28 Haziran 2008 Cumartesi

Müjgan bugün de dönmedi

Mutfak balkonum ailem geldiğinde rahatlıkla yemek yiyebileceğimiz kadar geniş ve ferah.Balkonda başkalarının barbekü ama benim ısrarla balkon mangalı dediğim bir de duvar ocağı var.Hakan'ın da benim de etle başımız hoş olmadığından büyük aile toplandığında ya da çilek tadındaki kuzenim geldiğinde yakarız duvar ocağımızı.Mangal yemeğini, en çok yemeğin sonunda kor ateşte yaptığım isli kahve için severim.Bu sene çeşitli telaşlardan dolayı mangal sezonunu henüz açamadık ama akşam yemeklerini balkonda yemekten çok zevk alıyoruz.
16 haziranda balkon kapısını açmamla bir çift güvercin kanadının hızlı ve telaşla kanat çırparak uzaklaşması ve karşı binanın çatısına konması bir oldu.İçimden ben bunu bir yerden hatırlıyorum diye geçirerek hemen ocağın içine baktım.Aman allahım! Bir yumurta :) Hemen annemi aradım.Balkonları birer güvercin doğumhanesini andırdığı için konu üzerine artık uzman annem en az iki yumurta olması gerektiğini söyledi.Yemek tarifi veriyor sanki.Ertesi gün bir yumurta daha görünce özür kıvamında konuştum annemle bu kez.Bu arada annemin dahiyane önerilerini dinleyerek güvercine oldukça yakın ve açık davrandım.Onunla balkonda birlikte yaşayacağımızı, ona ve bebeklere bir kıyak geçip onlar uçana kadar zaten kısıtlı olan mangal keyfimden feragat edeceğimi ama bunun karşılığında da benden korkmaması gerektiği hakkında bir konuşma yaptım..(annemim fikriydi) O da arada gurk gibi bence çok anlamsız sesler çıkararak kendini ifade etmeye çalıştı.İnce, uzun bir boynu, narin bir bedeni vardı.Sanırım bu onun ilk annelik deneyimiydi.Öylesine toy ve tedirgindi ki ve ertesi gün yumurtalardan biri maalesef kırılınca bana hep hüznü çağrıştıran 'Müjgan' ismini verdim ona.Sabahları yanına gidiyor ve onunla alçak ve yumuşak bir ses tonuyla havadan sudan konuşuyordum..Anlaşmaya uyuyorduk.Bir kaç gün içinde alıştık birbirimize.Sorunsuz bir iletişim kurmayı başarmıştık..Dün akşam Müjgan bizden rahatsız değil, biz bu durumdan son derece memnun, arada Müjgan'a laf atarak ve karşılığını gurk gurk şeklinde alarak yemeğimizi yedik.Herşey olağan seyrederken ablam, benden korkmayan Müjgan'a ben kadar yaklaşmak isteyince olan oldu.Müjgan korkup yanlış yöne; mutfağa doğru uçtu ve bir dolap tepesine tünedi.Bir kaç kez dışarı çıkmayı denediyse de her bir dalışı cama çarparak hüzünlü biçimde son buldu.Sakinleşmesini beklemekten başka yapacak hiçbir şeyimiz yok gibiydi..Hakan gelene kadar orada bekleyebilirdi ve nasılsa Hakan Müjgan'ı yavrularına kavuştururdu ama yanılmışız :( Keşke Müjgan Hakan gelmeden henüz yumurta olan yavruların yanına dönmeyi başarabilseydi.Hakan geldi, eline bir fırça aldı ve Müjgan'ı dışarı çıkarmaya çalışırken bir dövmediği kaldı hayvancağızı.Müjgan çok korktu ve can havliyle yanımdan uçup gitti.Bu saat oldu, Müjgan'dan hala haber yok.Sanırım gelmeyecek.Gelse de bu yumurtadan bir yavru çıkmayacağından eminim.Oysa ne çok istiyordum kırıldığında çok çirkin olan o şeylerin önce tüylenmelerine sonra palazlanmalarına tanıklık etmeyi.Evlerinin burası olduğunu bilmelerini çok istiyordum.Güvercin adımlarını çok severim.Telaşlı ve hızlı hızlıdır.Sevimli gösterir bu adımlar onları.O sevimli adımları balkonumda görmeyi çok istiyordum.Üzüldüm :(
Müjgan Hakan adına senden özür diliyorum :( Hakan da çok üzgün ama bu sonucu değiştirmiyor.Ne kadar üzgünsem o kadar da kızgınım.Hakan'a küstüm.Konuşmuyorum.
Müjgan: Kirpik, kirpikler

Parmağıma ne mi oldu?

15 gün önce hafif bayat tost ekmeğini ikiye bölmek için ekmek ve bıçakla cebelleşirken bıçak sol el baş parmağımın hemen tırnak ucuna hırt sesi çıkararak giriverdi.O bıçağı hiç sevmemiştim zaten.Canım yanmadı.İlk müdahaleyi yaptım ama kanamayı durdurmayı başaramayınca elektrikli süpürgemin kordonunu yaktığımda çağırdığım komşumu aradım.Canlarım benim, çekirdek aile olarak geldiler.Tamponla iki derinin birbirinden ayrılmış bölgesine bastırarak kanamayı azalttık.Hakan gelene kadar sol elimi kalp hizasından yukarıda tutarak bekledim (zaman kaybettim). Hakan tıp fakültesi terk ya, acemice yapılan tamponu beğenmeyip açtığında her ikimiz de yaranın o kadar da önemli olmadığına karar verip klasik her eve lazım oksijen-batticon-sargı bezi üçlemesiyle tekrar kapattık.Ertesi akşam aynı işlemi yineledik ama aradan iki gün geçmesine karşın parmağımda hafiften bir hissizlik, yangı ve şişme hissedince dr.da aldım soluğu.İlk muayeneden sonra opere odasına yönlendirildim.Sık sık açılıp kapanan opere odasının kapısından iş kazası geçirmiş bir işçinin bilekten dirseğe kadar dikişinin bir kısmını gördükçe bu kadarcık bir şey için dr.a gitmiş olmaktan sıkılıp içeri girmek konusunda tereddüt yaşadım ama sevgili babam içeri girmem için ikna etti beni.Sıra bana geldiğinde dr.a utana sıkıla parmağımı gösterdim.Dr paketi açıp parmağımı görünce 'hmm iki dikişi varmış bunun.Neden gelmediniz?' dedi.Anladım ki durum feci.Tabiidirki üzerinden zaman geçtiği için dikiş atılamadı.Dr. yeni bir paket yapıp pansuman konusunda gereken önerilerde bulundu ve sonraki beş sene olabilecek kazalara önlem açısından tetanoz aşısı yaptırmam gerektiğini söyledi.Antibiyotik başlayacak mıyım soruma ise yanıtı hayır oldu.Aşıdan sonra eve geldim.Aradan iki gün geçti.Parmağımdaki şişliğe bir de renk değişikliği eklenince bu kez yakındaki bir dispansere gittim.Dr.bilmem kaçıncı kez yapılan pansumanı açtı ve kibarca (!) başıma iş açmak isteyip istemediğimi sordu.Ev kazalarının baş aktristi ben hiç böyle bir durumla karşılaşmamış olmanın şaşkınlığıyla donakaldım.Yara enfekte olmuş.Renk değişikliği de...Neyse oraya girmeyelim..Ciddi bir sıkıntı yaşıyormuşum meğerse..Çantamda antibiyotik ve yaraya sürmek üzere bir pomadla eve döndüm.Bir kaç gün daha antibiyotik kullanıp gerekmese bile kontrole gitmeyi düşünüyorum.Parmağımdan bağımsız olmayı seçen parça düştü.Saklayacaktım ama Hakan iğrenç bir kişi olduğumu söyleyince attım.Parmak ucum çirkin görünüyor.Umurumda mı?Hiç değil.Dokuz parmak ucum daha var :o) Durumdan yine bir çok ders çıkardım ama bunlar benim derslerim.
itiraf: Dr. çok sevimliydi ama görüntü karşısında kızdı haliyle.Annem yanımda olmasa kesin döverdi o beni :P

27 Haziran 2008 Cuma

Bu akşam



Erdi'm çok iyi.Erdi'min babası, aynı zamanda nikah şahidim olan çok sevgili eniştem aradı.Sesinden Erdi'min gayet iyi olduğu sonucundan bir kez daha emin olarak iyice rahatladım.Doğum günümü kutladı.Ne şanslı adam; eşiyle ikiz olunca baldızının doğum gününü kutlamayı unutmak gibi bir alternatifi yok.
Tabiiki pastam bu sevimli ve hayattan kopmadığı her halinden belli ninenin üzerinde oturduğu muhtemelen elmalı turta değildi.Kim kıyabilirki bu kadar sempatik bir nineye?Çikolata için ölüp bitmem; olsa da olur, olmasa da nadiren aklıma gelir.Çikolatayla bağım anca bu kadar işte.Pastam en sevdiğim türden meyveliydi.
Akşam üzeri anne babam ve kardeşim geldi.Sonra da güzel ablam.Kardeşim Hakan'ın son an hediye operasyonunu yönetmek üzere evden ayrıldı.Yaklaşık iki saat sonra geldiklerinde sabırsızım ya, çok merak edeceğimi bildikleri halde hediye paketlerini tam gözümün önüne koyup yemek bitene kadar bana işkence ettiler ve bu durumdan azami zevk aldılar.Yemekler yendi, pastam kesildi ve sonunda hediye paketlerime kavuşabildim.Kardeşimin paketi olağan dışı büyüklükteydi.Onun muzipliğini birçok çoğu acı deneyimden sonra artık tescillediğimden paket içinde paket sistemiyle yapılmış ama içinden ufacık bir şey çıkması garanti bir hediye paketi diye düşündüm.Eğlence olsun diye önce büyük paketi açmaya karar verdim.Paket kağıdını parmağım hala eski becersisini kazanmadığından sakin hareketlerle paketten sıyırdım.O da ne, ilk paket hediyenin bizzat ta kendisi.Bir ev sinema sistemi:) Teşekkürler Dolunay..Hala kuramamış olsak da mutluyum.Sıra Hakan'ın hediyesine geldi.Küçük bir paket.Açıldı ve içinden digital bir fotoğraf makinesi çıktı :) Uzun zamandır ihtiyacım olan bir şey olduğu ve iş çıkışı bana bu hediyeyi almak için gün yorgunluğunun üzerine bir daha yorulduğu için üzüntülerimi belirterek Hakan'a teşekkür ettim.Mutfak elektroniği tamam ama diğer teknolojiyle ilişkim kavga dövüştür.Buna karşın her şey göze alnıp hemen kullanma kılavuzu okunup denemeler yapılacak.En son okuduğum kullanma kılavuzunda yapıldığı gibi kitapçık 34. sayfasında burundan solunarak bir tarafa fırlatılmayacak.Annemle babamsa halis zeytinyağı getirdiler :) Özellikle annemin hediye seçme konusundaki yaratıcılığının üzerine insan tanımam.Hediye şu yana, bir doğum günümde daha eksiklerle de olsa ailemle birlikte olma mutluluğunu yaşadığım için şükrettim..Erdi'min sağlığı için de şükürler olsun..

26 Haziran 2008 Perşembe

İyi haber :)





Bugün güzel bir haberle uyandım.En son dün akşam telefonlaştığım elma yarısı, çok bilmiş Erdi'min daha iyi olduğunu söylemiş ama ben yine ikna olmamıştım.Sabah aradığında Erdi'mle de konuşmayı başarabildim.Erdi'm her telefon bağlantısından sonra çok özlediği ama göremediği ve kendi deyimiyle çok 'guygulandığı' için ağlıyor.Bu nedenle telefonla konuşmayı sevmiyor.İstiyor ki anne ve baba tarafından bütün bir aile kabile şeklinde yaşayalım.Bugün sesini duymayı çok istediğimi bildiği için benimle konuşmayı kabul etti.Bana iyi olduğunu, ona iyi baktıklarını söyledi.Onun için bir hediyem olup olmadığını sorunca da derinden gelen bir oh sesi çıktı içimden.Anlaşılan çok bilmişim durumdan memnun.
O halde doğum günü pastamı kesebilirim ama bu kez parmağımı doğramadan :)

ilk yazı; doğum günü yazısı

Bugün benim doğum günüm.İkiz kardeşim ve ben '67 yılının bugününde fırlatılmışız dünyaya..Kardeşim nerdeyse tuvalette doğmak üzereyken annemin son bir çabayla kendini yatağa atmasıyla fırlaması bir olmuş.Dr.un 'aa bir tane daha var' şaşkınlığına annemin gayet sakin 'biliyorum' cevabından 20 dk. sonra da ben yol almışım ağırdan yörüngeye.41 sene önce annem kendi çapında ultrason; karnının büyüklüğünden dolayı ikiz olacağımızı bilmiş.Doğumdan sonra annemin vücudundan tam 10 kg eksilmiş, oysa kardeşim 3 kg ben 2.900 gr doğmuşuz ve bunca yıldır geriye kalan 4100 gr nerede, hala bir bilene rastlanılamadı.Doğumu beklerken büyükbabam babamı biraz dinlenmesi için eve gönderdikten hemen sonra sabırsız ikizim ve rahvan ben sabahın kör gözünde çıkageldiğimizden büyükbabam doğumumuzu babama 'aradığı işçi kızlar geldi' diye haber göndererek müjdelemiş.. İş yerleri için işçi kız ararlarmış meğerse.Hastanede sular akmadığı için doğum kiriyle kalmışız bir kaç gün.Babam bizi ellerini yere paralel açıp avuçlarına başımızı, kollarının içine de bedenimizi yerleştirerek alıp çıkarmış hastaneden.Annem 'ya düşselerdi de bir yerlerine bir şey olsaydı' diye babama, buna izin verdiği için de kendine söylenip durur ara sıra..Anne tarafından hiç akrabam yok.Annem bizi mahalleliyle birlikte büyütmüş.Anne ve babama onların çocukları olmam nedeniyle minnettarım.Eline doğdum denilebilecek kadar -ki dr olsaydı kesin onun eline doğmak isterdim - yakın olduğumuz üzgünüm ki iki sene önce kaybettiğim bir ciciannem vardı anne tarafından akraba niyetine ve İlkokul önlüğümüzü, doğum günü giysilerimizi diken Emine teyzem..Artık o mahalleden taşındığımız için az gördüğüm canım ciciannem onu her ziyaret ettiğimde nasıl doğduğumuzu, ne kadar yaramaz olduğumuzu anlatırdı hep.Çok komik ama insanlar bizi izlemeye gelirmiş.Kameraya gerek yok, çocukluğumuza ait anılarımızı dinleyebileceğimiz o kadar çok kişi var ki hayatımda.Evlerine gittiğimde resim albümlerinin arasında bize ait ama bizde olmayan siyah beyaz fotoğrafları usulcacık çalıp kendime koca bir toplama albüm yapmışlığım bile var..Bu doğum günümde elmanın öteki yarısından yine ayrıyım.Hayatlarımız farklı illerde şekil aldı.Yine telefon konuşmasıyla kutlayacağız birbirimizin doğum gününü.Ondan geçtim.Ben bu yazıyı hazırlarken o çok sevdiğim yeğenimin nefes darlığı sorunundan dolayı daha iyi bakılacağı öngörüsüyle hastaneye yatırıldığını öğrendim.İçim buruk :( Keyfim kaçtı.Hastaneye yatırılış nedenini sadece 'steril ortamda daha çabuk toparlanır' diye açıkladılar.Yoksa ben hemen şu an sevgili miniğim, çok bilmişim Erdi'min yanında alırdım soluğu; aslında yine de giderdim ama parmağım hala iyileşmedi :( Parmağıma ne mi oldu ??

Aa BUNLAR DA VARMIŞ :)

Related Posts with Thumbnails