24 Aralık 2013 Salı

İL İL

Soğuksun Ankara.
Hep mi bu kadar soğuktun ve neden?

Sen hiç sevmediğimi bildiğim bir kenttin, sanki başka bir yerde yaşamışlık tecrübem varmış ama bir nedenden dolayı sana gelmiş de bu duygumdan eminmişim gibi seni sevmediğimi söylerdim hep.
Çok dramatik bir kentsin sen.
İntikam mı; derin dondurucudan çıkmış parmak sosisler gibi titreyerek, bulduğum ilk ısı kaynağına yapışma isteğiyle dolu hiç zevk almadan dolaştım sokaklarında bugün. Dondurdun beni ama ne kadar uğraşsan/m da senin kadar soğuk olamam.
İyi yönetilmemen seni daha da sevimsizleştiriyor; o ayrı konu.
Evimi özledim, kedim çApul'u özledim. Fethiye'yi ozledim. Komşularımı özledim. Bisikletimi özledim.
Bir aydır evini sırtında taşıyan kaplumbağalar gibi geziyorum sırt çantamla il il.
İl il dediysem; nüfus cüzdanımı ve bir miktar para ve kendimi de güzelliği ve baş döndüren romantizmi karşısında kaybettiğim İstanbul ve yediğin en güzel yemeğin ardından sunulan bayat çay tadındaki demirden kent Ankara.

Çantamdakiler:
2 pantolon
3 uzun kollu penye
Bir kaç çift çorap ve çamaşır
Pijama, polar alt eşofman.
Diş fırçası; macuna bile gerek yok. Kaldığım evlerden tedarik edildi.
Bir miktar kişisel bakım malzemesi.
Abartmaya gerek yokmuş, insan evladı bu kadar kıyafetle de yaşamsal fonksiyonlarını sürdürebiliyormuş.
Fethiye'ye döner dönmez giyeceklerimin büyük bir kısmını ihtiyaç sahilperine ulaştırmak için harekete geçiyorum. Ve bir sürü, aslında çok gereksiz olduğunu şimdi anladığım malzeme daha.

Basit bir hayat, o kadar basit ki..
Aslında hayat o kadar basit ki; onu zorlaştıran biziz.
Kendimizi yorgun olduğumuz halde yokuşa vuran biziz.
Kanser hastası arkadaşımı görmeye gitmiştim İstanbul'a.
Kafayı kırıp saçlarımı kazıttım.
Kime mi; yabancı değil canım. Beni evinde misafir eden canım arkadaşım Işıl'ım kazıdı saçlarımı :D
Çok üşüyorum ama hiç önemli..

21 Aralık 2013 Cumartesi

Yılbaşı Hediyelerinizi Almadan Önce Bu Önerilere Kulak Verin

Yeni yıl heyecanının hepimizi iyiden iyiye sardığı bugünlerde, bir yandan yılbaşı akşamı için planlar yaparken bir yandan da “ne hediye alacağım?” endişesi içerisine giriyoruz. Yılbaşına kısa bir zaman kala alışveriş merkezlerinde telaşla gezmek yerine sizin için hazırladığımız alternatif hediye ve kampanya önerilerini mutlaka inceleyin!


Sizin için ilk seçtiğim hediye alternatifi ev hediyesi almayı düşünenlerin oldukça ilgisini çekecek!

2014'ün en güzel kahvaltıları, en hoş sohbetleri için Vestel’in sunduğu kahvaltı setlerine mutlaka göz atın derim!

Vestel yılbaşına özel hazırladığı kahvaltı setleri ile hediye alışverişini kolaylaştırıyor. Kırmızı, Inox ve Siyah Kahvaltı Setleri hem şıklığı ile göz dolduracak, hem de sevdiklerinizi çok mutlu edecek. “Hediyem yılbaşı ruhuna uygun olsun!” diyenler için kırmızı set ideal bir seçim.

Vestel Inox Su Isıtıcı, Dijital Tost Makinesi, Türk Kahve Makinesi'nden oluşan Inox set de çok şık ve pratik bir alternatif. Bu setin farkı ızgara olarak da kullanılabilen Vestel Dijital Inox Tost Makinesi.

Modern ve şık bir hediye arayanlar içinse önerimiz Siyah Set. Vestel Siyah Su Isıtıcı, Ekmek Kızartma Makinesi ve Filtre Kahve Makinesi içeren bu set farklı tasarımı ile benzersiz bir hediye olmaya aday.

Setler için buradan online sipariş verebilir, ücretsiz kargoyla hemen hediyelerinize kavuşabilirsiniz! Unutmadan, Vestel Kahvaltı Setleri 2014 yeni yıla özel hazırlandı. Yılbaşı’ndan sonra bu şekilde set olarak bu fiyatlarda bulmanız pek mümkün değil.

Özel, başka hiçbir yerde olmayan bir hediye arıyorsanız Vestel'de harika bir öneri daha var: Yılbaşı özel tasarımlı Türk Kahvesi Makinesi yeni yıla özel indirimli sadece 59 TL!

Yeni yıl, yeni umutlar, yeni hediyeler… Peki 2014 için dileğiniz hazır mı?

Siz sevdiklerinizi unutmayıp yeni yıl hediyeleri alırken Garanti de sizi unutmamış!
2013 yılını geride bırakırken yeni yıldan yeni dilekler eksik olmuyor. Yeni yıla girerken Garanti Bankası bazılarımızın dileklerini duymuş gibi sosyal medya takipçilerini sevindirecek bir kampanya yapmış!

Yeni yıl hediyeniz Garanti Link’ten!


Yıl boyunca farklı kampanyalarla fırsatlar sunan Garanti Link, 2014’e girerken çuvalını hediyelerle doldurmuş bir Noel Baba gibi bacanızdan inmeye hazırlanıyor. Günde en az 10 kere kontrol ettiğimiz sosyal medya hesaplarımızı Garanti Link ile Link’leyerek 14 şahane hediyeden birini kazanmaya hak kazanıyoruz. Televizyondan tablet bilgisayara, telefondan fotoğraf makinasına kadar birbirinden değerli hediyelerden birine sahip olmak çok da kolay. Benim dileğim yeni yılda sevdiklerimle her anımı ölümsüzleştirebileceğim bir fotoğraf makinası. Sizin dileğiniz ne?

Siz de buradan sosyal medya hesaplarınızı Link’leyin, 14 şahane hediyeden birini kazanma şansı yakalayın!.

Diğer bir önerim ise moda ile teknolojiyi bir araya getiren Samsung Galaxy Gear! Çarpıcı renk seçenekleri, ince ve zarif tasarımı ile giyilebilir teknolojileri günlük yaşama daha da entegre eden Samsung Galaxy Gear alan herkese, 32GB microSD kart hediye ediliyor. 31 Aralık’a kadar geçerli olan kampanya ile hem yeni yılın en şık hediyesi olmaya aday Galaxy Gear’a, hem de yeni yılda en güzel anılarınızı rahatça saklayabileceğiniz 32GB microSD karta sahip olabilirsiniz.

Yenilikçi ve modaya önem veren kullanıcılara siyah, beyaz, gri, turuncu, sarı ve roze gibi çarpıcı renk seçenekleri sunan Galaxy Gear, 1.9 megapiksel BSI sensörlü kamerası ve 1.63 inç Super AMOLED ekranı ile kullanıcıları cezbediyor.

Telefonunuz cebinizdeyken bile bağlantıda kalmanızı sağlayan Galaxy Gear’da bulunan dahili hoparlör sayesinde telefonsuz konuşma deneyimini sunuyor. Örneğin, bir yandan yılbaşı partiniz için hazırlanırken, diğer taraftan telefon konuşmalarınızı yapabilir, alarmınızı kurabilir, mesaj yazabilir ya da takvim girişlerinizi oluşturabilirsiniz.

Kampanya hakkında detaylı bilgi için buraya tıklayın: http://www.samsung.com/tr/campaigns/galaksidenhediye/


Bir boomads advertorial içeriğidir.

20 Aralık 2013 Cuma

KAYBETME...

Önce kendi hayatından başlayacaksın devrime.
Kendi devrimini ilan edeceksin.
Kaybedecek hiçbir şeyin yok.
Kazanmaksa; o sensin.
Devrim için ruhunu kaybetme.
Devrimci ruhunu kaybetme.

16 Aralık 2013 Pazartesi

OL İZ VEL

Bir şeylerin dolayısı ile çok şeylerin değişebileceğini görmek için güzel bir gündü.
Yenildim sandım baktım ki yenmişim.
Yeniden gelmişim.
 Hayatımın bir kısmında küçük bir değişiklik oldu; artık sadece babacığımın soyadını kullanıyorum.
Hayatımın diğer bir kısmında ise çok büyük değişiklikler.
Ülkem değişti, süreç içinde umuduma eşlik eden acılar da çektim..
Acı çekerken -ama fiziksel değil- kalp diye bir organımın olduğunu o kadar bariz hissediyorum ki..
Yalnız değilim; hep birlikte yeniden doğduk..

23 Kasım 2013 Cumartesi

Bunu Blogumda Paylaşabilirim. Hürriyet Benim.

Hürriyet; gündeme dair cesur bir projeyle karşımızda. TBWA\ISTANBUL'un hazırladığı proje kısa zamanda oldukça ses getirdi. Din, dil, ırk, cinsiyet ayırt etmeden bireysel özgürlükleri konu alan projenin amacı Türkiye'nin dört bir yanından insanların hürriyetlerini dile getirmeleri ve seslerini duyurmaları...

Bu proje katılımcıların kendi hürriyetlerini anlatmaları için tasarlandı, katılımcılar videolarını oluştururken ilham versin diye de bir film hazırlandı.

Hürriyet, herkesi kendi hürriyet cümlelerini yazmaya ve hürriyet şarkılarını yaratmaya davet etti. Kullanıcılar içinde kendi fotoğraflarının da olduğu hürriyet filmleri yaratabiliyor ve bu filmleri sosyal medyada dilediğince paylaşabiliyor. Ayrıca seçtikleri mesaj ve fotoğraflarından oluşan bannerı hurriyet.com.tr sayfalarında yayınlanıyor. Kısaca proje tamamıyle interaktif bir proje olarak kurgulandı. www.hurriyetbenim.com üzerinden ilham verici videoyu seyredebilir, kendi video ve bannerınızı yaratabilirsiniz.

"Hürriyet Benim" filmi, daha TV’ye çıkmadan viral olarak sosyal medyada gösterildi ve çok kısa sürede yayılarak; sosyal medyada konuşulmaya ve paylaşılmaya başlandı. Kullanıcıların katkılarıyla yapılan klipleri Twitter'dan #hürriyetbenim hashtag'iyle takip edebilirsiniz.

Ben de kendi videomu oluşturdum ve benim için hürriyetin ne demek olduğunu anlattım. İzlemek için;







Bir boomads advertorial içeriğidir.

19 Nisan 2013 Cuma

GELMEYİN ABİCİM, BEKLEMİYORUZ SİZİ. YA DA GELİN HADİ!


Ben ben olalı böyle gerginlik görmedim kendimde.
Hastalıklarla boğuşmak mesele değilmiş; neler varmış neler.
Neresinden başlayacağını bilemeyen insanlara birisi daha eklendi ki o da ben oluyorum.
BİZİM KAFALAR ÇALIŞMIYOR YA, AKİL ADAMLARLA BAŞLAYAYIM dedim ben de.

5 Nisan 2013 Cuma

Sanat Küçük Kalplere Dokunuyor



Sanat, tıp ve iş dünyası, kalp hastası çocuklar için el ele veriyor. Ünlü ressam Renée Niklan’ın 17 eseri, 10-14 Nisan tarihlerinde Ekavart Gallery’de sergileniyor. Ekavart Gallery nerede diyenlere, işte adres:  The Ritz-Carlton Hotel, Süzer Plaza, No: 15, Gümüşsuyu-İstanbul. Sergi, çarşamba-cuma günleri 11.00-18.30, cumartesi günü ise 12.00-18.30 saatleri arasında gezilebilir.

Bu serginin diğerlerinden farkı ne derseniz, salt bir resim sergisi olmanın ötesinde bir kurumsal sosyal sorumluluk projesi niteliği taşıdığını söyleyebiliriz. Sergideki eserlerin satışından elde edilecek gelirin tamamı, gelişmekte olan ülkelerde doğuştan ya da sonradan kalp hastası olan çocukların tedavi edilmesi için kullanılacak. Tedavileri, bu işe gönül vermiş bir avuç tıp insanının kurduğu Herkes İçin Kalp Derneği (www.cptg.ch) gerçekleştirecek. Dernek, modern tıbbın sunduğu olanaklardan yararlanamayan bu çocukların İsviçre’de ya da kendi ülkelerinde ücretsiz tedavi olmalarını sağlıyor.

Ne yazık ki, gelişmekte olan ülkelerde her yıl yaklaşık 2 milyon çocuk kalp bozukluklarıyla doğuyor ve bu çocukların yarısı maddi kaynak veya sağlık sektöründeki insan kaynağı yetersizliği nedeniyle ilk iki yıl içinde yaşamını yitiriyor. Bu ülkelerde açık kalp ameliyatı olmayı bekleyen çocukların sayısı ise 8 milyonu buluyor.



Herkes İçin Kalp Derneği’nin kurucusu Ord. Prof. Dr. Afksendiyos Kalangos. Kalangos, iki kez Nobel Tıp Ödülü’ne aday gösterilmiş bir kalp cerrahı. Bu alanda 14 ayrı teknik geliştirmiş. Son 100 yılın en iyi cerrahlarından biri olarak tanınıyor. Ayrıca, dünyanın en prestijli tıp ödüllerinden Fransız Tıp Akademisi Ödülü’ne sahip.

Sergi, Alvimedica’nın sponsorluğunda gerçekleştirilecek. Alvimedica Yönetim Kurulu Üyesi Leyla Alaton, hayır amaçlı bu tür etkinliklere özel önem veriyor ve Herkes İçin Kalp Derneği’ni yürekten destekliyor.

Niklan’ın mutluluk, umut ve sevgi mesajları içeren eserlerinden oluşan  “Sanat Küçük Kalplere Dokunuyor” temalı sergisini mutlaka görün. Gidemem diyorsanız, sergiyi Türkiye’nin ilk online sanat televizyonu www.ekavart.tv’de de izleyebilirsiniz. Resimler, yüreğinizi ısıtacak…

Hem dernek hem de sergi hakkında şuradan bilgi alabilirsiniz: http://alvimedica.com/hearts-for-all/tr/

Bir bumads sosyal sorumluluk içeriğidir.

15 Mart 2013 Cuma

ATATÜRK HİÇBİR ŞEY YAPMADI.

Çünkü Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk hiçbir şey yapmadı. Çanakkale Zaferi sadece iman gücüyle kazanıldı. Gazi orada tesadüfen bulunuyordu, orada bulunma nedeninin hiçbir önemi ve gerekçesi yoktu.
Alnına yazılmış bir kaderdi ve o kaderinde yazıldığı için Çanakkale'de cepheden cepheye koşuyordu.

Savaşlar iman gücüyle kazanılıyorsa askere ne gerek var? Sadece iman gücü yetiyorsa askeri eğitime, strateji uzmanlığına ne gerek var? Sadece iman gücü yetiyorsa Enver Paşa gitseydi Çanakkale'ye; büyük zaferle de dönerdi. Enver Paşa'nın Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü Çanakkale'ye neden gönderdiği Şevket Süreyya Aydemir'in Tek Adam'ında anlatılır; Enver Paşa'ya göre Gazi'nin Çanakkale'den büyük bir yenilgiyle döneceği, gözden düşeceği aşikardır ama öyle olmamış, Gazi Çanakkale'den büyük bir zaferle dönmüş İstanbul'da karşılanışı ise tam bir hayal kırıklığı yaratmıştır. Bu büyük zafer, Atasının 'size ölmeyi emrediyorum' sözleriyle vatan aşkı uğruna ölüme koşanların (SADECE) iman gücüne adanmıştır. Bazı yobaz ve Atatürk düşmanı çevrelere göre Gazi'nin cepheden cepheye koşmasının, zekasının, strateji uzmanlığının hiçbir önemi yoktur. Sarıkamış'ta çoğu daha çarpışmadan donarak zayi* verilen sayısı çeşitli kaynaklara göre değişkenlik gösteren askerlerin iman gücü daha mı azdı bu durumda? Madem iman gücü yetiyor askeri zafer kazanmaya o zaman 10. 11 Kolordular daha Sarıkamış'a ulaşamadan neden erimiştir? Enver Paşa'nın mı imanı daha azdı yoksa? Enver Paşa gibi bir kişilikle Gazi gibi bir tarih yazan lideri kıyaslamak büyük gaflet olur ama içkici dedikleri Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün imanı tam not alır bu hesaba göre.
İman ve inanç gücünü tartışmıyorum bile. Amacım iman gücünü küçümsemek değil asla ama sadece iman gücü müdür? Başka etkenler, Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün başarısının hiç mi önemi yok?

O kadar öfkeliyim ki, o kadar bileyleniyorum ki!
Bugün camiide hutbe verilmiş. Çanakkale şehitlerimiz için 250.000 Hatim indirilmiş. İyi, güzel ama duası yapılırken Atatürk isminin geçmemiş olması ihanettir, Çanakkale'de şehit düşen oyun çağındaki çocuklardan tutun da babasıyla birlikte çarpışanına kadar hepsine ihanettir.

UTANIN!
ANZAK TORUNLARINDAN UTANIN.
BÜTÜN DÜNYANIN KABUL ETTİĞİ BİR LİDERİ HİÇE SAYAN ÖRÜMCEK BEYİNLİLER UTANIN!
YİNE UTANIN! BİR TERÖRİSTE SAYGINLIK KAZANDIRAN ZİHNİYETİ HALA ONAYLADIĞINIZ İÇİN UTANIN!
EVET TERÖRİST BAŞI, BEBEK KATİLİ DEDİĞİMİZ İTE ARTIK BU SÖZLERİ SÖYLEYEMEYECEĞİMİZ GİBİ SAYIN DEMEK DE YASALLAŞTI.
MAREŞAL GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'Ü YOK ETMEYE ÇALIŞANLARIN TERÖRİST BAŞINA VERDİKLERİ PAYEDEN UTANIN, HALA BİR PARÇA AKLINIZ VARSA!

Böyle bir yazı ve kalbim kırık.
Çanakkale'de ülkemin topraklarını canı pahasına korumuş olan şehitlerimize, Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına minnet duygularımı  sunuyorum.

BU HESAP NE ZAMAN DÖNECEK?
 *Zayi: savaşmadan hastalık, Sarıkamış'ta olduğu gibi donma ya da benzeri başka nedenlerle hayatlarını kaybeden askerlere zayi deniyor.

UTANMAYAN VAR MI?



'KÜRTÇE TUTANAK'la serbest bırakıldılar!
Şu rezilliğe bakar mısınız, bakıp da yorumlar mısınız?
Zafer kazanmış olduklarının farkında olduklarının görüntüsüdür bu.
Zafer kazandılar.
Biz bir ite bir ada kapattık, yediği önünde yemediği ardında. Semirdi de semirdi.
Asmadık besledik.
89 kiloyken kaçırılan 50 küsurlarda iade edildi; besleyememişler!
Terörist oturuyor, benim askerim, memurum ayakta bekliyor.
Bravo!
Bu görüntülere bakıp hala alkışlayan varsa bu haberi 'MUTLU SON' diye yazan basını da yanına alıp lütfen acilen bir psikiatriste görünsün.

13 Mart 2013 Çarşamba

OLAY BİTTİ DAĞILABİLİRİZ ARTIK!

Aciz, zavallı ve ezik hissediyorum.
Evet öyleyim.
Haber kanalları 'Gittiler, aldılar, getirdiler' diye özetliyor durumu.
Gidip alıp getirebiliyorlardı da neden bekledik o zaman bu kadar?
Bunu başarıdan sayan 'tutsak' (!) yakınlarının bu teslimata sebep olanlara ettikleri duanın haddi hesabı yok! Kimse; yani aklı başında hiç kimse bunu bir başarı olarak algılamamalı ama yine de birilerinin 'gördünüz değil mi, nasıl da gidip aldı askerleri. Başbakanımıza Allah zeval vermesin' diyeceğinden, olayı bu ve benzeri düşüncelerle değerlendireceğinden eminim çünkü bu olayı bu gibi düşüncelerle 'aklayacak' insanlar var.

Gidip alıp dönmek öyle olmaz!
Terörle mücadele eden bir ülke gider operasyonunu yapar askerini, memurunu alıp döner ama tabii bir bdp'li vekilin asker yakınlarından birine çocuklarının terörist başının talimatı ile bırakılacağını söylemiş olması İmralı'da yüzümüze kapatılan ve sızdırılan bilginin kabağının çaycıya patladığı o kapıların ardında ne gibi tavizler verildiğini düşündürüyor; kaldı ki sözüm ona sürecin 'zamanında kullanılmak üzere' asker ve memurların kaçırılıp sanki 'iyi niyet' gösterisiymiş gibi tam da bugünlerde salıverilmesi ya da sanki vatandaşlarım birer kargo malzemesiymiş gibi 'teslimatları' çok önceden planlanmıştı.
Onları değersizmiş gibi göstermenin en güzel ifadesiydi 'TESLİMAT' sözcüğü.
Bravo!
Geçmiş olsun!
Dağılabiliriz artık!

12 Mart 2013 Salı

İHANETİN BEDELİ NEDİR?


Beni hatırlayanınız vardır mutlaka. İşte o ben bildiğiniz ben'den değil uzun zamandır. Umutsuz, ihanete uğramış, mutsuz bir ben'im var artık benim. Umut hayata bağlar insanı; umut fısıldar insanın yüreğine 'daha güzel olacak, değişecek, acıların son bulacak', elinden tutandır umut, gözlerinde parıldayandır. Fersiz benim gözlerim. Kendi dertlerim değil beni kederlendiren. Ben bana gelen her tür acı ve ızdırapla başa çıkabilmeyi öğrendim ki daha çok küçüktüm üstelik. Başaramasam da ya da başaramayacağımı bilsem de denemeye devam ediyorum umutlarıma ihanet etmeden.. 'Buraya kadarmış' dediğim yer artık 'son nokta'dır.
İhanete uğradığımı hissediyorum. Ülkem insanlarının yarısının ülkeme, Cumhuriyet'ime dolayısıyla bana ihanet ettiklerini düşünüyorum. Hoş, bu diğer yarının neye oy verdiklerini bildiklerini bilmediklerinden de eminim yoksa kim ülkesinin satılmasına, bölünmesine ses çıkarmaz ki?
Evet 'barış' adı altında bölünüyor benim güzel ülkem ama görünen köye kılavuz gerekmez, böyle olacağı belliydi. 22 Temmuz seçimleri öncesi 'askerlik yan gelip yatma yeri değildir' diyen birine bu halk haddini bildirirdi çünkü görüş farklılıklarına karşın insanımın 'şehit'lik mertebesine ulaşmış gencecik oğullarımızın bu biçimde anılmasına gönülleri razı olmazdı, ama oldu! Gönüller razı oldu, şehitlerimize kelle diyen birinin ülkemi yönetmesine gönüller razı oldu.
Kürt sorunu mu; ne sorun ama! Yok böyle bir sorun. Dağlardakiler mi; çoğu Ermeni olan dağdakiler mi? Hani askerimi, savcımı, polisimi 'ESİR' alanlar? Savaşta mıyız da esir alıyorsun? Savaş iki ülke arasında olur, sen kimsin? Kim kürt olduğu için işe alınmadı ya da asker olamadı, bakan olamadı, başbakan olamadı? Kürtler eğlence sektöründe; sıkıysa gir bakalım, sebze halindeler vs., vs. Kaçak kullandıkları elektrik bedelini çatır çtır ben ödüyorum!
Önüne gelenin Gazi Derneği kurduğu güzel ülkem; umutlarımın bahar dalları gibi yeşerip çiçek açacağı günler artık çok uzakta. Bebek katili dediğimiz hain insanın yavaş yavaş, doz doz doz aşımına gidilerek legalleştirilmesi, ayağına giden polis tokatlamış insanların aracılığıyla haberler göndermesi ne acıdır. Evet gazim de çok benim, o nedenledir ki önüne gelen bu kadar çok Gazi Derneği kuruyor.
Aklı başında, vicdanı olan her Türk insanının bildiği üzere pkk ve irtica ile mücadele eden askerim tutuklu, zamanında mücadele ettiklerimizin ayaklarının altına kırmızı halılar sereceğiz neredeyse ve ben bunun ağırlığını taşıyamıyorum, bu tarihe ortak olmak istemiyorum.
Sızdırılan (!) tutanaklar meselesi. Sızdırmak ne demek?
1. Sızmasına yol açmak
"Bu küp suyu sızdırıyor. Son kadeh adamı sızdırdı."
Küplük bir durum yok ortada; sızdırılan şey sıvı değil çünkü.
2. Haber, sır vb.ni duyurmak, yaymak.
"Bu plan üzerinde anlaştılar, sırlarını kimseye sızdırmadılar ve fırsat kollamaya başladılar." - N. F. Kısakürek
Evet; en iyi açıklayan örnek bu. Fırsat kollamak!
3. Eritip süzerek temiz bir duruma getirmek.
Durumla hiç ilgisi yok; içinde temiz sözcüğü geçiyor çünkü.
4. Gizlice sokmak
"Böyleyken efendilerini bırakmadılar ve onu iç kapıdan içeri sızdırdılar." - N. F. Kısakürek
Tam da bu işte! Efendilerini bırakmadılar ve bu kadar şehidime, gazime, sivil kaybıma ve tehdide karşın İÇ KAPIDAN İÇERİ SIZDIRDILAR!
TDK N.F.Kısakürek'in örneklemeleriyle vurdu onları; ben değil. Necip Fazıl'dan başka içinde sızma-k sözcüğü geçen eseri bulunan başka bir yazar/ozan yok mu memleketimde acaba?
Sen kapalı kapılar arkasında benim ülkemle, vatandaşı olduğum, haklarımın yasalarla korunduğu, haklarını yasalarla koruduğum ülkemle ilgili kararlar alacaksın ve bundan bu ülkenin asıl ve gerçek sahiplerinin haberinin olmaması gerekecek öyle mi? Ben ülkemle ilgili alınan her kararı bilmek zorundayım. İç ya da dış güç ve düşmanlarımı bilmek istememden daha doğal ne olabilir. Ülkemle ilgili, ülkemin dolayısıyla da benimle ilgili kararlar alınacak ama ben bunu bilme-öğrenme hakkına sahip olmayacağım ve sen de bana '% bilmem kaç benim arkamda sen kim oluyorsun!?' diyecek bana had bildireceksin öyle mi? Hem ben artık o % bilmem kaçtan hiç emin değilim ya da bütün kalbimle emin olmamak istiyorum. Bütün bu olanlara karşın o % bilmem kaç hala arkasında durdukları şeyin savunucusu olmayı sürdürürler miydi bilmiyorum ama şu bir gerçek ki 'DİN' üzerine oynanan bütün oyunlar her zaman kazanmıştır  Din adına yapıldığı söylenen tüm eylemler sorgulamadan kabul görmüştür. Araya azıcık da dramatik görüntü, söylem ya da bol acılı ajitasyon attırdın mı istediğinden daha fazlasını almaman için hiçbir neden kalmaz. Yani elinde DİNi alet ettiğin bir siyaset tarzı olmasa nasıl uyutulacak, uyuşturulacaktık?

pkk ile görüşen şerefsizdi hani; evet bence de şerefsiz; tespit doğrudur.
Dün terör örgütü lideri dedikleri bugün ayağına gittikleri adamdır.
Dün dokunulmazlıklarını kaldıracağız dedikleri adamlar da ayağa gidenlerdir.
Görüntü budur.


Milliyetçi değildim ama artık Türk milliyetçisiyim ya da bu duygunun adı ne ise.
Türkiye'nin asıl zencisi de benim. Ha bu arada siyahilerden zenci sözü için özür dilenmeli, hiç alınan siyahi yok mu Allah aşkına?
Dini duygularım ise Tesla'nın dediği doğru mu acaba; din kitaplarını okuyup anlayabilen ateist, okuyup anlamayanlar dindar, okumadan savunanlar yobaz mı gerçekten?
Din benim için 'VİCDAN'dır. Vicdanım rahatsa, uykularım bir sebepten dolayı bölünmüyorsa tamamdır. Din için neyin savaşını vereceksin? Nasıl inancıma müdahale edilmesini istemiyorsam ben de inancı için kimseye müdahale etmemeliyim.
Her gün canım sıkılıyor, her gün canım can çekişiyor. Her gün ülkemden can parçam kopuyor. Hayat bana zor geliyor :(
Yetmezmiş gibi bir de 'HİPERAKTİVİTE' tanısı aldım iyi mi?
Değil (iç ses)

Fotoğraf: 

8 Mart 2013 Cuma

NIVEA yürekleri ağza getiren bir şakayla yeni Stress Protect deodorantı tanıttı

Havaalanında yaşanabilecek en büyük terslik veya en korkutucu deneyim ne olabilir dersiniz? Uçağınızı kaçırmak mı, bavulunuzu kaybetmek mi yoksa hava koşullarından dolayı günlerce havaalanında kalmak mı?

NIVEA, yolcular üzerinde uyguladığı Stres Testi’yle, onlara soğuk terler döktürmüş ve yeni Stress Protect deodorant için eğlenceli bir viral reklam hazırlamış. Videoyu izleyenler, en stresli deneyimlerini #StresTesti etiketiyle Twitter’da paylaşmaya başlamış bile.

Şubat ayında dünya çapında 5 milyondan fazla izlenme ile en çok paylaşılan viral videolardan olan Stres Testi, NIVEA’nın yeni ürünü Stress Protect deodorantı tanıtıyor. Videoda, farklı insanlar havaalanında uçaklarının kalkmasını beklerken, bir anda tehlikeli bir kaçak olarak arandıklarını öğreniyorlar ve ne yapacaklarını şaşırıyorlar.

Günlük hayatımızda karşılaşabileceğimiz heyecan, korku, stres gibi duygu değişimlerinin neden olduğu terleme ile yeni NIVEA Stress Protect deodorantın ne kadar iyi başa çıktığını, esprili bir dil ile anlatan videoyu izleyince, soğuk terlere karşı önlem almanın önemini kesinlikle hissedeceksiniz.

Bir bumads advertorial içeriğidir.

9 Ocak 2013 Çarşamba

MADEN OCAĞINDAN BABA OCAĞINA!

Eksikleri olduğu halde para cezasıyla 'yırtan' taşeronun marifeti;
Bayrağıma sarılmış tabutlarıyla döndüler maden ocağından baba ocağına.
İkisi de ocak.
İkisi de yanıyor.
Biri ekmek derdine, biri acıdan.
İki de yırtık.
Taşeron yine yırttı/YIRTACAK.
Ana babaların, eşlerin, evlatların ağıtları gökyüzünü yırtıyor/YIRTACAK.

DURMAK YOK SATIP SAVMAYA, İNSANLARI KÖLELEŞTİRMEYE DEVAM!




1 ve 2

6 Ocak 2013 Pazar

NEFİS BİR KURABİYE TARİFİ :p

Aniden misafir geleceği haberi aldığımda hep elim ayağıma dolanır. Misafir dediysem yan komşum ve onun hafta sonu tatili için İstanbul'dan gelen iki oğlu. Severim oğulları; hoş sevenleri de çoktur onların. Sevilmeyecek gibi değil ki keratalar :) Misafiri de ayrıca severim.
Bu konudaki yetenek sınırlarımı zorlamanın gereksizliğini bilip kabullenmişliğimden börek çörek, pasta, kek benim ilgi alanıma girmiyorlar ne yazık ki. O nedenle onları dışarıdan ev yapımı yiyeceklerle ağırlamam misafirlerime saygısızlık değil aksine onları düşündüğümdendir. Makarna ya da patates salataları yaparım ek olarak; bak işte onlar güzel olur. Neyse ki eksikliğimi bilen arkadaşlarım, misafirlerim sağ olsunlar anlayışla karşılayıp konu bile etmezler
Hem yapmadığımdan hem de Fethiye'nin nemli havasından çabuk bozulacağı için evde bu işlerin malzemesini bulundurmam ama iyi ki önceki gün canım çok çektiğinden gerçek tavuk göğsü yapmak için pirinçunu ve buğday nişastası almıştık çünkü bu akşam acil gelen misafirlerime kurabiye yapmak üzere yağ ve unu koyduktan sonra hamur vıcık vıcık olacak ve ben biten unu pirinçunu ve buğday nişastası ile telafi etmeye çalışacaktım.
Az geldi diye diye neredeyse bütün bir paket pirinçunu koyduğum harçtan tam 2.5 tepsi kurabiye değil ama bisküvi çıktı; neye niyet neye kısmet. Ben kurabiye diye başladım ama Hakan 'Gülen bu bisküvi olmuş' dedi. Dedim ki 'bırak ne olmuşsa olmuş, misafire çıkar mı?' 'Güzel, güzel olmuş' dedi. Çok alakasız ama bisküvi ve kuzinede kestane ikram ettim misafirlerime.



 Bu da mutfağa girip hamur yoğurduğumun fotoğrafıdır. 
Unun henüz bitmediği mutlu halim :)
Önlüğü bir salopetin ön bedeninden diktim ama askısını ayarlayamamışım göğüs kısmı biraz aşağıda duruyor. 


Bu arkadaşsa kendine bisküvi süsü vermiş kurabiye :P

Şimdi size tarifimi vereyim; 
Ya yürüyün gidin! Ne tarifi :P
Limon kabuğu rendeleyin, sadece buna garanti verebilirim :P

İyi, mutlu, güzel pazarlar.

3 Ocak 2013 Perşembe

AÇ KALSANIZ HAYATTA KALMAK İÇİN ÖLDÜRÜR MÜSÜNÜZ?

Duygu yapısı bakımından üzüldüğünde sürünen sevinip mutlu olduğunda göklerde uçan bir yapıya sahibim ve bu iki duyguyu es vermeden birbiri ardına yaşayabilen bir yaşam formunda gelgitlerle geçti hayatım. Bunun adı duygu durumu abartı sendromu (bu ismi ben koydum)
Hiç gelemem üzüntülü film sahnelerine, içine giriveririm öykünün en baş kahraman olarak. Aksiyon filmlerinde atlarım zıplarım; Kevin Costner'ın 'Çıkış Yok' filmini koltuk tepelerinde hoplaya zıplaya izlemiş uzun bir süre ailenin lafı mutlaka oraya getirdikleri dalga esintilerinin komik unsuru olarak yer edinmiştim hafızalarda; neyse ki unutuldu gitti.
Antalya'daki hastane serüvenimiz sırasında fındığımın evinde geçti elime AÇLIK OYUNLARI. İlk sayfasında yakalayıp peşinden koşturan bir öyküsü olduğundan hastaneye git geller sırasında bile üç günde okuyup bitirdim. Yönetenler tarafından sadece eğlence olsun diye sahaya sürülen yönetilenlerden sağ kalanın kazandığı kanlı oyun.
Bu akşam da Star tv 20.00 de filmini izleyeceğim. Fragmanı döndüğünden beri heyecanla bekliyorum. Eğer kitabını okuduktan sonra filmini izlemem, filmi izledim kitabını okumam diyenlerden değilseniz filmi kaçırmayın bence, öyleyseniz bile izleyin bu filmi.
Kitapta öykünün kahramanı olup olayların hayal kurgusunu kafamda yerleştirdikten sonra filmin hayallerimi kırmasından çekiniyor olsam da ben bu filmi izleyeceğim.
İyi seyirler..


AÇLIK OYUNLARI:SUZANNE COLLINS

2 Ocak 2013 Çarşamba

ECDADLARIMIZ

Fatih Sultan Mehmet'in sandukasının yanı başında yatan isimsiz sandukayı büyük bir esrar perdesi örtmektedir. Müslüman din bilginleri (yani mollalar) bunun sonradan Ortodoks azizesi ilan edilen ve Mehmet'in tutku derecesinde bağlı olduğu Irena'ya ait olduğunu iddia ederler. William Pointer'in 1566'da yazdığı kinayeli öykü 'Zevk Sarayı'nda dediğine bakılırsa 'Sultan onunla gecelerini gündüzlerini tüketmekle kalmamış sürekli kıskanarak yanıp tutuşmuştu' Fatih ona her şeyi verdi, fakat dinsel inancından döndüremedi. Bunun üzerine mollalarda, bir gavura tutulduğu için Sultan'ı ayıplayıp eleştirdiler. Richard Davey'in 'Sultan ve Kuralları'na (1897) göre, Fatih bir gün bütün mollaları sarayının avlusuna topladı. Irena da orta yerde duruyordu. Gösterişli bir peçeyle örtünmüştü. Sultan peçeyi yavaşça kaldırarak zarif güzelliğini hepsine gösterdi:
'Görüyorsunuz işte, şimdiye kadar gördüğünüz bütün kadınlardan daha güzel bir kadın' dedi.
'Düşlerinizdeki hurilerden daha sevimli. Ve ben onu kendi hyatımdan çok seviyorum. Ancak hayatım İslamiyete olan sevgimin yanında çok değersiz kalır.'

Sonra Irena'nın uzun, altın sarısı saç örgülerini tutup başını kaldırdı, palasının tek bir darbesiyle başını vücudundan ayırdı. Charles Goring, Irena adlı şiirinde (1708), bu kritik anı şöyle ölümsüzleştirmişti.
Mülkümü ve yitiridiğim ünümü kıskanıp
Tahtım uğruna sevgili yari kılıçladım
Ama cömert sevgime yanıt verseydi yarim
Mülkü hiçe sayar yarimi kucaklardım.
Kanuni Sultan Süleyman da bir gece yatağına gelmeyi ihmal eden kadınlardan Gülfem'in kellesinin uçurulmasını buyurmuştu.
Deli İbrahim de sefahat alemlerinden birisi sırasında bir gece bütün kadınlarının toplanıp çuvallar içine tıkılmasını ve Boğaz sularına bırakılmasını emretmişti.


Alev Lytle Croutier'in Harem Peçeli Dünya kitabını okuyorken tam da gecenin bu saatinde paylaşmak istedim. 
Not: yeni yıl kutlamaları bitti, yazın artık. Yazı Alev Lytle Croutier'in Harem Peçeli Dünya isimli kitabının 105-106. sayfalarından aynen alınmıştır.

Aa BUNLAR DA VARMIŞ :)

Related Posts with Thumbnails