, İLERİ SANAYİ ÜLKELERLE GİRİŞİLEN EKONOMİK İLİŞKİLERLE ÇÖZMEYE ÇALIŞMIŞIZDIR. ANCAK BU İLİŞKİLER, ÜLKEMİZİN SANAYİ YÖNÜNDEN GERİ OLUŞU, İLERİ SANAYİ ÜLKELERİYLE GİRİLEN İKİLİ İLİŞKİLERDE ÜLKEMİZ ALEYHİNDE BİR YOL İZLEMİŞ VE ÜLKEMİZDE KAPİTALİZM, DIŞ MÜDAHALELERLE ÇARPIK BİR BİÇİMDE KURULMUŞTUR. BU DURUM ÇEŞİTLİ ULUSLARARASI KURULUŞLARIN ÜLKEMİZİN EKONOMİSİ ÜZERİNDE DOĞAL OLARAK SÖZ VE KARAR SAHİBİ OLMASINI BERABERİNDE GETİRMİŞTİR. sONUÇTA ÜLKE EKONOMİSİ AĞIR BİR BUNALIMA GİRMİŞTİR.BU BUNALIMIN ÇÖZÜMÜ İSE, DAİMA YABANCI REÇETERLERDE ARANMIŞTIR. OYSA HER YENİ GELEN REÇETELERLEGÖRÜLMÜŞTÜR Kİ BUNALIM DAHA DA ARTMIŞTIR. ÜLKE EKONOMİSİ ÜZERİNDE KARAR SAHİBİ, EMPERYALİST KURULUŞLAR OLMUŞTUR. EKONOMİMİZ, BU KURULUŞLARIN TAVSİYELERİ DOĞRULTUSUNDA DÜZELTİLMEYE UĞRAŞILMIŞTIR. ANCAK TAM TERSİ OLMUŞTUR. EKONOMİK YÖNDEN, AET, IMF, OECD, VE DÜNYA BANKASI GİBİ KURULUŞLARIN MÜDAHALELERİ SONUCU EKONOMİK VE SİYASİ BAĞIMSIZLIĞIMIZ ELİMİZDEN ALINIRKEN, ASKERİ ALANDA NATO İLE GİRİLEN İLİŞKİLER, BİR ÇOK ASKERİ YÜKÜMLÜLÜKLERİ BERABERİNDE GETİRMİŞTİR. İKİLİ ANLAŞMALARLA ÜLKEMİZ, EMPERYALİZMİN İLERİ BİR KARAKOLU DURUMUNA DÜŞÜRÜLMÜŞTÜR. ULUSLARARASI TEKELLERLE EKONOMİK ALANDA GİRİLEN İLİŞKİLER SONUCUNDA YERALTI, YERÜSTÜ KAYNAKLARIMIZ YABANCI TEKELLERİN SÖMÜRÜSÜNE TERK EDİLMİŞTİR.

BEN NE YAPTIMSA HALK İÇİN HALKIMLA BİRLİKTE YAPTIM.

FİKRİ SÖNMEZ..

TAKSAV-İZMİR YENİKAPI TİYATROSUNUN ORTAK YAPIMI OLAN 'FATSA FİKRİ' İSİMLİ TEMSİL BROŞÜRÜNDEN.
SADECE İÇİMDEN GELDİ VE PAYLAŞMAK İSTEDİM..
YAYIMLAMAK İÇİN İZİN BEKLEDİĞİM METİN BU İDİ.


25 Ocak 2012 Çarşamba

GÖRMÜYORUM, DOKTOR GÖRMÜYORUM BEN

Görmüyorum ben.
Dün göz doktorunun odasına girdiğimde doktorun 'buyrun sorun nedir?' sorusuna verdiğim yanıttı bu: 'görmüyorum ben'
Doktor sekreterinin az önce çekilmiş göz tansiyon ve  çenemi dayadığım aletten gözüme pist pist diye tısladığı için tırstığım ve dolayısıyla da nefretimin kabardığı o aletin pist pistlediği anda çektiği ölçümden çıkan sonuçlara bakarak verdiği yanıt da 'görmezsiniz tabii' oldu.
Sağ gözüm eskisinden kötü durumda ve ben görmüyorum. Sol gözüm eskisinden  iyi durumda ve ben görmüyorum. Sağ gözüm kötüye gittikçe sol gözüm terbiye yoksunu sağ gözümün ayıbını örtbas etmek için eşşek gibi çalışıyor, sağ gözümse bana ne ya, nasılsa yan tarafta karınca misali çalışan bir salak var deyip tembelliğini ilerletiyor. Yan gel yat Osman yani bir nev-i.
Yakın gözlüğümün yanı sıra artık uzak gözlüğü de kullanmak zorundaymışım. Aslında bu yeni bir durum değil. İki yaşındayken şaşılıkla başlayan göz hastalıkları kariyerimi ilkokul sıralarında göz tembelliği için Ankara Mamak yolu üzerindeki Göz Bankası'na gidip iki saat boyunca sağ gözümle bir helikopterin dönen pervanesine bakarak ilerlettim. Sol gözlük camında şimdilerde 'pudra' denilen bir renkten flaster yapıştırılı ki adı 'kapama'. Bu ilkokul boyunca yani beş sene kadar sürdü. Hafta içi Göz Bankası ki ben o göz bankasındaki kasaların içinde insanlardan çıkarılıp yığınlar halinde tedaviye yanıt vermeyen insanlara takılmak üzere gözler saklandığını sanırdım; hatta bundan emindim :) Ve düşünürdüm ki sağ gözümden bir halt olmazsa bankadan bir göz çekeceğiz. Ne salak bir çocukmuşum ben :)))) Aslında Göz Bankası'ndaki heyecansız anlarıma sırf bunun için katlanıyordum; yeni ve gören bir göz için :)
Hafta içi her gün Göz Bankası saatleri, hafta sonu zorla götürüldüğüm önce resim sonra cimnastik kursu. Cimnastikten şikayetim yoktu da arkadaş bu resim kursu ne eziyetti. Sonra her ders sonu resim defteri kaybetmemden yorulan anneciğim iyi bir ressam olamayacağıma karar verip resim kursundan azat etti beni.  Aslında çok sonraları anlayacaktım ki anneciğimin benim üzerimde iyi bir ressam olmam konusunda hayalleri yoktu; gözümün çalışması, hala toparlamakta zorlandığım dikkatimi toplamayı, sabırlı olmayı öğrenebilir miyimdi anneciğimin derdi. İtiraf ediyorum defterlerim kaybolmuyordu aslında; ben o defterleri resim kursuna bir daha gitmemek için çocuk aklımla çöpe atıyordum :(
Dün hastaneden çıkınca CEM optiğe gittik. Çerçevelere bakıyorum; aslında en son Ankara'da gittiğim doktorlardan birinden gözlük kullanmamın sorunuma çözüm getirmeyeceğini duyduğumdan beri 'belki birinin işine yarar' diye düşündüğüm, zamanında inanılması zor hafifliğinden dolayı şu an için sınırlarımı aşan bir miktar ödediğim bir çerçevem vardı ama çerçeveyi 'belki birinin işine yarar' düşüncesine uyup birine verip vermediğimi hatırlamaya çalışıyorum çerçevelere bakarken ama çerçevenin akibetini hatırlamayı bir türlü başaramıyorum.
Şöyle havalı, renkli. Gözlüklerin biri geliyor biri gidiyor. Çalışanlar son derece sabırlı (bana rağmen :P ) , güler yüzlü, ilgili ve bilgili. Turuncu olsun, pembe olsun, beyaz olsun; hatta mor olanını çok beğendim ama sağ göz camı yüksek numara olacağından özellikli bir cam kullanacaklar. Bu da normal cama ödeyeceğimden fazla ödeyeceğim anlamına geliyor. Keyfi bir durum değil bu. Bu bir zorunluluk. Çerçeve fiyatlarını duyunca, üzerine bir de sevgili devletimin bir gözlük için görmeyen vatandaşına yaptığı ödeme eklenince!! Sol cam ince, narin ama sağ gözlük camı çok kalın olduğundan odak noktasından bakma konusunda da ayrı bir sorun yaşadım yıllarca dolayısıyla çerçeve beğenip beğenmeme gibi bir lükse kesinlikle sahip değilim.. Evde olduğunu umduğum çerçeveyi düşününce yeni çerçeve almaktan vaz geçtim. Deliler gibi yağan yağmurdan sıçan gibi ıslanırken aklımdaki tek şey ne akşam yemeği, ne başka bir şey. Düşündüğüm tek şey nerede olduğu hakkında en ufak bir fikrimin olmadığı hafif çerçeve. Eve geldik. Bir işçi arı gibi aradım, aradım aradım; hafif, havasız, mütevazi çerçevemi buldum :) Yolda altın bulmuşum sanki; o kadar sevindim :)
Bugün çerçeveyi optiğe götürmek üzere  evden çıkamadık bir türlü. Babam ve Hakan sürekli 'hadi Gülen' deyip duruyor, ben bir bahane uydurup bir türlü çıkmak istemiyorum. Ayağım adımını sokak kapısından dışarı atmamak için inat ediyor. Neden sonra tam kapıyı açıp çıkacağız zil çaldı. O kadar güzel bir şey oldu ki. Pazar gününden beri çok seviniyorum ben :) Anlatırım onları da ama bugünkü hislerin nasıl karşılıklı olduğunu gösteren, 'bu nasıl bir şeydir' dedirten, dolayısıyla ürperten bir şeydi.
Neyse çerçeveyi götürdük. Gözlüğüm yapılacak ve ben kaliteli görmeye başlayacağım diye seviniyorum çünkü Hakan, babam ve ben olarak gittiğimiz göz doktoru hepimizi gözlüklendirdiğinde dün babam ve Hakan'ın işi çözümlenmişti.. Sıra benimdi. Gözlüğümü takacağım, iyi göreceğim diye seviniyorum resmen ki gözlük kullandığım yıllarda numara farkından dolayı sağ gözüm çok iri ama sol gözüm olduğu gibi görünüyor diye utanırdım insanların yüzüne bakarak konuşmaktan ama gel gör ki artık göremediğim için bunun insanlar için bir sorun teşkil edeceğini sanmıyorum :D Ben mi; yok utanmıyorum çünkü artık sadece görmek istiyorum ben :)))
Küçük ve/ama şirin bir yerde yaşayınca oluyor böyle şeyler; sağ göz cam özellikli bir numara olduğundan yarın Antalya'dan gelecek. Benim gözlük işi yarına kaldı yani :) Yeniden gözlük kullanmaya başlayacağım için heyecanlıyım. Bundan sonraki fotoğraflarımda beni gözlükle görürseniz şaşırmayın; O gerçekten benim.. Yarın her şey daha net, parlak olacak, öyle görünecek gözüme; umutlarım, hayallerim gibi.
Kucağımdaki kişi Erdim insanının ta kendisidir.
Fotoğraflarda gözlükle pozum yok :)
Sağ cam maşallah tuğla gibi :))))
Birinin kafasına at kesin yarılır (abarttım)

24 Ocak 2012 Salı

GÖZÜNÜZE SAĞLIK

Fotografium Canon 600D profesyonel fotoğraf makinesi hediye ediyor! Yarışmaya katılarakCanon 600D Manfrotto tripod ve Kata sırt çantası kazanma şansı yakalayın! http://blog.fotografium.com/fotografium-canon-600d-hediye-ediyor/ sayfasını ziyaret ederek yarışma hakkında diğer bilgilere ulaşabilirsiniz.







Vallahi bak kendim için değil, size daha iyi fotoğraflar çekebilmek için :)

Benim olursa sevinirim, olmazsa başkası için sevinirim.
Benim olursa başkasının olmadığı için üzülmekten geri kalmam..


22 Ocak 2012 Pazar

BEN BUGÜN PARA KAZANDIM. BEN BUGÜN ÇOK PARA KAZANDIM..

Ben bugün para kazandım. En tatlı para 'kazandığım' paradır. Hastalanmadan bir süre önce 'sendikal faaliyetlerimden' dolayı işten atıldığım iş deneyimimden sonra kazandığım ilk para :)
Tuhafiye, incik cincik alış verişlerimi yaptığım bir tuhafiye var burada; bir şey almasam bile uğrayıp zaman geçirmeyi sevdiğim bir yer olması nedeniyle 'arkadaş' kontenjanlarına dahil olduğum bir yer. Alış verişlerimin kısa, sohbetlerimin uzun sürdüğü bir yer.
Eski sağlığına kavuşmasına az kalmış sayın bay Ali abim, Hakan ve ben ziyaretlerimle yaklaşık iki aydır şereflendirmediğim tuhafiyeye gittik dün. Sohbet bakımından çok fazla kalamadığımız tuhafiye insanları bugünden için yoğun olan öğleden sonrası saatlerinde yardıma gelip gelemeyeceğimi sordu. Zaten her gittiğimde sanki dükkan benimmiş gibi gelen gidenle ilgilendiğim, çeşitli üstün (!) fikirlerimi :P tüketicilerin yararlanma imkanlarına sunduğum için eğlenceye hemen atladım tabii..
Ertesi gün gece hortlak gibi dolaşıp sabaha yakın uyuyan ben, hem sözümü tutmak hem de eğlenmek için öğleden sonra yarım günlük iş yerime gittim. Yağmur ve soğuktan gelemeyeceğimi sanmış patron arkadaş ama ben söz vermiştim; nasıl gitmem.. İşe başladım. İçeri giren hemen hemen her tüketiciye yanaşıp bilmediğim konularda bile ahkam kestim :) Köşeye çok sıkıştığımda 'bir dakika lütfen' diyerek çalışanlara gidip yardım istedim usulcacık. Turuncu ip isteyeni yeşil ipe ikna ettim. Pembe abiye ayakkabısına uygun aksesuar bulma yoları tıkanınca bir genç kıza pembe saten kumaş alıp kağıda çizerek anlattığım obi kemeri diktirmesini önerdim. Mavi bebek yeleğine düğme arayan anne adayına baktığı klasik düğmeler yerine araba modelinin sarı, kırmızı, turuncu ve mavi olmak üzere dört ayrı renginden sattım :) Sevgililer günü hediyesi olduğunu tahmin ettiğim 'sevgiliye atkı' örmek isteyen iki genç kıza düşündükleri renklerden farklı renklerde ipler verdim :D
Bu grubun aldıklarını değiştirmek için geri geleceklerinden eminim, yarın tuhafiye bugünkünden daha yoğun olacak :D
Neyse böyle böyle akşamı ettik. Kendime bir şeyler almasam olur muydu? Olmazdı :D Yarım günlük mesaim bittiğinde aldıklarımı  ödemek için kasaya geldim ama ne kadar ödemek istediysem ve ısrar ettiysem de param elimde kaldı. Arkadaşım arkadaşlığın başka olduğunu, günümü, emeğimi ve sarf ettiğimin enerjimin bedelimi ödemenin başka bir şey olduğunu söyleyerek aldıklarımın ederini kesinlikle kabul etmeyeceğini söyledi. Aramızda şöyle bir diyalog geçti
Ben: Ödemezsem daha da gelmem. Ne anlamı kaldı yardım etmemin?
O: Alırsam daha da çağırmam.
Sonuç olarak  ödeme yapmadım. Bir de beni evime kadar bıraktılar. Bugün yıllar yıllaaaaar sonra ilk kez para kazandım. Bugün kendimi işe yarar ve değerli hissettim.
İyi pazarlar her birinize.
Buralar çok soğuk ama şaşırmıyorum; Kuzey Kıbrıs'a gittiğim ilk yıl ellidört yıldır yağmayan kar yağmıştı :)



Fındığımın geldiğinde davetli olduğumuz balık organizasyonun salata ihalesi bize kalmıştı.
Birbirimize ne kadar güzel bakmışız..
Fındığım seni çok seviyorum ve özledim..

20 Ocak 2012 Cuma

19 Ocak 2012 Perşembe

BİZ YANILMIŞIZ!

Biz yanılmışız, onlar doğrusunu biliyormuş.

Sabahın bu saati hala uyku uğramamış bana. Ne zamana kadar dayanır bünyem bu gidişe hiç bilmiyorum.
Sinirlerim had safhada gerilmiş; gergin ses telleri gibiyim. Üzülmekten yoruldum artık.
Beş sene olmuş, zaman da ne kadar çabuk akıp gidiyor. O'nu öldürenler, bir cana kast edenler terör örgütüyle ilgisi olmadıkları için ellerini kollarını sallaya sallaya aramızda dolaşmaya başlayacaklar. Yazık! Bir ülkenin eski genelkurmay başkanı, gazeteciler, terör örgütü kurucusu olarak tutuklanıyor ama düşündüklerini söyleyip yazdığı için hedef haline getirilen bir gazetecinin ama her şeyden önce bir 'insan'ın; Hrant Dink'in canını alanları terör örgütüyle bağlantısı yok diye salıver! Allah'ım aklımı kaçırmama engel ol!
Yılmaz Özdil'in yazısını ben bu yazıyı yazdıktan sonra okudum. Ali abim ve Hakan tanığımdır. Yemin ederim kopya çekmedim; Ali abime ve Hakan'a bakın böyle oldu dedim Ali abim aklın yolu bir zaten dedi..

Not: Ali abim bizde. Bir kaç gün, kendini daha iyi hissedene kadar O'nu göndermeyeceğiz; eve hapsettik, kapattık çünkü buralar çok soğuk ve bizde 


gibi bir durum söz konusu..
Hepinizi seviyorum..

18 Ocak 2012 Çarşamba

BİR ÖĞRETMENİN MUTLU SONU



Bizim açımızdan mutlu son. Defdef deyip duruyorum, görmüş müydünüz youtube'lara düşen benim artistik hareketli ikiz kardeşim Defdef'i? Bugünkü haberlerim Defdef'ten. Defdef beden eğitimi öğretmeni; yani onun mezun olduğunda öğretmenler atanabiliyordu. Hatta veliler mezun olduklarında açıkta kalmasınlar ve nasılsa ataması var düşüncesiyle seçme kitapçıklarında eğitim fakülteleri de işaretlettiriyorlardı HİÇ DEĞİLSE ÖĞRETMEN OLSUN' diye çocuklarına. Ne acı değil mi? Hiçbir şey olamamışların öğretmen olmaya hakları varmış gibi..Kendi çocuklarına öğretmen olanların aslında hiçbir şey olamadığı için öğretmen olduğunu düşündüler mi acaba? Kendi çocukları için en iyi öğretmeni çocuğu okula başlamadan arayan veliler miydi çocukları mezun olduktan sonra 'hiç değilse öğretmen olsun' diyen?
Çok üzülüyorum ataması yapılmayan, kulaklarını onlara tıkayıp asıl işleri 19 Mayıs törenlerini yasaklamakmış sayan bakana. Konya'dan bir delikanlı çıkıp bu yasaklama kararı için Danıştay'a dava açmış. Gerçi yavaştan geri adım atılmaya başlandı ama dava sonucunu merakla bekliyorum. Zaten hükümetin önce dayatıp sonra gelen tepkiler nedeniyle geri adım atmasına alıştık.

Ataması yapılmayan, yapılmak istenmeyen öğretmenlerime nispet gibi olmasın ama bu bizim mutlu sonumuz; Defdef'in çalıştırdığı basketbol takımı sonuç belli olsa da gayet iyi gidiyor. Sonuç belli çünkü bir çok spor takımı için geçerli olan bir durum söz konusu; çoğunlukla özel okullar bir spor klübünün takımını burslu öğrenci olarak bünyesine dahil ediyor. Biz buna 'toplama takım' diyoruz. Bu özel takımlar ortalığı silip süpürüyor. Daha turnuvanın başında 'haksız avantaja' neden olan bu durum neyse ki seneye değişiyor. Okullar en fazla iki 'kulüp' oyuncusu oynatabilecekler. Tepki gösterilmeyecek gibi değil aslında 'e arkadaş bir kulüp oyuncularının turnuvada ne yapacağı belliyken turnuvaya ne gerek var?' Ben hakemlik yaptığım yıllarda hakem mekaniği kitabımızda sık sık sözü edilen o 'haksız avantajı' sağlamamak için, vicdanımız rahat olsun diye çaldığımız her düdüğe dikkat ederken bu seneye yasaklanacak olan durum haksız avantajın ta kendisiydi. Biz 'birinci belli, ikinci kim' düdüğü mü çaldık yani?
Defdef oyuncuları çok büyük fedakarlıklarla çalıştırıyor. Sağlık sorunlarına karşın, halen sürmekte olan ağır kortizon tedavilerine karşın elinden gelenin fazlasını yapmaya çalışıyor; çocuklar da öyle. Ben de kardeşimle gurur duyuyorum! Kardeşimin çalıştırdığı takım için yerel Kocaeli Gazetesi J GRUBUNDA ŞAMPİYONLUĞUN GÜÇLÜ ADAYI yazmış. O kadar mutlu oldum ki.. Yürü be takım; kim tutar seni :) Takım sizi seviyorum; şampiyon belli; ikinci olun :) Defdef'im canım benim.

16 Ocak 2012 Pazartesi

BEN OLSAM GİTMEZDİM!

Hafıza yoklama..
2000 yılında AB bize görüşme için randevu verdiğinde bu haber AB'den beklentilerini yüksek tutanlar arasında bayram havası estirmişti. AB'ye girecektik, ekonomik standartlarımız sihirli değnek dokunmuşcasına değişecek ve biz 'Avrupa' standartlarında yaşamaya başlayıverecektik. AB durup dururken neden bize randevu vermişti?
.....
AB'ye girmek ulusal özgürlüğe veda etmektir. Bir birliğe gereksinim duymak kendi iradesinde tek başında ayakta kalmayı beceremeyen ya da 'birlik' olup birlikten biri birlikten olmayana eziyet ederken onun arkasında durmaktan başka bir anlam ifade etmiyor. O ki Atatürk ilke ve inkilaplarını hiçe sayan AB'dir sözünü ettiğimiz birlik. Bu gerçekler görmezden gelinirken -ki Türkiye'nin AB'ye girmesi hayalden de öte bir durumdur- AB başta Yunanistan olmak üzere çöken AB ekonomileri itibarsızlaşmıştır. Cumhuriyet'im, ülkem tek başına, güçlü, hiçbir başka devlete gerek duymaksızın ayakta kalabilecek teknik ve pratiğe sahiptir. Bir birliğe ihtiyacımız yoktur.
Bu anlamda AB'ye gireceğiz diye Kuzey Kıbrıs'ı masaya koyanlar Rauf Denktaş'ın siyasi itibarını ve duruşunu zedelemeye çalışmaktan hiç çekinmemişlerdir. Şimdi hiç bunlar olmamış gibi ülke mücadelesi bakımından benzerlikler gösterdiği için Kuzey Kıbrıs'ın Atatürk'ü diyebileceğimiz Rauf Denktaş'ın cenaze merasimine gidip boy gösterecekler.

ARTIK O BİTMİŞTİR, DÜNYADA İTİBAR KAYBINA GİRMİŞTİR DEDİĞİN BÜYÜK LİDERİN CENAZESİNE DE GİTME!
BEN OLSAM GİTMEZDİM!
Vatansever olmak tarihin seni iyi yazacağı bir olgudur.
Bu gece de uyumadım, son raddede içtiğim nescafenin, birinci cildini btirmek üzere olduğum TEK ADAM'ın ruhumda yarattığı sıkıntıların da uyuyamamama mutlaka etkisi var, bir kaç zamandır ben böyle yaşıyorum ve bundan hiç memnun değilim. Uyuyabildiğim saatten uyanabildiğim saate kadar geçen zamanı, yani günü öldürüyor olmak kendimi verimsiz, üretimsiz hissettiğimden dolayı varlığımdan nefret etmeme neden oluyor :( Acil önlemler almak zorundayım yoksa bu durum gerçekten can sıkıcı :(
Ve yine uzun zamandır yapmak isteyip de yapamadığım bir şey;

YORUM YORUMLARIM çünkü yazdıklarıma değer verip yorum yapan arkadaşlarıma yalnızca teşekkür ediyor olmak gerçekten kötü bir durum. Bundan utanıyorum, sanki değer vermiyormuş önemsemiyormuş gibi görünüyorum ve bu hiç hoş bir profil değil :(
Evet başlıyorum..

Cebimdeki renkler, canım; bastırılıp sindirilmeye, cahil bırakılmaya devam edilirse evet korkmalıyız ama artık bir şeylerin acilen değişmesi gerekiyor. Bir ülkenin Genelkurmay Başkanı da terör örgütü kurmak ve yönetmekle suçlanıyorsa sıradan vatandaşlar için ne pahalar biçilir düşünmek gerek. Sen 'şimdilik' bunları düşünme. Sağlıklı olmaya her zamankinden çok ihtiyacın olduğunu unutma :)

Sevgili Funny me; :) Allah akıl fikir vermiş ama birilerinin o aklı fikri kullanması gerekiyor ama artık olanlara bakınca evet insan kendini 'Allah sonumuzu hayır etsin' demekten alamıyor. Merak ediyorum, daha ne olabilir diye ama her güne yeni bir şok haberle uyanıyoruz.

Sevgili Mehtap; akıl sır erdiremiyorum. Bütün bu askerler terör örgütü üyesiymiş! Kim nasıl inanıyor bu iddialara? Bu insanlar suçlarının ne olduğunu bilmeden özgürlüklerinden yoksun bırakılmış biçimde bir kaosun içinde bekliyorlar; neyi beklediklerini bilmeden. Aklım, mantığım almıyor, öfkeleniyorum, öfkem üzüntümü katladı ama ne olacak? İşte onu bilmiyorum. Bu da duygularını uç noktalarda yaşayan beni delirtiyor!

Elif'cim; bu hükümetten şeref madalyası almamak büyük şereftir zaten :)

Nestug'um; ee terör örgütü kurup yönetirsen olacağı budur! Ve buna inanan insanlar var! Cami bombalamakmış, uçakları havada çarpıştırmakmış! Metal Fırtına'nın üçüncü cildi sanki! İrticayla mücadele etmek hepimizin görevi oysa; bunun adı terör örgütü kurmaksa düşünmek gerek; biz nereye gidiyoruz? AB bizi yirmi sene sonra köktendinci bir ülke olma olasılığımız üzerine istemiyor. Ben de çok üzgünüm, mutsuzum :(

Nur annem; %50 var arkamızda diyenlere sormalı; seçilmişler neden içeride diye. Öyle başladı; ufaktan. Gazeteciler, Haberal'lar, Balbay'lar, Özkan'lar, çıta yükselir ve paşalar! Ülkemiz kimlere emanetmiş de bilmiyormuşuz. Görelim hesabımızı annem :) Gerçi aradım seni bu yorumun üzerine ama açmadın telefonu :(

Aysema öğretmenim; bitmedi sözümüz, daha yeni başladık. Bu ülkenin sınırları nasıl ne koşulda çizildiyse aynı koşullarda o sınırları Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ilkeleriyle korumasını biliriz. Tarih yazıyor bu olanları..

Yaseminkale; komplo teorime göre sıra bize gelene kadar ülkemden geriye hiçbir şey kalmayacak. O zaman %50 ne yapacak çok merak ediyorum. Batarsak hep birlikte batacağız. Bu ülkeden başka gidecek bir yerimiz yok; olsa bile bu ülkeyi canları uğruna savunup bize emanet edenlere ihanet mi edeceğiz?

Sibeltunay; hayır unutmadım. Öyle biri unutulur mu? Hizbut Tahrir örgütüne ait 139 telefon numarasının polis tarafından bir dakika içinde kopyalanması iddiasıyla 2.5 sene tutuklu kalmış sonra kendisine PARDON denilmişti. Zeki, liderlik vasıfları yüksek, başarılı bir vatan evladıdır Teğmen Mehmet Ali Çelebi ve baş ucunda NUTUK olduğu iddianamenin altı çizili unusurlarından biriydi. Unutulacak yiğitlerden biri değil Teğmen Çelebi ama ben şu an itibarı ile tutuklu olan askerleri yazmıştım. Uyarı için çok teşekkür ediyorum..

YARINKİ PROGRAM: ÇOK FENA GAZIM VAR yorum yorumları..

VATANSEVER USTA'DAN ONUN ANISINA
Benim Oğlan Fotoğraflarda Büyüyor:
İçimde acısı var yemişi koparılmış bir dalın,
gitmez gözümden hayali Haliçe inen yolun,
iki gözlü bir bıçaktır yüreğime saplanmış
evlât hasretiyle hasreti İstanbulun.

Ayrılık dayanılır gibi değil mi?
Bize pek mi müthiş geliyor kendi kaderimiz?
Elâleme haset mi ediyoruz?
Elâlemin babası İstanbul'da hapiste,
elâlemin oğlunu asmak istiyorlar
yol ortasında
güpegündüz.
Bense burda rüzgâr gibi
bir halk türküsü gibi hürüm,
sen ordasın yavrum,
ama asılamıyacak kadar küçüksün henüz.
Elâlemin oğlu katil olmasın,
elâlemin babası ölmesin,
eve ekmekle uçurtma getirsin diye,
orda onlar aldı göze ipi.

İnsanlar,
iyi insanlar,
seslenin dünyanın dört köşesinden
dur deyin,
cellât geçirmesin ipi.


Bir adım ötemizde..

14 Ocak 2012 Cumartesi

KOD ADI TOROS

Görevi Kıbrıs Türk halkını yer altı örgütü EOKA'dan korumak.
Bu uğur için feda edilmiş bir ömürdür Onun ömrü.
Kuzey Kıbrıs'ı bir uçtan diğer ucuna gezip öyküler dinlemiş biri olarak düşündüğüm; Kuzey Kıbrıs liderine çok şey borçludur.
Kıbrıs değil, 'Kuzey' Kıbrıs. Kıbrıs 'Kuzey' Kıbrıs olabilmek için çok acılar çekti çünkü.
Tarih, öğrenciyken tanışma şerefine eriştiğim Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin vatansever Cumhurbaşkanı sayın Rauf Denktaş'ı gururula yazacak.
Kuzey Kıbrıs O'nu sevgiyle anacak.
Kuzey Kıbrıs'ın özgür toprağında rahat uyusun..
Çok üzgünüm..
Beşparmak Dağları.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin ilk Cumhurbaşkanı Rauf DENKTAŞ


Sanırım delirmenin arefesindeyim. Başım çok ağrıyor :(((

13 Ocak 2012 Cuma

AYIP! ÇOK AYIP!

Önce Van depremi neden gösterilerek yas ilan edilmeden 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamaları iptal edildi ama Cumhuriyetin çocukları bayramına sahip çıktı ve kendi kutlamasını yaptı. 29 ekim Cumhuriyet Bayram kutlamalarını iptal eden zevat depremi unutup aynı günlerde şaşaalı düğünlerde boy gösterdiler. Tabii kimse 29 Ekim Cumhuriyet Bayram kutlamalarının iptali için gösterilen nedeni yemedi. Van depremzedelerini vatandaştan başka düşünen de yok zaten? Unutmadık, deprem önlemleri için toplanan paraları yollara yatırdıkları için bakanın çıkıp vatandaştan battaniye istediğini unutmadık!
KHO öğrencilerinin Mareşal Gazi Mustafa kemal Atatürk'ün 27 Aralık 1919'da Ankara'ya gelişinin anısına yaptıkları yürüyüş geçen yıl yapılmadı. Bu sene ise belediyenin 'gündelik hayatı olumsuz etkiliyor' gerekçesiyle yürüyüş güzerhahı oldukça kısa tutularak yapıldı. Anlaşılan o ki Atam dünyayı dize getirdi ama bu arkadaşlara işlememiş!
Şimdi de 19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı kutlamalarını engellemeye çalışıyorlar. Gerekçe ne; çocuklar üşüyormuş! Çocukları bu kadar düşünüyor mu acaba bu arkadaşlar? Çocukları o kadar düşünüyorlarsa cinsel istismara uğrayan çocukları 'ruh sağlıkları bozulmuş mu?' diye rapor almaya zorlama. Bu kadar perhize bu kadar lahana yenirse o mide ne olur çok merak ediyorum. Çocukları o kadar düşünüyorsan onları öğretmensiz bırakma ve ata artık sayıları 44.000 olan ataması yapılmamış öğretmenleri.
19 Mayıs'ı kutlamalarını iptal etmek isteyenler Kutlu Doğum Haftasını kutlama konusunda neden bu kadar ısrarlı?
Yarı yıl tatilinde okul çocuklarını Umre'ye götürmeyi planlamak konusundaki beyanatları da komik buldum. Her çocuk dinini bir şekilde öğrenecektir ama çocuklarımız ulusal bir kurtuluşa imza atmış büyük bir kahramanın bizlere armağan ettiği Cumhuriyet'imizin üzerine oynanan bu oyunların amacının ne olduğunu da öğrenmek zorundadır.
Mustafa Kemal için idam fermanı vermiş Vahdettin'in Türkiye'den kaçıp gittiği gün olan 17 Kasım'da saraylarda anma günü yapan bu insanları ve eşsiz icraatlarını da kayda geçiyor tarih!
Şevket Süreyya Aydemir'in yazdığı Tek Adam kitabını okuduğum şu günlerde bu olanlar daha da ağrıma gidiyor. Enver Paşa'nın bir hiç uğruna Sarıkamış'ta heba ettiği 90.000 vatan evladının yanında küre ısınırken 19 Mayıs'ta çocukların üşümesinin lafı olmaz!

Yeni yıla birlikte girmeyi planladığımız canım Ali abim ne yazık ki o zamanlardan başlayan rahatsızlığından dolayı yılbaşı akşamı bize gelecek kadar bile iyi hissedememişti kendini. Biz Ali abimle her gün düzenli konuşuruz. Telefon konuşmalarımız çok eğlenceli olur ama üç, dört gündür Ali abim oldukça keyifsiz ve hastalıklıydı. En son dün akşam bize gelmesi için ısrarlarımı yoğunlaştırdım. Gelemeyecek gibiyse gidip getirmeyi teklif ettim ama bugünden için geleceğini söyleyince gidip onu getirme konusundaki fikrimden vazgeçtim. Evet Ali abim bugün geldi ama ambulansla! Yorgundum, evde yapmak zorunda olduğum bir takım değişikliklerden dolayı bitkindim ve erken yatmayı planlıyordum ki hastaneden aradığında babam bakmış telefona. Bir koşu -evet gerçekten bir koşu, evimiz hastaneye çok yakın- babam, Hakan, ben gittik hastaneye. Kolunda bir serum :( Nefes almakta zorluk çekiyor :( O kadar üzüldüm ve tablosu bu hale gelene kadar bize ulaşamamasına o kadar kızdım ki ama her iki duygumu da. belli etmemeyi başarabildim. Yanında ambulansı arabasıyla takip eden bir arkadaşı vardı. Serumu bitip rahatlayınca bize geldik. Tavuk suyuna çorba yaptım ona, ardından da son pişirim sahlebimi patlattım. Ben bizde kalacak diye düşünürken eşyaları ve ilaçlarını alıp gelmesi koşulu ile arkadaşıyla dönmesine izin verdim. Blog camiası şahidim olsun ki eğer yarın, olmadı cumartesi günü gelmezse kulağından tutup ben getireceğim Ali abiyi buraya. Sıcak çorba, eşelenirsem belki bulabileceğim bir pişirimlik daha sahlep ve en önemlisi dostluk, moral onu ayağa dikecektir.
Şimdilik bana izin sevgili arkadaşlarım. Yine yorum yorumlama yok :( ama olacak :)




Fotoğraflar

11 Ocak 2012 Çarşamba

HAKAN'DAN PIRLANTALAR




Bu pırlantalar Hakan'dan. İncileri geçtik, biz konuyla ilgili hislerimizi artık pırlantayla ifade ediyoruz. 
Üst kattan sesleniyorum Hakan'a. Diyaloğumuz bittiğinde Onun kesinlikle sudoku çözüyor olduğundan emin oluyorum.

G: Hakaaaaan Okan'da* kim var ?
H: Naciye var
G: Naciye kim Hakan?
H: Hani vardı ya ?
G: Mutlaka vardı da Naciye kim?
H: Hani daha önce çıkmıştı, diğer konuklar onun tiplemesini gerçek sanmıştı?
G: Haa tamam  ama onun adı Naciye değil Nihal,
H: Ha tamam NihaT işte :D

Şimdi bizim aramızda sıklıkla öyle diyaloglor oluyor ki unutmadan yazayım diyorum not defterime ama sonra kaynıyor arada :( Bu diyaloğa Hakan'dan inciler demek kesmedi,  bu diyalog olsa olsa Hakan'dan pırlantalar olurdu bence :)
Yorumların hepsi için çok teşekkürler; döneceğim onlara ama şimdi değil.Hakan'a beyni sulanmasın :P diye su doku çözdürtmediğim için O da bana 'sen de pc başından kalk' diyor :P Bazen su doku kutucuklarına yıldız, kalp, dudak gibi şekiller çizip bırakıyorum. Onları bulduğunda Hakan 'bu çözülmüş' diyor :))
Seviyorum arkadaşlarımı :)

*= Haftada beş gece TV8'de Okan Bayülgen

9 Ocak 2012 Pazartesi

ÇOK FENA GAZIM VAR!

Söz verildiği zaman tutulmalı, söz verilen şey yerine getirilmeli. Ya da susulmalı ama durum öyle bir durum ki söz verilmesi bile durumun garipliğinin işareti. Böyle bir durumda söz vermek ne demek? Anlayamadığım şeylere tur bindirir. Anlayamadığım, anlamakta zorlandığım, aklımın, fikrimin, mantığımın kabul etmediği her şey biraz daha umutsuzluğa itse de beni bir gün her şeyin değişeceğini düşündüğümden taze tutuyorum yine de umudumu.
Ataması yapılmadan giriştiği kemik kanseri mücadelesinde yenik düştüğünün altı ay sonrasında 2 yıl 6 ay hapis cezası veriliyor Şafak öğretmene! Suçu da ’Toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanununa muhalefet etmek. Toplanmayacaksın, yürümeyip mümkünse konuşmayacaksın. Verileni alacaksın, verilmeyeni talep etmeyeceksin. Bir öğretmene seni atayacağım diye söz vermek ne demek? Ne zaman görüldü böyle bir şey? Benim bildiğim öğretmen mesleğe atanırdı. Dün gece ben bu yazıyı yazarken twitter'da ataması yapılmayan öğretmenler ocak ataması için tweet atıyorlardı. Twitter olmasa seslerini de duyuramayacaklar? Eğitim fakültesini bitirmiş ama ataması yapılmayan öğretmenlerin atama haklarını almaları için araya birilerini mi koyacağız? Bunun için eylem yapılası günlere mi kaldık? Cem Davran fiziken en büyük destekçileri, ataması yapılmayan öğretmenlerin. Bakanla görüşüyor Cem Davran. Hep toplumsal baskıyla mı iş gördüreceğiz biz?Katıldığı tv programlarında bu konuyu mutlaka gündeme getirip ciddi bir kamuoyu yaratıyor. Seslerini böyle duyurmaya çalışıyor ataması yapılmayan öğretmenler. MEB ve hükümetin onlara kulakları tıkalı çünkü bu aralar MEB yarı yıl tatilinde okul bebelerini Umre ziyareti organize etmekle meşgul; turizm şirketi gibi.. Hükümet de bilindiği üzere toplumsal hareketlerde önder olsun diye ulema atamalarının ön hazırlığında! Ama atanması yapılmayan öğretmenlere 'başka kapıya' diyorlar!
2011 Ağustos ayında yani 2011 sınavından sonra hem Nimet Çubukçu hem Hüseyin Çelik tarafondan 55 bin öğretmen atanacağı söylendi. Ağustos ayında 11 bin öğretmenin ataması yapıldı; 44 bin öğretmen hala atanma mücadelesinde. Öğretmenin yeri okuldur, öğretmeni bekler çocuklar. Öğretmen açığı varken nasıl olur da atama yapılmaz, anlaşılır gibi değil. Japonya'da en zor olunan mesleğin öğretmenlik olduğunu duymuştum. Yanılıyorumdur belki ama neden doğru olmasın; doktoru, mühendisi, öğretmeni yetiştiren öğretmen değil mi?
Bu, eğitimini aldığı alanda çalışma hakkına sahip olmak isteyen; doğrusu bu olduğu için doğru ve haklı mücadelelerine destek verdiğimiz öğretmenlerimizin sorunların bir an önce çözüme ulaştırılması gerekiyor. Yoksa akıllara mecburen başka şeyler gelecek; yoksa okullar mı var sırada özelleştirilecek? Ücretli öğretmen kavramıyla da tanıştı ya Türkiye; gözümüz aydın!
Katıldığı bir tv programında Cem Davran ataması yapılmayan öğretmenlerden söz ettiğinde sunucunun sözleri ise esefle karşılanacak nitelikte! Videoyu lütfen izleyin.

O tweetlerden örnekler:
*atandıktan sonra bir psikoloğa ihitiyacım olacak
*Bu gün baxdığım " Dersimiz Atatürk " filmində Atatürkün müəllimlərə verdiyi dəyərini gördüm (sanırım Azerbeycan'dan)
*KANDIRILAN ÖĞRETMENLER 5 AYDIR HAKLARINI ARIYORLAR..
*gidin işinizi yapın , Bu ülkeye İyi İnsanlar yetiştirin ! ahlaklı dürüst vatanını seven geçmişini bilen .
*Öğretmenlerin olması gereken yer okullardaki derslikledir.Başka meslek alanları değil ! #
*hayır merak ederek soruyorum..130 bin açık varken 44 bin atamayarak napmaya çalışıyorsunuz ey hükümet..
*55bin kişi eğitim ordusuna katılacak dedi Hüseyin Çelik 11 bin kişi katıldı
*Seçim sonrası bizi 11 binle mahvettiniz bir gün bakacaksınız #haydiogretmenler44binleokula tweetini atıyor olacağız siz de bundan rahatsız!
*Bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olan bir ecdadin ogreticilerini görmezden gelen torunlari olduk
bir harf öğretenin kölesi olunrken harf öğreteni köle yapanlar. YETER ücretli değil KADROLU öğrtmnlik İstiyorz

Biliyorsunuz Defdef beden eğitimi öğretmeni. Beden eğitimi bölümüne girmek isteyen yetenekli sporcularına öğretmen gerçeğini anlatıyor kardeşim; atanamayacaklarını en fazla ücretli öğretmen olabileceklerini.. Geleceklerinde atanamadıkları için mutsuz olacaklarını anlatıyor onlara. Çocukların şevki kırılıyor. Kaldı ki ülkemizin her okulunun şahane spor salonu mevcut; çocuklar sağlıklı gelişimleri için bu güzel spor salonlarında yapıyor beden eğitimi derslerini (!) Bekliyorum AB spor salonu diye tuttursun.Lisede öğretmenliğini yaptığı bir çocuğu beden eitimi bölümünü bitirdi ve ne yazık ki atanamayan öğretmenler arasındaki yerini aldı :( Defdef Tuncay'a okul buluyor şimdi; Tuncay'a referans oluyor :( Ne acı!
Türkiye bu ayıptan bir an önce kurtulmalıdır. Öğretmenlik vakar ve duruşuna saygı böyle olmaz. Öğretmenlere atanma hakkı bir an önce verilmeli.
Yoksa bu kara tahtalara tebeşir değmeyecek!
Yoksa çok ama hiç konuşanlar listesi kara tahtada hep kalacak ve tarih onları yazacak!

 #haydiogretmenler44binleokula

Not: Düzeltme daha doğrusu. Defdef ataması yapılmış şanslı (!) öğretmenlerden biri. Eksik ifademden dolayı sanki kardeşimin DE ataması yapılmamış gibi algılanmasına neden olmuşum.. Düzeltir özür dilerim..

6 Ocak 2012 Cuma

TERÖR ÖRGÜTÜ KURUCUSU VE YÖNETİCİSİ İLKER BAŞBUĞ


Vay be; demek terör örgütü kurucusu ve yönetcisiymiş, darbe sevdalısıymış! Neyse ki tutuklandı. Rahat bir nefes alabiliriz artık. (yandaş medya böyle diyecek)
Gece gece mahkeme yaptılar. Sonra da geniş (!) güvenlik önlemleri altında alel acele tutukevine götürdüler. Kimi kimden koruyorsun? Kaçacak sanki!
Ağlayacak gibi oldum ki ilerleyen dakikalarda ağladım da :( İlker Başbuğ'u Da tutukladılar. Yönetmenliğini akp'nin yaptığı  'Darbe Paranoyası' isimli dizinin son bölümünde İlker Başbuğ'u tutukladılar.
Ki Ege Ordu Komutanı görevdeyken tutuklandığı için Ege Deniz Kurdu Tatbikatları yapılamadı. Tatbikatlar Karadeniz'e alındı ama adı Ege kaldı! Bu olay dizinin en çok rating yapan bölümüydü!
Önceki bölümlerde tutuklanan ya da haklarında yakalama  kararı çıkarılan diğer askerlerimiz:
Tutuklanan emekli askerler:
*Eski Hava Kuvvetleri Komutanı Emekli Orgeneral İbrahim Fırtına
*Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Emekli Oramiral Özden Örnek
*Emekli Orgeneral Şükrü Sarıışık
*Emekli Korgeneral Doğan Temel
*Emekli Korgeneral M. Yavuz Yalçın
*Emekli Korgeneral Engin Alan
*Emekli Koramiral A. Feyyaz Öğütçü
*Emekli Koramiral Lütfü Sancar
*Emekli Tümgeneral Hayri Güner
*Emekli Tümgeneral Behzat Balta
*Emekli Tümgeneral Tuncay Çakan
*Emekli Tümgeneral Taner Balkış
*Emekli Tümamiral Ali Deniz Kutlu
*Emekli Tümamiral Özer karabulut
*Emekli Tümamiral M. Aydın Gürül
*Emekli Tuğgenaral. F. Oktay Memioğlu
*Emekli Tuğgeneral İzzet Ocak
*Emekli Tuğgeneral M. Kemal Tutkun
*Emekli Tuğgeneral Süha Tanyeri
*Emekli Tuğgeneral Halil Kalkanlı
*Emekli Tuğgeneral M. Kaya Varol
*Emekli Tuğamiral Engin Baykal
*Emekli Tuğamiral Hasan Hoşgit
*Emekli Kurmay Albay Ümit Özcan
*Emekli Albay Erdal Akyazan
*Emekli Albay H. Basri Aslan
*Emekli Albay Bülent Tunçay
*Emekli Albay Mustafa Çalış
*Emekli Albay Mümtaz Can
*Emekli Albay A. İhsan Çuhadaroğlu
*Emekli Albay Yusuf Ziya Toker
*Emekli Albay Emin Küçükkılıç
*Emekli Albay Mehmet Fikri Kafradağ
*Emekli Albay Fuat Pakdil
*Emekli Albay Suat Aytın
*Emekli Albay Kubilay Aktaş
*Emekli Yüzbaşı Mehmet Ulutaş

Tutuklanan muvazzaf askerler:
*Harp Akademileri Komutan Yardımcısı Korgeneral Yurdaer Olcan
*Kuzey Deniz Saha Komutanı Koramiral Mehmet Otuzbiroğlu
*Korgeneral M. Korkut Özarslan
*Korgeneral Ayhan Taş
*Güney Deniz Saha Komutanı Koramiral Kadir Sağdıç
*Tümgeneral Abdullah Dalay
*Tümgeneral Gürbüz Kaya
*Tümgeneral Hasan Fehmi Canan
*Tümgeneral Salim Erkal Bektaş
*Kara Harp Akademisi Komutanı Tümgeneral Ahmet Yavuz
*Tümgeneral Halil Helvacıoğlu
*Tümgeneral Bekir Memiş
*Tümgeneral İhsan Balabanlı
*Tümamiral Ramazan Cem Gürdeniz
*Tümamiral Ali Semih Çetin
*Tuğgeneral Nurettin Işık
*Tuğgeneral Kasım Erdem
*Tuğgeneral Gökhan Gökay
*Tokat Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bulut Ömer Mimiroğlu
*Kastamonu Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Ali Aydın
*Tuğamiral Turgay Erdağ
*Tuğamiral Ayhan Gedik
*Tuğamiral Ahmet Türkmen
*Tuğamiral Mehmet Fatih Ilgar
*Tuğamiral Cem Aziz Çakmak
*Tuğamiral Levent Erkek
*Tuğamiral Mustafa Karasabun
*Tuğamiral Levent Görgeç
*Tuğamiral Abdullah Gavremoğlu
*Albay Cengiz Köylü
*Albay Cemal Temizöz
*Kurmay Albay Murat Özçelik
*Albay Ali Rıza Sözen
*Albay İlkay Nerat
*Albay Veli Murat Tulga
*Albay Memiş Yüksel Yalçın
*Albay Yüksel Gürcan
*Albay Recep Yıldız
*Albay Mehmet Yoleri
*Albay Namık Koç
*Albay İkrami Özturan
*Albay Ahmet Küçükşahin
*Albay Recai Elmaz
*Albay Ahmet Topdağı
*Albay Burhan Göğce
*Albay Zafer Karataş
*Albay İsmet Kışla
*Albay Taylan Çakır
*Albay Muharrem Nuri Alacalı
*Albay Ali Semih Çetin
*Albay Nihat Özkan
*Albay Levent Erkek
*Albay Ali Türkşen
*Albay Tayfun Duman
*Albay Dora Sungunay
*Albay Hasan Gülkaya
*Albay Faruk Doğan
*Albay Mücahit Erakyol
*Albay Ergün Balaban
*Albay Hakan Sargın
*Albay Hüseyin Özçoban
*Albay Mustafa Koç
*Yarbay Mehmet Ferhat Çolpan
*Yarbay Levent Çehreli
*Yarbay Ertuğrul Uçar
*Yarbay Ercan İrençin
*Yarbay Yusuf Kelleli
*Binbaşı Gökhan Çiloğlu
*Binbaşı Ahmet Yanaral
*Binbaşı Fatih Altun
*Binbaşı Erdal Hamzaoğulları
*Yüzbaşı Hüseyin Polatsoy
*Yüzbaşı Hüseyin Topuz
*Üsteğmen Ahmet Şentürk
*Doğan Fatih Küçük
*Dursun Tolga Kaplama
*Fatih Uluç Yeğin
*Hakan İsmail Çelikcan
*Ahmet Necdet Doluel
*Hasan Hakan Dereli
*Fatih Musa Çınar
*Aytekin Candemir
*Kemal Dinçer
*Barbaros Kasar
*Soydan Görgülü
*Şafak Duruer
*Utku Arslan
*Cemalettin Bozdağ
*Kıvanç Kırmacı
*Kahraman Dikmen
*Ahmet Tuncer
*Hakan İsmail Çelikcan
*Yaşar Barbaros Büyüksağnak
*Cemal Candan
*Taner Gül
*Mehmet Kemal Gönüldaş
*Orkun Gökalp
*Bora Serdar
*Behçet Alper Güney
*Sırrı Yılmaz
*Mahkemede, Albay Dursun Çiçek'in tutuklama kararının yüzüne okunmasına karar verildi

Haklarında yakalama kararı çıkartılan emekli ve muvazzaf askerler:
*Eski 1. Ordu Komutanı Emekli Orgeneral Çetin Doğan
*Eski 1. Ordu Komutanı Emekli Orgeneral Ergin Saygun
*Korgeneral Nejat Bek
*Tuğgeneral Hakan Akkoç
*Emekli Tümgeneral Recep Rıfkı Durusoy
*Emekli Tümgeneral Nuri Ali Karababa
*Albay Mustafa Önsel
*Albay Nihat Altınbulak
*Albay Hanifi Yıldırım
*Albay Hasan Nurgören
*Albay İbrahim Koray Özyurt
*Albay Soner Polat
*Emekli Albay Hamdi Poyraz
*Yarbay Yunus Nadi Erkut
*Yarbay Meftun Hıraca
*Yarbay Mehmet Ferhat Çolpan
*Yarbay Bahtiyar Ersay
*Binbaşı Refik Hakan Tufan
*Binbaşı Mustafa Yuvanç
*Binbaşı Gökhan Murat Üstündağ
*Üsteğmen Erdinç Atik
*Astsubay Halil Yıldız
*Astsubbay Erhan Kuraner
*Astsubay Abdurrahman Başbuğ
*Astsubay Harun Özdemir
*Astsubay Mehmet Alpar Şengezer
*Astsubay Murat Ataç
*Astsubay Nedim Ulusan
*Astsubay Ali Demir
Yazmayacaksın, susacak, diziyi edeplice izleyeceksin. Yoksa senin için iyi olmaz sayın izleyici. Bakınız:
Hikmet Çiçek
Deniz Yıldırım,
Soner Yalçın,
Barış Pehlivan,
Barış Terkoğlu
Ahmet Şık
Nedim Şener
Doğan Yurdakul
Sait Çakır
Coşkun Musluk
Yalçın Küçük
Müyesser Uğur (Yıldız)
(gazeteci sayısı aslında çok daha fazla)
Ve Mehmet Haberal, Tuncay Özkan, Mustafa Balbay..

Bir şeyler bahane edilerek tutuklanan sayısız üniversite öğrencisi.

İlker Başbuğ DA terör örgütü kurmuş, yönetmiş ama terfi de ettirilmiş; nasıl işse artık..
İlker Başbuğ DA Silivri'den yolunu gözleyeceklerimiz, özgürlüklerini isteyeceklerimiz arasındaki yerini aldı. SIRADAKİ!
İrticaya karşı olmayanınız var mı; ben karşıyım. Dolayısıyla en azından %50mizin hiçbir güvencesi yok. Bir gece ansızın gelebilirler. Çantalarınız hazır olsun..

Aa BUNLAR DA VARMIŞ :)

Related Posts with Thumbnails