16 Mart 2011 Çarşamba

KÖYDE..

Güzeldi bugün hava.
Eriyerek çatılardan akıyordu sanki yağmur gibi kar suları.
Onu sevmek istediğimi anladığını hiç sanmadığım kangal köpekle bugün de ancak uzaktan konuşabildim. Kangallar cesaretsizlik hissi uyandırıyor bende.. Oysa süzgün gözleri hep hüzün bakar kangalların..
Açmak için doğasıyla mücadele veren bir karahindiba gördüm köy yolunda.
Kuş cıvıltısıyla uyandım sabah.
Sonra yine uyudum..

Güzel hava, güzel ve 'eski' insanlar arasında..
SEVGİYLE..

15 Mart 2011 Salı

SOĞUKKEN SICAK

Günaydın;
Erken kalkamam dedim ama kalktım çünkü hiç uyumadım.
Daha önce hiç soba yakmamıştım, bu sabah soba yaktım.
Merih çay demledi.
Ben kahvaltı hazırladım.
Erimemek için son kozlarını kullanan karları izleyerek içimizi ısıtacağız ince belli çay kokan bardaklarımız ellerimizde pencereden bakarken.
Muazzam bir kahvaltı beni bekliyor.
Siz de benim gibi şanslı uyanın sabaha; sevdiğiniz yanınızda değilse de hiç önemli değil; hayatınız boyunca sizi terk etmeyecek dost yanında ılık bir sabah..

06.28 :)
Öptüm..

13 Mart 2011 Pazar

bazı şeyler yolunda gitmez bazen.

Yoldan çıkar yolunda giden işler bazen.
Sen de çıkarsın raydan ve çıktığın raya girmek istemezsin yeniden; inatla.
Öyle aksın gitsin istersin hayat, ne yapacağın hakkında fikrin olmadan.
Kalabalık sokaklarda başıboş bir serseri gibi dolaşmak istersin.
Evet, dolaşıyorum; başıboş bir serseri gibi dolaşıyorum kalabalıklara çarpa çarpa, dura dura.
Koştururken aniden durur gibi dolaşıyorum.

Sevdiğim, ilgi, sevgi ve sonsuz şefkatlarıyla bana kucak ve evlerini açan yatılıdan arkadaşım Merih'in evindeyim; annesine ikinci annem dediğim..
Ve havalı tansiyonum 16'lardan az aşağılara düşerse kendimi şanslı saydığım günler yaşıyorum..

Bir hesap günü vardır mutlaka..
Arkadaşlarım olan hepinizi çok seviyorum..
Görüşürüz yeniden..

denek bilogggghhhh

Başka bir yerdeyim, dns ayarlarıyla oynaya oynaya oynatmaya az kaldı :D

9 Mart 2011 Çarşamba

KARDAN İŞLER.

Çok ıssız geliyor bana buralar :(
Yurtlarından sürülmüş insanların izlerini sürüyor gibiyim.
Dramatize ediyor değilim ama belki de ediyorumdur.
Giyotine vurulmuş sanki parmaklar..

Bugün ne büyük lükstü benim için.
Sürgüne geldiğim doğduğum ilimde bana torpil geçen kar :)
İşinde gücünde olan insanlardan özür diliyorum çünkü onlar ulaşım konusunda büyük sıkıntılar yaşadı; belediye başkanımızın da uzun zamandır nutku tutuk ya yazılı bir açıklamayla 'kusura bakmayın anca bu kadar, bizde bu kadar!' demeye getirdi! Sonra da aşınmış lastikleri suçladı!

Kardan adam -ki neden kardan adam? Hep iş adamı, kar adamı, neden iş kadını ya da kardan kadın değil- Kardan insan yapmak için Dolunay'ın komşusunun çocuklarıyla aşağı inip çılgınlar gibi eğlendik. Hiç üşümedim çünkü Dolunay'ın kış kamplarında giydiği -35 dereceye kadar dayanıklı techizatlarını giyip çıktım. Mazaallah bir de hasta olursam sanki başka derdim yokmuş gibi.. Yattım karlara, yuvarlanıp durdum :) Dedim ya, çok eğlendim.

Fotoğrafları FB'da yayınladığımda sedat'ın yorumu beni gülmekten perişan etti :)
Aynen kopyalıyorum:

"BOMBA İMHA UZMANI GİBİSİN ABLA BE..













Bu arkadaş;
'kızlar (erimeden) tanışalım mı?
Yeşil gözlü, sevimli kardan bir adamım ben'
diyor :)



Yorumlar için çok teşekkür ediyorum. Hepinizi çok seviyorum.
Yarın için bomba bir haberim var. Bir aksilik olmaması için lütfen dua edin.
Evet evet seviyorum siziiiiiii!

8 Mart 2011 Salı

KARDAN YOLLAR..

Yine ben :)
Elimizde olmayan kişisel sorunlardan kaynaklanan nedenlerle üstünü örttüğüm bloğu kişisel olmayan sorunlardan kaynaklanan genel nedenlerle eski haline çevirmiş bulunmaktayız. Çoğul özne kullanıyor olmam şizofrenik etkiler yaratmasın lütfen; henüz şizofreni olduğumuZu sanıyor değilim :D ama belki de çok yakınımdır. (önemli bir rica; iki kronik hastalıkla birden mücadele eden konuyla ilgili çok hassas biri olarak başka bir hastalığı espri konusu yaptığım düşünülmesin zira hastalık espri yapılacak bir konu değil. Sadece içimde aynı şeyi birbirine zıt iki biçimde yapmamı dayatan iki ayrı uç barındırıyorum bir kaç gündür. Ve ben 'ben' olarak bu iki ucubenin ikisine de karşıyım; yani çift kişilikli karakter yanımda 'hiç kişilik' kalır. Umarım anlatabilmişimdir)

Bloglara ulaşmanın sıkıntılı süreci içinde konuyla ilgili benim DE söyleyecek sözlerimin olması, bu konudaki kampanyalara destek vermek isteyişim, yaklaşan seçim için öteki mahalleden öteki mahalleye (!) yazma ihtiyacım bloğu eskisi gibi sürdürme kararı almama neden oldu.
Kişisel sorunlarım bir yana,'biz'lerin bilinçli, sistemli biçimde susturulmaya çalışılması daha büyük bir sorun; hoş kişisel sorunlarım da 'sus!'lardan kaynaklanmıyor değil hani..
'SUS' kötü bir emir. Tek başına bir cümle. Üç harflik kötü bir cümle.
Susmak istemek çoğu zaman benim dışımda gelişen bir olaydır. Susmak istemeyişime ses etmem çok zaman. Söyleyecek bir şeylerimin olması ve bunu engellenmeksizin söylemek isteyişimin neresi kötü? Belki haksızlığa uğramışımdır, belki ifade etmek isteyişim duymazlığa vurulmuştur.
Duyurmak istemektir susmamak. Fikrim sorulmadığında daha çok isterim susmamayı. Fikir sormayanlar ne kadar eminler ki? Biz de değilim :)

Olasılıklar dahilinde olmadan planlanmış bir yol sonunda bir haftadır Ankara'dayım. Ardımda bıraktığım planlanmış bir çok şey dönmemi bekliyor. Rusça ikinci kademe kursundan daha şimdiden en az 16 saat kaçırmış görünüyorum. Öğretmenim yoklama yaparken ona 'здесь' (burada) diyemiyorum :( Dikiş kursum hakeza :(

Fethiye'deyken karlı dağların ne kadar uzak olduğunu düşünürken bugün Çınar'ımdan dönerken tipi fırtınasına yakalanıp arabayla üç dakikalık yolu 15 dk.da döndüm :)
Akşam üzeri radyo Max'e takıldım. Uzun zamandır böyle güzel bir Türkçe ve ses tonu duymadığımdan Sertaç'ın 'yolda kalanlar için' çaldığı şarkılara benimkini de eklemek istedim. Yolda kalmadığımı saklamadım Setaç'tan, sıcak evimde tipi fırtınasından sonra yapılacak en iyi şey sıcak şarapla kardeşimle yanaklarımızı kızartırken hafif çakır keyif Sertaç'ın armağanı şarkımı dinledim, birinin benim için bir şey yapıyor olmasından keyiflenerek. Dinleyin, bence siz de seversiniz Sertaç'ı, sesini, Türkçe'sini..

Kara bastım, ayak izim çıktı. Sanki yıllardır Ankara'da yaşamamışım, sanki daha önce yağan kar görmemişim gibi sevindim. Çınar'ımın evinin salonunda pencerelere çevirip oturduğumuz koltuklarda içtiğimiz acı kahve (gerçekten acıydı :) ) bize kırk yıl daha hatır kazandırdı :)

Kar yağar Gülen'in eline yapışmış bir fotoğraf makinesi olur da fotoğraf olmaz mı?
Özleyenlere, henüz karın uğramadığı sıcak iklimlere sevgilerle..



RTE gelsin de ucube neymiş görsün!
Bu binalar yaşam alanları değil, yaşamaktan, nefes almaktan uzak binalar.
Bu binalarda anca oksijen çadırında yaşar insanlar.



İYİ SABAHLAR SEVDİĞİM İNSANLAR..

AÇIK KAPILAR..

3 Mart 2011 Perşembe

Ders almadım sürprizlerden. İzmir'de deplasmandaydık ama burası Ankara :) Yaparım showumu ben ablalarım ağabeylerim :)
Geldiğim gün sabah sabah Çınar'ımın, tatlımın, bana kızım diyen Çınar'ımın kapısındaydım; 'Gülen kapı çalıyor' dediğinde ben hem telefondan hem kapının arkasından duyuyordum sesini :) Ama kardeşimin evinden Çınar'ımın evine kadar olan 100 mt.lik mesafeyi devrimin en hızlı nefer koşucusu gibi olmasam da ben koştum :) Nefes nefese; güya gavur İzmir'in daracık, mübadele kokan sokaklarında ekmek alacağım bir fırına gidiyordum :) Telefonda oyaladım ki onu, çıkmasın evden, kapılarda kalmayım boynum bükük.. Kapı açıldı; (yanlışlıkla bir alt evin kapısını çaldığımı havam bozulmasın diye hiç anlatmıyorım :P) Kulaklarımıza yapışık telefonlardan kurtulup sarıştık birbirimize :) Canım benim, güzel kahkahalım! Sağ ol her şey için :) Benim çok iyi arkadaşlarım, dostlarım oldu blog dünyasından.

Bloğa girebildim.
Nasıl bilmiyorum ama işte buradayım.
Bloğuma dokunma kampanyaları mı sonuç verdi yoksa bu bir rastlantı mı emin değilim.
Agresifim, üç f'le yönetilen topraklar gibiyiz.

Futbol kafalı insanlar!
Seçimler yaklaşıyor, örgütlenmeyelim, birbirimizden kopalım, yalnız olduğumuzu her zamankinden daha çok hissedelim diye bütün bunlar!

Yemedim ben!
Yiyeceğim de yok!
Siz de yemeyin!

Nedim Şener alındı, Yalçın Küçük alındı. Alındı da alındı.
Antalya'da parkta bira içen iki gence para cezası kesildi.
İslam polisleri geliyor; çekilin kenara!
Özgürlükler (!) ülkesinde özgürlüğümüzden bihaber yaşıyoruz!

Uzatırsam belki giremem bu yazıyı.
Çok sevdiğim Çınar'ımda yemekteydik bu akşam. Şu an Çınar'ım canım Merih abim çaylarımızı içerken sohbette ve gündemdeyiz. Hepimizin hepinize selamı var..



Günlerdir mideme giren tek doğru dürüst yemek :)

Aa BUNLAR DA VARMIŞ :)

Related Posts with Thumbnails