31 Ocak 2010 Pazar
YARDIMA İHTİYACIM OLABİLİR :)
28 Ocak 2010 Perşembe
YENİDEN DOĞDUĞUM GÜN..
27 Ocak 2010 Çarşamba
YORUM YORUMLARI VE İKİNCİ EL FOTOĞRAF HIRSIZLIĞI
24 Ocak 2010 Pazar
KARNEMİZ, TEKNE TURUMUZ. VE SONUNDA ANKARA :)
20 Ocak 2010 Çarşamba
TEŞEKKÜRLER BİZİMGİBİLER ve FOTOĞRAF HIRSIZLIĞINDAKİ SON DURUM
Sedef'in tacı.
Çocuk gibiyiz biz. O da taktı tacını, birbirimize baktık. Sonra taçları değişip kendi taçlarımızı karşımızdaki saçta gördük :) Benim tacım çılgın ve romantik. Onunki dorenin kahverengiyle güzel uyumundan doğan asalet..
Yine teşekkürler Bizimgibiler'im..
Bu arada benim fotoğraf hırsızı Scorpion'dan ses seda çıkmadı, sanırım yorumlarda Nalan abla ve kedicibaşı'nın belirttiği gibi ateş sarınca çevresini, kendi kendini soktu. Konuyla ilgili yaptıklarım:
Fotoğrafımın kaldırılması talebimle siteyle iletişime geçtim. İnceleme yaptıklarını belirttikleri postayı alınca fotoğrafın çalındığı linki gönderdim. Fotoğrafımın kaldırıldığına dair postanın gelmesi o kadar kısa sürdü ki ben daha bekleme sürecine bile girmemiştim :) Konuyla ilgili çabukluğundan dolayı Hüsnü Alparslan'a teşekkür etmeyi ihmal etmedim tabiiki.
Bu arada Scorpion'a beni bu yarışmadan haberdar ettiği için çok teşekkür ederim :D Sırf tepki olsun diye zaten de 'bunun burada ne işi var' cümlesinin başka bir çeşidi olan 'bula bula orayı mı buldun?' başlıklı bir yazıda bahsi geçen fotoğrafı göndererek yarışmadan Scorpion'u çıkarttırıp kendim katıldım :)))))))))))) Gençlik filmlerinde lisenin popüler sarışın kötü kızının planladığı hainliklerden birinin kahramanı gibi hissettim kendimi. Sarışın demişken ilginç bir araştırma okudum ama şimdi hiç sırası değil :)
Oy vermek istediğini söyleyen çelebi'm, Bahar'ım Yorgun'um ve kekik koku'm; hiçbir arkadaşıma bana oy verin demem çünkü üye olmak gerekiyor; kimsenin bunun için zaman ayırmasını istemem. Bir de oy isteme durumları ne bileyim; bana göre değil, utanırım ben :( Kötü bir rastlantı sonucu öğrendiğim bu yarışmaya tepkisel davrandığım için katıldığımı bir daha söylemeye gerek görmüyorum.. Yine de adres bu. 'Yine de' link veriyor olmam, istemem yan cebime koy gibi algılanırsa çok üzülürüm çünkü ben hırslı biri değilim. Yarışmayı kontrol ve takip etmeyeceğimden de eminim :)
çelebi'm ve Bahar'ım karanlıkta binilmesin salıncağa; karanlık sanki gizlenmesi gereken bir şeymiş gibi algılatıyor durumu insana :) Şimdi Scorpion çıkıp 'aPLa bak teyzeler karanlıkta biniyorlarmış salıncağa, senin gündüz vakti kaydırakta ne işin var' dese ne yapacağım ben :))))))))
Kekik koku'm; 'evet ben de beğendim' yazdıklarımı desem ayıp olur mu? Bakış açısının dar olmasıyla ilgili önyargımı kırabilseydim; ama vazgeçtim zaten o zaman bu yazıya neden olacak şey olmazdıki.. Birbirimizi anlayıp onayladığımızdan içerik hakkında söylediklerin benim için çok önemli. Çok teşekkür ediyorum..
Nalan ablam; tahminlerim doğrultusunda olduğundan seni test edip onaylamışlığımın da etkisiyle mim için nedenlerin kabul edilmiştir.
Kedicibaşı; yine çok teşekkür ediyorum. Siz söylemeseniz asla haberim olmazdı..
Mavianne'm; gözlerinin, bakışının, görüşünün güzelliğinin yansıması duygular için çok teşekkür ediyorum. Böyle şeyler duyunca hem mahcup oluyorum hem de çok seviniyorum.. Çok sağol..
İyi geceler hepimize :)
19 Ocak 2010 Salı
FOTOĞRAFIMI ÇALAN HIRSIZA:
'Benim kaydırakta ne işim var? İnsanın kaydırakta ne işi olabilir? Kaydırakta olan kişinin tek işi vardır; o da eğlenmek :) Ve tecrübeyle sabittir ki kaydırakta olan kişi haddinden fazla eğlenir. Fotoğrafımın aldığı oya baktım, sadece üç :) Yani o kişi bloğumdan çaldığı fotoğrafla ne yazık ki yarışmayı kazanamayacak gibi görünüyor :) Ha şimdi bazı kişilerin sinsi yönlendirmeleriyle oy patlaması yaşanırsa bilemem. Şimdilik sadece üç kişinin oy vermiş olması kaydırakta olan işimin normal algılandığı sonucu çıkması da içime su serpmedi değil. Benim yaşımda bile olsa içindeki çocuğun ayak seslerini takip eden insanları abesle iştigal etmekle yaftalayan insanların sayısı sadece üç :D Eğlencenin, bir çocuğa eşlik edecek kadar onun eğlence eşiğinde olmanın neresi 'bunun burada ne işi var?' kapsamı alanında; sanki yalınayak mayın tarlasındayım, sanki koca bir akvaryumda techizatsız kilitliyim, sanki bulutların üstünde paraşütsüzüm, sanki topuklu ayakkabıyla tenis kortundayım, sanki olimpiyat havuzunda yüzücülerin arasına karışmışım, sanki bu vücut ölçüleriyle podyuma çıkmışım, sanki olunmaması gereken yerdeki insanların yerindeyim.
Sanki, sanki, sanki.
Fotoğrafımı oraya koyan kişi bilişim suçu işlediğinin farkında mı acaba?
Ondan geçtim, bu kadar dar mı bakıyor hayata?
O günkü eğlencemizin biri tarafından bu kadar dar bir görüşle algılanması yetmezmiş gibi bir de bir yarışmada kazanabilme ihtimalini değerlendirerek hırsızlık yapacak kadar abes görmesi ne büyük kayıp. O fotoğrafı Hakan çekti, çalıntı fotoğrafla yarışmaya mı girilirmiş :))))) Bu fotoğrafla girilecekse o yarışmaya, o hak sana değil; ben ve Hakan'a ait. Görürsün sen! :D
Biz o gün çok eğlendik. Biz, o gün bugün olsa yine çok eğleniriz.
Beni o gün 'orada senin işin ne?' diyen bir park görevlisi bile olmamışken, sen nasıl sorguladın orada ne işim olduğunu, hiç anlamadım..
Scorpion eğer dar zihniyetince 'bunun burada ne işi var?' yarışması için fotoğraf arama çalışmaların sürüyorsa ki -sanırım sürüyor; benim fotoğrafımdan oy çıkmadı çünkü sana- sırasında bu yazı gözüne ilişirse sana bir öneri; takıl bir çocuğun peşine ve bir kaydıraktan sen DE kay. Döne döne kayarken çevredeki görüntünün yer değiştirmesi, her bir dönüşünde görüş alanına giren farklı manzaralar güzel duygularla sarıyor insanı. Filmlerdeki uzakken birden yakına geçen çekimler gibi hissettiğin detaysal görüntüler.. Denemelisin.
O kadar eğlenceli ki :)
Ben Erdim küçükken, o kucağımda; sözüm ona Erdim'i tutmak için çocukların bindiği trenlere de bindim, uçağa da :) Bizim zamanımızda yoktu öyle şeyler. Erdim sayesinde çocuk gibi yaşadım. Ve bunun için de çok mutluyum.
NE ZAMAN BİR KAYDIRAK GÖRSEM MUTLAKA ZİYARET EDİYORUM :)
SENİN İÇİN ÜZGÜNÜM SCORPION..
Güya erken yatacaktım;
İçinizde yaşayan sevimli, yaramaz çocuğun sizi hiç terk etmemesi dileğimle uyumaya gidiyorum ben :)
EKLEME:
Yazımı yayımladıktan sonra :D gece gece yaramaz çocuk tarafından dürtüklenince yarışmaya ben de katıldım :) Kendi çektiğim fotoğrafla, kendi evimde çektiğim kendi fotoğrafımla..
Benim kaydıraktan kayıyor olmam mı yoksa bu güvercinin bir gardrop tepesinde duran Dolunay'ın kupalarından birine tünemesi, üstüne bir de kupa içine yumurta bırakması mı?
BUNUN BURADA NE İŞİ VAR?
Konudan haberdar olmamı sağlayan blogger arkadaşıma zaman ayırma duyarlılığından dolayı teşekkürler..
BAĞDAT''I GÖREMEYEN YANLIŞ HESAP MUTLULUĞUM..
Günlerdir canımı acıtan, uyutmayan, dinlendirmeyen ve kırgınlığıma neden olan sorunun sorun olmaktan çıkıp yerini daha sağlamlaştığını gördüğüm, sonsuza dek süreceğinden emin olduğum dostluğa bırakmasını çok büyük bir mutlulukla karşıladım. Derin bir nefes aldım, arkadaşlığın dostluğa dönüştüğü anın keyfini çıkardım. Bu gece rahat uyuyacağım; dalarken uykuya gülümseyerek.. Kolay mı öyle arkadaş kaybetmek?
Dost sözcüğü ağızdan çıktığında yerini bulur, içini boşaltırsanız yakışmadığı ruhlarda eziyet görür. Sorunu konuşabildiğiniz ölçüde arkadaşsınızdır, sorun olduğunda bunu konuşabiliyorsanız, çözüme doğru giden yolda bir adım atabiliyorsanız, insana; karşınızdakine değer veriyorsunuz demektir.
Dostum dediğinde hak ediyordur.
Doğrular ve değerler aynı yerdedir; değilse bile saygınlıkla karşıladığınızdır.
Dostunuzun arkasından konuşmaz, konuşulmasına izin vermezsiniz.
Hep aynı yerden bakılması nasıl mümkün değilse, aynı yerden bakılmadığında onaylamadığınızı söylemek o kadar mümkün olanınızdır dost dediğiniz..
Kırıldığınızda bundan haberdar etmeye değer gördüğünüz kişi en yakın dostunuzdur aslında..
Herkesten bekleyip ondan beklemediğinizdeki tavrınızdır en yakın dostunuz..
Zaten böyleydi; pekişti, perçinlendi..
Teşekkürler G..
Yanlış hesapların Bağdat'a varmadan U dönüşlerindeki mutluluğu en az benim kadar duymanız, dostluklara atılan temellerin sağlam durması dileğimle ..
Bugün Erdim beni arkasında ağır bir sırt çantasıyla bırakıp koştur koştur eve çıktı.
Kazım Kazım'ı çok özlemiş.
Teyzesinin altını bağladığı Kazım Kazım'ı paylaşabilmek için birbirleriyle mücadele ettiler..
Sedef de Kazım Kazım'ı çok özledim diye geldiğinden Erdim'in özlemine hiç şaşırmadım :)
Ve mutlu son;
Kazım Kazım ve kuzen abisi koyun koyuna :) Teşekkürler Doğa'm
Yorumlar için çok teşekkür ediyorum. En kısa zaman ne zaman bilmiyorum ama döneceğim ben onlara. Ben çok şanslıyım; 'gerçek' arkadaş ve dostlarla birlikteyim..
17 Ocak 2010 Pazar
KAZIM KAZIM'IN ALIŞMA HALLERİ VE KIŞKIRTAN MİM
Öğleden sonra Sedef'in taşınmayı en erken altıncı ay diye planladığı henüz teslim edilmemiş yeni evi için beyaz eşya bakmaya gittik. Grubun amip gibi çoğaldığını gören görevli beyaz eşya konusundaki bilgilerini sil baştan anlatmaktan hiç rahatsız olmadı yine :) İstediğimiz markanın belirlediğimiz modelinin stokta olmaması nedeniyle yine boş elle çıktığımız mağaza artık sık sık uğrayacağımız bir yer haline geldi.. Eve döndük, çıkarken anahtarı kapının iç kilidinde unutmasaymışız iyi olurdu. Kimse suçu üstlenmedi. Eve girebildiğimizde kapı önünde yaşadığım gerginlikten dolayı kendimi uykunun derin kollarına bırakma ihtiyacı hissettim. Stres kaynaklı uyku. Bir kaç saat isteklice uyuduğumu hatırladım uyandığımda..
16 Ocak 2010 Cumartesi
GÖKTEN ÜÇ ELMA DÜŞTÜ..
Hemen mavi bir boncuk iliştirdiğimiz bebeğimiz.
Nedense bebekleri hep 'ay ben seni yerim' diye severiz.
Yahu seviyorsak neden yiyelim.
Yamyamsı bir sevgi biz yetişkinlerin bebek sevgileri :)
Dizleri emeklemekten kızarmış benim bebeğimin :/
Çok uzun zamandır oyuncak bir bebeğim olmamıştı, oyuncak bebekler ne kadar değişmiş :) Bu ne kadar canlı, kanlı bir etten bebek :) Ne kadar da güzel kokuyor, bebek kokuyor. Mis gibi bebek kokuyor.
Daha bitmemiş, birbirine eş olmayan çorap giyme sıkıntıma son;
Uyumundan büyük zevk aldığım pembe-gri bir patik çorap
37 numara ayacıklarım küçük görünsün diye mini fotoğraf :P
ve artık benimle bütünleşen toprak renklerine uyumlu bordo ve lacivertli bir de saç bandı..
Sevgili Gülen'im diye başlayan ve samimiyetinden son derece mutlu olduğum cümlelerle süren çok değerli notu en son gördüm. Nota kadar en az nottaki cümleler kadar değerli, bu sevimli armağanlara kim tarafından layık görüldüğüm hakkında en ufak bir fikrim yoktu çünkü bu mutluluğun kahramanı arkadaşımla postalaşıyor, birbirimize yorumlar yazıyorduk ama o bana bu sürprizinden hiç söz etmemişti. Tam anlamıyla şaşkınım :)Beni arkadaşlığıyla onore ve mutlu eden eden arkadaşım ve şeker kokulu tatlı kızının yaptığı bu sürprizden ne kadar büyük bir mutluluk duyduğumu anlatabilecek sözcükleri seçip bir araya getirebilmem mümkün değil :( Nasıl teşekkür edeceğimi bilememenin çaresizliği içinde yine sınırlı sözcüklerle sadece 'teşekkür ediyorum' diyebiliyorum.. Armağan da bahane aslında; aslolan sevginin çıkarsız, art niyetsiz, yapmacıksız olarak hissettirilmesi.. Hep sürmesi dileğiyle beni dostluğuna layık gören arkadaşıma kalbimdeki bütün sevgilerimle..
Bitmez..
Elim bir olay sonrasında tanışıp o üzüntülü anlarımızda birbirimize verdiğimiz destek sırasında 'anladığım', 'bildiğim' biri olarak hayatıma dahil etmekten 'huzur' duyduğum bir abim var benim..
Kurduğu cümlelere derinliğini sevgisiyle kalbini seninkine ekleyen biri o.
Sevmenin hakkını tam anlamıyla veren, uzun zamandır böyle seven birini görmediğim biri..
Yaş aralığımızın azlığına karşın bana 'kızım' diyen biri.
Evimizden biri.
Aynı dili kullandıklarımızdan biri..
Kurban bayramında bana kart attığını söylediğinden beri o kartın akibetini düşünmekten, kaybolduğunu düşünmekten üzüldüğüm..
Ben kurban bayramı kartıma kavuşamamışken bir de yeni yıl kutlama kartı gönderdiğini söylememiş miydi abim :(
İkisinden de ümidi kesmiştim, hala ağrısını çektiğim düşüşüme neden olan bilyeleri merdivenlere döşeyen çocukları 'kesin kartlarımı da almışlardır' diye suçladığım..
Yanılmışım.
Çantadaki kazı çalışmaları sırasında kırılmasınlar, zarar görmesinler diye çantanın en altına özenle yerleştirilmiş her iki kartıma da; birine 2 ay diğerine 17 gün sonra bugün kavuştum :)
Siz hiç böyle bir yazı gördünüz mü?
Şu g harfinin artistik hareketini gören dönüp bir daha bakmaz mı?
Bakmışken artistik puanını 10 üzerinden 10 vermez mi?
Bu kadar düzgün, bu kadar rahatlatıp huzur veren, bu kadar özenli ve karakteristik bir g ??
Güzel kalpli abim sevgi ormanında bir ağaç olmaktan mutluyum.
Sedef''le bu kartın orijinal fotoğraf olmasından şüpheleniyoruz :)
Kaş Çukurbağ yarımadası.
Antalya yolu üzerinden panoramik görüntü;
Fırtınaya dakikalar kala. Mart 2006
Güzel bir pazar diliyorum; sevdiklerinizle birlikte olacağınız güzel bir pazar..
Sevgimle; seviyorum sizi..
Not: Az önce telefonla aldığım bilgiye göre tenis kortundaki kız fotoğrafını Ali abim Fransa'da çekmiş..