12 Mart 2013 Salı
İHANETİN BEDELİ NEDİR?
Beni hatırlayanınız vardır mutlaka. İşte o ben bildiğiniz ben'den değil uzun zamandır. Umutsuz, ihanete uğramış, mutsuz bir ben'im var artık benim. Umut hayata bağlar insanı; umut fısıldar insanın yüreğine 'daha güzel olacak, değişecek, acıların son bulacak', elinden tutandır umut, gözlerinde parıldayandır. Fersiz benim gözlerim. Kendi dertlerim değil beni kederlendiren. Ben bana gelen her tür acı ve ızdırapla başa çıkabilmeyi öğrendim ki daha çok küçüktüm üstelik. Başaramasam da ya da başaramayacağımı bilsem de denemeye devam ediyorum umutlarıma ihanet etmeden.. 'Buraya kadarmış' dediğim yer artık 'son nokta'dır.
İhanete uğradığımı hissediyorum. Ülkem insanlarının yarısının ülkeme, Cumhuriyet'ime dolayısıyla bana ihanet ettiklerini düşünüyorum. Hoş, bu diğer yarının neye oy verdiklerini bildiklerini bilmediklerinden de eminim yoksa kim ülkesinin satılmasına, bölünmesine ses çıkarmaz ki?
Evet 'barış' adı altında bölünüyor benim güzel ülkem ama görünen köye kılavuz gerekmez, böyle olacağı belliydi. 22 Temmuz seçimleri öncesi 'askerlik yan gelip yatma yeri değildir' diyen birine bu halk haddini bildirirdi çünkü görüş farklılıklarına karşın insanımın 'şehit'lik mertebesine ulaşmış gencecik oğullarımızın bu biçimde anılmasına gönülleri razı olmazdı, ama oldu! Gönüller razı oldu, şehitlerimize kelle diyen birinin ülkemi yönetmesine gönüller razı oldu.
Kürt sorunu mu; ne sorun ama! Yok böyle bir sorun. Dağlardakiler mi; çoğu Ermeni olan dağdakiler mi? Hani askerimi, savcımı, polisimi 'ESİR' alanlar? Savaşta mıyız da esir alıyorsun? Savaş iki ülke arasında olur, sen kimsin? Kim kürt olduğu için işe alınmadı ya da asker olamadı, bakan olamadı, başbakan olamadı? Kürtler eğlence sektöründe; sıkıysa gir bakalım, sebze halindeler vs., vs. Kaçak kullandıkları elektrik bedelini çatır çtır ben ödüyorum!
Önüne gelenin Gazi Derneği kurduğu güzel ülkem; umutlarımın bahar dalları gibi yeşerip çiçek açacağı günler artık çok uzakta. Bebek katili dediğimiz hain insanın yavaş yavaş, doz doz doz aşımına gidilerek legalleştirilmesi, ayağına giden polis tokatlamış insanların aracılığıyla haberler göndermesi ne acıdır. Evet gazim de çok benim, o nedenledir ki önüne gelen bu kadar çok Gazi Derneği kuruyor.
Aklı başında, vicdanı olan her Türk insanının bildiği üzere pkk ve irtica ile mücadele eden askerim tutuklu, zamanında mücadele ettiklerimizin ayaklarının altına kırmızı halılar sereceğiz neredeyse ve ben bunun ağırlığını taşıyamıyorum, bu tarihe ortak olmak istemiyorum.
Sızdırılan (!) tutanaklar meselesi. Sızdırmak ne demek?
1. Sızmasına yol açmak
"Bu küp suyu sızdırıyor. Son kadeh adamı sızdırdı."
Küplük bir durum yok ortada; sızdırılan şey sıvı değil çünkü.
2. Haber, sır vb.ni duyurmak, yaymak.
"Bu plan üzerinde anlaştılar, sırlarını kimseye sızdırmadılar ve fırsat kollamaya başladılar." - N. F. Kısakürek
Evet; en iyi açıklayan örnek bu. Fırsat kollamak!
3. Eritip süzerek temiz bir duruma getirmek.
Durumla hiç ilgisi yok; içinde temiz sözcüğü geçiyor çünkü.
4. Gizlice sokmak
"Böyleyken efendilerini bırakmadılar ve onu iç kapıdan içeri sızdırdılar." - N. F. Kısakürek
Tam da bu işte! Efendilerini bırakmadılar ve bu kadar şehidime, gazime, sivil kaybıma ve tehdide karşın İÇ KAPIDAN İÇERİ SIZDIRDILAR!
TDK N.F.Kısakürek'in örneklemeleriyle vurdu onları; ben değil. Necip Fazıl'dan başka içinde sızma-k sözcüğü geçen eseri bulunan başka bir yazar/ozan yok mu memleketimde acaba?
Sen kapalı kapılar arkasında benim ülkemle, vatandaşı olduğum, haklarımın yasalarla korunduğu, haklarını yasalarla koruduğum ülkemle ilgili kararlar alacaksın ve bundan bu ülkenin asıl ve gerçek sahiplerinin haberinin olmaması gerekecek öyle mi? Ben ülkemle ilgili alınan her kararı bilmek zorundayım. İç ya da dış güç ve düşmanlarımı bilmek istememden daha doğal ne olabilir. Ülkemle ilgili, ülkemin dolayısıyla da benimle ilgili kararlar alınacak ama ben bunu bilme-öğrenme hakkına sahip olmayacağım ve sen de bana '% bilmem kaç benim arkamda sen kim oluyorsun!?' diyecek bana had bildireceksin öyle mi? Hem ben artık o % bilmem kaçtan hiç emin değilim ya da bütün kalbimle emin olmamak istiyorum. Bütün bu olanlara karşın o % bilmem kaç hala arkasında durdukları şeyin savunucusu olmayı sürdürürler miydi bilmiyorum ama şu bir gerçek ki 'DİN' üzerine oynanan bütün oyunlar her zaman kazanmıştır Din adına yapıldığı söylenen tüm eylemler sorgulamadan kabul görmüştür. Araya azıcık da dramatik görüntü, söylem ya da bol acılı ajitasyon attırdın mı istediğinden daha fazlasını almaman için hiçbir neden kalmaz. Yani elinde DİNi alet ettiğin bir siyaset tarzı olmasa nasıl uyutulacak, uyuşturulacaktık?
pkk ile görüşen şerefsizdi hani; evet bence de şerefsiz; tespit doğrudur.
Dün terör örgütü lideri dedikleri bugün ayağına gittikleri adamdır.
Dün dokunulmazlıklarını kaldıracağız dedikleri adamlar da ayağa gidenlerdir.
Görüntü budur.
Milliyetçi değildim ama artık Türk milliyetçisiyim ya da bu duygunun adı ne ise.
Türkiye'nin asıl zencisi de benim. Ha bu arada siyahilerden zenci sözü için özür dilenmeli, hiç alınan siyahi yok mu Allah aşkına?
Dini duygularım ise Tesla'nın dediği doğru mu acaba; din kitaplarını okuyup anlayabilen ateist, okuyup anlamayanlar dindar, okumadan savunanlar yobaz mı gerçekten?
Din benim için 'VİCDAN'dır. Vicdanım rahatsa, uykularım bir sebepten dolayı bölünmüyorsa tamamdır. Din için neyin savaşını vereceksin? Nasıl inancıma müdahale edilmesini istemiyorsam ben de inancı için kimseye müdahale etmemeliyim.
Her gün canım sıkılıyor, her gün canım can çekişiyor. Her gün ülkemden can parçam kopuyor. Hayat bana zor geliyor :(
Yetmezmiş gibi bir de 'HİPERAKTİVİTE' tanısı aldım iyi mi?
Değil (iç ses)
Fotoğraf:
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Elinize sağlık Gülen hanım, harika bir yazı, bloglarda memleketin halinden dem vuran bir yazı bulmak nadir oluyor, hele böyle güzel tespitlerle karşılaşınca çok sevindim. Yavaş yavaş ülke haline ilgi gösteren blogcu sayısının artması da sevindirici.
YanıtlaSilDediğiniz gibi ne barışı? Barış iki devlet arasında, iki ülke arasında yapılır, kıçıkırık uyuşturucudan beslenen narko terör örgütleriyle pazarlık 'barış' diye kakalıyorlar.
Değil böyle kıçıkırık, sözüne güvenilmez terör örgütü , 2. Dünya savaşının başlangıç günlerinde Churchill, Hitler ile barışalım ona ödünler, tavizler verelim diyenleri elinin kenarıyla itti, sert bir dille bunun onu daha da şımartacağını anlattı, çok da haklı çıktı, eğer tutup diğer salak İngiliz siyasetçilere kalsaydı, Almanya'ya ödünler verselerdi, savaşı Hitler kazanacak ve şu anda dünya kimbilir ne halde olacaktı?
Yaptıkları kirli işlerin ortaya çıkmasına değil de, kimin çıkarttığına kızmalarına tek söz söylenir: Ar damarı çatlamışlığı. Ar damarı çatlamış ve vatanına ihanet içindeki insanların dininden ne olacak?
elinize sağlık tekrar...umudumuzu kaybetmeyelim...
sevgiler
Sevgili bücürük ve onun değerli ve güzel annesi; yazdıklarımı beğenmenize çok sevindim, yalnız olmadığımı hissetmek ne güzel. Kaldı ki sizin gibi günceli tutan ve yazan zeki bir kadından böyle sözler duymak beni mutlu etti.
YanıtlaSilpkk ile görüşen şerefsizdi hani; evet bence de şerefsiz; tespit doğrudur.
Dün terör örgütü lideri dedikleri bugün ayağına gittikleri adamdır.
Dün dokunulmazlıklarını kaldıracağız dedikleri adamlar da ayağa gidenlerdir.
Görüntü budur.
Churchill önemli bir devlet adamı ve siyasetçi idi; adı yolsuzluklara karışmış bir belediyeci değil.
Umarım çok kötü dersler almayız :(
Umut mu; inanın benden çok uzakta.
Benden de sevgiler.
yazdiklarinizin hepsine katiliyorum ...gülen hanim
Silyorumum bücürük ve annesi icin ....churchill degilmiydi anzaklari toplayip canakkaleye gönderen ve dedelerimizin sehit olmasina sebeb olan .... almanlara taviz vermemis bir devlet adamiymis gecin bunlari ...tarihimizi iyi okumanizi öneririm....
Sevgili baharın annesi merhaba; yorumunuz ve düşüncelerinizi paylaştığınız için teşekkür çok ediyorum.
SilSöylediklerinizde çok haklısınız, evet dünyanın bir ucundan haritada yerini bile gösteremeyecekleri bir ülkeye savaşmaya gelmek Churchill'in işiydi.
Anzakları, sadece Anzakları değil İngiliz sömürgesi altında ne kadar ülke varsa (Hindistan, Yeni Zelanda ve hatta İsrail) hepsinden asker getiren Churchill'di ama o bir SAVAŞ'tı. Sözüm ona medeniyetin beşiği İngiltere ile sömürgesi altındaki ülkeleri ve o ülkenin insanlarını yoksullaştırıp kendine bağımlı kılan aynı İngiltere idi ama her ne kadar onaylamasak, insanlığa ve ülke kimliklerinin gelişmesine aykırı ve engel de olsa, bu İngiltere'nin siyaseti idi; uluslararası siyaseti. Bu siyaset doğru değil. Yoksul ülkelerin üstünde akbabalar gibi dolaşmak, ülkenin gerçek sahipleriymiş gibi o ülkeye gidip çöreklenmek doğru bir siyaset anlayışı değil ama siyaset anlayışı faşizm ve ırkçılık olan ve 2. Dünya Savaşı'nı patlatan seçilerek gelmiş biriyle aynı masaya oturmamak, anlaşma yapmamak başka bir şey.
Sevgiler.