Her şeyin yoluna gireceğine olan inancımı yitirmeden bekliyorum.
Dikiş dikmenin dışında hiçbir şey yapmadan bekliyorum..
Yemek bile yapmıyorum. Denemiyorum değil ama değil yemek yapmak; pişmekte olan bir yemeğin kokusunu hissettiğim an midem bulanıyor. Komşularım yemek getiriyor, az bir şey yedikten sonra da.. Güçsüz kaldım, kilo kaybettim ve böyle kilo kaybetmeyi hiçbir zaman tercih etmedim..
-Dünya benim çevremde dönmüyor, biliyorum dünya başka yerlerde de dönüyor; Pakistan, Konya'daki çocuklar:(, uzar gider.. Benimse sadece zamana ihtiyacım var.. Halime şükredecek o kadar çok şey varken başkalarının yaşadığı felaketlerin benim için bir teselli kaynağı olması utandırıyor aslında beni. Bunun adı bencillik.. Yine de hala çok üzgünüm :(
-29 Ağustos günü Evet mitingi sırasında Taksim'deki Atatürk anıtına Evet yazılı flama ve şapka bırakan gözü dönmüş kişilere gözüm döndüğünden ertesi gün resmi tatil olmasına karşın nöbetçi savcıyla görüşüp suç duyurusunda bulunmak üzere savcılığa gittim. Nöbetçi savcının yerine başka bir savcının bakıyor olması nedeniyle eylemimi gerçekleştiremedim. Hafta başından beri ancak öğleden sonra hissetmemeye başladığım şiddetli boğaz ağrısıyla uyandığım için suç duyurumu hala yapabilmiş değilim :( Sanırım haftaya kaldı..
-Her tarafı okyanus karanlığındaymış gibi hissettiren elektrik kesintisinde evde yalnızdım. Ev sahibimin oğlu daha ben bir şey söylemeden elinde fenerle çıkageldi, onlara sığındım :)
-Kulaklıkla telefonda konuşurken tam da polis merkezine doğru karşıdan karşıya geçiyordum ki camdan yarı beline kadar sarkarak bana 'hanımefendi siz kendi kendinize mi konuşuyorsunuz?' diyen sivil polise 'şu an değil ama yakındır' yanıtım üzerine polis tarafından başımdan geçenleri bir kez daha anlatmak üzere karakola davet edildim. Yine notlar alındı. Bekliyorum.
-İçişleri Bakanlığı'na yazdığım postaya yanıt geldi. Çabuk yanıta teşekkür postama bile yanıt verdiler :) Samimiyeti ilerletmeyi düşünüyorum :)
-Hayır için kişisel çabalarım sürüyor. Bugün alış veriş dönüşü dinlenmek üzere oturduğum cafeden el işaretiyle hayır propogandası yapan araçlardan birini durdurup aldığım bildirileri cafede dağıttım. Bu ve gibi tavırların dışında aktif çalışabileceğim bir sağlık profiline sahip değilim ne yazık ki :( Kilo kaybımdan dolayı çabuk yoruluyorum :(
-Bugün aynı bankada yine işim vardı. Sıra numaramın aynı memurun bankosunda yanmasını hiç istemiyordum oysa.. Ama memur beni güler yüzle karşılayıp nüfus cüzdanımı çıkartıp çıkartmadığımı sordu. Aile cüzdanı verseydim muhtemelen bu kez kabul etmeyecekti ama ben kapı gibi nüfus cüzdanımı koydum önüne. 'Küs değiliz değil mi?' dedim. Değilmiş :) Parayı 'aldım' deyip gözünün içine sokup onu utandırmasaydım daha iyiydi aslında ama ne yapayım konuşma bu espriyi kaldıracak biçimde ilerledi :) El sıkışıp ayrıldık kendisiyle. Ha bir de bugün bir saat kaldığım bankada klimanın skelodermalı kolumu feci (!) ağrıtması nedeniyle yirmi senelik hastalık seyrimde ilk kez 'malüllüğümü' kullandım. Ben 'malülüm, kolum çok ağrıyor' dedim. Onlar bana öncelikli numara, ben de kendi numaramı acelesi olduğunu anladığım birine verdim :) İyi işti :)
-Kursları araştırdım. Biçki dikiş kursunda karar kıldım. Becerebilirsem biçki dikiş için Halk Eğitim'e, açılırsa fotoğraf kursu için de Belediye'ye gitmek istiyorum. Hayatım kurslarındır artık :)
-AAAA Yağmur yağdı, eğri bacakmış bu yağmurun adı :) Camı dövdü eğri bacak :) Artık sıcak öyle bir hal almaya başlamıştı ki hayatımın sonuna kadar bu sıcakla mücadele etmem gerektiğini düşünmeye başlamıştım ama iki gündür serin bir hava hakim buralara. Güzel bir sonbahar yaşayacağımı düşünüyorum; serin, sessiz ve kendimle daha çok ilgili. Büyük şehir sıkıntısından, kasvetinden uzak..
Başka ne var, başka ne var, başka ne var? Sanırım bu kadar. İlaçtan..
Şimdi diktiğim bluzda sıra.
Hepsi el dikişi, sadece omuz askılarındaki lastiği dikerken makine kullandım.
Artık ve atıl kumaşlardan olduğu için arkası da önü gibi parçalı yoksa modeli öyle olduğundan değil.
Model yok, dolayısıyla kalıp da yok; (hatta kalıp ne ya??) Ne kadar kumaş varsa o kadar dikiyorum ben. Elde dikmek beni çok rahatlatıyor, makinede çabuk biter. E o zaman ben ne yapacağım?
Kuaförde saçını boyatan kadın bluzumu çok beğendi. Benim diktiğimi öğrenince de dışarıya dikip dikmediğimi sordu :D
Ona dikiş bilmediğimi bu nedenle de dışarı değil içeri diktiğimi söyledim :) Evet ben dikiş bilmiyorum ve bluzum elimden geldiğince örtbas etmeye çalıştığım dikiş hatalarıyla dolu :)
Benim yaptığıma inanmayanlar
acemihobicime sorabilirler :P çünkü dikerken acemim yanımdaydı :) Tanığım da var yani :)
Önü, yine İspanyol paça pantolondan bozma lacivert şal desenli kumaşın bir kısmıyla diktiğim tunikten artan parçanın ancak kenarlara yetmesinden dolayı dört parça. İki ön, iki yanlarda dört yırtmacı var.
Bu çiçeği yapmayı bilmiyordum. Sağ olsun acemihobicim öğretti. O çiçeğin orada ne işi mi var?
Şöyle ki; dantelli kısmı lacivert kısma eklerken bıraktığım açıklığın neden olduğu hatayı kapatmak için orada o çiçek :D
Peki kurdelenin orada ne işi var?
Şimdi o da şöyle oluyor;
hani kumaşlar parça parça ya,
zarif :P basenime kumaş yetmeyince oralara yırtmaç açıverdim :D
O yırtmaçları açıverince de dikiş hoş görünmedi, e ben de kurdele üzeri düğme yapıverdim :D
Ön kenar kurdelesi; o da bir hata örtücü :)
Ortadaki ek dikişi çok düzgün olmadı ama giyince çok belli olmuyor (muş)
Arayıp soran bütün arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum, ediyorum da yetmiyor; sadece teşekkür kandırmıyor beni ve duygularımı. Üstüne bir de öpüyorum her birinizi..