Hangi şehirde yaşıyorsun?
Ankara
Mesleğin?
Sağlık koşullarım nedeniyle mimarlık ikinci sınıftan terkim. Para kazanarak yaptığım basketbol hakem ve antrenörlüğüm var ama şu an yapmıyorum.
Blog yazmaya başlama kararını nasıl aldın?
Bu kararı ben vermedim. Anneciğimle blogları okurken annemin 'sen de yazsana' sözlerine daha fazla kayıtsız kalamadım. Blog yazma kararı hevestir de ya kapatma kararı?
Ne kadar süredir blog yazıyorsun?
2008deki doğum günümden beri; 26 haziran 2008.
Bloğunu hangi sıklıkla ziyaret edersin?
Genelde evde olduğumdan oldukça sık.
Pc açıldığında bloğunu açmak kaçıncı sıradaki iştir?
Günlük gazetelerden ve postalardan sonra.
Başka bir blog sayfasında görüp aldığın bir şey ya da gittiğin yer oldu mu?
Satın almak değil ama ben el becerileri blogları sayesinde sabırlı olmayı, başladığım bir işin sonunu getirmenin ne büyük bir mutluluk ve doygunluk olduğunu öğrendim. Aynı amaca hizmet eden bir; bilemedin iki nesnenin yeterli geleceğine inançla satın alacak gözüyle bakmadığımdan satın almanın öğrendiğim ve kendimi eğittiğim bu değerin yanında çok önemsiz olduğunu düşünüyorum.. Gittiğim yer Nalan ablanın kaıtı sergisi oldu ilk aklıma gelen. Gitmek isteyecek kadar etkilendiğimse pigmelerle dans ve aidsli yetimlerden sonra Afrika :)
Bloğunda hangi konulardan bahsetmek seni mutlu eder?
Yaşam tarz ve bakış açısı bakımından tam bir muhalefet olduğumdan yazı konularım az çok belli. Taslaksız ilk kurduğum cümlelerin beni götürdüğü yerde de nokta koyuyorum. Bu da beni mutlu ediyor. Bitiyor mu? Bitmiyor. Kendimden söz etmeyi de seviyorum.. Tek sıkıntım uzun olmayan cümle kurma konusundaki başarısızlığım :(
Bloglarda gördüğün diğer blog arkadaşlarını eklemekte seni cezbeden ne olur? (blog teması, diğer bloglara yorumları, bloğunun adı, içeriği vs.)
Blog teması, blog adı ne olursa olsun çevreye, yaşam haklarına saygılı, kendinden başka insanların varlığını görmezden gelmeyen, egosundan arınmış, yazdıklarında, yorumlarında yapaylık hissetmediğim, dünyanın kendi çevresinde dönmediğinin bilincinde, sözcükleriyle dövebilen (Avrupa Yakasındaki Şahika parasıyla dövüyor ya bütün mahalleyi :P) kişilerin okuduklarım arasında olması beni mutlu eder. Hepimizin elinde güçlü bir silah var ama farkında mıyız?
Blog aracılığıyla para kazanma fikrine nasıl bakıyorsun?
Kötü bir şey olduğunu düşünmüyorum ama hoşlanmadığım ya da kullanıp da memnun kalmadığım bir ürünün reklamını yapmayı asla istemem. Kıvanç Tatlıtuğ head 'n bilmem ne mi kullanıyor sanki??
Blog arkadaşlarınla bir araya gelme, buluşma fikrine ne dersin?
İyi olur derim, hoş olur derim; daha ne diyeyim. Önceden yanılmak ve yanıltmaktan korktuğum için çok da sıcak bakmadığım bu fikir, sırasıyla Nalan ablam, Sihirli'm, SEM'im, Çınar'ımı tanıdıktan sonra yerini başka arkadaşlarımla da tanışma heyecanına bıraktı. Bir araya gelsek, dişe dokunur bir şeyler yapsak diyorum. Kişisel yazma eylemlerini gerçekleştiren ve birbiriyle aynı dili konuşan arkadaşların çoğalarak bir amaca hizmet etmek için bir güç oluşturması hayalini kuruyorum hep..
Funda'm; ben sana buradan manidar bir gülücük atsam ve yazdıklarına ekleyecek hiçbir şeyim yok desem ve ben DE sussam? Yok susmasam, susmam ben. Nerede görülmüş benim sustuğum. Dur iki çift laf da ben edeyim. Sanal dünyanın kartvizit ünvanı olduğunu sanan, buralarda duygu yoksunluğunda ama pek bir duyguluymuş, pek düşünceliymiş gibi davrananları, samimiyetsizliği samimiyet gibi göstermeye çalışırken aslında komik görünenleri, üzüp kırıp, böyle bir olay olduğunda azar biçimli yazdıklarını unutup çok üzülmüşmüş gibi yapanları sevmiyorum. Hoş; bu tiplerin benim sevgime ihtiyaçları yoktur kesin.Bu kişiye gelince; anlamadığım hem üzülmüyorsun ama üzülürmüş gibi yapıyorsun, bir de üstüne ortak bir tanıdığa bunları söyleyebiliyorsun. Eh ne söylenirki üstüne?
3prenses'im; BÜYÜLEYEN MUTFAK KOKUSU hala var biliyor musun :( Son yazı 2 kasım 2007 tarihine ait. Ben o zamanlar sadece okuyordum. Bir projeleri vardı, bir dergi çalışmasından söz ediliyordu. O dergi Esra'sız çıkmıştı sanırım; umarım bu detayı yanlış hatırlamıyorumdur.. Ben de çok üzülmüştüm. İşte bu kadar, işte hayat böyle bir şey. Kalp kırmaya gerek var mı? Ne götüreceksin? Burada edindiğim üç, beş arkadaş, yokluğunu hissettiren, yokluğumda nerede olduğumu merak edeceğinden emin olduğum bir kaç arkadaş neyime yetmiyor. Çoğaldıkça azalacak samimiyetsizliklerden hoşlanmıyorum. Al işte gitti, Ufuk Çizgi'm sözcüklerini de alarak gitti.
Asortiğim krebim; hastayım zaten; hastayım ama sana hasta :P Bir kaç güne kadar bloğu kapatacağım. Yazmak iyidir demişti Aysema öğretmenim bir gün telefonda; ne hakkında olursa olsun yazmak iyidir. Evet yazmak iyi bir şey ama ben bloğu kapatıyorum. Adsızlardan şikayetim yok, nedense nahoş adsızların sesi kesildi. Bir kaç adsızım var ama onlarla da arkadaş olduk. Mesela adsız bir Yeşim'im var bir de yaralı yürek adsızım :) Adsızlarla arkadaş oldum ben beeee :) Üzmeyeceğim sizi asortiğim krebim :P Asansör fotoğrafı dedin de ne zamandır çektirmiyorum :( seni bekliyorum :)
Bizimgibiler'im; o nasıl söz öyle :( Çok üzülüyorum ben :( O gidişlerin ötesi yok. Söyleme öyle şeyler ne olur :( Kimse söylemesin! Yarın gidecekmişiz gibi yaşamalıyız tamam, kalp kırmamalıyız, özür de dileyebilecek kadar erdem sahibi olmalıyız ama rica ediyorum bir daha böyle konuşma. YaVLvarıyorum sana! Erdim 'yaVLarıyorum' derdi. Ben de ona 'yalvarma, kimseye yalvarma çünkü seni kötü gösteriyor' derdim.
Ali abim; biz seninle abi kardeş olduk artık. İnce düşünceli ve zarif bir abim var artık benim de. Hep bir abim olsun istemişimdir ama bir abim olsaydı ve bana benzeseydi işimiz çok zor olurdu ailece hatta bütün bir mahallece :P Abi 'Allah fukara etsin de Sevgi Fakiri yapmasın hiç birimizi' dedin ya bitti işte. Hayat zaten bu kadar zorken, bir parça sevilmek uğruna kendimizden, doğrularımızdan vazgeçmemişken ne kadar acıtıyor insanlar bazen :( Suni bir deri ayakkabıyı gerçek deriymiş gibi yutturmaya çalışan ayakkabı tezgahtarının yüzündeki pis gülümseme gibi samimiyetten uzak.. Sevgi üretilir mi; evet eğer vicdan sahibiysen ve kendinle yüzleştiğinde muhasebesini yapabiliyorsan.. Kendi yüzüne nasıl bakar insan aynada?
Kekikkoku'm; valla mı gelirsin? Gel bekliyorum çünkü kapatıyorum bloğu :)
Kapanmayacak ama belki bu kadar da kanatmayacak. Gerçekten mi? Böyle mi oluyor? Hayatın akışına duyduğumuz gerçeklik hissi gidişlerde neden olmuyor? Her bir gün bir öncekinin tekrarı biçiminde. Hiçbir değişiklik gerçeğin üzerini örtmüyor. Küçük bir çocuğun biraz sonra sıkılacağını bildiği oyuncaklarla oynaması gibi.. Aynı çocuğun az sonra başka oyuncağa uzattığı elleri gibiyim..
Belgin dediki..
Canim, dostunun acisini anlamayana dost arkadas denebilir mi? Ben yüzünü bile görmedigim sizleri bu kadar sevebilecegime, kendime bu kadar yakin hissedebilecegime bir yil önce birileri söylese inanmazdim. Hic tanimadigim, görmedigim insanlar simdi bana kendi kanimdan olan kardeslerimden bile yakinlar, yüregimdeler, bu nasil bir sevgidir, nasil bir bagdir bilemiyorum. Bizleri birakip hic bir yere gitmiyorsun!!!
Ufuk cizgime aglarken, birde sensiz kalmak istemiyorum, buna hakkin yok. Acilarimiz paylasinca azalacak, yaralarimiz zamanla kabuk baglayacak. Birbirimizin acisini paylasmaya, yaralarini sarmaya devam edecegiz. Bu zaman birlik, dayanisma ve sevgi zamani. Bunu yapmaliyiz, iyi insanlarinda varligini göstermeliyiz kendimize ve baskalarina.
Seni cok sevdigimi, acini ta yüregimin en derinde hissettigimi biliyorsun kardesim...
Belgin'im; sözünün üstüne söz yazmaya cesaretim yok. Sana kalbimdeki bütün sevgileri gönderiyorum.
embir'im; bu teklife çok sevindim. Ben başı dolu bir avare olarak günün her saati bana uygundur; sen kendine bak :P Ne zaman bloğunu okusam ya bir yerlere gidiyorsun ya da dönmüş oluyorsun :) Sen takvimini yap, bize haber ver. Bir koşu gelirim ben Çınar'ımı da Nalan ablamı da kapıp. Çınar'ımla biz kolkola yürüyoruz yolda :) Buluşalım, özel ve güzel bir şeyler yapalım. Birbirimizi çoğaltalım; siz bana yaptıklarınızı gösterin ben orta yerimden ayrılıvereyim :D
BLOGGERLARIN NEDEN ÖZEL BİR GÜNÜ YOK?
VE BELGİN'İN YAKTIĞI IŞIKLA UFUK ÇİZGİMİZİ UĞURLADIĞIMIZ GÜNÜ YANİ 19EYLÜLÜ BİRLİK, DAYANIŞMA VE SEVGİ GÜNÜ İLAN EDELİM DİYE ÖNERİ SUNUYORUM.
KABUL EDENLER??
Nermin olup olmadığından kendisinin bile emin olmadığı gmailsiz arkadaş;
Siz yoksunuz da habersizsiniz durumunuzdan :) Bir gmail adresi bile olmayan birisiniz; kesin vardır da adresle yazacak cesaretiniz yoktur sizin.Bloğu kapatıyorum diyorum ben; yazmayı bırakıyorum demiyorum. Siz ve gibilere inat bloğu kapatıyorum ama yazmaya kapatmıyorum kendimi. Mutsuz olduğunuzu tahmin ediyorum şu an :) Hem ne bu duyarlılık, bir arkadaşımızı kaybetmenin üzüntüsüne bir baş sağlığı dileği yok, üzüntü belirten bir tek söz yok ama benim bloğumu kapatma duyurumun sizin kendi iç dünyanızı yansıtan sözler ne kadar da 'içinizden' sözler?
Ekleme: bu yazıya gmail adresi belirtmeyen yorumları onaylamayacağım. Sözü olanın kimliği de olmalı. Kimliksiz cesaret ne kolay değil mi? Halihazırda gmail adresi yoksa bile adres almak kaç dakikalık iş Allah aşkına?