30 Mart 2009 Pazartesi

GAYYOR ve benim ilk mimimiz

Hiçbir zaman ısınmayacak içim.
Bu acının yüreğimdeki yangını yavaş yavaş kora dönüşüyor ve ben o koru her gün çıplak elle bir daha karıştırıyorum, kor aleviyle yanıyorum.
Her gece gözümün önünden hiçbir zaman gitmeyeceğini bildiğim o görüntülerle uyuyor sabah aynılarıyla uyanıyorum hayata.
Çok özlüyorum ve göremiyorum, nasıl ve nerede olduğunu bilmiyorum; hoş kimse bilmiyor..
Benim Onu özlediğim kadar O da beni özlüyor mu, üzüldüğümü, ağladığımı hissediyor mu?
Ona olan ihtiyacımı biliyorsa bir şey yapamadığı için çok üzülüyordur.
Tek başımaydım ve hala 'o ana' nasıl tahammül edebildiğimi düşünüyorum.
Hayret, delirmedim!
Hayret; dönüyor dünya deli gibi.
Hayret, yaşıyorum!

Hakkımdaki güzel düşünce ve sıfatlarla beni onore eden çok sevdiğim yeni arkadaşım GAYYOR
AKLIMIZA İLK GELEN CÜMLELERLE KISA BİR YAZI YAZMAMIZI isteyerek birbuçuk yıllık blog hayatında ilk mimini başlattı ve beni mimledi.Bu benim de ilk mimim.Aklıma gelen değil, aklımdan hiç çıkmayan cümleleri kısa tutarak yazdım.
Şimdi adet olduğu üzere ben de Elçin, UFUK ÇİZGİSİ, YAŞAM GURU'M, Gaykedi, Erdi'nin fendi'yi mimliyorum.

(böyle oluyordu değil mi?)

29 Mart 2009 Pazar

www.helaletmiyorum.org OY VERMEYE GİTTİM GELİCEM DEMİŞTİM, GELDİM.

Oyumu kavgasız gürültüsüz kullanmış olmanın iç huzuru ve sonuçları beklemeye başladığım andan beri tazecik tutmaya gayret gösterdiğim heyecanım yüzüme yansımış olarak döndüm eve; uzun zamandır dışarı çıkmayan bedenimin yorgunluğunun aciliyetli dinlendirilmesi gerekliliği bir yana, bu kez çok umutluyum.Bu kez olacak.Bu kez bütün yılanlar uyanacak.

Bütün yılanlar bir gün uyanır.Bu seçimlerin bütün yılanların bir bir uyanıp artık sokmaya hazır bir şekilde beklemeye başlamasının bir işareti olması en büyük dileğim.

Bu arada lütfen ama lütfen tıklayın: http://www.helaletmiyorum.org/

22.45 itibarıyle; durum içaçıcı, sandıkların çoğunuın açılmadığını göz önünde bulundurursak şu an Uğur Dündar'ın konuğu olan ve benim '4 satırla ifadenin en iyi biçimi' olarak adlandırdığım gazeteci-yazar Yılmaz Özdil'in söylemiyle AKP kanamaya başladı.
Hakan'ın eki:Adalet kanaması :)

23.00 itibarıyle;
Gülen'in eki:Beyin kanaması bu :)

23.08 itibarıyle; Evini depremde kaybetmiş bir yüz ifadesiyle Babuşçu: 'Sonuçlar manipule ediliyor.Son gülen iyi güler, sabaha karşı son durumu konuşalım.'

23.11: Gürsel Tekin: Manipule edilecek bir durum yok.Sistemler çökmüş durumda.

23.18: Eskişehir'de yine Büyükerşen :)

23.29: Ankara'da 'emanet oylar' APS ile iade ve hala ümit var :)

23.32: Kanal D seçim çadırından bir genç: Emanet oylar mı?AKP'nin kendisi emanet; Amerika'dan..

23.43: öptüm sizi Sinop :)

23.44: sizi de öptüm Tekirdağ, Antalya

23:54: Ahmet Hakan: Karizma çizilmiştir, Akp bundan sonra toparlayamaz (böyle demeye çalıştı)

23.57: feci coştuk.Hakan'la nevale almaya gidiyoruz :)

00:04 şimdiden günaydın Ankara.Nevaleyi boş verdik.Çankaya'da elektrik kesintisi ve sistemlerin çöktüğü haberleri geliyor kanallara.Bu küçük pinokyonun bir oyunu mu???

00:16: Karayalçın: Yenimahalle ve Çankaya'dan gelmeyen sandık sayılarına karşın 2 puanla biz kazandık.Elektrik kesintisi ve veri tabanının açılmamasını, Tvde çok açık farkla önde olduğumuz yerlerin verilmemesini anlamak mümkün değil.

00:23: Seçimlere şaibe düşmüştür.Elektrik kesintisiyle karartılan karanlık yerlerde, karanlık eller neler yapacak?Bilinmez (Gülen)

00:52: elma yarısı Erdimin annesi sandık başkanı sonuçları teslim etmek üzere girdiği sırada önündeki 215 kişi beklemekte olduğunu söyledi ve üstelik çok açmış canım elma yarım :( Akp öğlen saatlerinde iaşe dağıtıyordu; hani ne oldu??

01:02: Ankara Dikmen'de çalınan bir çuval oyla yakalanan aklı evvel kişi hakkında işlem yapıldığını anlatan Mansur Yavaş yetkilileri elektrik kesintileriyle ilgili görevlileri işlerinin başında olmaya davet etti.Mansur Yavaş'ın söylemine göre Yenimahalle Akp ilçe başkan yardımcısının bilgisayar girdileriyle oynarken yakalanması nedeniyle tutanak tutulmuş ama Emniyet tutanağın bir nüshasını her nedense MHP görevlilerine vermemiş.

01:04: BAŞARIYA GİDEN HER YOL MÜBAH YA! (Gülen)

01.05: RTE bozuk moralinin yüzüne vurmasına engel olamayan mimikleriyle sonuçlar ne olursa olsun vatana hayırlı olsun dedi.Etik açıdan doğru bulmadığı bir takım şeyleri sıralarken beni hiç tatmin etmediği için kendisine burada yer vermek istemiyorum (hihihihi)

01:12: RTE konuşmaya devam ederken ben öpmeye devam ediyorum.
Çanakkale, Edirne, Sinop, Ordu, Zonguldak, Artvin, Adana, Antalya, Mersin, Muğla, Aydın

01.18: Kadıköy, Adalar, Şişli, Bakırköy, Beyoğlu, Beşiktaş, Kartal, Pendik öpüldünüz

01:22: susmuyor.Yenimahalle sizi de öpmek istiyorum, bir kesin haberinizi alsam!

01:23: Adana kucaklarım sizi :) Akp'ye fake atan Aytaç Durak'a asıl fakei CHP'liler attı :)

02:00: oyların belediye aracıyla taşınmasına tepki gösteren CHP'lilerin araçtaki Akp'lilere linç girişimi!Karayalçın'ın açıklaması: oyların çalındığı, elektrik kesintisinin neden olduğu karmaşada neler olduğunun bilinmediği dolayısıyla aradaki 7 puanın kapanacağı hakkındaki sözleri.

Demokrasi sakızını işine geldiğinde caggıdı caggıdı çiğneyen ey yöneten bey; madem hile, dalavere yapıp siz sıcak evlerinizde otururken insanları birbirine kıdıracaktınız demokratik hakkımızı kullanmak üzere sandık başlarında dakikalarca beklemize neden olarak güneşli pazar günümüzü ne demeye yediniz?Öyle ya da böyle istediğinizi diretecektiniz hiç seçim kararı alma, diktana devam et!

02.13: Melih Gökçek'e
Ankara'yı kazarak, oradan buraya, şuradan oraya alt geçitler yaparak trafiği hepten perişan eden, oraya buraya alış veriş merkezleri kondurarak belediye başkanlığı yapılacağını düşünen kişilik. Yine mi kurtulamadık senden?
Ama sana lafım yok!
Hala sana oy veren benden alarak ona verdiğin üç kuruşluk yardımla kendini dilenci yerine koyduran aciz, yoksulluğun onurunu zedeleyen cahil Ankara halkına benim serzenişim.
Sen onlara patates, kömür verirken o insanlar hiç düşünmüyorki bunlar nerden geliyor?
Benden ve http://www.helaletmiyorum.org/ sitesini tıklayanlardan geliyor!
Sen ki pas kokulu zehirli suları içirmeye layık gördüğün bu Ankara halkından yine topladın ya oyları!
Dünyayı örnek gösterip duruyorsun, ben biliyorum; kesin sen de biliyorsundur.Dünyanın hiçbir yerinde metro toplu taşım araçlarıyla aynı eder değildir.İşte buradan başlıyor o rüşvetcikler!
Sana ve o yardım adı altında verdiğin seçim rüşvetciklerini alan hiç kimseye hakkımı helal etmiyorum!
Bizi sana mahkum eden o insanları ve seni hiç sevmiyor ve affetmiyorum!
ANKARA EN İYİSİNE LAYIK AMA NE YAZIKKİ SEN İYİ BİLE DEĞİLSİN!

02:24: neyseki Yenimahalle ve yine Çankaya tebessüm ettirdi bize ama feci derecede bozuğum!

Aktarmalı canlı yayın bitmiştir!
Gidiyorum buralardan!

OY VERMEYE GİTTİM GELİCEM

28 Mart 2009 Cumartesi

SON ŞANS!

Az önce ileti türünden bir posta aldım.Aslında konuyla ilgili zaten bir yazı yazmayı planlarken bundan iyi fırsat ve döküm olmaz diye noktasına virgülüne dokunmadan postayı buraya taşımayı uygun buldum.

''ÜSTÜNE BİR DE 150-200$ HARCIRAH ALACAKLAR.
DOKTORLARIN FERYADI:
BAKALIM HANGİ GAZETECİ ELE ALIP CANLARINA OT TIKAMA CESARETİ GÖSTERECEK.BİZİM OLDUĞUNA GÖRE ONLARIN DA HABERİ OLMUŞTUR.
KONU:UNAKITAN REZALETİ!
BU RAPORLARI HAZIRLAYAN DOKTORLARI MESLEKTEN İHRAÇ ETMEK LAZIM.BYPASS AMELİYATI OLMAK İÇİN ABD'YE GİDEN MALİYE BAKANI UNAKITAN'IN MASRAFLARINI DEVLET KARŞILASIN DİYE HACETTEPE ÜNİVERSİTE HASTANESİ 'BU AMELİYAT TÜRKİYE'DE YAPILAMAZ, YURT DIŞINDA TEDAVİSİ GEREKİR' DİYE RAPOR DÜZENLEMİŞ.DEVLETİN HAKEM HASTANELERİNDEN BİRİ OLAN ANKARA NUMUNE HASTANESİ DE BU RAPORU ONAYLAMIŞ.

YORUM:BU AMELİYAT TÜRKİYE'DE YAPILAMAZ RAPORU VEREN VE BU RAPORU ONAYLAYAN ANKARA NUMUNE HASTANELERİNE BUNDAN BÖYLE KİMSENİN GÜVENİ KALMAZ ÇÜNKÜ RAPORU YAZAN VE ONAYLAYAN HASTANELERDE BU AMELİYAT YAPILIYOR VE BU HASTANELERDE ÇALIŞAN YÜZLERCE HEKİMDEN BU KONUYLA İLGİLİ HİÇBİR SES ÇIKMIYOR.
SES CUMHURİYETİMİZİN EN ÖNEMLİ KONGRESİNİN YAPILDIĞI SİVAS'TAN BİR HEKİMDEN GELİYOR.
UNAKITAN'A GELİNCE; HAKLI ÇIKTI.BÖYLE RAPOR VEREN HASTANELERE GÜVENİLMEZ.SIRADAN BİR VATANDAŞIN ASLA YAPTIRAMAYACAĞI BİR İŞİ BİR İKİ GÜNDE YAPTIRIP AMERİKA'YA GİTTİ.TÜM MASRAFLAR REFAKATCILAR -REFAKATCI DEĞİL, ÇOĞUL- UÇAK, KONAKLAMA, YEME İÇME, TAKSİ DEVLETTEN.

SONUÇ:
1-BU OLAYIN KAHRAMANI OLAN KİŞİNİN DAHİL OLDUĞU PARTİ AKP'YE OY VERMEYİNİZ.
2-DİĞER KAHRAMANLAR OLARAK YUKARIDA ADI GEÇEN HASTANELERE KESİNLİKLE GÜVENMEYİNİZ.

DR.ÖZGEN XXXX ANKARA

YORUM:GÖRGÜSÜZGİLLER AİLESİNİN DOMATES GÜZELİ ANASI AHSEN SULTAN RÜYASINDA YARADANIN KENDİSİNE UNAKITAN'I AMELİYAT İÇİN KLIVERINT'A GÖTÜR DEMİŞ.YUHLAR OLSUN YARADANIN BİR DE HAMİLİNE KART YAZMADIĞI KALMIŞ.ÜLKEYİ SOYANLARA SOYDURANLARA OYUNU VER EY HALKIM.
RÜYAMDA GÖRDÜM YARADAN SİZİ KUTSAYACAK!

Üşüyorum ve Muhsin Yazıcıoğlu-GİDENLERE



Hissetti mi acaba?

Gidilecek elbet bir gün; o zamanının geldiğini anlar mı insan?
Muhsin Yazıcıoğlu da anladı mı acaba, son konuşmasını yaparken cezaevi yıllarında yazdığı daha önce hiç duymadığım 'üşüyorum' şiirini okurken?
Anladı ve bu bir veda ediş miydi?Kendince 'hoşçakal' mı demek istedi?Gidenler gideceklerini gerçekten hissederler mi?

----------------

Bir arama-kurtarma bilmecesi daha.Yine her kafadan çıkan ve birbirini tutmayan sesler.Kaybedilen zamanlar.Kaybedilen insanlar.Bölgeyi bilen köylülerin arama kurtarma ekiplerine yanlış yönde olduklarını söylemelerini değerlendirmeye bile almayan çok bilmişler.

Helikopterde bulunan İHD muhabiri İsmail Güneş'in 112'yle son konuşmaları; şok durumda yanındakilere soruyor 'neredeyiz, bize ne oldu'.İçimi parçalayan bu sözler..Hala yaşıyor!

Ve biz helikopterden alınan üç ayrı gsm operatörünün sinyallerini değerlendirerek yer saptamayı bir türlü beceremiyoruz.Anlaşılan iki ay önce Uludağ'da donarak yitirilen o gencecik insanın yaşadıklarından hiçbir ders alınmamış!

Empati yapma becerisi olan insanların helikopter düştükten sonra yaşananları kendi içlerinde değerlendirmesi bile çok ağır bir travmaya neden olabilir.Düşünmek bile istemiyorum; bir helikopterin içindeyim, helikopter düşüyor ve ben hala yaşıyorum ama bana ulaştıklarında kazadan sağ çıktığım halde hayatımı donarak kaybetmişim.Bunu aklım almak istemiyor.

Muhsin Yazıcıoğlu siyasi fikirlerime uygun bir lider değildi ama siyasi kirliliğe girmeden siyasetini yapmış olmasına, duruşuna saygı gösterilmesi gerektiğini düşündüğüm insanlardan biriydi.

Medyada az yer aldığından hakkında çok bilgi sahibi olmadığım Muhsin Yazıcıoğlu'yla ilgili internette yaptığım kısa bir gezinti sonucu öğrendiğim bir şey;

Temiz el ve temiz siyasetçi ödülü almış.

Çok üzüldüm; hiç kimse bu kadar elim bir gidişi hak etmiyor.Böyle bir son inanılır gibi değil.Nasıl olur hiç anlamıyorum.Bu olay da 'anlamak istemediklerim' listesindeki yerini aldı.

87 yaşında bir anne.

Bir anne için evladının kaybı kadar büyük bir üzüntü ve hayal kırıklığı daha var mıdır?

Çok zor; bu kesin bir gidiş.Bir daha dönmeyecek olduğunu bildiğin bir gidiş.

Ne denirki, Allah hepsine rahmet eylesin, ailelerine, sevenlerine sabır versin.O kadar zorki :(


25 Mart 2009 Çarşamba

Kendime yazdım.

Bugün ayın 25i.
25 mart 2009
Bundan dokuz gün önce sıkıntılarının hala devam ettiği kolundaki bir sorundan dolayı hastaneye gittiğinde yaşadıklarını anlattığın bir yazı yazdın.O yazıda üç gün sonra kolundan parça alınacağı detayını da verdin.Üç kişinin dışında 'yahu senin kolundan parça alınacaktı, ne oldu, durum nedir?' diye soran çıkmadı iyi mi :)
Blog arkadaşlığıymış..Ne arkadaşlıkmış ama..
Anlatma artık.

22 Mart 2009 Pazar

DURMAK YOK; AKP'yle YOLA DEVAM!



Hızını alamayan Başbakanın 'bunlar koyun bile güdemez' sözleri, sık sık sürü psikolojisinden muzdarip olan çevrelerin tezini doğruladı.Şöyleki, koyun sürüsü güdülmesi bir meslek erbabı olmayı gerektirir ama işi öğrendikten sonra insan yönetmeyle kıyaslanamayacak bir zorluktadır.Yine de bu 'bile' sözcüğüne feci şekilde takılmış durumdayım.Bile sözcüğünün cümle içindeki bulunma nedeninin bir rastlantı olmadığı aşikar.Koyun mu gütmek daha zor yoksa koyun psikolojsiyle yaşamayı artık kabullenmiş insan topluluğunu yönetmek mi daha kolay?Koyun gütmeyi insanların seçimleri sonucunda kendilerini yönetmeye talip insanlar tarafından yönetmesiyle kıyaslamak nasıl bir mantıkla bağdaşır, onu da çözmüş değilim.Eğer 'bunlar koyun bile güdemez' cümlesi bir gaflet sonucu söylenmiş ise bilinçaltında 'koyun sürüsü gibi yönetirim ben vatandaşımı' düşüncesi mi var?Ya da tam tersi, bu bilinçli bir söylemse durum daha da vahim.Demek koyunların yönetilmesiyle bir insan topluluğunun yönetilmesi arasında çok da bir fark yok.Haftaya bugün kimin nasıl yönetileceği az çok belli olacak bu saatlerde.

Seçim sonuçlarının da inandırıcılığı hakkında düşüncelere sahibim.Boş arsalara seçmen kartları yollanalı beri, seçim hakkını kullanmak isteyen vatandaşların seçmen listelerinde isimlerini görememesinden beri, TC kimlik numarası olmayan duyarsız* vatandaşların oy kullanamayacaklarının açıklanmasından beri, bugüne kadar 105milyon TC kimlik numarasının verildiğini öğrendiğimden beri, parmaktan çıkması neredeyse altı ayı bulan Hint boyalarının artık kullanılmayacağını öğrendiğimden beri, oyları saymak için Yunanistan'ın da artık kullanmadığı bilgisayar sisteminin hala kullanılmasında ısrarcı olduklarından beri, YSK'nın bu soru ve sorunlar hakkında tatmin edici hiçbir açıklama yapmamasından beri seçimlere olan inancım sarsılmış durumda.

Ankara Büyükşehir'de 15 senedir Ankara'yı Ankara olmaktan çıkaran, yaptığı en sonki 36 günde açmaktan gurur duyduğu için adına 36.gün dediği alt geçitle içinde bir de Atatürk Müzesi'nin yer aldığı o canım Ankara Gar'ının görüntüsünün içine eden, pas kokulu suları Ankara halkına içirmekte hiçbir sakınca görmeyen, Ankara'nın temel sorunlarını bağ-bahçe-rekreasyon alanı yapmaktan ibaret olduğunu düşünen, sonuncu icraatını da Mehmet Ali Birand ve Uğur Dündar'ı 'Türkiye onlara dar gelir' cümlesiyle gerçekleştiren (her nedense DAR GETİRİRİM dememiş; Türkiye onlara DAR GELİR' demiş; vardır bir bildiği) Melih Gökçek'in seçilmesi halinde
Ankara halkına kırılan kalbim nedeniyle Başbakanın 'bunlar koyun bile güdemez' sözüne hak vermek zorunda kalacağım.
Bilginize.

ANKARA'LI ANKARA'YA SAHİP ÇIK!
Fotoğraf http://www.salgit.com/ adresinden alınmıştır.
duyarsız*=evet duyarsızlar; devlet dairelerinde hiç mi bir işleri olmadı bu insanların?Bugüne kadar kimlik numaralarını almadıkları için o kişileri duyarsız ilan ediyorum.

20 Mart 2009 Cuma

Bilun Şen; B'lun Design







Blog dünyasından tanıyıp çok sevdiğim cici Bilun'un tasarımlarını çok beğeniyorum.Abartıya kaçmadan, birbirine uyumlu renkleri ve objeleri yerinde kullanmayı bilen çok iyi bir gözü var.Bir kaç gün önce tasarımlarının satışta olduğu siteden, biri 'içimin Gülen yüzü' olarak adımı verdiği bir bileklik ve anlamına çok uygun olarak 'açar-ca' diye adlandırdığı bir anahtarlık sipariş ettim ve postanın gelişini dilimde 'bak postacı geliyoooor' şarkısıyla beklemeye başladım.Beklenen postacı sabah saatlerinde kapıyı bir kez çaldı.Paketi açabilme aşamasına gelmek için imza atmam ve kimlik bilgilerimi doğrulamam gerektiğinden kendimce zaman kaybetsem de sabırlı davrandığımı düşünüyorum.İçinde ne olduğunu bilmek 'posta alma' heyecanımı gideremedi, güzel bir duyguydu.Daha postacı kaçmadan paketi açmaya başladım.Her şey çok özenliydi.Anahtarlık ve bilekliği koymak için seçtiği şık kese, marka olarak kullandığı küçük kartlar ve en önemlisi el yazısıyla yazdığı iyi dilek kartı Bilun'un zevki ve inceliği hakkında yanılmadığımı gösterdi bana.Bilun çok da iyi fotoğraf çekiyor.Fotoğrafla birebir olsalar da dokununca daha çok sevdim bileklik ve anahtarlığımı.Bilun bir de kitap eklemiş
'huzurlu olmak istiyorsanız ufak şeyleri dert etmeyin, hepsi de ufak şeylerdir'
Beş aydır hiç iyi hissetmediğim, sadece oyalanmak için buralarda olduğum doğru.Demek bunu hissettirmişim ama hiç kolay değil.Yaşadığım bu şeye hala inanmıyorum..
Zaman zaman..

El emeğin, zevkin ve önemlisi 'sen' olduğun için teşekkürler Bilun'um.Seni çok seviyorum..
Fotoğraf çekmek konusunda iddia ediyorumki en yeteneksiz kişi olduğumdan kendi çektiklerimi eklemekle birlikte Bilun'cuğumun adresi de burada ----> http://bilundesign.blogspot.com/ asıl fotoğraflar orada..
http://gulentezer.blogspot.com/2008/09/bir-kargo-masal.html buradaki olaydan sonra kargolarla çalışma konusunda çok temkinli olan ben bu kez PTT kargoyu denedim.PTT kargoyla cicilerim sıkıntısız üzmeden, yormadan, hasarsız ve iyi bir fiyata geldi.
PTT 169 servisi hizmetinizde..

18 Mart 2009 Çarşamba

ŞEHİDİME MEKTUP- ÇANAKKALE'DE DÜŞEN ŞEHİTLERE


'SİZE TAARRUZU DEĞİL ÖLMEYİ EMREDİYORUM!'

diyen bir başkumandan, dünyanın istisnasız en büyük lideri Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün bu sözleriyle tereddütsüz ölmeye giden şehidim;
Büyük Türk ulusu senin ölüme koşan varlığın sayesinde ayakta kalmayı başarabildi.
Şehit oluşunun 94. yılında sen ve senin gibi binlerce; daha düşmanını görmeden şehit düşmüş güzel vatanımızın evlatlarını saygıyla anıyoruz.
Onlar da ana kuzusuydu; ülkelerinden çok uzaklarda, belki de haritada yerini gösteremeyeceği bir ülkeye 'savaşmaya' getirilmiş Anzak, Yeni Zelanda, Hint, İsrail askerlerini de en az aynı saygıyla anıyoruz.
Nasıl bir vatan sevgisiydi seninki, şehit düşeceğini bile bile hiç düşünmeden, savaş şartlarının en zorlu anlarında henüz Balkanlar'daki mağlubiyet acısı unutulmamışken vatanın bölünmez bütünlüğünü korumak bütün erdemin, gölgece 38 derece sıcakta, aç, susuz, düşmanın teknik silahına karşı sadece inancınla vatan sınırlarını korumak için 8 ay 14 gün boyunca çarpıştın..Bazılarınızın daha savaşmadan en son duyduğu ses bir merminin ölüme atılan sesiydi..O kadar zayıfladınki tuvalet için kazılan çukurlarda can verdiniz bir kısmınız.Sadece düşmanla değil, açlık, susuzluk ve salgın hastalıkla da mücadele ettiniz.
Hele sen, Mehmet çavuş kırık tüfeğinle Seddülbahir tepelerinden 'Bre gafiller, dünyanın bir ötesinden neye geldiniz? Sizi çağıran mı oldu? Biz ölmeden bu topraklara adım atamayacağınızı bilmiyor musunuz?' diye meydan okuyan haykırışınla, 'Çanakkale mutlaka geçilmeli' diyen düşmanlarına Türk milletinin vatanı uğruna neler yapabileceğini gösterdin.
Sen Seyit onbaşı nasıl bir güçle kaldırdın tam 215 okkalık top mermisini?
Dünyanın en dar savaş bölgesinde 253bin mehmedimizi giriştiği bu göğüs göğüse çarpışmalar sonucunda şehitliğe uğurladık.Toplamda dünyanın bir ucundan gelmiş olan evlatlarla birlikte tam 500bin ana kuzusu..(Onlarki savaş arası dinlenmelerde siperlerden birbirlerine soğan ve sigara atan savaşan çocuklar!)
Çanakkale geçilmedi, geçilemedi.Vermediniz Çanakkale'yi.Yaşlarınız 15den başlıyordu.15!
Sen güzel vatanımızın her bir karışı için canını hiçe sayıp düşman mermisi önüne kendini atan meçhul asker!Sen vermedin Çanakkale'yi, geçemediler ama biz ne yaptık??

Türk Telekom Arapların
Kuşadası limanı İsrailli'nin
İzmir Limanı Hong Kong'lunun
Araç muayene işi Alman'ın
Başak Sigorta Fransız'ın
İETT Garajı Dubai'linin (alıcı parayı ödemedi)
Avea Lübnan'lının
Petkim Ermenin'nin
Eczacıbaşı İlaç Çek'in
TEB Fransız'ın
Finansbank Yunan'lının
Oyakbank Hollandalı'nın
Denizbank Belçikalı'nın
Türkiye Finans Suudilerin
MNG Bank Lübnan'lının
Dışbank Hollandalı'nın
Şekerbank Kazak'ın
Yapı Kredi'nin yarısı İtalyan'ın
Turkcell'in yarısı yarısı Finli'nin, Rus'un
Beymen'in yarısı Amerika'lının
Süper FM Kanadalı'nın
Döktaş Fransız'ın
Demirdöküm Alman'ın
TGRT (Fox) Amerikalı'nın
İzocam Fransız'ın
Garanti ve Akbank'ın bir bölümü Amerikalı'nın
Telsim İngiliz'in
EnerjiSA'nın yarısı Avustralyalı'nın

Bir hilal uğruna batan binlerce güneşim,
bir karış toprak vermemek için kurşuna kendini hedef yapan şehidim;
bütün olanaksızlıklara karşı yazdığın bu şanlı tarih, ezilen dünya ülkelerine de bir umut olmuşken..
BİR İDDİAYA GÖRE TESTİS KANSERİ TANISIYLA ÇÜRÜK RAPORU ALDIĞI HALDE TEDAVİ GÖRMEKSİZİN GAYET SAĞLIKLI BİR YAŞAM SÜRDÜREN BAŞBAKAN ÇOCUKLARI,
ŞEHİTLERİMİZE 'KELLE' DİYEBİLEN BAŞBAKAN,
GÜZEL ÜLKEMİN KAYNAK VE KURUMLARININ SATIŞLARINDA EMEĞİ(!) GEÇEN YÖNETİCİLERİ ADINA SENDEN ÖZÜR DİLEMEYİ BİR BORÇ BİLİYORUM..
-----------------------------------------------------------------------------------------
CEPHEDE SAVAŞAN GAZİLER, SAVAŞI ANLATIYOR:
Bugün hayatta olmayan Çanakkale Savaşı gazileri, son günlerinde savaşı anlatmıştı.Ezine ilçesine bağlı Geyikli beldesinden Halil Helvacı: “27. alayda Arıburnu cephesinde 9 ay çarpıştım. Bir defasında 3 gün hiç durmadan süngü harbi yaptık. Koskoca alaydan 7 kişi kalmıştık. Sonra bize 10 er daha verdiler. Beni de çavuş yaptılar. Bir gün düşmana Arıburnu'ndaki mevziden ateş ediyoruz. Tetiği çekiyorum tüfek patlamıyor. Yanımdaki arkadaşa 'Tüfek bozuldu galiba' dedim. Arkadaş kontrol ettikten sonra yüzüme acı acı baktı ve 'Senin tüfekte bir şey yok, tetiği çeken parmağın kopmuş be adam' deyince acısını o an duydum.
Yenice'nin Akçakoyun Köyü'nden Mehmet Oral: “Arabistan Savaşı'ndan köye geldiğimin 12. günü Çanakkale cephesine gittim. Anafartalar'da sıhhiye bölüğü eri olarak sargı mahallindeydim. Büyük Komutan Mustafa Kemal'in çadırı da bizim sargı yerindeydi. Mustafa Kemal, Fırka komutanına şöyle sordu: 'Biz mi onlardan toprak istiyoruz, yoksa onlar mı bizden?' Fırka komutanı 'Onlar bizden toprak istiyorlar' dedi. Mustafa Kemal de 'Öyleyse neden biz hücum edip de askeri kırdırıyoruz? Onlar bize hücum etsin, biz onları kıralım, biz kırılmayalım' dedi.”

Erdim 4 yaşındayken 18 mart günü site yöneticisine 'bugün Çanakkale şehitleri.Şu girişe Türk bayya assana' dediğinde hüngür hüngür ağlamıştım.
Bir çok şey gibi unutturulmaya çalışılan bu kahramanlık destanını çocuklarımıza anlatalım
Unutmayalım, unutturmayalım!
Türkiye'den başka yerimiz yok!

BU YAZI;
Birinci Dünya Savaşı içinde en kanlı çarpışmaların olduğu, Türk tarihinin en cesaret dolu öyküsünün kahramanlarına ve tamamı şehit düşen 57.tabyaya ithaf edilmiştir.

ÖNEMLİ GÖRDÜĞÜM BİR NOT: İSTATİSTİKLERİMDE 57. TABYAYA İTHAF ETTİĞİM YAZIMIN KOPYALANDIĞINI GÖRÜYORUM.
TARİH BİLİNCİ KONUSUNDA DUYGULARINI DİLE GETİRMEK YERİNE KOLAYA KAÇAN İNSANLARIN VARLIĞINA, TAMAMI ŞEHİT DÜŞMÜŞ 57. TABYA ADINA ÜZÜLDÜĞÜMÜ BİLDİRMEYİ BİR GÖREV SAYIYORUM!
BU ÜLKE İÇİN HAYATINI HİÇE SAYMIŞ ÇOCUK YAŞTAKİ ASKERLER İÇİN KENDİ SÖZCÜKLERİNİZ YOK MU?

BU NOTA KARŞIN BU YAZININ HALA KOPYALANIYOR OLMASI BENİM YÜZÜMÜ KIZARTIYOR..

16 Mart 2009 Pazartesi

Oscar adayı MR



Bugünkü dr. randevumu düşündükçe dün gece iyi uyuyamadım.Daha önceki deneyimlerimden almış olduğum dersler kulağımdan hiç çıkmayan küpe, olabilecek en kötü şeylerin haberini alacağım korkusunu yenemediğim için uykuyla kendimi buluşturamadım gece boyu.
İlk önce mr filmi ve raporunu almamız oradan da koştur koştur hastaneye gitmemiz gerekiyordu çünkü sulu ve hızlı yağan kara hipnoz olan biz, evden çıkmak için fazla geç kalmıştık.Bilseydik saat 13teki randevuya saat 15te alınacak ve ben bu stresli bekleyiş süreci içinde iki sinir kişiyle dövüşeceğim, yağan karın seyr-i aleminden uzunca bir süre daha çıkmaz birer kahve daha içerdik cam kanarında.
ilk dövüşüm yaşlı bir beyle oldu.Büyüklerine saygısız biri değilim asla.Aynı yerde aynı şeyi bekliyorsak ve sıram yaşlı kişiden önceyse sıramı verecek kadar duyarlıyım, hatta onu oturtup onun işini ben yapacak kadar merhamet sahibiyim.Sıram önce değilse bile sıradakilere rica ederim, itiraz eden olursa da 'siz de yaşlanacaksınız!' der yine bildiğimi okurum ama bu kez bu uyanık bey hangi sıra daha erken gelirse zihniyetiyle girdiği ve pingpong topu gibi o sıradan bu sıraya geçerken beni, hem de sorun olan koluma bir omuz darbesiyle saf dışı etmeye çalışınca canımın acısından nasıl bağırdıysam artık.Of söylendim, söylendim; beyefendi susmadı.Olaya tanık olan yaşlıca bir hanımefendinin 'kızım sen ona uyma' uyarısından dolayı bu hamlesinin beyefendinin ilk vukuatı olmadığını anlayınca iyice dellendim.Ömrümüz birilerine uymayarak, sessiz kalarak geçmekte zaten.Uydum adama.Adam kaçtı gitti.
Sonra ameliyat olmuş orta yaşta bir bey geldi.Ona yerimi verdim, göz ucuyla da ayağındaki pansumanın dışında kalan beresine bakmaktan alamadım kendimi.Kötüydü.Bulunduğumuz yer doktor odasına hayli uzak olduğu ve yatan hasta statüsünden faydalanmak isteyen bu kişinin dr. odasına yakın bir yere oturmasını sağlamak için boş bir yerle göz teması kurdum.Hastayı oraya götürmeyi teklif ettim, hasta bana kendini emanet etti.Götürdüm.İki kadının oturduğu koltukların ortasındaki boş koltuğa tam da hasta adamı yerleştirecekken kıyamet alameti gibi şu sözleri duydum: 'kadınların arasında bu adamın ne işi var?' Ben bu cümleyi duyduğum anda gözlerim yuvalarından fırlayacakmışım gibi olmam da ne olurum!Çıldırdım, resmen çıldırdım.Sakin olmamın mümkün olmadığı anlardan birini yaşıyordum.'bana bakar mısın sen' dedim.'burası haremlik selamlık bir yer mi, üstelik taciz edilesi bir kadın da değilsin.Harem selam istiyorsan yürü İran'a git' diye bağırdım.Kadın benimle ağız dalaşına girmek istediyse de sesimin yüksekliğinden ve üstüne düşecekmiş gibi bir tavır sergileyen vücut dilimden çekinerek geri adım atmak zorunda kaldı.Sonra kendisine 'çirkin bir cadoloz' olduğunu söylemek istedim.Söyledim de.Pişman mıyım?Çirkin kısmına evet ama cadoloz kısmına hayır!Neyse, ameliyatlı hasta muayenesini oldu.Sıra bana geldi demeyi çok isterdim ama dr.la görüşebilmem bu tartışmalardan yaklaşık bir saat sonra gerçekleşebildi ancak.

Dr.la diyaloğumuz:

G:Merhaba
Dr:Merhaba, sorun neydi?
G:Kolum.Bakalım mı koluma?
Dr:MR raporunuzu görmem yeterli.
G:İşte burada
(alıp bakıyor ve)
Dr: MR filminize de bakayım
(filmleri veriyorum, bakıyor)
Dr:Kolunuzu açın
(açıyorum)
Dr:ne zaman oldu bu?
Kısa bir hikaye geçiyorum.
Dr:Biz ne yapalım biliyor musunuz?
G:Bilmiyorum (çok bozuldu)
Dr:Perşembe günü profesör gelecek buraya.Perşembe günü kolunuzdan parça alalım.
G:neden perşembe; şimdi alsanız? (çünkü perşembe günü o parça patolojiye gidecek, 10 gün sonra raporu yazılacak ve ben fazladan 4 gün daha beklemek istemiyorum)
Dr:aslında alırım, daha önce de almıştım ama profesör de görsün.
G:bugün olsa çok iyi olurdu? (ınınının gaz verme çabaları)
Dr:perşembeyi bekleyelim
G:eh öyle olsun bakalım.

Mr filminin sonuç raporumdan çıkan tek verim şimdilik bu; OSCAR'a aday göstermemin dışında.
Sinirlerim haşat olmuş durumda.Zaten toparlanasım da yokken bugün kesin bir sonuç almış olmayı umarken bu gidişat canımı sıktı.Yaşamak benim için önemli, artı değer bir durum değilken hemen şuracıkta ölsem keşke.
Resimdeki serum şişesine http://www.onmarifet.org/ sitesinde rastlamıştım bir aralar.

15 Mart 2009 Pazar

www.erdininisleri.blogspot.com.Bir miniğin gözünden, dilinden..



İkiz olmak nasıl bir şey diye sorduklarında verecek mantıklı bir yanıtım olmamıştır hiç çünkü tek olmanın ne demek olduğunu bilmem ben.

Erken doğum haberini aldığımda Eskişehir'deydim.Doğumu 29ekimde beklenen yaramaz miniğimiz 25 gün önce çıkagelmek istemişti.Yaklaşık bir ay öncesinde de tıbbi müdahaleyle ertelenen bu doğum artık kaçınılmazdı.Çocuk ille de doğmak istiyordu.

O gün kendimi hiç iyi hissetmiyordum.Karnım ağrıyor ve karın ağrısı nedir bilmeyen biri olarak buna anlam vermekte zorlanıyordum.Derken elma yarısının telefonuyla anlamsız karın ağrıma bir tanı koyabildik.Doğum süreci başlamıştı.Apar topar otobüsle Ankara'ya, Ankara'dan araba ile Kocaeli'ne gittik.Elma yarısını acılar içinde gördüğümde çok sarsıldım.Bu daha önce gördüğüm bir manzara değildi, daha önce doğum yapmak üzere bekletilen kadın görmemiştim hiç.Doğumun ancak sabah saatlerinde olacağı söylendiğinde zaten yorgun olan vücutlarımızı 'asıl doğumdan sonra lazımız' diyerek eve götürdük.Ve sabah 6.45de 2.450gr.lık oğlumuzun nihayet kucağımızda olduğu haberini alıp hastaneye uçtuk.

Eniştem görevliye anneyle ikiz olduğumuzu söyleyerek bebeği bana da göstermesini rica ettiğinde; aman Allahım o nasıl bir heyecandı.Sakar ve dikkatsiz olduğumu iyice öğrenen eniştem 'alsana kucağına' dediğinde sadece 'ciddi misin?' diyebilmiştim.Bebeği bana hiç vermeyeceklerini düşünmüştüm oysa.Eniştemin 'teyzesi değil misin?' sorusu üzerine o minik şeyi kucağımdan bir daha kimselere vermek istemeyeceğimi düşündüm..Ben teyzeyken böyle hissediyordum da bebeğini bırakan anneler nasıl bir duygu içinde bunu yapabiliyorlardı acaba?

Mucizeyi kucağıma aldığımda yol yorgunu kendine güzel bir uyku çekmekteydi.Yanakları pembe pembeydi.Sanki gülüyordu uyurken.Kopmaz bir bağ, asla unutulmayacak bir sahne..

Gazlı bir bebekti oğlumuz.Dört ay hiç susmadan ağladı.O ağladığında sanki toplu iğneyle kalbimi boydan boya çizerek kanatıyorlardı.Dört ayın sonunda Erdi birden bire sustu :) Sürekli yanında olamasam da Kocaeli'ne her bir ziyaretim en az bir ay sürdüğünden büyümesine iyi kötü tanıklık ettim Erdimin.Her bir ayrılışımız ikimiz de salya sümük, Erdimin geçirdiği sinir krizleriyle süslenen bir melodrama dönerdi :(
Erdimi daha önce anlatmıştım aslında;

Sağlık sorunları oldu.Allerjik bir çocuk.Neyseki bir çözüm bulundu.Şu an İstanbul merkezli bir hastanede aşı tedavisi alıyor ve çektiği sıkıntıya da sanırım değecek.Erdim iyileşiyor.Çok hareketli, çok yaramaz bir çocuktu Erdim ama aynı zamanda çok merhametli, sevecen ve vicdan sahibi.Bu sene eğitim seferberliğine katılan Erdim ilkokula başladı.Haftanın iki günü İstanbul'a aşı olmaya gittiği halde aniden hem de hiç hecelemeden okumaya başladı ama nedense yazma konusunda aynı başarıyı gösteremediği gibi, yazı yazmayı da çok uzun süre reddetti.Bunun üzerine beden eğitimi öğretmeni olan elma yarısı ve çok değerli ve tecrübeli öğretmeninin işbirliğiyle zeka testi yapıldı Erdim'e.Meğerse Erdim sosyal zekası üstün-üstün zekaya sahip bir çocukmuş.Matematik zekası da parlak zeka ama beyninin hem sağ hem sol yanını kullanabildiği için şekilleri, harfleri algıda sorun yaşıyormuş.Zeki olduğunu biliyorduk ama bu kadarını tahmin etmiyorduk.Şimdi bu konuyla ilgili egzersizleri var.

Sağlık sorunları nedeniyle Erdim üzgünümki çok istediği halde sadece iki antrenmanına gidebildiği taekwondo ve yüzme derslerine tam olarak iyileşene kadar ara verdi.Şimdilik sadece okulda çim hokeyi oynuyor.Sokağa da çıkamıyor; malum Kocaeli sanayii kenti, havası berbat :( Enerjisini kanalize edebileceği bir alana ihtiyacı var.Kendince 'YOL HİKAYELERİ', aşı günlerine gidip gelirken tanıştığı arkadaşları var ve bunları 'yazdırarak' anlatmak istiyor.Blogculuğun ne anlama geldiğini öğrendiğinden beri benden bir blog açmamı isteyip duruyordu.Ben de Erdimin bu isteğini yerine getirdim ve ona http://www.erdininisleri.blogspot.com/ adresini tahsis ettim.Şimdilik o söylüyor, elma yarısı da noktasına virgülüne dokunmadan aynen aktarıyor.

Bir çocuğun dilinden, gözünden görmek isterseniz dünyayı bir göz atın derim ya da canınız bir şeye sıkıldığında 7 yaşındaki bir genç adamın canının nelere sıkıldığını görüp gülmek isterseniz..

Örneğin şu cümle bana çok komik geldi:
...Son tren yolculuğumda tanıştığım uğur abimi çok beğendim,kişiliği iyi bir durumda güleç biriydi..
Kişiliği iyi bir durumda :)

Kısa bir not:Erdim'in yaşadıkları lojmanda yaşıtları yok.Çoğu çocuk gibi bilgisayar ve internetle de yakından ilgili..Bilgisayar başına geçince yok etmeye dayalı oyunlar oynamasındansa, hem 'blog da blog' diye bizi bunalttığı, hem de kendini ifade edebileceği, enerjisini düşünsel anlamda kanalize edebileceği bir alanı olsun istedik Erdim'in ve öğretmeninden de onay alınarak açıldı bu blog.Bir anlamda bilgisayar başında 'kontrolünü' sağlamak açısından da iyi bir fikir olduğunu düşünüyorum.

13 Mart 2009 Cuma

Birikmiş bir kaç başlık: 1-evden bildiriyorum.2-Kastamonu Günleri











Yavaş yavaş dedim duramadım.Hızlı hızlı dedim yoruldum ama küçük detaylar hariç yerleşebildim sonunda.Evin işi gücüyle ilgilenirken bir de hastanesiydi, mrdı derken dün gece deliksiz uyumuşum.
İşlemleri yaptığımızın ertesi günü telefonumuz bağlandı.Dün de biz aradıktan sonra açılacağımı söyledikleri internet hattının kendi kendine, biz aramadan açıldığını fark edince bu işin birilerine dert anlatmadan halledildiğine sevindim.Birilerine bir şeyler anlatmak her zamankinden daha çok yoruyor beni bugünlerde çünkü bizim, özellikle telefon işimiz yılan hikayesine dönmüş durumda :(
Çarşamba günkü mr randevum için hastaneye gittiğimde o mrın o hastanede çekilemeyeceğini, çekilirse de sonucun tam istedikleri gibi olmayabileceğini beni başka bir yere yönlendirmenin daha doğru olacağını söylediklerinde sinirlendim çünkü ben henüz randevu almamış değildim, randevu günü hastaneye gitmiş bir hastaydım.Pekala istem formuna bakılıp o yönlendirme geçen perşembe günü yapılabilirdi.Zaten yeterince zaman kaybettiğini düşünen dolayısıyla paniklemiş biri olarak buna gerçekten çok kızdım ama defalarca özür dilenince sakinleşmek zorunda kaldım.Üniversite hastanesinde beş ay beklemem gerektiğini düşününce bir iki gün nedirki demekten alıkoyamadım kendimi ama bu şu demek değil tabiiki; beni bekletmedikleri için buna göz yumabilirim.Hayır!Herkes işini doğru yapacak.Aynı lezyonların sol mememde sol kol ve sol baldırımda da başladığını düşündükçe daha da kızıyorum işini doğru yapmayanlara.
Perşembe günü yani dün, yönlendirildiğim yerde mr çekimim yapıldı.Sonucunu bugün almam gerekiyor ama sonuçlarımı göstereceğim doktordan ancak pazartesiye randevu alabildiğim içim bugün mr sonucu almaya gitmem gerekli değil.Pazartesi ikisi bir arada yapılabilinir.Beklemekten başka çarem yok.Sinir bozucu ama yapmam gereken tek şey beklemek.
Dün mrdan sonra Hakan aylak aylak dolaşmak için Kızılay'a gitmeyi önerdi.Herhangi bir işimiz yoktu sadece dört aydır Kızılay'a inmemiştim.Telaşla bir yerlere yetişmeye çalışan, yanlarından geçerken insanlara çarpacak kadar acelesi olan mekanik insan yoğunluğunun tam da orta yerinde bulmak istemedim kendimi.AKM'de pazar gününe kadar sürecek olan KASTAMONU GÜNLERİ sergisine gitmek istediğimi söyledim Hakan'a.İsteğim onaylandı ve AKM'ye gittik ama henüz yanında fotoğraf makinasi taşımayı alışkanlık edinmeyi öğrenememiş biri olduğum için fotoğraf yok :( Tezgahlarda dokunan incecik pamuklu kumaşları çeşitli renklerle süsleyip çok güzel örtüler yapmışlar.Tamamıyle el emeği olduğu ve biz Çin mallarına bu kadar alıştırıldığımız için fiyatları pahalı gelebilir (10-45lira arası) ama el emeği olduğu için kesinlikle bu fiyat eder.Bir de el dokuması olan o kumaşlar metreyle de satılıyor.Gerisi sizin yaratıcılığınıza, sabır ve el becerinize kalmış.Metre işi kumaş almak istedim ama Hakan 'Gülen sıkılıp yapmadan koyacaksın kenara' deyince kırılıp kumaş almaktan vazgeçtim.Biri elma yarısına biri bana mintan dedikleri kumaştan modernize edilerek yapılmış 'göynek' aldı Hakan.Çeşit çeşit pekmez, helva, ekşilerin, etli ekmekler, Devrek'ten hem uygun fiyat hem şık masa, sandalye, asaların yanı sıra ressam 'Serpil'in resimleri çok ilgimi çekti.Uzaktan resimlerini siyah beyaz çekilmiş fotoğraf sandığım Serpil, resim yapmaya yedi sene önce başlamış.Ben Cin Ali'yi bile ortopedik engelli çizerken Serpil'in doğuştan değil sonradan yetenek olması resim yapma konusunda bana bir ışık yakmamış değil :)
Babaannem Kastamonu'lu.Bir acı ayrılık hikayesidir, halamla babamın ayrı yerlerde büyümesi, birbirlerini 14lü yaşlarında tanımaları..Sonrasında ayrı evlilikler, o evliliklerden olan kardeşler..Babaannemi hiç hatırlamıyorum:( Çok güzel bir kadınmış.Biz dört yaşındaymışız, Dolunay'ın doğumundan 10 gün sonra gitmiş babaannem hastalık sonrası bilinmeyen o yere.Ben gıptayla baktığım, çok özendiğim kuşak ailenin ne demek olduğunu bilenlerden değilim yani:(
Uzun hikaye..Bir gün belki..
Kastamonu'da 'bağ' diye adlandırılan bir iş yapılır.İpler çeşitli şekillerde düğümlenerek çarşaf ya da örtü olarak dokunan o bezlerin kenarlarına saçak yapılır.İşte halam anne yanında büyüdüğünden o bağ işini iyi bilir.İpleri zevk ve sabırla birbirinden ayırıp düğümler atar ve her bir düğümde 'çıt çıt' diye ses çıkar.Bana her gelişinde de mutlaka 'çıt çıt' hediyesi getirir.Kastamonu günlerinden değil ama evimde kullandığım bu örtülerin ve elma yarısıyla kendime aldığım 'göynek'lerin resimlerini ekliyorum.

6 Mart 2009 Cuma

Tasindim ve ve ve

Henuz internetim baglanmadi.Acik bir port yakalamayi da basaramadim ve su yanimda oturmus atesli silahlarla oynanan bir oyunun sanal parcasi olup ona buna laf yetistirirken bir yandan da dirsek temasiyla beni taciz eden, cafeye girebilme pazarliginda cafe sahibine yasini 12 diye yutturan benim sordugumdaysa bir yas indirimli halini soyleyen uckagitci bucure daha fazla tahammul edemeyecegim icin cafe ziyaretim oldukca kisa surecek.
:Tasindim; sorunsuz tasindim.Tam da istedigim gibi arkama bile bakmadan kactim o evden.Sansima kargo sirketi iyi ve ilgili cikti.Hatta hatta onceden yapmam gereken ama yapamadigim islerde bana yardim bile ettiler.Paketlenmemis bir cok seyi onlar paketledi.Kolilerin bir cogunu acma zamanim olmadi.Acip hasar tespit calismasi yaptiktan sonra memnuniyetimi belirterek kargonun ismini verecegim; belki ihtiyaci olanlar vardir.
:5indeki ortopedi randevumdan cikan sonuc: Dr.icinde bulundugum durumun baska bir bolum tarafindan degerlendirilmesi gerekebilecegini soyledi.Yine de bilek ve kol filmlerimi istedi.Film istek formunu yazarken de aslinda istedigi seyin mr oldugunu soyledi..Film cekilmeden ileri tetkik sinifina giren mr istegi yapilamiyor cunku.Muayene sirami beklerken 'kemik tumoru' hastalari siniflandirmasini duyunca cok korktum, moralim cok bozuldu.Neyseki kemik tumoru sinavindan basariyla gectim.Mr icin agustos ayina gun vermek istediler!Kabul etmedim tabiiki.Ozel bir hastanede muayene olunca mr icin 5 ay beklememe gerek kalmadan carsamba gunu saat 11.00e randevu alabildim.(Cok kiziyorum!Bu saglik sistemine cok kiziyorum!)Kolumun agri,yangi, şişlik ve morlugu yavas yavas yuzeye yayiliyor.Ilk dr. benimle ozel ilgilendi sanirim bu degisik bir durum.Ozel dr. da sonuclari gormek istedigini soyledi.Aklimda baska seyler var; ciddi bir sey olmamasini umuyorum zira hic gucum yok.
Filiz maalesef kaybolmus.Yok orta yerlerde.Garaj ve civarinda iyi bir inceleme yapmak gerek.Sanirim dogumu yaklasti Filiz de dogumhane niyetine sote bir yer buldu kendine.Ha, cok benzedigi icin gebe kedinin adini Filiz koydum, boyle kalkik, guzel bir burun, kirmizi bicimli dudaklar, anlamli bakislar..Ayni Filiz Akin.
Yoklugum fark edilmeden eve donmem gerek.Simdilik bu kdar.
Not:yanimdaki cocukla yuzgoz olduk :D Aman Allahım bu ne boyle!Çok sirin ama delirtti beni ama cok bozdum onu.Adını sordum; Baran'mis.O bana sorunca 'sana ne!' dedim.Cok bozuldu coooook :)))))

3 Mart 2009 Salı

Artık bir kedim(iz) var sanırım

Bugün Hakan'la ufak tefek eksiklikleri tamamlamak üzere taşındığımız demek isterdim ama şimdilik taşınacağımız diyerek geçiştirdiğim evimize gittik.Bir ara bunalıp tek başıma dışarı çıktım.Marketten can sıkıntısı giderici abur cubur almaya karar verip rotamı o yöne çevirince şu koltuk üzerine kurulmuş kedi hanımla karşılaştım.Bugüne kadar bütün kedileri dişi biri olarak kediye kafadan cinsiyetinden emin 'ay kızım, gel seveyim seni' diye yaklaştım.Düşündüğümün tam aksine kedi kaçmayıp kendini öyle bir sevdirdiki böyle arka ayakları üzerinde gerinip başını avucumun içine içine ittire ittire..Tabii ben tecrübe; ilk on saniyeden sonra çok feci biçimde hamile olduğunu anladığım kedinin insani ilişkilerinin iyi olmasından dolayı bir 'ev kızı' olduğuna karar verdim.Ayrıldık kediyle.Alış verişimi yaptım, oyalandım biraz ortalarda.Sonra döndüm eve.Sen çıkarken anahtarı unut, cep telefonunu en acil zamanlarda yanına almadığın gibi yine alma.Bizim olduğunu tahmin ettiğim otomata bastım.Hakan'ın sesini alınca doğru zili çaldığım için sevindim.Hakan kapıyı açıyor ama asansörü bir türlü bizim bulunduğumuz kattan aşağıya çekemiyorum.Yine otomattan Hakan'la konuşuyoruz ama bir türlü anlaşamıyoruz.Hakan'la konuşurken arkadan sesler geliyor oysa ne tv var ne radyo ıssız evde.Akılsız başın çilesini çekmeye mecbur ayacıklarım tam 8 katı tırmanıyor.Kata yaklaştıkça Hakan'ın sesini alıyorum.Bir kadın sesiyle konuşuyor.Dilim dışarda 8.katta bir kaç dakika sonra tanışma şerefine ereceğim çok sevgili komşu ve Hakan'ı ayaküstü sohbet ederken buluyorum.(Hakan ikinci zili daire zili sanıp açmış meğerse.)Caaaanım komşum alışverişini yapmış garajdan asansörle yukarı çıkıyor ve Hakan'ın eşim aşağıda asansör bekliyor uyarmalarını pek de umursamayarak asansördeki poşetlerini almak için hiç mi hiç acele etmediği gibi bir yandan da Hakan'la sohbet ediyor.Hanım tekrar aşağıya inecekmiş de asansörü ondan tutarmış.Gereksiz enerji sarfiyatına karşıyım ama ineceksen in ama?Bir aciliyetim var belki??Koca bir eksi yazıyorum hanımın komşu karnesine.. Kediye karşı hoşgörülü tutumu ve bir ihtiyacımız olduğunda kapısını çalabileceğimizi söylemesi iyiydi ve +1.5tan 2 düştü karnesine.1/2yi kırma nedenime gelince; ben kimseye benim bir ihtiyacım var demek istemem.Henüz ocağı tütmeyen evimin çalan zilini açtığımda bir bardak sıcacık çay görmek isterdim komşumun elindeki tepside.Ben annemden böyle gördüm.
Her neyse ayaküstü tanışıp beni uyarıldığı halde 8.kata kadar merdivenle çıkmak zorunda bırakan komşumun kapı önündeki koltuğunun üzerinde yatan çok hamile kedinin az önce sevdiğim kedi olduğunu görünce şaşırıp kediyi sevmeye başlıyorum yeniden.İnce düşünceli komşumun 'kedi sizin mi?' sorusu şaşkınlığımı bir kat daha artırıyor, 'yooo, sizin değil mi?' diye soruyu aynı soruyla yanıtlıyorum.Bu akşama sabaha gün bekleyen kedicik ne ara hem de benim bile daha yaşamaya başlayamadığım katı buldu??Anladı mı acaba?
Sanırım bir kaç güne bir lohusa en az da dört yavru kedili bir kişi olacağım :)

TAŞINMA NEDENİYLE BİR KAÇ GÜN KAPALIYIZ :D

2 Mart 2009 Pazartesi

çok mu şey istiyorum!

ANA HABER BÜLTENİ HAVA DURUMUNA GOŞ GELDİNİZ.HAVA DURUMUNU VERİYORUM:
YARIN ANKARA BULUTLU AMA İNŞAALLAH KAR YA DA ONA BENZER SULU BİR ŞEY YAĞINTISI OLMAYACAK YA DA EN AZINDAN ÖYLE OLDUĞUNU UMUYORUM.
İYİ AKŞAMLAR.
Böyle bir sunum bile taşınmama neden olabilir.

Taşınmak istiyorum.Bu kadar imkansız bir şey mi bu istediğim!Bu eve ait artık nefret boyutlarına ulaşmış duygularımı şuracığa bırakıp kaçmak istiyorum hemen şu an!Günlük güneşlik bir pazarın ardından kar yağışı olacak iş mi!

Hakan geldi sabah.Özlemiştim onu ama özlemim, Onu didmekten alıkoymadı beni maalesef; gidişimin sürekli erteleniyor olmasının verdiği sıkıntıyla sadece fikrini söylediği için Hakan'la bir güzel dövüştüm.(O benimle dövüşmedi).Birbirini süzecek mandalar gibi bakıyoruz şimdi karşı köşelerden.Bu adamın böyle zamanlarımda bana bulaşılmaması gerektiğini öğreneceği günü beklerken oldukça sabırlı olduğumu düşünmeye başladım.

Dün gece kol ağrım nedeniyle uyuyamadım.Gece kalkıp uykuya yardımcı bir yarımlık daha aldım.Ağrının dineceği yok, ağrı kesiciyi de 5indeki muayenemde doktorları yanıltmamak için bıraktım.Çekiyorum şimdi ağrıyı.Dönem dönem çok daha büyük sıkıntılarım oldu, çözümsüz kalıp kabullenmek zorunda kaldıklarım, memnunsuz yaşamaya mecbur kaldıklarım..
ama duygusal perişanlığım diz boyunu çoktan aştı, hücum etmekte beynimin kan sıçramalarına.
Acımı da çekerim, buradan da giderim demek istiyorum şimdi arabesk arabesk..
Resim adresinden alıntıdır.

1 Mart 2009 Pazar

Saatlerce bakılası bir site



Geveze Kalem: blog dünyasında tanıdığım, tanımaktan, kaleminin gücünden haz aldığım, dostu olmaktan gurur duyduğum bir dostum ama gördümki Geveze Kalem sadece iyi düşünüp iyi yazmıyormuş.Meğerse Geveze Kalem aynı zamanda el becerisine kattığı düş zenginliğiyle güzel ürünler de tasarlayıp yorumluyormuş.Şık web adresinde görsel bir ziyafet çektim kendime ve bu görsellikten kimsenin mahrum olmasını istemediğimden adresini Geveze'den izinsiz de olsa duyurmakta hiçbir sakınca görmedim.
Başarılar Geveze Kalem ve onun yaşam guru'm sevgili annesi Yaşamın Kıyısında.

Aa BUNLAR DA VARMIŞ :)

Related Posts with Thumbnails