14 Eylül 2011 Çarşamba

FELAKET HABERCİSİ GELDİ :( KLAVÎKULA

Aslında bir kötü, bir iyi haber; yok yok aslında bir iyi, iki kötü haber ama iyi haber kötü haberin sonucu olarak geliştiğinden 'keşke böyle olmasa dedirten cinsten..
Kötü haber; 'kar fırtınaları çıksa, mevsim değişse sezon erkenden kapansa da biz Hakan'la kavuşsak dileğimle bitirdiğim yazımın daha mürekkebi kurumadan ertesi gün Hakan işten dönerken bisikletten düşerek sol köprücük kemiğini kırmak suretiyle sezon finalini yaptı ne yazık ki :( Ailelerimize henüz söylemediğimiz için yazmamıştım ama artık haberleri olduğuna göre anlatmamda bir sakınca yok.
Sabah ambulansla götürüldüğü hastaneden aradığında sesi iyi geliyordu. Kırık hala çok sıcaktı ve ağrı hissetmiyordu anlaşılan. Hiç şaşırmadım aslında çünkü bir önceki akşam Ona 'artık bisikletle gitme' dediğimde sanki biliyordum kötü şeyler olacağını :( Durup dururken öyle endişelenmiştim ki bisikletin önüne geçip bisikletle gidişini engellemeye çalışmıştım..
Evden nasıl çıktım bilmiyorum; hatırlamıyorum. Bir sedyede yüzünden henüz acı çekmediği belli biçimde yatıyordu hastaneye gittiğimde. Dirsekleri ve omuz bölgesinde derin bereler vardı..İşte o an, onu gördüğüm ana kadar koruduğum sakinliğim beni terk etti ve gitti. Üzüntümden, ağrıları başladığında ağrılarını nasıl geçireceğimi bilmediğimden, onu çok sevdiğimden, ağrıları başladığında hiç sesinin çıkmayacağını bildiğimden, ağrıları olduğu zamanlardaki yüzündeki hüzün hissinin ağırlığından, o anlarda kendine çekilişinden ağlamaya başladım. Sonra düşündüm; sakin olmamaya hakkım var mıydı? Hem bunu ben çağırmamış mıydım? Sezonun erken kapanması konusundaki saçma dileklerim ancak bu biçimde kabul görmüştü. Bencildim, bencilce dua etmiştim. Sezonun erken kapanması demek zaten çoğu insanın sezonluk çalıştığı bir yerde bir ay daha az para kazanmak demekti. Kendimi sorumlu hissetmeye başladım ve dua ederken bencil davranmamak için kendime söz verdim. Allah'a dua ettim. Çok daha kötüsü olabilirdi. Kafa travması, omurilik, bel. Aman Allahım :(
Köprücük ve kaburga kemik kırıklarına alçı yapılamıyor. Bu nedenle yelek gibi giydirildiğinde sırtının ortasına gelen bir halkadan geçirilen iki şeridin göğüs bölgesinde sıkıca birleştrilmesiyle oluşan bir korse taktılar. Amaç insanda cendereye girmiş hissi uyandırmak! İki saat kadar gözlem altında tutulduktan sonra evimize geldik. Bir süre sonra da ağrılar başladı. Ağrı kesicilerle dindirmeye çalıştığı ağrılarına ağrı kesicilerin uyku etkisiyle direnmeye çalışıyor, uykusunda uyanıkken yapamadığını yapıp inliyor :( O kadar üzülüyorum ki :( Sevdiğim birinin acı çekiyor olması ve onun için hiçbir şey yapamıyor olmak derinden acıtıyor beni :(
Acil doktorunun söylediği üzere pazartesi günü ortopedi muayenesi olmak için hastaneye gittik. Öyle bir kırık ki görmek için doktor olmak gerekmiyor. Öyle bir kırık ki büktüğünüz dizinize bastırarak kırdığınız bir sopanın kırıldığı bölge gibi :( Büyük bir kırık ama neyse ki doktorun ve Hakan'ın söylediği üzere temiz yani net bir kırık. Doktor muayene sonucu çarşamba günü 45 günlük heyet raporu vereceğini, Hakan'ın gelmesine gerek olmadığını söyledi. Çarşamba günü öğleye doğru doktorun talimat vermesi sonucu acile giriş yapılan gün olan cumartesi gününden başlamak üzere 45 günlük heyet raporu elimdeydi. Eve gittiğimde Hakan henüz uyanmamıştı. Pijamalarımı giyip ilaç içmesi için Hakan'ı uyandırdım ve yeni uyanmış gibi yapmaya devam ederek sabah kalkamadığımı dolayısıyla hastaneye gidemediğimi söyledim. Sonra da hasta adam üzülür mü diye bir şey söylemesine fırsat vermeden arkamda sakladığım raporu gösterdim. Çok sevindi. Benim becerikli karım' dedi bana.
Kötü haber; aynı gün yani çarşamba günü Hakan'ın patronu aradı. Sadece Hakan'ın söylediklerini duyabildiğim için geçmiş olsun konuşmas olduğunu düşündüğüm bu konuşmanın Hakan tarafından neden içinde SGK sözcükleri de olan cümleler kurulduğuna anlam veremedim. Meğer patronu 'geçmiş olsun. Gelemeyeceksin sanırım. Seni işten çıkarmak zorundayımn' demiş! Başımdan aşağı kaynar sular döküldükten sonra fark ettim o an kırılan kalbimin acısını. Kalp kırığı acım bir süre sonra siteme ardından öfkeye dönüştü. Nasıl yani; biz senin işlettiğin restoranda kırılan bardak mıyız? 'A bu bardak kırılmış atalım biz bunu' dediğin bir nesne miyiz? Bu anlayabileceğim bir davranış tarzı değil ne yazık ki :( Haftanın yedi günü oniki saat çalışan/çalıştırdığın, iş yerini emanet ettiğin ve evini taşırklen bile izin almayan, istemeyen elemanın kolu kanadı kırılıyor ve sen 'seni işten çıkarmak zorundayım' diyebiliyorsun. Düşündüğü her ne ise geç kaldı. Onun aramasından bir saat önce heyet raporunu çoktan almıştım ben. Eve aldığımız bir eşyanın nakliyesini yaparken tanıştığımız ve sadece bir kere gördüğümüz Veli abim duyar duymaz bir gün önce katarakt ameliyatı geçirdiği halde geçmiş olsuna geldi de..
Kalp kırığı köprücük kemiğinden daha zor kaynıyor, belki de hiç kaynamaz. Defdef bu tavrı kişisel olarak algılamamamı söyledi. Evet kişisel değil zaten. Benim derdim insanlar başka insanlara nasıl bu kadar duyarsız davranabiliyor? Burada bir tane doğru vardı ama o doğru bu değil. Ben buna içerliyorum. Bu duygunun adı 'kırık bardak sendromu'
Tetanos aşısına gelince; o aşı Hakan'a yapılacaktı ve cuma günü sağlık ocağı hemşiresi eve gelerek yaptı aşıyı sağ olsun..
Bugün Ali abisimiz bizdeydi. Bir haftadır evde yatan Hakan'ı dışarı çıkardık. Güneş görsün, insan yüzü görsün, kemikleri, ilikleri ısınsın dedik..
Yorumlar için çok teşekkür ediyorum. Arkadaşlarımı seviyor ve uyumaya gidiyorum şimdi, malum kırık kanadım için ayakta ve dinlenmiş olmalıyım..
İyi haber; Hakan'la kavuştuk..

KLAVÎKULA: köprücük kemiğinin havalı ismi :P

9 Eylül 2011 Cuma

İMZA, AŞI, KISALAN TÜLLER (tül kısaltmaca)

Dün sabah 4.30 civarında daldığım uykumdan 07.45te uyanıp bir imza için hastane başhekiminin peşinden koşturmak için çıktım evden. Hastane küçük ama başhekim hareketli :) Peşinden koşturduğuma da değmezmiş, hiç tipim değildi :P Mecburiyetten yine geç yattım, yine mecburiyetten erken kalktım. Bütün kemiklerimde inceden bir sızı şimdi ama kemik sızısı nedir ki kalp sızısının yanında.
Glakom tipi olduğu söylenen sadece sekiz adet tetanos aşısından birini bana tanınan 'ayrıcalığı' reddettiğim için kabul etmedik ama belki de aşı yok dendiğinde hiç soru sormadan, nedeninin araştırmadan, tedarik edilmesi için hiçbir şey yapmadan bükük boyunlarıyla sağlık kurumlarını terk eden insanların yerine aşıyı elde etmek için çaba sarf eden benim hakkımdı o aşı. Tetanos aşısını devlet karşılamıyor, eczaneye sattırmıyor,özel hastaneye uygulaması içşn izin vermiyor. Eee? O zaman aşıyı devlet olarak sen tedarik edeceksin. Sağlık Bakanlığının konuyla ilgili birimiyle olan iletişimimden midir nedir bugün Fethiye'ye intikal edecek olan tetanos aşılarından biri yeni transfer olduğumuz sağlık ocağı hemşiresi tarafından bugün evde yapılacak. Hatayla 1x1 şeklinde reçete edildiği ama 2x1 olarak kullandığım için içmek suretiyle hiç ettiğim dolayısıyla var olmayan Plaquenyl isimli star arkadaşı bilgisayarar ekranında var gibi görünmesine neden olan doktorla eczacıyı bir güzel dövdüm (gıyaplarında, sanal olarak). İkisini de dövdüm çünkü hatayı yapanın kim olduğu belli değil. Durum böyle olunca hak geçmesin diye ikisine de daldım direk. Bu da adil olmadı pek. Kurunun yanında yaşı da yaktım. Olsun yapmasınlar bir daha öyle; ibret babından yani :P Yav arkadaş bana yanlış numara ayakkabı paketlenmedi, istediğimden farklı ruj ya da ojeyle dönmedim eve. İlaç bu ya, bak bi', yaptığın işe bak. Sana binbir eziyetle çıkardığım ilaç raporunu getiriyorum. Ne yazıyor orada? 2x1! Plaquenyl isimli ilacın elime sorunsuz olarak geçtiği tek an o andır.. Tekrar teşekkürler canım Banucam..
Eski evin yatak odası perdeleri buraya uymadı. Ben de kısa olan başkalarını takmak zorunda kaldım. Eski yatak odası tülleri oldu ama kısa perdelerin önünde o kadar uzun tüller göz tırmaladı. Ben de tülleri büzgü yaparak kısalttım. Büzgünün bitimine de bir fiyonk kondurdum. Halen aradığım boncuklarımı da bulursam fiyonkların üzerine birer boncuk eklemeyi düşünüyorum..
Bu aralar yazmaya daha az zaman ayırmak zorundayım ne yazık ki :( Zaten uzun zamandır senkronize olmayı başaramamış sağlık sorunları, pc ve net üçlüsünden dolayı ne blog okuyabiliyorum ne de yorum yapabiliyorum..
Birazdan yoluna gurban olduğumuz Ali abisimiz gelecek. Yaşasıııın!!
Cuma dualarınız kabul görsün. Yazamazsam şimdiden iyi, kaliteli bir hafta sonu dliyıorum hepinize..


Böyleyken


Böyle



Fiammam, Nalan ablam, Nestug'um yorumlar için çok teşekkür ediyorum ama sadece teşekkür :(

8 Eylül 2011 Perşembe

MUCİZE SÖZCÜK: YÜRÜ GİT!

Tabanlarımı yere yapıştırdım, ısındıkça tabanlarımın yangısından mermer koordinat değiştiriyorum. Mesaide gibiydim bugün. Çeşitli devlet dairelerinde işlerim vardı. Önemsizlerini çözemediysem de en acil ve öncelikli olanı çözüme ulaştırdım ya diğerlerinin beklemesinde şimdilik sakınca yok. Yine bir yaralanma sonucu ihtiyacımız olan ve hiçbir sağlık kuruluşunda bulamadığımız tetanos aşısını 184'ü arayarak tedarik edilmesini sağladım ama diğer acil iş peşinde koştururken aşı olmaya zaman kalmadı.
Egzama, zehirlenme ne ki yine bir sıkıntı var hayatımızda ama onu anlatmayacağım; sadece ne kadar inanılması güç olduğuna ilişkin bir anektod; önceki gün arayan çok sevdiğim arkadaşım Nestug'a 'sana bir şey söyleyeceğim ama inanmayacaksın' diye başlayıp anlattığımda Nestug 'inanamıyorum' dedi! Buna bile bin şükür diyoruz.. Allah daha kötülerinden korusun hepimizi.

Köpekleri anlatayım ben iyisi mi; bir akşam misafirimiz olan bir kardeşimizle birlikte işe gitmek üzere yola çıkan Hakan'ın peşine takıldık. Ben ısrarla bir senedir artık bir uvzum haline gelen bisikletle gitmek istediysem de misafirimiz olan kardeş yürüme konusunda ikna etti beni. Hakan'la yollarımız O bisikletli olduğu için çabuk ayrıldı. Biz de abla kardeş yollarda dalga geçe geçe, ne kadarcık yolsa bakkallarda çakkallarda yok çekirdek yok su alma molası vere vere Çalış plajına kadar yürüdük. O bel ağrısıyla yürümek ne eziyet ama. Bayram kalabalığında yer bulup oturduk seyir teraslarında bir çekirdek çitledik bir su içtik. Sonra benim Hakan krizim tuttu. Hakan'ı görmeye gittik. Hakan'la iki çift laf edip dönüş yoluna geçtik. Bisiklete o kadar alışmışım ki yürümek o kadar zor geldi ki ama yine de Hakan'ın 'yürümeyin, minibüse binin' sözünü kulak arkası ederek iyi halt yedik. Ulaşımımı hep bisikletle sağladığımdan minibüse binmek ağrıma gitti, bisikletime ihanet gibi geldi; yürürüm sandım. Suç ortağım kardeşim 'kestirmeden gidelim abla' dedi, 'tamam' dedim. Ara yollardan, birbirine benzeyen yapıların arasından, bir geçtiğim sokağı bir önce geçtiğim sokak hissine kapılarak sürdürdük zorlu :P etabı. O sırada Defdef arıyor ve az sonra olacaklar telefon kulaklığı kulağımda Defdef'le telefon bağlantısındayken gerçekleşiyor. Sonra eve çok yaklaşmışken gözleri ay ışığında parlayan kedi mi köpek mi olduğunu anlayamadığım bir karaltıyı gösterdim kardeşe. Geçen kış elektrik kesintilerinden sonra yanımda taşımayı alışkanlık haline getirdiğim feneri karaltıya tuttuğumda o şeyin bir köpek olduğunu anladım. O şeyin köpek olup olmadığından emin olmak için gözünde hala numaralı güneş gözlüğü olan kardeşlik aldı elimden feneri köpeğin olduğu yere sabitleyerek aşağı yukarı sallamaya başlayınca 'o şeyin' köpek olduğundan tam anlamıyla emin olduk! Köpek bir başladıysa havlamaya ama nasıl havlamadır o öyle. Derken köpek birken iki oldu. Saniye bile sürdü sürmedi Fethiye'nin bütün köpekleri aynı anda koro halinde başladılar havlamaya. İlk şoku atlattıktan sonra kardeşe 'kaç, kaç, kaaaaç' diye bağırıp yanıma gelmesini bekledim. Bacaklarım titriyor, ağzım kurudu, dudak kenarlarım seğiriyor ama bırakmıyorum kardeşimi :)
Kulaklık kulağımda Defdef çığlıklarımı duyuyor, O da GülEeeEeeeeEEnNNN diye yırtınıyor, kardeş benim onun için endişelendiğimden daha çok endişeleniyor benim için. Korumaya çalışıyor beni. Doğru insanlarla yola çıkmak ne güzel..
Sonra yağladım tabanları ama ne yazık ki önüme döndüğümde bu depar dünyanın en kısa deparı olarak geçti tarihe. İki cüsseli köpek arkadaş da sokağın girdiğimiz tarafını kapatmamış mı! Sokaktan çıkış yok. Köpeklerin havlama seslerinin arasında kayboluyor tiz çığlıklarım.. Kardeş yanıma geliyor, evlerden insanlar çıkıyor ve bir beyefendi havlamasıyla aklımı kaçırtan o cüsseli arkadaşlara 'yürü git' diyor ve köpekler de bu talimata uyup kuyruklarını bacaklarının arasına kıstırıp toz oluyor! Bileydim ben yürü git derdim de aleme rezil olmazdım bari :/ Sonra o insanlar bizi ben sakinleşip gitmek için hazır hissedene kadar bahçelerinde misafir edip çay ikram ediyorlar. Komşulardan biri gelip 'sizin çığlıklarınıza daha çok korktuk' deyince bir hışım adama dalmak istiyorum ama enerjim yok; hala tirim tirim titriyorum! Sadece imalı bir ses tonuyla 'rahatsız ettim özür dilerim' diyorum. Adam bozuluyor, amaç da bu zaten. 'Ya arkadaş sussana sen, sesin kısıldı, bitti olay, bi' sus Allşah aşkına bi' sus' gibi cümlelerle bir yandan hala havlamaya devam eden köpek arkadaşlarla laf dalaşındayım aynı zamanda.. Bizi misafir eden karı koca insanlar gülüşüyor halime. Ben sakinleşince yardım sever ev sahipleri bize köpeklerden arındırılmış bir yere kadar eşlik ediyor. Yola düşmüşken kardeşin elindeki feneri kapıp kemerime asıyorum yine..



Kıssadan hisse:
1- koca sözü dinle minibüse bin.
2- köpekler gözlerine tutulup aşağı yukarı sallanan fenerlerden hiç hoşlanmıyor; denemeyin :D

İKİ AYDA NELER OLUR? yazı yorum yorumları:

Sedat; elinle koymuş gibi bulabileceğin bir yerde Fethiye :P Antalya'nın solunda kalıyor :P

Nur annem;ben bu sene yine bayram kutlamadım :( Bayramlar benim için üzüntüden başka bir şey değil ne yazık ki, sadece üzüntü.. Taşınmayı en sonunda becerebildiğime ben bile inanamıyorum. Mutsuzluklarımı da bıraktım o evde, yaşadığım bütün sıkıntılara karşın artık mutluyum, huzurlu ve uykusunu alan biriyim.
Geçmiş olsun dileklerin ve başıma gelen iyişeylere hissettiğin sevinç için binlerce kez teşekkürler.. Öpüyorum seni.

Gönül'üm; her sözün, iyidileğin için çok teşekkür ediyıorum canım benim. Şu an çok daha büyük bir sıkıntım var ama buna da şükür diyorum. Her şey o kadar ani oluyor ki. O bir andaolan şeyler nasıl da değiştiriyor hayat akışını.. Dediğim gibi Allah beterinden saklasın. Sıkıntıdan olabildiğince uzak günler diliyorum sana..

Banuca'm; kalp kalbe karşı işte. Kaşıntılarım geçti, ben iyiyim ama son konuşmamızdan sonra artık sadece beni merak etmediğinden eminim :( Strese bağlı egzama kurdeşen gibi değil. Çok da ilginç egzama için kullanılan ilaçlarla geçmedi benimki ve keşke doktorun söylediğini yapmayıp kendi bildiğimi okusaydım o atağı yaşamayacaktım :( Kaşınmanın ne demek olduğunu bildiğimden kurdeşen olduğunda ne hissettiğini çok iyi anlıyorum.. Lütfen birdaha olmasın! Evim çok güzel :) Huzur kokuyor, huzur ve orman :) Ev fotoğrafları yavaş yavaş :) Aslında neden bekletiyorsam? Yarın çekim yapayım ben :) Adresimi ambulansa da verememiştim bilmediğim için :D Öğrenince yazarım :) Merakın, ilgin, varlığın için çok sağ ol Banu'm.. Biz de sen, güzel annen ve köpek arkadaşı sevgiyle öpüyoruz..

Nedret ablam; benim için sevinip mutlu olduğunu biliyor olmak ben mutlu ediyoır. Çok sağ ol ablam..

Sünter'im; sen bundan bir kaç saat önce Çınar'ımla Çanakkale kıyılarında bir çay bahçesinde mi oturuyordun yoksa bana mı öyle geldi :P Güzel dileklerin için çok sağ ol. Boşvermeyi öğrenmeye her zamankinden daha çok ihtiyacım var şu günlerde. Kırık kemik iyileşiyor da kırık kalbin tedavisi yok :( Umarım bir gün ben de...

Nalan ablam; gözden ırakolanın gönülden de ırak olmayacağının en güzel kanıtı Nalan ablam bana karşı olan sevgin, sabrın, desteğin, öğütlerin için sana, Mahmut abime minnettarım. Yazmayı seviyorum. Sevmemeye başlayana kadar da yazacağım :) Yarın çekim var bu evde; yatak örtüsü filan hani :P Anladın sen onu..

Gülden'im; günlerim 'Allah beterinden saklasın' demekle geçiyor ama isyanm etmiyoum kesinlikle. Biliyorum ki bu sıkıntılarla başka şeyler güçleniyor, kök salıyor. Her şeyin güzel olacağına olan inancım sıkıntılar içinde daha artıyor; aksi halde hayat katlanılmaz olurdu ama izin vermiyorum. Döverim ben bu hayatı :P Güzel sözlerin için çok teşekkür ediyorum. Ben de öpüyorum seni :)

Girls on blog, canım; geçmiş olsun ve diğer güzel dileklerin için çok sağ ol. Bir sürü sıkıntı şu ankinin yanında hiç kaldı ama yılmıyorum. Şu an yönetmekte olduğum krizi de atlatırsam her gün ettiğim şükür dualarını etmye devamediyor olacağım :) Ben de öptüm..


3prensesim; ah bu daha ne ki :( anlatmadığım şeyler var. Daha bitmedi sıkıntılarım ama üzülmek yok. Biliyorsun biz üzülmemek zorundayız :) Üzülürsen yazmam bir daha :p Canım benim çok sağ ol. Yazamadım sana kaç zamandır ama kendime de yazamadım :) Öpüyorum kızları ve seni :)

Nestug'um; çok sağ ol.İnanılması güç şeyler yaşıyorum. Birinisavuşturmadan diğeri geliyıor üstüme üstüme ama yapacak bir şey yok. Üzülmüyor muyum evet üzülüyorum.Duygularımı bastırmıyorum ama neyse kiçabuk toparlanabiliyorum yoksa şu an yerlerde sürünüp debelene debelene ağlamam gerekirdi. Sanırım sol kulağım duymamaya devam ediyor. İyi bir doktor bulmalıyım :) Görüşemesek de kalpler bir. Bundan sonra düzenli yazmaya çalışacağım, sen de öyle yap :)

Elif'im, terazim; öyle oldu gerçekten :) Az kalsın gidiyordum buralardan. Hastanede zehirlenme çoktu o akşam. Temizlik malzemelerini birbirine karıştıran kadın, köfte yiyen çocuk ve ilaç üzerini tinerle cilalayan ben :D Allah kimseyi sevdiklerinden ayırmasın da bir işe sardırınca gözüm ne sevdiklerimi ne sevenlerimi görüyor ne yazık ki : ) O tulum aslında Defdef'in hamilelik tulumu ama artık ben boya ve vernik yaparken giyiyorum ama bir akşam bara giderken de giymiştim :D Sözlrinidikkate almaya çalışcağım, sevenlerim bensiz ne yapar sonra :) ama belki de huzur bulurlar :D

Fiamma'm; senin sözlerin Defdef'inkilerin yanında solda sıfır kalır inan bana :D Kendi ayağının üstüne basıp düşebilen, kanepeye yatayım derken kendini yere atan ve bunları Hakan'ın yanında yapan biri duruyor karşında :D Ben bir gün başıma gelen kazaları anlatayım :D BUgünlerde biraz yavaşlamam gerekiyor mecburen. O nedenle buralarda asayiş berkemal :) Ha bu arada tinerle çalışırken pencereyiaçmak fena fikir değilmiş :P (şaka) Yok 100lükleri kırmama gerek kalmadı. Zaten 100lük kullanıyorum ilacı. Sanırım anlatmayı becerememişim, 100lüğü 50lik sanıp iki tane içince oldu olanlar.

Nur annem; çok sağ ol canım ablam.. Başımızda bir şeyler dolanıp duruyor bu durumda hatim indirmen gerekecek :P Sakişn biri olamadım hiçbir zaman. Hayatım hep böyle geçti benim :( Ve hayatımın hızlı aktığını Hakan'la aynı evde yaşamaya başladıktan sonra anladım. Bu benim yavaşlamış halim. Daha çok dua, daha çok dua :)

Nalan ablam; biz seninle aynı taraftanız dolayısıyla neden güldüğünü biliyorum. Ben de gülüyorum ki zaten. Sen benim aynı zamanda geyik arkadaşımsın hem :D Nalan abla bir kitap yazayım adını da 'kan ile revan' koyup imzamı da damar yolumdan akan kanla imzalayayım :D ay ne vahşet hihihihihi. Vampir camiası o kitabı en çok satan yapar. Kitabı imzalayıp imzalayıp kan nakli alırmışım :D

Ben gideyim iyisi mi..
Yine bir sağlık sıkıntısından dolayı zamansız ve yorgunum.. Bundan sonra yorumlara sadece teşekkür etmekle yetinmek zorunda kalırsam bilin ki yüzümü yıkamaya bile takatim yok. Bulaşık makinem de serviste üstelik :(
Öptüm gittim..
Bu kişi kendini tinerle zehirledi de hani ne var ortada soruna 'şimdilik' bir yanıt:
Çok emek vermedim belki ama ben çok beğendim. Bu obje için doğru bir renk oldu bence.


Böyleyken


Böyle


6 Eylül 2011 Salı

İNTİHAR ETMEK İSTEMEMİŞTİM OYSA BEN

Yoruldum. Her şey bir anda olup bitsin ve dinlenip karşısına geçip zevkle seyretmeden daha yeni bitirdiğim işleri yaparken kafamda organize ettiğim yeni işleri hayata geçireyim istiyorum. Hep alel aceleyim. Önceden durup düşünmeden yaptığım işler bittikten sonra ortaya çıkan olumsuzlukları gidermek için bir tur daha dönerdim o işin çevresinde.. Artık pek öyle değil ama. Şimdi düşünüyorum, hayalimde canladırdığım fotoğrafın detaylarına daha dikkatli bakıyorum.
Hızlı hareket ederken kendime dikkat etmemeye dikkat ediyorum :D Evet, dikkat etmiyorum kendime. İyi halt ediyorum. Kaçıyor sanki işler. Kendimi dinlemeyince oraya buraya çarptığım bedenimdeki morlukları, kesileri sonradan fark ediyorum. Bu kez de belimi harcadım. Hakan bekle birlikte yapalım diyor, he tamam diyorum ama onu bekleyecek insan gösterin bana :D O kişi kesin ben değilimdir :P O kadar ilginç bir ağrı ki sabit bir ağrı ama bir an çığlık attıracak kadar canıma okuyan. Öyle acayip bir durum ki bisiklet kullanabiliyorum, bisiklet kullanırken hiç sorun yok! İşte o anlık ağrı sonucu attığım çığlığa tanık olan bir arkadaşım elimdeki çay bardağı için bırak çayı hastaneye gidiyoruz dedi ve hastaneye götürdü beni sağ olsun. Bir kas gevşetici ve ağrı kesici iğneyle kendimi deldirdip döndüm eve o gün. İki gün rahat ettim. Sonra bir gün sle ve skeloderma için kullandığım ilaçların yanı sıra sinir sistem düzenleyici ilaçtan her günkü dozda içtim; bel ağrısı için de ne akla hizmetse iki ağrı kesici; oysa ben ağrı kesicilere alışkın değilim! Üzerine belimi rahatsız etmeyecek biçimde konuşlanarak tiner ve vernikle yapmam gereken işlerle uğraşırken ciğerlerimi de tinerle doldurdum. Bir süre sonra bir hoş oldum. Gereksiz olduğunun farkında olduğum gülmeler filan. Hakan şaka yaptığımı sanıyor ve dalga geçiyor; kelle olmuşsun diyor; oysa çok ciddiydim :D Hakan işe gittikten sonra mide bulantısı, baş dönmesi de hissedince garip bir şeyler olduğunu anladım. Bir süre bunların beni rahatsız ettiğini hissetmeyecek kadar farkına varamadım kendimin ta ki sol kolum öncesinde karıncalanmaya sonra da uyuşmaya başlayınca. Dilim şişmiş, yüzümü eğri büğrü görünce aynada Hakan'ı aradım. Şaka yapmadığıma inanamayan Hakan ambulans çağırmamı söyledi, öyle bir olmuşum ki ambulans çağırmak aklıma gelmiyor bile.. Gelmesini ölü köpek bakışı gözlerimle uyur gibi beklediğim ambulansın evi bulması hiç de kolay olmadı. Hakan da izin alıp hastaneye gidecek ve orada buluşacaktık güya ama eve çok yakın hastaneye intikalim bir türlü gerçekleşmeyince hastanede beklemek istemeyen Hakan hemen hemen aynı dakikalarda ambulansla birlikte eve gelmiş. Ambulans görevlilerinin yanındaki Hakan'ı algılayamadım bile, durum o derece yani. Ambulansa bindrildim hayal gibi. Sağlık görevlisi koluma damar yolu açmaya çalışıyor ama damarlarım çok ince olduğundan iki denemede de başarısız oluyor. Damarlarım patlıyor. İşlem görmüş damar üzerlerine bant yapıştırmak yerine sadece pamuk bastırılması sonucu ambulanstan inerken kullandığım demir ilacının marifeti sanki kanamalı hasta gibiyim. Görevlilerin üniformaları, ambulans sedyesi, hastanede yatırıldığım sedye kan içinde. Doz aşımı değil de kesisi olan biri gibiyim. Ambulans görevlisi beni acil doktoruna teslim ederken 'ilaç içmiş' dediğinde acil doktorunun 'intihar mı?' sorusu beni çok üzüyor, gözlerim doluyor. Hayatım film şeridi gibi hızlı hızlı akıyor gözlerimin önünden; yaşamak , hayatta kalabilmek için gösterdiğim çaba. Ölümlerden ölüm beğenmeyişim. O kadar ağrıma gidiyor, o kadar ağır geliyor ki doktorun müdahale açısından yöntem belirlemek için sorduğu o basit soru :( İntihar kim, ben kim; hayatta bir kerenin dışında hiç o kadar ümitsiz olmadım! 'hayır iyileşmek içtim ben onları' diyebildim, anlayamadı bile belki doktor ne dediğimi.. Damar yolu açılabilecek sadece iki bölgem var benim. Onlar da daha hastaneye ulaşmadan pörtlediğinden enfeksiyona açık olduğu için pek tercih edilmeyen el üzerinden açılan damar yoluyla almaya başladığım serum yavaş yavaş kendime getiriyor beni. Serum çok güzel bir şey. Önce uyuşmalarımı geçiriyor, sonra 'düzgün' görmeye başlıyorum. Gözüme fer gelince de Hakan'a 'yakında çorbacı var mıydı' diye soruyorum :) Hakan'ın işe başladığından beri ilk kez biz karı koca birlikte bir şey yapıp verdiği sağlık için Allah'a dua ederek çorbalarımızı içip dönüyoruz evimize hem de yürüyerek..
Ve günün salağı olarak ben ancak ertesi gün rutin ilaçlarımı içerken anlıyorum sinir sistem düzenleyicisi ilacımın 50 mg'lık kutusunun bitip yerine 100 mg.lık kutuya başladığımı. 100 mg. olarak reçete edilen ilacı 50 mg.'lıktan iki tane içtiğimi sanıp 100 mg.lıktan iki tane yani 200 mg. içtiğimi.. Öğreten ablalara sinir olurum, ahkam kesmeyi de sevmiyorum. Benim kadar dalgın, aceleci olan vardır belki diye söylemeden geçmek istemiyorum. Yirmi senedir ilaç kullanan bir kişi olarak diyorum ki doz aşımının üzerine tiner çekmeyin :P Çok kötü oluyor insan :D

Dikkatsizim, sarsağım. Ben yaptım siz yapmayın..
Daha bitmedi; bundan sonraki yazı konusu 'gece köpeklerinin saldırı tehdidine karşı Gülen ne yapar?'
Dahası da var ama yok o anlatılmaz :(

Vur deyince öldürürüm ben yazı yorum yorumlarım:

Sedat, benim güzel kardeşim Ray :D sen ve güzel ailene her şey için çok teşekkür ediyor ve hepinizi çok seviyorum.

Nalan ablam, her zaman bana kucak açan, her derdimi dinleyen, öğüt veren canım ablam utandırıyorsun ama beni :) Ben de senin benimle gurur duymandan gurur duyuyorum :) Özlüyorum sizi, seviyorum sizi; Ankara kapım benim :)

Fiamma'm, canım; benimkisi cahil cesareti. Ön araştırma yapmadan, ölçüp biçmeden bodoslamadan dalıveriyorum. Olabilirliğini kestirdiğimden mi, başarıszlıkla sonuçlandığında yeni yollar denemeye cesaret bulduğumdan mıdır nedir bilmiyorum ama ben sadece deniyorum :) Allah yüzüme bakıyor da eskisinden feci hale gelmiyor işler :) Tv sehpasını beğenmene çok sevindim. Senin gibi becerikli birinden aferin almak önemli benim için. Çok sağ olasın :)

Figen'im, gaza gelip tanışmakta çok geç kaldığım sprey boya, fırça ve verniklerle geri dönüşüm oda düzenliyorum şimdi. İşler bitince yine 'işte budur!' dersen çok sevinirim. Beğenmene çok mutlu oldum.. Ben de seni seviyorum :)

Nefise'm; senden nefret ediyorum. Yazı filan yazma sen :D Yaptıklarına bakıp bakıp başıma yeni işler açmaktan korkuyorum. Yürü git Nefise'm, yürü git :P
Ben de ara ara yazabiliyorum artık, ne eskisi gibi yazabiliyorum ne blog gezebiliyorum :( Yazamadığım zamanlar kendimi iş yerinden raporlu eleman gibi hissediyorum. Sana oluyor mu aynı şey?

Peri'm; sağolasın Dekupaj olayına da gireceğim ama bulamadınızki şöyle istediğim gibi Afrika yerlisi :P Belki de buldunuz da iki aydır haberim olmadı benim. Bu sıcaklarda Samsun iyi gelmiştir size. Vernik işimi beğenmene de çok sevindim. Fikirlerin için de çok sağ ol..

Işıl'ım, keşke sen de yanımda olsaydın da birlikte yapsaydık. Kazınacak ne varsa ahşap bakımından kazıyıp dursaydık, Domino's pizzadan mantarlı pizza isteseydik :P Aman sen yerinde yeni düzeninde rahat ol da gelince görürsün yaptıklarımı. İltifat edip utandırmışsın mutlu oldum ama kitap yazmak kim ben kim :P

asortik'im; bir de kendimi kaybetmesem, hayatımda sadece o iş varmış gibi davranmasam daha iyi olacak:)ama seviyorum uğraşmayı ne yapayım. Örgü örmeyi beceremediğim ve sabır gerektirdiği için yapamıyorum mesela ama isterdim ki ona da sokayım burnumu:) Boya, vernik, marangozluk işlerini çok seviyorum.. Beğenmene çok mutlu oldum sehpamı.. Çok sağ ol..

Banuca'm; artık buralardayım; bildiğin sebepten dolayı geceleri de :( Buna şükür diyorum yine de..

Sevgili cebimdeki renkler; uzun zaman sonra yanıt verebildiğim için kusuruma bakmayın. Eski bir Fethiye'li olarak yeni Fethiye'linin buradan ayrıldığında buraları ne kadar özlediğini en iyi sizanlarsınız; benim sizi anlıyor olduğum gibi. Buyrun gelin Karagözler kıyılarındaki lacivert denizi ben de çok seviyorum. Yazdıklarıma olan iltifatlarınız için çok teşekkür ediyorum. Okuyamazsın'ın bir hikayesi var. Bloğun ismine birlikte karar verirken uzun cümlelerimden dolayı Defdef'le 'çok uzun cümleler kuruyorsun, kim okusun seni' geyiğini çevirirken bloğun ismi 'okuyamazsın' oldu :) Okuyabilen azimlidir :D Güzel sözleriniz için çok teşekkür ediyorum..

ayşen'im; ses veremedim ne yazık ki :( İstediğim sıklıkta yazamadım:( Sana hiiiiç yazamadım. Kusuruma bakma ne olur.

Bahar'ım; Fethiye'ye geldiğimden beri ya net ya pc sorunum oldu. Nete bağlı bir pc'yi zor gördüm evde :D Hava değişimi, yeni olaylar, çevre, kurslar, ev sıkıntısı seni bir arayıp soramadım :( Ayıp ettim :( Rahat edebilirsin artık :P ; iyot kokusundan 200 mt kadar uzaklaşıp orman kokusuna yaklaştım. Günlüğk ağacı var minik bahçemde kocaman :) Orman kokuyor geceleri :) Seni merak etmedim değil ama ben ama ben..



Tulumunu giy, eldivenini tak, saçında bandana masken hani?
Artist misin sen ?!


Bir önceki yazı yorum yorumlarına gücüm yetmedi ne yazık ki, daha sonraya sakladım ben de cevap hakkımı :)
Seviyorum arkadaşlarımı..

2 Eylül 2011 Cuma

İKİ AYDA NELER OLUR?

Beceremiyorum, ya ben bu hayatı beceremiyorum ya da hayat ben ve gibilerini..
Göğüs göğüse çarpıştığım hayatım ve sağlığımla ilgili sıkıntılardan öyle ya da böyle, az ya da çok kayıpla bir biçimde yırtmayı başardım. Öyle çok ayakta kalmak için savaşmak zorunda kaldım ki sıkıntısız hayat eksik gibi gelirdi sanırım bana..
Defdef'in sağlık sorunları, hırsız girdiğinden beri hiç azalmayan korkumla yaşamak zorunda olduğum, yaklaşık 1mt.20 cm.lik mutfak tezgahında olabildiğince az sıklıkta ve minimal yemekler yaptığım, yaparken de öfkemden ağladığım ve çatı katındaki neredeyse beş aydır süren aslında süremeyen tadilat işlemli apartmanda yaşadığım mutsuzluk, ülkemdeki değişmeyen gelişmelerin (!) aynı biçimde son hız sürüyor olması, her gün gelen şehit haberlerinin beni yerlerde süründürmesi, Hakan'la gece çalıştığı için günde sadece 1.5 saat görüşüyor olmamız, gece evde tek başıma baş ucumda bıçak, kilitli oda kapısının arkasına yaptığım barikatlarla kalırken korkudan uykuya gün ağarırken anca yenik düşmem. Uykudan keyif almamak, dinlenmeden aynı eziyete uyanmak..

Dizimin bir karış aşağısında sinirlenip üzüldüğümde kanatana kadar kaşıdığım strese bağlı egzamayla yıllardır mücadele ediyorum. Kullandığım ilaçların çoğunun hiçbir faydasını görmedim çünkü biliyorum ki son gittiğim doktorun da söylediği üzere ben hayata bakışımı değiştirmeliyim ama yapamıyorum. Biraz rahat olmalıyım, geniş olmalıyım. Sokakta gördüğüm hiç tanışıklığımın olmadığı insanların yaşadıkları felaketlere üzülmesem bile yırtarım aslında bu egzamadan ama yapamıyorum! Egzamanın azıp kudurması yaklaşık bir ay önce Defdef'lerin tatil için Fethiye'ye geldiklerinden birkaç gün sonrasına denk gelmesi tabi ki hoş olmadı ama yapacak bir şey yok. Yüklendiğim sıkıntıları daha fazla kaldıramadım ve strese bağlı egzama denen kötü şey sağ el bileğimin iç tarafı, sağ dirseğim ve sağ diz kapağım ,her kulağımın içine de sıçradı. Dizimin bir karış aşağısındaki asıl bölge en feci olan lezyona sahipti. Hava nemli, yaralar kabuk bağlamıyor. Kanamaktan yorulan bacağımda sürekli kan kokulu bir akıntı, ateş, ağrı hissediyorum. Bacağım şişip morardı. İki kez acile gitmek zorunda kaldım. Yaralar bir de enfeksiyon kaptı mı, bütün bunlara orta kulak iltihabı da eklenince tam oldu. Feci ağrılı, acılı bir durum. Seksek kurşunu koydular adımı Defdef ve Erdim :D Defdef baktı bana sağ olsun. Şişi insin diye bacağımın altında iki yastık tavanı seyrettim kaç gün :( Doktora kontrol için gittiğimde nedeniyle birlikte nemlendirici karışımı kullanmayı bıraktığımı, mümkünse bana tropikal içerikli bir ilaç yazmasını rica ettim. Aslında strese bağlı egzamalarda tropikal içerikli ilaçların kullanılmadığını söyleyen doktor ilacı metazori yazmak zorunda kaldı. Tropikal ilaçların hepsi aynı biçimde mi kullanılıyor bilmiyorum ama benim kullandığım ilk hafta sadece akşamları, ikinci hafta gün aşırı yine akşamları kullanılan ve yavaş yavaş bırakılan bir ilaçtı. Ve kabuk bağlatmayı başarabilirsem yara kabuklarına sürülen bir ilacı da sabahları kullanacaktım. Bir ay sonra sıntılarım yavaş yavaş azalmaya başladı. Neredeyse üçüncü derisini tırnaklarımla alarak maymunların pembe totolarının rengine benzettiğim ilk lezyonun ağrısı da, kaşıntısı da geçti. Yaraların kalan izlerinin sıkıntısı da 'aman manken miyim sanki?' tesellisiyle tarafımdan bertaraf ediliyor :D Asıl canımı sıkan başıma gelen her tür sağlık sorunun bir biçimdce kontrolü altında tutulduğum SLE ya da skeloderma ile iltilinediriliyor olması. Benim sağlık sorunumdan dolayı Defdef'lerle birlikte ilk tatilimizden pek bir şey anlamadık. Bu nedenledir ki kendilerini en kısa zamanda bir daha bekliyoruz. Döndüklerinden bir hafta sonra Erdim düğün törensiz sünnet oldu ama ne yazık ki zamanına aniden karar verildiği için Defdef'in evlat kontenjınından ortak kullanıma açtığı tek oğlumuzun bu özel gününde yanında olamadım. Ne zaman olacağı belirsiz mevlidine gitmek kısmet olur umarım.

Bu arada taşındım :) Sadece terasında demir olmayan güvenli bir ev. Ben bir senedir uyumuyormuşum :( Hiç korkmuyorum bu evde. Evime hırsız girmiş olması beni tahmin ettiğimden daha çok hırpalamış meğerse. Merkezle Hakan'ın iş yerinin tam ortasında, merkeze de, Hakan'ın iş yerine de bisiklet gidimi 13.dk. uzaklıkta, günlük ağaçlarının arasında, serin, limon, portakal, biber, lahana, nane ve maydonoz ekili küçük bir bahçesi olan üç katlı bir eve taşındım. Sessiz, sakin, huzurlu bir ev. Bazen sabahları bisikletle Hakan'ın mesai bitimine gidiyorum. Çalıştığı otelin hemen önündeki plajda denize girip dönüyoruz eve. İki odalı bir evden daha büyük bir eve taşınınca ihtiyaç duyduğum eşyaları da geri dönüşüm kapsamında gideriyorum. Şirin, kapısı açıldığında deniz kenarı evi olduğu belli olan odalar hayal ediyorum; yavaş yavaş hayata geçirmeye çalıştığım..
Mutfak penceresinin önünde bahçedeki limon ağacına bakarak hazırlıyorum şimdi yemeklerimi :) Yalnız bahçe bakımı konusunda börtü böceğe allerjisi olan ben Banuca'mın bostanından bir şeyler öğrenmeliyim..
Mutluyum şimdi. Kurtulduğum o iki odalı evde iş yapmak ne kadar zorsa bu üç katlı evde iş tutmak o kadar kolay. Hala düzenleyemediğim bir hobi odam bile var artık :) Öğrendiğim şey; büyük konuşmamak lazım; Hakan'la ilk evimiz için ev sahibimize taşınmayı hiç sevmediğimi ve uzun süreli oturmamız için bize söz vermezse evini tutmayacağımı söylemiştim. Ben öyle dememişim; taşınma işlemi evlilik yılıma tur bindirdi; evliliğimin dördüncü yılında beşinci evime taşındım. Öyle ki eşyalarıma 'haydi arkadaşlar taşınıyoruz' desem kapının önüne çıkacaklar :) Yeni evim güzel ve en önemli ayrıntı da ev sahibimizin değil Fethiye, değil Türkiye; yurt dışında yaşıyor olması. Az, öz minimum iletişim.
Internet yeni bağlandı. Dizüstü bilgisayarımızı Hakan'la ortak kullanıyoruz. Geceleri Hakan'da. Gündüzleri bende. Birazdan yiyecek bir şeyler hazırlayıp Hakan'ı uyandıracağım. Sonra Hakan işe gidecek. Ben ev için projelere dalacağım :( Mevsim değişse, kar fırtınaları çıksa, sezon aniden kapansa ve Hakan'la ben artık birbirimize kavuşsak :/
Zamansızlıktan yorumlara yarın bir gün yanıt vereceğim. Arayan soran bütün arkadaşlarıma sonsuz teşekkür ediyorum..

Internetimiz henüz bağlanmamışken Hakan'ın iş yerinde
internet bağlı laptopla bütünleşmemiz :D
Yumul Gülen :P

Aa BUNLAR DA VARMIŞ :)

Related Posts with Thumbnails