31 Ekim 2011 Pazartesi

SOYUNUN!

SOYUNUN!
Evet soyunun! Yok yok vazgeçtim soyunmayın çünkü biz zaten çıplak geziyoruz. O kadar çıplak ki; mütemadiyen bizleri giydirmeye çalışan başka birileri var. Tenlerini giydirirken lafları da giydiriyor.. Anlamıyorum, gerçekten anlamıyorum..
Beni mi bulur hep? Evet beni bulur. Kolum malum, küçük de olsa dikişli bir operasyon geçirdim. Strese kaynaklı sanırım sağ kolumdaki skelodermaya bağlı lezyonda da ağrı hissediyorum. Ağrı kesici kullanmak zorunda kalıyorum.. Genel durumum böyle.
Ama hep beni mi bulur dediğim sağlık sorunlarımın yarattığı sıkıntı değil. Hep beni bulan beni üzüntüden sıkıntıya sokan başka şeyler.
İnsanların podyuma çıkıp giysilerini bir kaç kişiye beğendirmek için verdikleri mücadeleye tanığız artık. Ha izliyor muyum; hayır çünkü bu en azından benim için saçma! Çok saçma! Ben kendim ve sadece tenimi örtmek için giyiniyorum. Ve dün kanal kanal gezerken bir anlık o sözlerin geçtiği sahneye tanık oldum.
Programın jürisi olduğunu zannettiğim bir kadının giydiği oldukça yüksek topuklu ayakkabı için modacı olduğunu bildiğim bir adamın felaket cümleleri:

''YIKILIYOOOO, ENKAZ ALTINDAYIZ, AKUT GELİP BİZİ KURTARSIN!''

BEN EN İYİSİ HİÇ YORUM YAPMAYIM! AMA BİR İNSAN HEPİMİZİ ÇOK ÜZEN BİR DOĞA AFETİNDEN SONRA BORÇLA HARÇLA ÖZVERİYLE ÇALIŞAN GÖNÜLLÜ BİR EKİBİ DE DAHİL EDEREK BÖYLE KONUŞUYORSA VE BU NORMALSE BENİM AKLIMDAN ZORUM VAR DEMEKTİR!
Yemin ediyorum bir anlık kesişmeydi, parmağımın tv kumandasının kanal düğmesiyle buluştuğu bir an! Beni mi bulur! Evet beni bulur. Gerildim. Çok üzüldüm, çok ayıpladım.. Bırak Allah aşkına kibar davranmanın ne anlamı var!! Küfrettim, saydım sövdüm. Ayıp lan dedim!
Devlet bakanlarımızdan biri depremzedelere yardım yapanlara bir çağrıda bulunur, daha doğrusu bir liste verir.
BATTANİYE, BEBEK MAMASI (gerisini duyamadım)
Duymayan kalmasın. Devlet bakanımız yardımseverlerinden battaniye istiyor! Başka biri Kızılay'ı bize şikayet ediyor. Yahu arkadaş battaniyeyi depremzede senden isteyecek, şikayetse Kızılay'ı ancak ben şikeyet edebilirim sana!
Hani duble yol yaptınız ya (ki ben bu duble yollara dabıl dabıl uyuzdum!) o yolları kırıp kırıp koyarsınız ekmek arasına depremzedelere verirsiniz artık..
Vatandaştan beklenen depremlerde kullanılmak üzere toplanan vergiler amacı dışında kullanılarak yol, okul yapılmış, sağlık giderlerine harcanmış. Şu üyelerinin iflas bayrağı çekmiş, çökmüş AB topluluğundan gelen fonlar depreme hazırlıklı evlerin inşaasında kullanılacakmış. Ali'nin külahı Veli'ye, Veli'ninki de Ali'ye. Benim bildiğim giysiler yamanır! Kredi borcunu ödeyemeyen vatandaşımın, işçimin, memurumun kredi çektiği bankanın borcunu kapatmak için başka bir bankadan kredi çekmesinden ne farkı var bu durumun?
Biz bunları hak ediyor muyuz?
Cumhuriyet bayramı kutlamalarını deprem felaketini neden göstererek iptal edenler dün gece kimin olduğunu bilmediğim birilerinin düğünündeydi. Perhiz yaparken yedikleri lahana turşusu hiç mi ağrıtmıyor midelerini? Ulusal yası ne koşulda ilan edecekler ki biz zaten yastayız :( Bayrama değil de sanki bara caza gidecektik? Gerçi ben operasyon nedeniyle hiçbir yere çıkamazdım ama neyse ki kimse evinde oturmadı.. İşte bu da beni çok mutlu etti. Üzülürken ani bir sevinç yaşamak da sarstı beni sanırım..
Depremzedem de yardım paketinin içinden çıkan 5000 TL'yi paketin içine yanlışlıkla girdiğini düşünerek iade ediyor. Duygusal durumum iyi değil sanırım :( Ne hissedeceğimi kestiremiyorum artık :(
Sıkıldım ben. Kişisel mutluluğum huzursuz ediyor beni. Duyduğum huzura hakkım yokmuş gibi hissediyorum. Üzülüyorum, öfkeleniyorum, söyleniyorum, ağlıyorum. Yaşadığım güzel coğrafyanın, insana yaşama sevinci veren ne üşüten ne yakan sonbaharının keyfini çıkarmaktan utanıyorum. Geçen yaz geldiğinde tanışmış olmaktan dolayı kendimi şanslı hissettiğim Banu Avar'ı dinlemeye gitmekti uzun zamandır yaptığım tek aktivite. Kişisel olarak ben bunları hak ediyor muyum?
Internet bağlantım da benim gibi çöküş yaşıyor ne zamandır.. Kesinlikle yorum sayfası açamıyorum :( Bu nedenle yazamadığım yorumlar veremediğim yanıtlar için özür diliyorum. Bayrama girmeden notebooku servise götüreceğim.
Görüşürüz..

29 Ekim 2011 Cumartesi

BAYRAM MI?? HANİ?


TÖREN SESİ OLMADAN KUTLANMASINA BİR TÜRLÜ MANALI ANLAM VEREMEDİĞİMDEN
OLDUKÇA MANALI ANLAMLAR YÜKLEDİĞİM
29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN!

ULUSÇA BİRLİK VE BERABERLİĞİN, KENETLENMENİN EN GEREKLİ OLDUĞU BÖYLE KUTLANASI BİR GÜNDE EVİNDE OTUR TÜRKİYE!!

BAYRAM KUTLAMASI DERKEN 'GALEYANA' FİLAN GELİRİZ, NEME LAZIM!

AMA SON NEFESE KADAR SONSUZ İNATLA CUMHURİYET!


28 Ekim 2011 Cuma

GÖZÜN AYDIN TÜRKİYE!!

Gözünaydın Türkiye.
Size bir iy,i bir kötü haberim var. İlk önce iyiden mi başlasam yoksa önce kötüyü duyurup iyi haber duymanın mutluluğunu sonraya mı bıraksam? Ben bildiğimi okuyup önce iyi haberi vereyim:
Türkiye için iyi haber şudur: deprem için ödediğimiz özel iletişim vs. vergilerinin akibeti belli oldu sonunda!
Kötü haberse toplanan, kesilen bu vergilerle dabıl yol ve okul yapıldığı. Kel başa şimşir tarak sözünü çat diye yapıştırmaz mıyım ben şimdi? Dalga mı geçiyorsun sen benimle? Marmara depreminden sonra sadece iki yıllığına kesilmeye başlanan ama hala ödüyor olduğumuz vergiler yeni yapıldığı halde patlayıp çatladığı için bilmem kaçıncı kilometresinde çalışma olması nedeniyle tek şeride düşürülen dandik yollara yedirilmiş bizim DASK vergileri!! Ha bir de hızlı trenlerimiz var. Hızlı trenlerle hızlı hızlı gider geliriz artık. Van münit marka oldu. Van münit diye hayt huyt edilen adamların ettikleri yardım teklifi olunan başarısızlık akabinde kabul edildi. Tornistan çark!
Eğitim şart, evet deprem konusunda eğitim şart. Öğretim görebilmek içinse DASK'larla açılan okullara depremde hayatını yitirmemiş ve atanmayı başarabilmiş öğretmen lazım, yaşayan Yunus'lar, Serhat'lar lazım. Hem ben çok uzun zamandır hayırseverlerin yaptırdıkları okulları biliyorum açılan. Abicim okul yaptırsan, başka bir nedenle topladığın vergiyi eğitim için kullansan ne olacak? Hala öğretmen açığı var, hala atanamayan öğretmen var. Bir kişi perhizdeyken lahana turşusu yememeli!
Dokuz kusurlu hareketten bin tanesi..
Dün akşam ortak yayın yapan bir kaç özel kanalda tanık olduğumuz üzere deprem bölgesine ulaştırılmak için net rakam olmamakla birlikte 68 milyon TL bağış toplandı; yanı sıra hayatı idame ettirme konusunda önem taşıyan yaşamsal malzeme. Alyansından başka verecek bir şeyi olmadığı için alyansını bağışlamak isteyen bir asker eşi, cebindeki son 10 lirasını, yetim maaşını bir seneliğine bağışlayan yüce gönüllü insanlar. Ağlayarak, hem sevinip hem üzülerek tanık olduğum sahneler. Biz bu kadar fedakarken DASK'ları seçim otobüslerinden dabıl yol yaptık diye gözümüze sokup oy toplayanları gayet saygısızca anarak izlediğim sahneler!
Bu durumda bağışları yapan bu değerli, zordaki vatan insanına sahip çıkan sevgili insanlar bağışlarının akibetini mutlaka bilmeli. Bu onların olduğu kadar bizim de hakkımız.
Ben gördüğüm manzaradan utanç duyuyorum. Başarısızlık oldu açıklamalarını kınıyorum. Deprem gerçeğinin üstünü örtenleri, sanki yokmuş gibi davrananları affetmiyorum.
Bu felakette de AKUT, Okan Bayülgen, Beyazıt Öztürk'ün sunumunu yaptığı bağış gecesine katkıda bulunan ünlüler, her derde deva mehmetciğim ve canla başla çalışan gönüllüler dışında asıl görev sahibi olan hükümeti sınıfta bıraktım. Yok yok ben onları okuldan attım! En iyisi gölge etmeseler de başka ihsan istemesek biz kendilerinden. Biz başımızın çaresine bakmayı öğrendik çünkü!
Uyumadım bu gece. Kalbimdeki acı kolumdaki acıyı döver.
Günaydın Türkiye..
Günaydın güzel ülkem..
Gözün aydın!

Not: Nur annemin yazısını mutlaka okumalısınız..

27 Ekim 2011 Perşembe

TÜRKİYE'DE MUCİZE DİYE NEYE DENİR??


Eğer 7.2lik bir depremde çok katlı bir binanın yassı kadayıf tarifini almış halinden 68 saat sonra sağ çıkarılmayı başarabiliyorsanız sizin adınız mucizedir. Siz artık bu isimle anılırsınız. Aslında asıl mucize sizin o çürük binada yaşıyor olmanızı hiç umursamayan kişilerin kendi vicdan mahkemelerinde hüküm giymedikleri gibi ellerini kollarını sallaya sllaya rahat gezmeleridir. Ayakkabı boyacısı Serhat'ı da kurtarılmasının 3. saatinde yitirdik :(
Başarısızlık oldu özeleştirisiyle başarısız olduk özeleştirisi arasında ciddi anlam farkı vardır. Başaramadık demek başarısız olduğunu samimi bir dille ifade etmenin en doğru ve olması gereken yoludur. Başarısızlık oldu demekse başarısız olan olayda bizim etkimiz yok demek. Ben başarısızlık elbisesini giymem demek. İşin altından kalkamadıysan başarılı olamadığını 'başaramadık, başarılı olamadık' gibi cümlelerle söyleceksin. Aradaki farkı bir hatip olarak sen benden daha iyi biliyorsundur kesin. Başarısızlık olduğu söylenen ilk 24 saatte edilen yardım tekliflerini kabul etseydin bu kadar kayıp olmayacaktı; İran ekibi ip gibi dizmiş çadırları ama çoğu insan hala soğukta, hala başlarını sokacak bir çadıra sahip değil :( Başbakanım da Suudi prensi için taziyeye gitmiş. Ne kadar sıradan günler yaşıyormuşuz meğer; büyütmeye gerek yok! Altı üstü deprem olmuş, can kaybımız çok, insanlar çok zor durumda; ne önemi var ama? Türk insanı elele verir, para toplar, yardım ulaştırır.. Başbakan ancak cuma günü avdet edecekmiş bölgeye..
Sevgili Pride Van çocuklarımız için örgü kampanyası başlatmış. Yaraya pansuman, kanıyorsa tampon yapmak, kendimizi o insanların yerine koymak; biz bloggerların örgütlenip iş çıkarması özveriyle yaptığımız şeyler.. Sosyal medyayı bunun için de seviyorum. Sağ kolumdaki skeloderma sorunundan dolayı örgü defterimi zaten kapatmıştım ve dün de bu kez sol kolumdan bir operasyon geçirdim. Şu an sol kolum askıda; yani örgü konusunda ne yazık ki benim bir dahilim olamayacak :( Ama elinden gelen arkadaşlarımız çok üşüyen küçücük bir bedeni ısıtsın lütfen..
Yorumlara daha sonra iki parmak yazabildiğimde döneceğim.

26 Ekim 2011 Çarşamba

GAZIM VAR! (*)



Yerle bir olmuş bir binanın önünde bir dede avuç içiyle göz yaşlarını siliyor, diğer elinde kucakladığı dört ekmeği taşırken..
Enkaz altında annesinin ölü bedeninin üzerinde kurtarılmayı bekleyen 10 yaşında cesur yürek Serhat'ın akşam saatlerinde kurtarılması bile huzur bulmama sebep olamadı.. 10 yaşında bir çocuğun sanki ceza gibi annesinin cansız bedeni üzerinde yaşam savaşı vermesine tanık olmak;
Ben bunlara dayanamıyorum.
Benim insanım bunu hak ediyor mu??
Kamyonlardan insanların üzerine üzerine atılan battaniyelerin havada kapışıldığını gördüğümden beri son günlerde yaşadığım öfke, üzüntü kendini binlerce kez kendiyle çarptı.
76 Van Muradiye depreminde depremin ne olduğunu bilmeyen dokuz yaşında küçük bir çocuktum. Annemle babamın deprem bölgesine gönderilmek üzere hazırladıkları kolileri hatırlıyorum. Ve bugün; değişen bir şey yok. İnsanlarımız birbirinin yarasını sarmaya çalışıyor. Tek kata inmiş yedi katlı binaya oturulmaz raporu verildiği halde o binada yerleşime göz yuman yetkililer nerede? Ha; orada oturan insanların hiç mi suçu yok; var ama deprem bilincini vermeyen bir eğitim sisteminin, çürük binalara ruhsatlandırmayı sakınca görmeyen vicdansızları örnek teşkil edecek biçimde cezalandırmayan aynı sistemin; yani sorunun kaynağının hiç mi suçu yok??
Demek ki dabıl dabıl yol yapmakla olmuyormuş. Demek ki icraat yaptığın yolla övünmek değilmiş. Gidemediğin yol zaten benim değildi ki. Başka ne vardı övündüğün?? Bir doğa felaketinin en ihtiyacı olmayan şey kaossa o bizim ülkemizde mevcut.
Bilim adamlarının depremlerle ilgili uyarılarına karşın başka ülkelerin içişlerine sardırmış bir hükümeti ne zaman sorgulayacağız? Ne zaman hesap soracağız, devlet ihalelerinden payını almış müteahhitlerin yaptıkları çürük binaların altında hayatını, kolunu, bacağını, anasını, babasını, evladını, anısını yitirenlerin hesabını kimden ve ne zaman soracağız?
Millet burada da devlet nerede? Depremin ilk günü orada olmak sorunu çözmüyor. Bu zaten olması gereken. Vatandaşlarını bu doğa afetine hazırlamak hükümet programında yer almalıydı. Deprem sonrası ihtiyaç malzemelerinin dağılım-dağıtım ve barınma organizasyonu gözü kapalı yapılıyor olmalıydı.
Bizim insanımız vicdanlıdır; çabuk organize olur, örgütlenir ama bu bir çözüm mü, değil. Hükümetlerin açığını hep biz mi kapatacağız? Hükümet ne yapacak? Afetin ilk günü bölgeye gidecek, çalışmalarımız sürüyor kabilinden bürokratik sözler söyleyip geceyi o insanlarla geçirmeden, onların acısına ortak olmadan geri dönecek.
Yine elimizden gelen şekliyle, karınca kararınca yaptık bir şeyler ama çözüm bu değil!!
Çok üzgünüm :((

İnsanlar aç. İnsanlar soğukta..


Van Depremi'ne duyarlılık gösteren ve zor durumda olan depremzedelere yardım elini uzatmak isteyen vatandaşlarımız için bir liste hazırladık. Aşağıdaki kanallardan dilediğinizi seçerek yardımlarınızı en kolay şekilde Van'a ulaştırabilirsiniz:

1. KIZILAY
2868'e tüm operatörlerden boş bir SMS göndererek Kızılay'a 5 TL bağışta bulunabilirsiniz.

Ayrıca havale yoluyla destek olmak isteyenler, tüm bankalardaki "Türk Kızılayı" hesaplarından bağış yapabilir. Ayni bağışlar Türk Kızılayı lojistik merkezleri ve şubeleri tarafından kabul edilecektir. Tüm Kızılay şubelerinin iletişim numaralarını buradan öğrenebilirsiniz.

2. AKUT
Tüm GSM operatörlerinden 2930'a göndereceğiniz AKUT yazan bir SMS ile AKUT'a 5 TL bağışta bulunabilirsiniz.

Kredi kartını kullanarak internet üzerinden bağış yapmak isteyen vatandaşlarımız CardFinans ya da diğer banka kartlarını kullanarak bağışta bulunabilirler.

Havale/EFT için Banka Hesap Numaraları;
T. İş Bankası - Gayrettepe Şubesi - TR14 0006 4000 0011 0800 6666 63
Finansbank - Gayrettepe Şubesi - TR92 0011 1000 0000 0001 9576 70
Garanti Bankası - Ortaklar Cad. Şubesi - TR26 0006 2000 3570 0000 0029 30

3. BAŞBAKANLIK YARDIM KAMPANYASI
Başbakanlık tarafından Van’da yaşanan deprem nedeniyle başlatılan yardım kampanyası çerçevesinde saptanan banka hesap numaralarına buradan ulaşabilirsiniz.

4. KARGO FİRMALARI
Yurtiçi Kargo, PTT Kargo, MNG Kargo ve Aras Kargo yardım gönderilerini ücretsiz olarak ihtiyaç sahiplerine ulaştırmaktadır.

5. HÜRRİYET EVLERİ
Deprem sonrası yaralarını sarmaya çalışan ve kış öncesinde evsiz kalan Van için Hürriyet Gazetesi de büyük bir seferberlik başlattı. Hürriyet, Van’da kış koşullarına dayanıklı, mutfak, banyo ve tuvaleti olan "Hürriyet Evleri" kuracak. Kızılay işbirliğinde başlatılan kampanya ile her biri 6 bin liraya kurulacak evler, evsiz kalan vatandaşlara sıcak bir yuva olacak.

Van Depremi - Hürriyet Gazetesi Bağış Hesapları
T. İş Bankası Mithatpaşa Şubesi
4228 - 0971947 / IBAN TR370006400000142280971947
T.C. Ziraat Bankası Kızılay Şubesi
Hesap No 685-2868-5189 / IBAN TR060001000685000028685189
Garanti Bankası Kızılay Şubesi
Hesap adı: Van Depremi - Hürriyet
Şube: 082 Hesap No: 6294703 / IBAN TR72 0006 2000 0820 0006 2947 03

Yapacağınız ufak bir yardım zor durumdaki bir çok insanı hayata bağlayan bir umut olacaktır. Mesajımızın ulaştığı herkesi, deprem bölgesinde yardıma ihtiyacı olan vatandaşlarımıza yardım etmeye davet ediyoruz.


Bir bumads sosyal sorumluluk içeriğidir.


(*)GAZIM VAR:
1-SON GÜNLERİN POPÜLER DEYİMİYLE İÇ DÖKÜŞ.
2- ETEĞİNDEKİ TAŞLARI DÖKMEK..

20 Ekim 2011 Perşembe

İNTİKAM!



Başbakanın deyimiyle 24 kelle daha gitti bugün.. Zihniyete göre 'tabii ki gidecek, askerlik yan gelip yatma yeri değildir (!) zira. Şehit mertebesine erişmiş evlatlarımızın Habur'da çiçeklerle karşılanan tek tip üniformalı elleri kanlı teröristler kadar değeri yok muydu? Vatan sağ olsun ama evlatlarımız da sağ kalsın. Onları da karşılayalım çiçeklerle..
Biz evlerimizde, şehirlerde -ki büyük şehirlerde de artık varlığını görmezden gelemeyeceğimiz terör olaylarından sonra şehirlerin de ne kadar güvende olduğu tartışılır- huzur içinde yaşarken o evlatlar sekiz saat o ateşin altında kalsın.
Böyle zamanlarda hayatın akmasını istemiyorum.Durmalı zaman, durmalı, hatta zaman geriye sarmalı kendini ve evlatlar yeniden nefes almaya devam etmeli.. O kadar gençler ki ben yirmi yaşımı hatırlamıyorum bile. Her birinin annesi yaşındayım ve her birinin annesinin yasındayım.
Gözyaşlarımın akmasına engel olmak istemediğim ağlama zamanlarım.. Her biri kendi evladım gibi acı saldı melek olup giderlerken..
Sözümün bitmediği yer. Melek annemin gidişi kadar üzgünüm. Öfkemin sınırı, dilimin kemiği yok.
O evlatlar yaşamaya devam edemeyeceklerini biliyorlar mıydı, hissetmişler miydi son günlerini yaşadıklarını.. Çatışmaların olduğu savaş filmi sahnelerine bile dayanamazken evlatların bu gerçekleriyle karşılaşmaktan kaçıyorum; kaldı ki bu bir savaş değil! Savaş devletlerin diplomatik ilişkilerinin keserek giriştikleri silahlı mücadeledir çünkü.
İntikam alınacakmış, unutulmasın ki bu intikam çığlıkları karşı tarafta da atılıyor. Sert ifade etmek 'intikam' sözcüğüyle olmaz.Hani Habur'da güzel şeyler oluyodu?! Ne oldu? Ele yüze bulaştırılmış bir açılım fiyaskosunun sonucudur bu gözü dönmüşlük! Ben intikam almak değil kesin çözüm istiyorum. Metanetimi koruyup korumayacağımı da kimseye sormayacağım! Ne hissedeceğime ben karar veririm.O annelerin yerine koyduğumda kendimi askere uğurladığım evladımın yolunu gözlerken nasıl hissederdim hiç bilmiyorum çünkü!
Kafam, duygularım karmakarışık. Duygusal anlamda zaten hassas,hatta fazladan hassas biri olarak daha hayatlarının başındayken yarın defnedilecek olan evlatlarımızın sonu için acı çekerken diğer yandan öfkeme de engel olmak istemiyorum :(
Ülkem bölünmeyecek bunu biliyorum ama bayrağımın kan kırmızısı rengine sarılmış tabutlar da görmek istemiyorum artık!
Piyonlardan biri çıkıp benim şehidim için 'orada cesetler yatıyor' diyemeyecek!
Onlar ceset değil ŞEHİT!


VE YASTA OLDUĞUMUZ İÇİN SESSİZ KALACAĞIZ; SUSTUĞUMUZDAN DEĞİL!!!
BLOG YAZARLARI ŞİMDİ ÖRGÜTLENSİN!!


15 Ekim 2011 Cumartesi

İÇ DÖKTÜM, YALNIZLIĞI KEŞFETTİM, BİR ÇANTA DİKTİM;SAPINI NEYLE YAPTIM?

Nereden başlayacağımı bilmediğimdendir belki de susuşum.. Zaman akıp geçmiş ben bunun her zamankinden daha farkında değilken ancak takvime bakınca anlayabiliyorum zamanın ne kadar zamansız sinsice geçip gittiğini..
Evde sevdiğin birinin olması iyi. Evde hasta birinin olması iyi değil. Olmasaydı iyiydi ama oldu bir kere. Evlilik akdinin hastalıkta/sağlıkta sınavından da geçtik biz. Allah beterinden saklasın. Hakan çok daha iyi, ağrıları çok azaldı. Bana en büyük eziyeti ağrısı olduğunda hiç sesini çıkarmaması. O kadar üzülüyorum ki ağrısı olduğunda acısını belli etmemeye çalışmasına :( Artık eli şişmiyor. Alyansını da taktı artık.. 18 ekimde kontrolden alacağımız sonuca göre sağlık durumu hakkında net bir bilgiye sahip olacağız. Sanırım korkulacak bir şey yok, hayatını eskisi gibi sürdürebilecek çünkü herhangi bir yerde Hakan'ın köprücük kırığından söz ettiğimde o kadar çok aynı hikayeye sahip insan varlığından haberdar oldum ki motorsiklet kullanımının yoğun olduğu bir bölgede olası bir kazada köprücük kemiğinin kırılması normal bir şeymiş gibi gelmeye başladı bana.. Hakan'ın çalıştığı otel sezon sonunda kapanınca Hakan'la kısa turlarımız olacaktı, sırtımızda çantalar, bisikletle gidebileceğimiz yollar deneyecektik; günübirlik yakın çevre turları. Kırık kanat nedeniyle hiçbirini yapamayacak olmamız beni hiç üzmüyor. Onun iyi olmasını istiyorum, bu kadarla atlattığımıza seviniyorum..

Bir anektod:
Eskici: eskidjiiiii, eskiler alıyooom
Gülen: Hakan seni eskiciye vereyim mi? (köprücük kemiği kırık ya)
Hakan: Niye, leğen mi alıcan?

Çok sevdiğim Renkli Tasarımlar'ın annesi çok sevdiğim Nur annem geldi artık Fethiye'de yaşayan can dostu eski komşusunu görmek için Fethiye'ye . Sadece bir gün de bizde buluşabildik. Bu ikinci görüşmemiz,ilki yine Fethiye'de olmuştu. Zaten tanımadan sevdiklerimdendi, artık tanıyıp da sevdiklerimden Nur annem. O kadar dolu, o kadar akışkandır ki Nur annemin sohbeti. O kadar güzel anlatır, o kadar güzel anlattırır ki :) Seviyorum onu, sevgime tur bindiriyorum. Ve en güzel bir şey; Nur anneme ev bakmak için ondan haber bekleyeceğim :) Belki sayesinde biraz olgunlaşırım :P Nur ablam çok şıktı, çok asil ve hoştu. Sevgi doludur O, bakışı, dokunuşu sevgi doludur Onun. Sırada canım Nalan ablam var. Nalan ablamı da transfer edeceğiz Fethiye'ye; çalışmalarımız ısrarla sürüyor :D
İki odalı bir evden üç katlı bir eve geçmenin bünyede oluşturduğu uyum sorunu, neyse ki bir süreliğine evin hem erkeği hem kadını olmak, bu sorumluluğun üzerine hala düzenlenmeyi bekleyen ama kapısını açar açmaz gördüğüm manzara karşısında arkama bile bakmadan kaçtığım bir hobi odası; ki diğer odaları düzenlemek için lazım gelen bir parça kumaş bulmak amacıyla gidip eşelenip eşelediğim haliyle bırakıp geri döndüğüm o evin en küçük odasına karşı gösterdiğim tahammülsüzlük. Bu süre içinde internet henüz keşfedilmemiş gibi yaşadım; internette at koşturmak için hem zamanım, hem enerjim yoktu. Enerji ve zaman sorunum olmasa ne olacak internet bağlantısı Hakan gibi sakin bir adamı bile delirtmeye yetti!
Pazara gitmeyi hiç sevmedim ben. Pazar işini Hakan'a yıkmıştım. Kaza eseri eğer pazara birlikte gitmişsek o domates, patates seçerken 'bak öğren' dediğinde sanki orada değilmişim, patates, soğan gibi insan gıdalarını hayatımda ilk kez görüyormuşum gibi davranırdım. Hayat ama işte.. Kırık kanat Hakan gidemediğinden beri ben gidiyorum pazara ve bu iş ilginç biçimde artık hoşuma gidiyor. Neyin nasıl alınacağını bu işi bildiğinden emin olduğum insanların neyi nasıl seçtiklerine bakarak test ederek çözdüm olayı. İlk iki pazar deneyimimi peşlerine takıldığım yaşlıca bir teyze ve amcanın onlar ne alırsa ben de aynılarını alarak gerçekleştirdim.. Oldukça başarılı bir alış veriş oldu ama biberler hala bitmedi :P
Yorgunum, dikiş işlerim vardı. Odalarım boştu ve o odaları yaşam alanları haline getirmek zorundaydım çünkü odaları boş olan bir eve kira ödüyor olmak beni ciddi anlamda rahatsız etti. Abarttım, kumaşların arasında kendimi kaybettim. Çocuk giysileri dikmek için sakladığım kumaşların çıktığım evde küflenmesi sonucu yaşadığım üzüntüyü hatırlamamaya çalışarak halihazırdaki kumaş stokunu eritip başka şeylere yer açmak için evdeki malzemelere eziyet ettim. Aynı zamanda yemek yaptım, ev toplamadım çünkü dikiş dikerken çok dağınık çalıştığımdan sanki beş çocuğun yaşadığı bir ev havasındaki ev zaten hiç toplanmamış gibi oluyor, dolayısıyla ev toplayarak fazladan enerji kaybını gerekli görmedim :P Faturalar, market alış verişi.. Hepsini ben yaptım. Sorumluluk yüklenmek sanırım başarabildiğimden çok hoşuma gitti. Yorgunum.. Sabunum nerede, şimdi elimdeydi'lerin bana kaybettirdiği zaman ve dikkat dağınıklığından bıktığım için artık ne kendimin giyebildiği ne de başkasına verilebilecek niteliği kalmamış olan bir salopetin ön kısmından mutfak önlüğü arka kısmından da dikiş malzemelerimi ceplerine koyabileceğim bir iş önlüğü diktim. Güzel oldu.. Aslında oyalanmak bir anlamda bu. Ülke gündemini izlemekten gizlenmek; evet gizlendim çünkü hiçbir şeyin yolunda gitmemesi ama gidiyor gibi gösterilmeye çalışılması ikiyüzlülüğünden nefret ediyorum!
Birbirini tekrarlayan günler yaşıyorum. Benim gibi biri için tercih edilesi bir durum değil bu. İlginç bir biçimde sıkıntısızım ama yine de. Alış veriş için çıktığımda bisikletimle ben çok eğleniyoruz. Evden her çıkışım nereye bağlandığını bilmediğim sokaklara götürüyor beni. O anlarda hissettiğim yalnızlık ve özgürlük duygusundan çok hoşlanıyorum. Kendime doğru çıktığım iki tekerlekli bir yolculuk sanırım bu. Yalnız kalma isteğim yavaş yavaş belirdiğinde bunun geçici bir his olduğundan emindim; bundan hoşlanacağımı hiç düşünmemiştim.
Nalan abla sponsorluğunda ele geçen kumaşlardan kahverengi fitilli kadife olanından bir çanta diktim. Astarını, fermuarını kendim diktim. Metal aparatları eskimiş bir çantanın sapından çıkardım. Çantanın bir tarafına başka bir iş için kullanmak için kestiğim kot pantolonun cebini, diğer tarafına ince fitilli kadifeden birer cep diktim ki çift taraflı kullanılabilsin. E bu çantaya bir de sap gerekli; Hakan'ın pantolon kemerini çantaya sap yapsamolmaz mı? Yaptım. Oldu :)
Arkadaşlarımı sevip sevip gidiyorum şimdi :)

Atölyenin kedisi :) çok teşekkür ederim. Sana bildiğin konudan dolayı çok mahcubum :( Hala telafi etmeye çalışıyorum.. Sevgiler güzel kız..

Nurhan'ım; Sağ ol canım benim.. Geçmiş olsun dileğinin üzerinden neredeyse bir ay geçti ve şükürler olsun Hakan daha iyi. İnsanların başkalarına karşı bu kadar hoyrat davranması beniçok incitiyor; sadece işverenpemekçi arasındaki ilişkinin dışında arkadaşlık ilişkilerindeki kalp kırıklıkları da yaralıyor beni. Anneciğim de aynısını söylerdi 'Allah iyi insanlarla karşılaştırsın!' Yok ben kötü insanlardan bir şeyler öğrenmeyi istemiyorum :)

Zeynep'im; küsüm ben size. Hani yine gelecektiniz? Rakısı, balığı, salatası bol bir sofra daha kuracaktım size? Siz çok değerli ve özel insanlarsınız. Hala bekliyorum, bir gün burada yaşamanız dileğimle sen ve Emin öğretmenimi çok öpüyorum. Şifa dilekleri için çok teşekkür ediyorum..

Nur annem; bizi kurşun değil top mop paklar :D Geldin, tadını damağımda bırakıp gittin. Siz de gelseniz yurt etseniz şurayı kendinize çok güzel olurdu :) Kendi kolonimizi kursak? Kapımın sonuna kadar açık olduğu insan seni seviyor özlüyor ve yine bekliyorum..

Nedret ablam; yok ben top döktürcem :D En son yağan o şiddeti bol yağmurda senin paratoner misiniz be kızım lafın geldi aklıma aha dedim yıldırım bizim eve düşecek. Neyse yırttık :P Geçmiş olsun dileğin için sağ ol ablam.

Nalan ablam; biliyorsun sen nasıl işi işe tutturmaya çalıştığımı, nasıl yorulduğumu ama mutluyum; kendi işimi kendim yapabiliyorum, elim ayağım tutuyor ve Hakan'a bakabiliyorum diye.. Bu arada kilo vermişsin, 25 sene önceki gibi görünüyorsun; zaten güzeldin iyice fıstık olmuşsun :) Perdelerin kırmızı süsü kaldı bir tek :P

Kara kızımın annesi Ayşen'im; çok sağ ol canım benim. O çok ağrılı zamanları geçti neyse ki. Kontrole az bir zaman kaldı. Ben hastalıkla ilgili 'neden biz, neden ben?' diye sormayı kendimde hak görmeyenlerdenim ama insanın insana yaptığını hazmedemiyorum. Gereken yapıldı, beklemedeyiz. Alçı olsaydı cayır cayır yanardı o sıcaklarda :/ Ama arkadaş askıyla bütünleşti. Banyodan banyoya çıkarıyoruz askıyı. Askının değdiği yerler tahriş olmuş hep :( Yine de ses çıkarmıyor, acıyıor bile demiyor :( O zaman daha çok üzülüyorum :( Naz etse, eziyeti olsa bu kadar koymayacak.. Bencillik konusunda ısrarcıyım, hatalı dilekte bulundum.
Ha bir de o var, kalbimiizi kıran insanlagörüşme zorunluluğumuz olsaydı ya? Bak bu aklıma gelmemişti hiç. Yaşasın Onu bir daha görmeyeceğiz :)

Semyıl'ım; çok sağ ol. Kırık net :) Çaaat etmiş kırılırken belli. Parçalı kırık olsa en az üç ay askıda kalacaktı. Ben de inanıyorum Allah'ın sevdiği kuluna dert verdiğini, Allah'ın bir kapıyı kaparken diğerini açtığına, benim anneciğim de 'sabahın sahibi var' derdi. İçim rahat, huzur dolu. Her şey yoluna girecek ve ben buna olan inancımdan hiçbir şey yitirmedim. Duaların ve bize olan inancın içşin çok teşekkürler..

Işıl'ım; önümüzdeki maçlara bakıyoruz şimdi :P Bazı işlere kalkıştık, sonuç bekliyoruz bildiğin üzere :) Zehirlenme öncesi iyiydi de zehirlenme anı ve sonrası berbattı. Şaka bir yana madde bağımlılarının durumunu anladığımı hissettiğim vukuatım sonrasında madde bağımlısı olmadığım için dua ettim. Allah madde bağımlılarına ve ailelerine yardım etsin. Algılama yok, karar verme yetisi yok, uyuşuk bir hayat :( Görüşürüz :P

Aytacrafts'ım; ayrılık değildi aradaki zaman, sadece ihtiyacı hissedilen bir süreçti. Anladığım o ki; umarım her şey benim de onayladığım biçimdedir çünkü bana incelikli, hassas diyorsun da asıl sen çok narin, sanatçı ruhlu, ince düşünceli, değerli ve son derecede özel birisin; ben senin yanında odun kalırım :) Şu an gözlerim dolu dolu. Seni ilk gördüğümde sevmiştim. Senden tek isteğim her şeyin çok güzel olacağına olan inancını sağlam tut. Hayatla başa çıkmaya çalışmak zevkli hale gelecek bir süre sonra. Unutma sen çok özel bir değersin. Parmaklarının ucunda her şey. O ince parmakların var ya, işte o parmakların ucunda.

Elif'im; ne kusuru aşk olsun.. Bir gece interneti açabildiğim ender zamanlardan bir gecede gördüm o muhteşemi. Karınımız aç, evde ekmeği bırak kırıntısı yok. Hey Allah'ım ya deyip yapıverdim bir krep. Sevgiyle anıp seni bir güzel yedik de yedik :D Şükürler olsun en son yazdığımdan beri bir kaza bela düşmedi evimize; Allah beterinden saklasın sözü benim sloganım olmuşken. Her gecenin sabahı mutlaka var. Sabaha açılsın gözlerimiz yeter ki. Hakan'a iş düşündüğüm yok şimdilerde. O iyi olsun da gerisi inan önemsiz. Biz 'onu alamadım üzüldüm, şuraya yemeğe gidemedim dibim düştü' türünde insanlar değiliz. En güzel şeyleri de giysen de en vasat şeyleri de giysen teninin üstünü örtüyorsun çünkü. Havyar da yesen, soğan ekmek de yesen tuvalete gidiyorsun :)

Şenay ve kurbaa Doğa'm; üzülme lütfen. Geldi geçti şükürler olsun. Böyle bir şey olmasaydı iyiydi ama garip biçimde aile olmanın koşullarından birinin daha kendini onaylatmasıydı sanki bu. İyi/kötü gün, hastalıkta/sağlıkta, zenginlikte/fakirlikte, twitterda/facebookta (ay bu nerden çıktı şimdi:P) Her şey güzel olacak isyan etmeyecek kadar seviyorum ben hayatı çünkü.. Başka bir zaman ekleyecektim ama madem kara bulutlar dağılsın dedin. Ben de dağılan kara buluta nisbet gökkuşağı çizeyim mi??












Hakan'ın kemeri. Nalan abla kemeri çaya karıştıracağım karbonatla boyayabileceğimi söyledi.
Deneyeceğimdir :)


Internet bağlantısının benimle ne derdi var!!!!! Bugün bağlantı kurmayı başarabildiğimiz TTnet çalışmalar nedeniyle internet sorunu yaşadığımız bilgisini (!) verdi. Keşke Fethiye'de başka bir servis sağlayıcısı olsa :(

Blogger.com ile iletişim kurulamadı. Kaydetme ve yayınlama işlemi başarısız olabilir. Yeniden deneniyor...
ben bıktım bu iletiyi görmekten!

Bu web sayfası kullanılamıyor
DNS araması başarısız olduğundan www.blogger.com ana makinesindeki sunucu bulunamadı. DNS, web sitesinin adını İnternet adresine çeviren bir web hizmetidir. Bu hata çoğunlukla İnternet erişiminin olmamasından veya hatalı yapılandırılmış ağdan kaynaklanır. Yanıt vermeyen bir DNS sunucusu ya da Google Chrome uygulamasının ağa erişmesini önleyen bir güvenlik duvarı da bu hataya yol açabilir.
Aşağıda bazı önerileri görebilirsiniz:
Bu web sayfasını daha sonra yeniden yükle.
İnternet bağlantınızı kontrol edin. Kullanıyor olabileceğiniz tüm yönlendirici, modem veya diğer ağ cihazlarını yeniden başlatın.
DNS ayarlarınızı kontrol edin. Bunun ne anlama geldiğini bilmiyorsanız ağ yöneticinizle bağlantı kurun.
Şu adımları uygulayarak ağ tahminini devre dışı bırakmayı deneyin: İngiliz anahtarı menüsü > Seçenekler > Gelişmiş Seçenekler seçeneğine gidin ve "Sayfa yükleme performansını iyileştirmek için ağ eylemlerini tahmin et" öğesinin seçimini kaldırın. Bu işlem sorunu çözmezse, daha iyi bir performans için bu seçeneği tekrar belirtmenizi öneririz.

Bundan da..

Yorum yazmak için debelendiğimde;

http://www.blogger.com/comment.g?blogID=7601537636166620519&postID=5916223666351614758&isPopup=true
Bu web sayfası kullanılamıyor
www.blogger.com uzun süre yanıt vermediğinden Google Chrome, web sayfasını yükleyemedi. Web sitesi kapalı olabilir veya İnternet bağlantınızla ilgili sorun yaşıyor olabilirsiniz.
Aşağıda bazı önerileri görebilirsiniz:
Bu web sayfasını daha sonra yeniden yükle.
İnternet bağlantınızı kontrol edin. Kullanıyor olabileceğiniz tüm yönlendirici, modem veya diğer ağ cihazlarını yeniden başlatın.
Google Chrome uygulamasını güvenlik duvarınızda veya virüsten koruma yazılımınızın ayarlarında izin verilen programlara ekleyin. Uygulama zaten izin verilen programlar arasındaysa izin verilen programlar listesinden silip tekrar eklemeyi deneyin.
Proxy sunucu kullanırsanız, proxy sunucunun çalışıyor olduğundan emin olmak için proxy ayarlarınızı kontrol edin veya ağ yöneticinizle bağlantı kurun. Proxy sunucu kullanmıyor olmanız gerektiğine inanıyorsanız, proxy ayarlarınızı düzenleyin: ingiliz anahtarı menüsü > Seçenekler > Gelişmiş Seçenekler > Proxy ayarlarını değiştir... > LAN Ayarları seçeneğine gidin ve "Yerel ağınız için proxy sunucu kullan" onay kutusunu seçin.
Hata 118 (net::ERR_CONNECTION_TIMED_OUT): İşlem zaman aşımına uğradı.

bunu görmekten de!!!!

14 Ekim 2011 Cuma

YAZIsızım..










Yazı yazmak için fazlaca yorgunum. Yazısı o yüzden yarın ya zaten..
'şimdilik' bu kadar.
Seviyorum arkadaşlarımı..

Aa BUNLAR DA VARMIŞ :)

Related Posts with Thumbnails