Kuyruğuna teneke bağlanmış kedi gibi gürültü çıkarıyorum. Benden başka kimse duymuyor o sesi. Sınav tarihi yaklaştıkça eteklerim ziller çalmaya devam etmekte.
Okuldan kalma günlerimi hatırlıyorum. Yatılı okulun büyük, erişemeyeceğim yerinde başlayan beyaz badanasına kadar olan kısmının özenle boyanmış plastik boyasının grisine hapsedilmiş çocukluğumu düşünüyorum. Ne zaman ders çalışmak zorunda kalsam hissettiğim tek şey budur. Gri duvarlar, koyu gri. Teneffüslere çıktığımızda çocukluğumuzu karşılayan gri duvarlar, büyük gri duvarlar.
Hiç okuldan kaçıp sinemaya gitmedim ben. İstemediğimden değil ya da korktuğumdan; kaçacak delik yoktu :) Futbol sahasının köyün tek caddesine bakan tarafındaki dikenli telleri aşabileceğimiz bir yer keşfetmiştik Sedef'le ikimiz. Teller neyse de, caddeyle kavuşabilmek için tellerden daha tehlikeli bir aşamayı geçmemiz gerekiyordu. Futbol sahasının dikenli tellerinin çakılı olduğu duvardan yaklaşık bir metre ilerideki ağaçtan elektrik direğine maymunlar gibi sarılıp aşağı yukarı üç metre kaymayı göze alarak çözdük o sorunu da :)
16.00da ders bitiminde eğer o gün basketbol antrenmanımız yoksa ve canımız da kaçmak istiyorsa izimizi kaybettirip elektrik direğine yapışarak kaymak üzere firar ediyorduk :) Aslında köyde yapacak çok bir şey yoktu; sanırım biz 'okuldan kaçmak içgüdüsünü' seviyorduk. Anlatacağımız bir şeylerin olması duygusunu. Etüd başlamadan da sırtımız elektrik direğinde yaslı ayaklarımız duvarı adımlayarak aynı yoldan geri dönerdik yuvaya :) İlk kaçışta ellerimize batan kıymıkların acısı bize acı tecrübe sonraki kaçışlarda kulanılmak üzere sıramızın derinliklerinde hazır bulundurduğumuz kalın eldivenler :)
Bir gün kayışımı bitirmiştim ki birbirimizi çok sevdiğimiz beden eğitimi öğretmenimin beni aşağıda beklediğini gördüm. İşaret parmağını dudağına götürüp 'sus' işareti yaptıktan sonra tüyo vermeme fırsat kalmadan Defdef de inmişti :) Öğretmenimiz 'siz bu tehlikeyi göze alıyorsanız benim söyleyecek sözüm olmaz' demişti.. Konuştukça ortak noktamızın sadece aynı dili konuşmamızdan farklı olarak hemen hemen aynı yıllarda ben yatılı okuldayken Onun da doktor babasının görevi nedeniyle okulumun bulunduğu köye sık sık geldiğini öğrendiğimde çekim gücüne bir kez daha inandım :) Sanırım bu satırları okurken okuldan kaçtığımız o yüksek duvarlı yeri O da hatırlayacaktır :)
Sonra, çok sonra, okuldan mezun olacağımız yıl; araştırmacı kişilikler Gülen ile Defdef revire gittikleri bir gün çok büyük bir rastlantı sonucu bir kapı bulurlar. Kapıyı daha önce hiç görmemiş olmaları kapının kullanıma kapandığından beri ot, çalı ve ağaç dallarıyla kamufle olmasıydı :) Biz o kapıyı daha önce bulmuş olsaydık orijinal halini hiç bozmadan kullanıma açar arkadaşlarımızı da tanıştırırdık firarlarımızla :) Elektrik direğinden kimseye söz edemeyişimizin nedeni ise çok basit; bu zorlu etabın her tekrarı tehlikelerle dolu bir maceraydı.
Bugün Hakan'cığımla ben ders çalışmak, O kitap okumak üzere bir cafeye gittik. Ders çalışmaktan çok ortaokul ve liseyi aynı yerde yatılı okuduğum okul yıllarımı düşündüm, kaçışlarım, geri dönüşlerim, geri dönmek istemeyen kaçışlarım, gellerim, gitlerim..
0.5, 0.7 uçları hiç sevmedim ben. Gerçi okul yıllarımın sonlarında çıkmıştı bu öğrenciyi öğrenciden çok çakma bürokrat yamağı gibi gösteren mekanik şeyler. Hiç sevmedim o kalemleri. Kurşun kalem sevdim ben hep. Yumuşak ve koyu yazan kurşun kalem. Sivri uçlu bir kalemle yazmalıyım ben. Fakültede de hiçbir zaman notlarımı tükenmez bir kalemle tutmadım.
Boya kalemlerim de var benim. Fatih diye bir marka. Yumuşacık uçları var, kolay kırılmaz ve çürümez. Fatih marka boya kalemlerini görürseniz hiç düşünmeden alın.. Ben kefilim :)
Resim mi yapıyorum? Keşke. Kalemlerimin olmasını çok seviyorum sadece. Onların uçlarını açarım, sivri uçlarına bakıp güzel yazı yazmanın sivri bir uç olduğunu söyler dururum :) Buradaki kırtasiye alış verişimi Ali abim sayesinde öğrendiğim bir kitapevinden yapıyorum; İstikbal Kitabevi. İstikbal Kitapevi'nden daha sonra söz edeceğim. Oradan ilk alış verişim bir kalemtraştı; yeşil, ikili bir kalemtraş. Sarısını da babama almıştım. Kalem konusundaki zevk ve anlayışımız babamla aynı. O da çok sever kalemleri.. Bunları düşünürken kalemlerin cazibesine kaptırıp kendimi fotoğraf denemeleri yaptım.
İşte kalem fotoğrafları.
Sarı DIXON TICONDERAGO Ali abimin çok özel bir hediyesi..
Sanırım kullanmaya kıyabilemeyeceğim :)
Neyse..
Ayırmakta zorlandığım fiiller ve onların zaman hallerinin yazılı olduğu fotokopi çıktısıymış meğer kafamı karıştıran. Fiil işini çözdüm :) Fono'nun cep Rus Dili kitapcığını aldım. Klasik yazılabilen bir dil cep kitapçığına sığar mı; sığmaz. Gerisi bana kaldı :)
Sınavdan sonra eğer yeterli sayıya ulaşabilirsek hemen ikinci kur açılacak. Babam gitmemi istiyor, sanırım kafasını dinlemek istiyor yokluğumda :) Hakan seni özlüyorum, zaman geçiremiyoruz birlikte. Hem bir dil bir insan, iki dil eyvah Gülen olur diyor :) Ne yapmam gerektiğine henüz karar veremedim :) Bildiğim tek şey, kullanmayacak olduğumu bilsem bile, ben dil öğrenmeyi seviyorum :)
Bugünlük anlatacaklarım bittiğinde yatmayı düşünüyordum ta ki Kral Çıplak'ta her bir tınısını kalbimde hissettiğim o ezber melodiyi duyana kadar. Yol ve aşk şarkılarımın sahibi Yaşar; ne büyük sürpriz :) Çok sevindim.
Yaşar şarkılarına Pavlov'un köpeği gibiyim.. İlk üç notasını duysam burnumda Yaşar tüter..
Yaşar artık kıskanılmıyor. Tıpkı Salma Hayek'in kıskanılmadığı gibi/kadar :P
Kulağım Onda da yüzümü de dönsem Yaşar'a ?
Sizi seviyorum.
canım gülenim; imkanın olduğu sürece devam et bencede!!! bakarsın kullanırsın niye öyle diyorsun! mutlaka öğrendiklerimiz biryerde işe yarıyor merak etme :)
YanıtlaSilmuckkkkkkkkkkk
canım öncelikle çokk teşekkür ediyorum
YanıtlaSilahmetcan adına da
canım ne zor birşey dil öğrenmek
ama sen başarırsın
şimdiden kutluyorum seni
eminim sınavın süper geçecek
başarılar diliyorum
Kalemtraşın aynısı bizde de var :) Kalemlerini çok açıyorsun Gülen' im :)) O kırmızı kalemin dibi mi kemirilmiş? :)))
YanıtlaSilNe yazık ki o direği hatırlayamadım :)))) Ben elimi kolumu sallaya sallaya sizin okula girer, sallana sallana kapıdan çıkardım. Ablayım ya :))
Öptüm seni kocaman, başarılar sınavında...
Canım canım:)
YanıtlaSilGülen'cim yazını büyük bir keyifle okudum.Şimdiki çocuklar bize göre çok şanslılar.Her zorluğa rağmen sende bana göre şanslısın.Kalemlerin arasında DIXON TICONDERAGO kalemi hemen farkettim.Bende malın iyisinden anlıyorum he::))Niye kullanmıyorsun?kullan keyfini çıkar.Her şeyin hayırlısını diliyorum senin için.Kolay gelsin.
Kocaman öptüm.
Sevgiler:)
Gülen'cim ben o 0,5 uçları çalışırken gördüm sanırım. Yaş farkım bazen adamın gözüne böyle bir anda "aaa" diye görünüyor:)D
YanıtlaSilKurs için birşey diyemem, en iyi kararı yine sen verirsin de yazın çok güzelmiş. Allah'ım ben Türkçe yazsam bile benden başkası okuyamıyor! Utandım vallahi. Yaşar meşhur olmadan önce benimle aynı şirkette 1 sene kadar çalışmıştı. Sessiz ve sakin biriydi, kaseti çıkınca şok olmuştuk. Hey gidi günner yafu! Öpüyorum seni.
Gülencim başarılar sana,
YanıtlaSilsen başarırsın geçersin bu sınavı.
O güzel yorumların içinde teşekkür ederim.Şişkoyum ben dimi duba gibi çıkmışım resimde:)))))
Yaaaa sen bir kitap falan yazsana. Ne kadar akıcı yazıyorsun.Kelimelerin akıp gidiyor.
sevgiler
kalemler bende çok severim kalemleri ,artık yigenlerime alıyorum ,özenmesinler diye sanırım :),ben hala özeniyorum da ,benimde ilk ali abinin hediyesine gözüm takıldı ,demekki kullanman lazım :)rusça için çok iyi yapmışsın ,sen rusçayı ögrenmekle kaç dili birden ögreniyorsun ooo balkanlara çıksan hiç zorlanmazsın ,birde ben yapabilsem bu dil olayını ,:)hiç yapamadım hep yarım kaldı ...
YanıtlaSilDirekten kayarak kaçmak hem kolay hem de çok zevkliydi ama tırmanış için aynı şeyi söyleyemem.Tellerin içinde değil dışında olmak duygusuydu bizim sevdiğimiz. YAŞAR konusuna hiç girmeyelim,çıkamayız..Biliyorsun ki YAŞAR'lı 19 mayıs'lar,23 Nisan'lar yasak bana..
YanıtlaSilunutmuşum yeni blog temanı hiç beğenmedim..azıcık renk lazım.
YanıtlaSilben okumadım, valla okumadım bu sefer yazdıklarını gülenim çünkü çok vaktim yok, sonra okuycam ama söz, sadece seni çok özlediğimi yazmak istedim, ankaraya gel artık bir ara da görüşelim, benim oraya gelmemi beklersen daha çok beklersin çünkü:(( bu yaz iznim yok:(((( sen gel sen:))))
YanıtlaSilöptüm seni gülenim benim:))))))
bütün yazılarını hey allahım hey allahım diye okuyorum ama
YanıtlaSilaması
her bir hey allahım ayrı bir gülümseme ile geçiyor içimden.
İlahi çocuk kadın
sen hiç büyüme
büyüyemezsin zaten
Birazdan trt1 de geleneksel unutulmuş sanatlar konulu bir program varmış,spiker kaat'ı için sayarken katıcılık demiş .Merakla onu bekliyorum.
Hadi görüşürüz.Yarına iyileş tamam mı?