Başlıyorum şimdi. Görürsünüz siz, vicdansızlar!
Fiamma'dan başlıyorum, ey Fiamma; sen gece gece canımı elektrikli tornavidayla duvara vida çaktırmayı istettin :D Nasıl canım çekti. Endüstri Meslek Lisesi torna tesviye bölümüne gidip kayıt olasım var.. Bak ciddi söylüyorum, içim bir burkuldu. Yemin ediyorum bak çünkü o tür işleri yapamıyor olmak hoşuma gitmiyor.
Hep yapmak istediğim iki iş vardı ya TIR şoförü olmak ya da benzin istasyonunda pompacı. Sonra bu isteklerime marangozluk ve yer döşemesi, olur olmadık yere çivi çakmak gibi istekler eklendi. Brace kullanmayı hep çok havalı buldum, o cüsseli makinayı çok sevdim. Şimdi bizim de bir bracemiz var ama Hakan silikon tabancası için söylediği 'aman şeytan doldurur sen kullanma' sözünü brace için de söylüyor..
Banu'cam; hayallerimi yıktı. Ben ki bisikletle giderken Banu'm ve canım Nalan ablamın sayesinde gözüm çöplükte ama arkadaş o çöplerden neler çıkıyor; gel sen ne yap. Olmadı Banu'm olmadı..
Sen ki tam bir geri dönüşüm güzelliği sunarken her defasında, hayata artı değer katarken bu kez ağlattın beni..
Dokuz kusurlu hareketten üçüncüsü, Nilgün Komar isimli arkadaşın ta kendisidir. Yazmış bir Orhan Veli şiiri. Başladım Orhan Veli'nin şiirleri ve yaşadığı sıkıntılı hayat için ağlamaya.. Ayıp sayın Nilgün Komar hanımefendi hanım ayıp! Gecenin bir yarısı ne ağlatırsın sen beni bee!?
Dördüncü arkadaş; sayın Aysema öğretmenim; canım öğretmenim gitmiş RİSK diye bir yazı yazıp arı kovanına çomak sokmuş. Bir soru sormuş ki düşündüğünün 100 bölü 1ini yazsan Meydan Larousse ek cildiyle birlikte gider intihar eder. Ben orada daha da bastım gözyaşı pedalına. Ne gerek var şimdi gecenin bir yarısı çekiçle kafama vurmaya?
Sıra kimde? Kara kızımızın annesi Ayşen'de; canımın evine hırsız girmiş. Çok üzüldüm. O an orada Ayşen'le birlikte o hırsız manyağın kulak memesini göbek deliğine dikemediğim için üzülüp ağlama vitesini üçe taktım..
3prensesimin annesi ana kraliçeye gittim sonra. prenseslerden biri olan Sıla 'bundan dünyada bir tane var çok güzel bir şey bu' dediği çantasının fotoğrafını gördüm. O kadar duygulandım ki. Anne, babalarının kendileri için yaptıkları fedakarlıkları görmezden gelip hep daha çoğunu isteyen gençlerin varlıkları için ağlama duvarına göz yaşlarımı fışkırtmaya devam ettim.
Gönülçelenime gelelim. Her kişinin insan olamayacağı gibi, her kişinin de öğretmen olamayacağı ya da olmaması gerektiğini bildiğimi bir kez daha gösterdiği için göz yaşlarıma sümüklerim de eklendi..
Sonra şeker kokusunda aldım soluğu. Aşure yapmış. Aşure üç senedir benim yaramdır, aşurenin tadı en acı biberden acıdır. Anneciğim çok güzel yapardı. Koca koca kaplarda dağıtırdık aşureyi. Ertesi gün de kendimiz için yapardı ben de asistanlık ederdim anneciğime. Onun da babası çok severmiş aşureyi. Artık saldım; ağla ağla. Hakan uyuyakalmış yan kanepede. Uyanıp ağlama modumu bozacak diye içli, hisli ağla ağla ağla :(( Allah kayıpları olan insanlara daha çok sabır versin çünkü ben çok zaman baş edemiyorum :(
Sonra yaşam gurum; bir sağlık personeli tarafından hayata başka bir biçimde devam eden kız kardeşinin öyküsü. Üzüldüm, çok üzüldüm. Kendi yaşadıklarımı düşündüm; iki sene yatağa bağımlı kalışım, çatal kaşık tutmayı o iki senein sonunda yeniden öğrenmeye başlamam.. Saçlarımın zaten dökülüyorlar diye eve çağırılan bir erkek berberi tarafından üç numaraya vurulup sonradan kazınması.. Evin ortasına serilen gazete kağıdının üzerine konan bir sandalyede saçlarıma veda ettiğim, sümüklerin burnumda baloncuk yapacak kadar çok ağlamam; canım ikizim Defdef'imin beni güldürmek için maymunluk yapması. O dönem ('90) dazlak kafasıyla güzeller güzeli Sinead O'conner Nothin' Compares To You isimli şarkısıyla bizi bizden ediyordu. Defdef Sinead'la dazlaklığımızın ortak özelliğinden dolayı SİNEM OKANER ismini takmıştı bana; biz ciddi olmayı hiç başaramadık :P Denedik mi, yooo denemedik :D
Neyse, uzar da uzar..
Hayatını bir biçimde engelli olarak sürdürmek zorunda kalan insanlara çok saygı duyuyorum. Engelsiz oldukları halde hayatlarını engelli gibi sürdüren insanları da hiç anlamıyorum. O durakta da bir miktar ağladım, ağladım, ağladım..
Geçen yaz tanıdığım, tanımaktan keyif aldığım canım arkadaşım Zeynep ne demiş hele; deneyin, yanılın ama öğrenin demiş. Ne gerek vardı insanları ajite etmenin. Güzel güzel oturuyorduk biz oysa ki :) Riske atmadan deneyenlerden öğrenmek gibisi var mı?? Buna da ağladım. Bu arada bu sene gelmedikleri için nasıl kızdım Zeynep ve eşi, ağzından bal damlayan Emin öğretmenime.. Küstüm, konuşmuyorum!
Fındık insanı; beni bırakıp gittin ya ne diyeyim ben sana. Pis vicdansız! Neden bırakıp gittiniz beni? Sus konuşma, bak bir de cevap veriyor!
Aferin size kızlar, aferin.
Devam edin böyle.
Çünkü siz beni, ben de gözyaşlarımı yolda buldum :P
Uzun oldu, yorum yorumlarına gücüm yok :(
Bu arkadaşlarımın hepsine ceza, günlük güneşlik, mutlu bir yazı istiyorum.
Hadi mutlu edin kızlar beni!
Bunu bana borçlusunuz!
'Ses'sizce dökülenler..
Not: ilaç tedavim sürüyor. Biraz rahatladım gibi ama acayip bir durum bu yaşadığım. Kasılmalarım zaman zaman ilaçsız zamana göre azalsa da sürüyor. Hepinizi seviyorum ben..
Eski IRA'cıyı burada da görün. Bu kayıt daha iyi..
Eski IRA'cıyı burada da görün. Bu kayıt daha iyi..
Gülsem mi ağlasam mı bilemedim. Sen çok ve güzel yaşa Sevgili Gülen'im. Her gecenin bir sabahı oluyor değil mi ama...
YanıtlaSilÖpüp kaçıyorum.
Ay kıyamam sana:(Hepsi bir araya geliş.Günün aydın olsun Gülen'im...Seviyor Gönül seni bilesin...
YanıtlaSilCanım benim benden şu aralar traji komik yazılar çıkar çıksa:))başka bahara seni mutlu edecek bir yazı hazırlayayım olur mu? Zaten hepimiz birden yazarsak sevindirik olursun başın döner:)) Kendine dikkat et, tez atlat şu ağrıları okuma öyle seni ağlatan blogları:)) beni oku yanlız dermişim:)) Duvara çivi çakamıyorsan yapıştırma yap faber çok güzel bantlar çıkarmış, bir de bison 5 minute diye bir yapıştırıcı var japon gibi ama değil harika bir şey son favorim herşeyi yapıştırasım var, reklam için bana para verseler iade ederdim siz boşverin ben bedava yaparım diye. onun tanıtımında da yazıyor artık çivi çakmak yok diye en fazla biraz boyayı zedelersin sökmek istediğinde. Kim tutar seni.Şu braceye ben de heves ettim canım çekti dur bakim nasıl bişiymiş belki evde vardır da.(EE baktım brace deyince dizlik gibi bir şey çıkıyor) bir de matkap:))
YanıtlaSilGülen çok tatlısın sen yaa, bak sayende yeni bloglara yolculuk yapacağım. Öptüüüm:)
YanıtlaSilSana ithafen yazı yazdım canım:)) bloğumda:))
YanıtlaSilyorumların çok hoşuma gitti sevgili okuyamazsın..sevgiler..
YanıtlaSilçok dertliymişsin ama kıyamam... :)
YanıtlaSilbütün yazıda bir tek aşureye takıldım, olsa yerdik...ben de sana sinirlendim şimdi ama bak:)
Kız ben seni niye ağlattım kiiii, gel sileyim sümüklerini :)
YanıtlaSilGülen kuzum, hayat bu değil mi zaten... Kadehler dolusu zehri,içmez mi insanoğlu bir yudumcuk mutluluk tadabilmek uğruna. Ama takma kafanı bak daha iyileşmedin. Söz bir sonraki postum senin için gelecek - güzel şeyler bulup çıkaracağım şu hain yaşamdan-:)
YanıtlaSilÖptüm
Sen canımsın ve seni seviyorum.
YanıtlaSilKendine dikkat et bak sonra gelipte oralarda seninle uğraşmayayım dimi ama yaaa gezip,tozmak varken.))
canım yaaaaa seni kimler ağlatmış öyle.
YanıtlaSilGece gece canım aşure istedi şimdi napıcağız.
Şaka bir yana kendine iyi bak
sevgiler
cevap verme hakkım doğmuş.ama böyle yapma:(( üzülüyorum bak okadar alışmıştım ki kendi evime gelince zaten ufak olan ev dahada bi ufalmış.kendi evimde sersemledim inan ki..
YanıtlaSil