29 Ekim 2008 Çarşamba

28 Ekim 2008 Salı

Bloğumu kapat!MASANA

Günlerdir bir bloğumu kapatma çılgınlığı yaşanırken olan biteni izlemek yerine farklı bir pencere açmak ihtiyacı hissettim..Susmak ve susturulmaya çalışmak, susmaya azmettirilmek hayatının kendine ait olmayan kısımlarında bile haksızlıklara hep sesini çıkarmış benim gibi insanlar için isyana teşvik edici bir durum..Hele hele susmaya inat ettiğim, konuşma ve yazmamın bana terapi olacağını bildiğim bu günlerde 'her şeye alıştıkları gibi buna da alışırlar' düşüncesini destekler nitelikteki bu zorakilikten, bu itaat emrinden, bu kaybolmuşluk hissinden hiç hoşlanmadım..
Tabiiki susmayalım, itiraz edelim, 'AB'ye gireceğiz, demokrasi demektesiniz ama çağın dışında kalmış bir yaptırımla komik duruma düşmektesiniz..Hem yasakladınız da ne oldu aha yine buradayız' diyelim.'Çok itirazım var!' diyelim.Evet susmayalım zira hepimiz konuşmak, iletmek, ifade etmek ve paylaşmak için buralardayız.
Amaaaa şunu da anlamadımki bizler sadece burada konuşabilen, ifade edebilen kişilere dönüşmüşüz de haberimiz mi yokmuş?Yeni arkadaşlarımızı blog dünyasının içinden mi seçmeye başlamışız?Sabah kahvelerimizi karşı komşunun balkonu yerine bilgisayarlarımızın başında mı içiyoruz?Bazı nedenlerden dolayı çok dışarı çıkmayan biri olarak çıktığımda da insanlara laf atıp tanışma, konuşma olasılıkları yaratmaya çalıştığımda bunun için mi 'aa deli mi ne?' bakış ve tavırlarına maruz kalıyorum.Yaşam alanlarımızı bilgisayarla iletişim kurabilmek ve ifade edebilmek konusunda sınırlandırıldığının farkında olabilmek için bundan daha iyi bir tüyo verebilirler miydi bize?Blogların kapatılmasının bizlere düşündürmesi gereken asıl konunun bu olması gerektiğini düşünmeye başladığımı kesinlikle söylemeliyim..Elektronik bir araçla aslında oynanan oyunun ismi ne?Kendine ve gerçeklikte ulaşma olasılıklarının pek de yüksek olmadığı sanal bir alemin küçük bir parçası olmak mı?Onbir senedir pc kullanıcısı , blog dünyasının şu dört aylık yeni bir neferi olarak güzel, tatminkar, onore edici arkadaşlıklara ilk adımı attığımı asla gözardı etmeden soruyorum bu soruyu..Nereye gidiyoruz??
Bilun sayesinde sağlık sıkıntısını bildiğimiz Anıl için bloğumu kapatma! tadında oralara buralara dilekçe, posta kampanyaları neden düzenlemedik?Düzenlendi de benim mi haberim olmadı?İlik testi için 25 kişi çok dedik; blog dünyasında bir dolu insanken yaşamsal sıvı olan kan için neden bir araya gelemedik?Neden Sağlık Bakanlığına 'Kardeşim n'apıyosunuz siz; bu 25 kişi çok!Bunun önlemini al, gereğini yap, hadi bakiim' diyemedik?İnternet büyülü bir dünya, blog ve bloglar arası iletişime sözüm yok.Şu kısacık blog hayatım sırasında, şu can üzüntüm, burun direği sızım sırasında ben bile ne kadar ihtiyaç duydum bloğa, anlıyorum ama lütfen elimizi arka bahçedeki taşların altına da sokalım.Yasal bir kararla yasal olmayan birşeyi yaptıranların ayıbı, yasaklanmanın zihnimde yarattığı utanmışlık duygusuna inat hayatın her alanındaki sorunlara, haksızlıklara karşı duyarlı olmaya davet ediyorum sizi.Buyrun şöyle alalım..

Not:Yaşları bana yakın olanlar mutlaka hatırlayacaklardır; internet vs yokken asitli bir içeceğe yapılan zam İzmir halkı tarafından bir günlük boykot suretiyle veto edilince zam kararı geri çekilmişti.Öylesine yazayım dedimdi..

27 Ekim 2008 Pazartesi

Yeni bir hayat

Kaldığım yerden devam edebilir miyim?
Bu burun sızısı geçer mi; ne zaman?
Hayatımın alt üst olduğu düştüğüm bu yerden kalkabilir miyim?
Beni ayağa kaldıran şey ne olabilir; bu güçte bir şey var mıdır?

Yavaştan ve enerjisizce topluyorum eşyalarımı.Her dokunduğum parçaya Onun da eli değmişti.Bu duyguyla başedebilmek için sarf ediyorum bütün enerjimi, o yüzden bu kadar yavaş ilerliyor zaman..Zaman geçsin diye bekliyorum, sadece zaman geçsin.İstediğim tek şey zamanın ben bu kadar durağan ve yavaşken hızla ilerleyip geçip gitmesi.Zaman ve içindeki her şeyin geçip gitmesine izleyici olarak kalmak istiyorum kaygısızca; sanki bana ait değilmiş ya da aitmiş de ani bir kararla, o sahiplenmişlik duygusundan hiç rahatsız olmadan hemen o an vazgeçivermişim gibi..
Acı çekiyorum, isyansızlığı tarifsiz bir acı çekiyorum..Rüyamı aydınlattığından beri 'huzur' dolu bir bekleyiş içinde olsam da o acıyı çok çekiyorum..Huzur dolu bekleyişim midir acıya teslimiyet duygumun nedeni..

İki gün sonra gidiyorum bu evden..Evim bile demek gelmiyor içimden.Çok sevdiğim yaşadığım bu yer artık benim için sadece 'bu ev'..Acımı da götürür müyüm, yoksa hiç olmamış gibi üstünü asla açmamak üzere örtüp Onsuz çekirdek ailemin sorumluluklarını yerine getirmek için başım dik mi dururum?

Mutsuzum.
Özlüyorum ve göremiyorum..

yaramazlık yapmışız.

21 Ekim 2008 Salı

Sevgili Yaşamın Kıyısında ve Geveze Kalem'e yanıt..

Sevgili yaşamın kıyısında,
Evet maalesef anneciğimi, kolumu, kanadımı, arkadaşımı kaybettim.Onu bir daha göremeyeceğimi bilmek bana çok acı veriyor..Bu duygunun ne demek olduğu hakkında hiçbir fikre sahip değildim; çünkü bu, bu yaşıma karşın ölümü sorguladığım ilk aile kaybım..Ölümün ne demek ve nasıl bir şey olduğu konusundaki sorularımı ilk kez sordum ben.Çok azının 'kendimce' cevabı var.Onlardan şimdilik sözetmek istemiyorum..
Kendimle ilgili olarak:
Mutsuz muyum? Evet çok mutsuzum.Vicdanım rahat mı? Evet kesinlikle rahat.Yeterli mi? Asla değil..Nasıl olsunki :(
İçinde bulunduğum ve daha fazlasının elimden gelmediği duygular:
İtirazsız, isyansız, kabul etmişlik çünkü aksinin anlamı yok..
Yaşamın kıyısında; Siz beni anlarsınız, ilgili yazınızı çok merak ettiğim halde şu an hiç hazır olmadığım için halen okumuş değilim ama en kısa zamanda okuyacağım.Msn adresinizi ekledim.Size anlatmak istediğim şeyler var.Sevildiğimi ve acımı paylaştığınızı yürekten hissettiren mesajlarınız için çok teşekkür ederim.
'gerçek dostlarım' oldunuz..

12 Ekim 2008 Pazar

...

Sizleri daha fazla meraklandırmak istemedim.
Artık yazmak istemiyorum.
Hepinize teşekkürler.
Hoşça kalın.

Aa BUNLAR DA VARMIŞ :)

Related Posts with Thumbnails