9 Ocak 2013 Çarşamba

MADEN OCAĞINDAN BABA OCAĞINA!

Eksikleri olduğu halde para cezasıyla 'yırtan' taşeronun marifeti;
Bayrağıma sarılmış tabutlarıyla döndüler maden ocağından baba ocağına.
İkisi de ocak.
İkisi de yanıyor.
Biri ekmek derdine, biri acıdan.
İki de yırtık.
Taşeron yine yırttı/YIRTACAK.
Ana babaların, eşlerin, evlatların ağıtları gökyüzünü yırtıyor/YIRTACAK.

DURMAK YOK SATIP SAVMAYA, İNSANLARI KÖLELEŞTİRMEYE DEVAM!




1 ve 2

6 Ocak 2013 Pazar

NEFİS BİR KURABİYE TARİFİ :p

Aniden misafir geleceği haberi aldığımda hep elim ayağıma dolanır. Misafir dediysem yan komşum ve onun hafta sonu tatili için İstanbul'dan gelen iki oğlu. Severim oğulları; hoş sevenleri de çoktur onların. Sevilmeyecek gibi değil ki keratalar :) Misafiri de ayrıca severim.
Bu konudaki yetenek sınırlarımı zorlamanın gereksizliğini bilip kabullenmişliğimden börek çörek, pasta, kek benim ilgi alanıma girmiyorlar ne yazık ki. O nedenle onları dışarıdan ev yapımı yiyeceklerle ağırlamam misafirlerime saygısızlık değil aksine onları düşündüğümdendir. Makarna ya da patates salataları yaparım ek olarak; bak işte onlar güzel olur. Neyse ki eksikliğimi bilen arkadaşlarım, misafirlerim sağ olsunlar anlayışla karşılayıp konu bile etmezler
Hem yapmadığımdan hem de Fethiye'nin nemli havasından çabuk bozulacağı için evde bu işlerin malzemesini bulundurmam ama iyi ki önceki gün canım çok çektiğinden gerçek tavuk göğsü yapmak için pirinçunu ve buğday nişastası almıştık çünkü bu akşam acil gelen misafirlerime kurabiye yapmak üzere yağ ve unu koyduktan sonra hamur vıcık vıcık olacak ve ben biten unu pirinçunu ve buğday nişastası ile telafi etmeye çalışacaktım.
Az geldi diye diye neredeyse bütün bir paket pirinçunu koyduğum harçtan tam 2.5 tepsi kurabiye değil ama bisküvi çıktı; neye niyet neye kısmet. Ben kurabiye diye başladım ama Hakan 'Gülen bu bisküvi olmuş' dedi. Dedim ki 'bırak ne olmuşsa olmuş, misafire çıkar mı?' 'Güzel, güzel olmuş' dedi. Çok alakasız ama bisküvi ve kuzinede kestane ikram ettim misafirlerime.



 Bu da mutfağa girip hamur yoğurduğumun fotoğrafıdır. 
Unun henüz bitmediği mutlu halim :)
Önlüğü bir salopetin ön bedeninden diktim ama askısını ayarlayamamışım göğüs kısmı biraz aşağıda duruyor. 


Bu arkadaşsa kendine bisküvi süsü vermiş kurabiye :P

Şimdi size tarifimi vereyim; 
Ya yürüyün gidin! Ne tarifi :P
Limon kabuğu rendeleyin, sadece buna garanti verebilirim :P

İyi, mutlu, güzel pazarlar.

3 Ocak 2013 Perşembe

AÇ KALSANIZ HAYATTA KALMAK İÇİN ÖLDÜRÜR MÜSÜNÜZ?

Duygu yapısı bakımından üzüldüğünde sürünen sevinip mutlu olduğunda göklerde uçan bir yapıya sahibim ve bu iki duyguyu es vermeden birbiri ardına yaşayabilen bir yaşam formunda gelgitlerle geçti hayatım. Bunun adı duygu durumu abartı sendromu (bu ismi ben koydum)
Hiç gelemem üzüntülü film sahnelerine, içine giriveririm öykünün en baş kahraman olarak. Aksiyon filmlerinde atlarım zıplarım; Kevin Costner'ın 'Çıkış Yok' filmini koltuk tepelerinde hoplaya zıplaya izlemiş uzun bir süre ailenin lafı mutlaka oraya getirdikleri dalga esintilerinin komik unsuru olarak yer edinmiştim hafızalarda; neyse ki unutuldu gitti.
Antalya'daki hastane serüvenimiz sırasında fındığımın evinde geçti elime AÇLIK OYUNLARI. İlk sayfasında yakalayıp peşinden koşturan bir öyküsü olduğundan hastaneye git geller sırasında bile üç günde okuyup bitirdim. Yönetenler tarafından sadece eğlence olsun diye sahaya sürülen yönetilenlerden sağ kalanın kazandığı kanlı oyun.
Bu akşam da Star tv 20.00 de filmini izleyeceğim. Fragmanı döndüğünden beri heyecanla bekliyorum. Eğer kitabını okuduktan sonra filmini izlemem, filmi izledim kitabını okumam diyenlerden değilseniz filmi kaçırmayın bence, öyleyseniz bile izleyin bu filmi.
Kitapta öykünün kahramanı olup olayların hayal kurgusunu kafamda yerleştirdikten sonra filmin hayallerimi kırmasından çekiniyor olsam da ben bu filmi izleyeceğim.
İyi seyirler..


AÇLIK OYUNLARI:SUZANNE COLLINS

2 Ocak 2013 Çarşamba

ECDADLARIMIZ

Fatih Sultan Mehmet'in sandukasının yanı başında yatan isimsiz sandukayı büyük bir esrar perdesi örtmektedir. Müslüman din bilginleri (yani mollalar) bunun sonradan Ortodoks azizesi ilan edilen ve Mehmet'in tutku derecesinde bağlı olduğu Irena'ya ait olduğunu iddia ederler. William Pointer'in 1566'da yazdığı kinayeli öykü 'Zevk Sarayı'nda dediğine bakılırsa 'Sultan onunla gecelerini gündüzlerini tüketmekle kalmamış sürekli kıskanarak yanıp tutuşmuştu' Fatih ona her şeyi verdi, fakat dinsel inancından döndüremedi. Bunun üzerine mollalarda, bir gavura tutulduğu için Sultan'ı ayıplayıp eleştirdiler. Richard Davey'in 'Sultan ve Kuralları'na (1897) göre, Fatih bir gün bütün mollaları sarayının avlusuna topladı. Irena da orta yerde duruyordu. Gösterişli bir peçeyle örtünmüştü. Sultan peçeyi yavaşça kaldırarak zarif güzelliğini hepsine gösterdi:
'Görüyorsunuz işte, şimdiye kadar gördüğünüz bütün kadınlardan daha güzel bir kadın' dedi.
'Düşlerinizdeki hurilerden daha sevimli. Ve ben onu kendi hyatımdan çok seviyorum. Ancak hayatım İslamiyete olan sevgimin yanında çok değersiz kalır.'

Sonra Irena'nın uzun, altın sarısı saç örgülerini tutup başını kaldırdı, palasının tek bir darbesiyle başını vücudundan ayırdı. Charles Goring, Irena adlı şiirinde (1708), bu kritik anı şöyle ölümsüzleştirmişti.
Mülkümü ve yitiridiğim ünümü kıskanıp
Tahtım uğruna sevgili yari kılıçladım
Ama cömert sevgime yanıt verseydi yarim
Mülkü hiçe sayar yarimi kucaklardım.
Kanuni Sultan Süleyman da bir gece yatağına gelmeyi ihmal eden kadınlardan Gülfem'in kellesinin uçurulmasını buyurmuştu.
Deli İbrahim de sefahat alemlerinden birisi sırasında bir gece bütün kadınlarının toplanıp çuvallar içine tıkılmasını ve Boğaz sularına bırakılmasını emretmişti.


Alev Lytle Croutier'in Harem Peçeli Dünya kitabını okuyorken tam da gecenin bu saatinde paylaşmak istedim. 
Not: yeni yıl kutlamaları bitti, yazın artık. Yazı Alev Lytle Croutier'in Harem Peçeli Dünya isimli kitabının 105-106. sayfalarından aynen alınmıştır.

Aa BUNLAR DA VARMIŞ :)

Related Posts with Thumbnails