O kadar mutluyum ki, o kadar iyi hissettim ki.. Sanki o ilacın firmasını bağışladınız bana. Arayan, postayla bilgi veren, ilaç tedariki için yapabilecekleri bir şey olup olmadığını soran arkadaşlarıma, hiç tanımadığım insanlara sonsuz içtenlikte binlerce teşekkür!
Öğleye doğru Banuca'm aradı; hani Erdim'i görmeye gittiğim süre içinde aynı ilde bulunduğumuz halde iki adımlık yolu gidip yüzyüze görüşmeyi beceremediğim Banuca'm, hani bana Işıl'ımdan tin min tini mini hanım çantası gönderdiğinde teşekkür etmeyi eşekliğimden dolayı geciktirdiğim Banuca'm.
Öğleye doğru Banuca'm aradı; hani Erdim'i görmeye gittiğim süre içinde aynı ilde bulunduğumuz halde iki adımlık yolu gidip yüzyüze görüşmeyi beceremediğim Banuca'm, hani bana Işıl'ımdan tin min tini mini hanım çantası gönderdiğinde teşekkür etmeyi eşekliğimden dolayı geciktirdiğim Banuca'm.
Henüz uyanmıştım, zira geceden bir sorununa canımı sıktığım arkadaşımdayken aklım, iki vcd filmin; ancak %25ine kendimi vererek izlemiş ve çok geç uyumuştum.
Ben bile ilaç peşine henüz düşememişken Banuca'm sağ olsun ta İzmit'lerden bana tam altı kutu Plaquenil bulmuş! Ön hazırlığı yapmış. Eczacı arkadaşını aramış, işi çözmüş biz telefonda konuşurken arayan eczacı arkadaşına bir yandan da benden aldığı bilgileri iletiyordu. Nasıl teşekkür edeceğimi asla bilemediğim canım Banuca'm seni çok seviyorum. Çok sağ ol! Bayramdan sonra ilaç raporumu gönderince altı kutu Plaquenilim olacak :) Bu da 75 günlük ilaç demektir. Bir dahaki Plaquenil'leri Banucam'la birlikte onun eczacısından almayı istiyorum :) Çok mutluyum, ilacın bulunmasıyla eşit oranda düşünülmek, yardıma koşmak. Çok ama çok teşekkürler. O kadar sevindim ki oturdum ağladım bir posta :)
Şu an bir internet cafenin kapıya en yakın masasından yazıyorum. Hafiften atıştıran yağmurun iyice belirginleştirdiği yasemin kokuları geliyor burnuma. Çok duyguluyum şu an. Mutluluktan, bu kadar iyi arkadaşlarım olmasından dolayı duyduğum sevinçten ağlamam geldi. Her an ağlayabilirim :D
Biz dün önce sağlık ocağına gitmeye karar verdik. Sonra babamın da fikirsel katkılarıyla dispansere gitmek üzere yola çıkmaya karar verdik. Evimizle aynı caddede tepe lambası ve sirenlerinin yandığı bir ambulansın önünden yola fırlayan genç bir kadının Hakan'a 'yardım edin, hastamı aşağıya indiremiyorlar' cümlesinin bitmesini beklemeden bisikletlerden attık kendimizi aşağıya. Hakan'dan önce dar ve yuvarlak dönen merdivenlerden iki katlı bir binanın ikinci katında aldım soluğu. Hakan'ın da peşim sıra olay yerine intikal etmesiyle iki sağlık görevlisi kadın ve kiloluca erkek bir doktorun aşağıya indirmek için çaba sarf ettiği hastanın yatırıldığı plastikten matin kulplarından tuttuk. O kadar üzüldüm ki :( Gencecik bir adamdı matte yatan :( Göz göze gelmemeye çalıştığım adamla bir an için bakışlarımız birbirine kitlendiğinde gözlerindeki umutsuz çaresizlik içimi delik deşik etti.. Sanırım ben bu tür bir iş yapamazdım :( Neyseki ağlayıp zırlamadan çabucak toparladım kendimi. Hastayı kazasız belasız ve çabucak indirdik aşağı. Annesinin refakatçi olarak yanında gittiği hasta ambulansa nakledilirken o ağırlıkla ambulans merdivenlerini çıktığımda skelodermalı kolumun ağrısını anca o zaman hissettim. Sağ kolumu ağır işlerde kullanmamaya özen gösteriyorum hala çünkü. Ambulans hareket ederken bizden yardım isteyen kadın ve çevrede bekleşenlerin teşekkür ve dualar eşliğinde bisikletlerimize binmiştik ki kadının hastanın evraklarının olduğu çantasını unuttuğunu söylediğini fark ettik. Kadının yanında sakinleştirilmeleri pek mümkün görünmeyen iki küçük çocuk ağlaşıp duruyor.. Kadın çocukları başkasına bırakıp gitmemeliydi. Böyle bir travma yaşamış iki küçük çocuk annelerinin gidişini hiç unutmazlardı. Hani öyle sahneler vardır; çocukluğumuzda çok etkilendiğimiz ve hayatımız boyunca aklımızın bir kenarındadır da yeri geldiğinde ortaya çıkan. Çantayı alıp bisikletin sepetine koydum; 'biz götürürüz'. Hastanenin bulunduğumuz yere uzaklığını sanırım 2-3 km. olarak tabir edebilirim. Nasıl basıyoruz ama. Kan ter içinde hastaneye ulaştık. Acil serviste hastayı bulduk. Annesi bizi görünce şaşırınca aklına başka bir felaket gelmesin diye evrak çantasını eline tutuşturuverdim. Konuştuk, geçmiş olsun dileklerimizi ilettik. Teşekkürün, duanın bini bir para. Bu kadar teşekkürü anlayamıyorum, kabul etmek de istemiyorum çünkü bu teşekkürlük bir durum değil. Bu herkesin yapabileceği ya da yapması gereken bir şey olduğundan teşekkürü reddedişim. Eğer bu, teşekkürü bu kadar hak ediyorsa vay halimize..
Saat 14.30du ve oysa şimdi bir gün önce o kadar yolu çiş poşeti bölgesi ağrısıyla kat edemeyeceğimi düşündüğüm için hastane seçenekleri içinde bile görmediğim hastanedeydik. Randevulu sistemle çalışan bir hastanede cerrahi bölümüne hemen randevu almamız mümkün olabilir miydi? Oldu :) Numarasını aldığımız ilk doktor heyet için kurula gireceğinden bizi diğer doktora yönlendirdi. Diğer doktorun odasının önünde gülmekten bizi kırıp geçiren o çok tatlı yaylalı kadının deyişiyle 'ilaç bohçaçıları'nın doktorun odasından çıkmasını tam 45 dk. bekledik. Biraz bozuldum ama arıza çıkaracak durumda değildim. Evrak çantasını getirdiğimiz için, o ağlaşıp duran çocuklar anneleriyle kalabildiler diye mutluydum. O mutlulukla, sorunu çözebilecek yüz hatlarına sahip değildim. Henüz dudak kenarlarım sinirden titremekten çok uzaktı. Hem avukat, eşi ve yayladan gelen kadınla o kadar eğleniyorduk ki kahkahalarımızın ilaç bohçacısıyla sohbetteki doktoru rahatsız edebileceğini bile düşünmedim değil. Kim bilir belki de ilaç bohçacısı ve doktor 'bırakalım sohbet etsinler. Ne güzel gülüyorlar' demiş de olabilirler :P
Muayenem güzel geçti. Doktordan duyduklarım beni tatmin etti. Sıkıntımın bir süre sonra geçeceği müjdesini aldıktan sonra bacaklarımızda ağrı, sırtımızda kurumaya yüz tutmuş terimizle eve dönüş yolunda verdiğimiz deniz kenarı molamızda konuştuk Hakan'la. Bu bir kelebek etkisi olabilir miydi? Biz hastaneye gitmek için bir dakika erken çıkmış olsaydık böyle bir olaya tanık olabilir miydik? Ya da bir arka sokaktan geçirseydik yolumuzu?
Bir gün önce kendim için gitmeyi göze alamadığım hastanede böyle bir olay sonrası gitmemiz?
Tersine çevirelim. O genç adam hasta olmasaydı keşke de biz oradan hiç geçmeseydik. Daha da tersine çevirelim. Bisiklet kazası yapmasaydım. Acayip işler bunlar..
Bugün de Banuca'm ilacımı buldu. Mutluyum..
Sevgili girls on blog, Gönülçelen'im, Nedret ablam, Banuca'm, 3prensesim, hepinizi çok seviyorum. Nedret ablam sağ ol araştırdığın için. 3prensesim cafeden çıkıp arıyorum hemen seni. Gönülçelenim her şey yolunda :) Tek bir sorun var, o da yavaş olamıyorum bir türlü :PpPp
Girls on blog anneciğine çok geçmiş olsun. Bilgi için de teşekkür ediyorum. 20 sene önce Chloroquine Phosphate isimli olan kinini kullanırken Sıtmayla Savaş Derneğinden alırdık bu ilacı. İzmir'de Sıtma Savaş Derneği'nden mi veriliyor bu ilaç? Seninle konuşabilir miyiz?? Telefon numaranı geç bile olsa gulen.tezer@hotmail. com'a yazabilirsen çok mutlu olurum.
Defdef'im, canımın yarıya bölünüğü; sağ olasın :)
Bu fotoğraflardan sonra düştüm bisikletin üstüne.
Böyle geniş geniş güzel güzel oturuyordum bir kaç gün önce :D
Deniz kenarında taş sektirir gibi kendimi sektiriyordum :D
Sonra şu halime bakar mısınız?
Karnımı nasıl da korumaya çalışmışım :D
Yüzüm yamuk yumuk :P
Koca Hakan 'gel artık' diye aradı. Gitmem lazım.
Seviyorum sizi..
Canım dostluk bu işte...İlaçlarının bulunduğuna bende çok sevindim.
YanıtlaSilTekrar geçmiş olsun.
Kulağını yaklaştır biraz.
Bende seni çok seviyorum:)
Canım Gülenim, taş atıp elim mi yoruldu yaaa, abartma tatlım benim, sadece telefonla halloldu, önemli olan hallolmasıydı zaten. Ben de seni çok seviyorum, ama sömestr tatilinde gelmezsen tekrar düşüneceğim :))))))
YanıtlaSilnasılsın güzel arkadaşım,
YanıtlaSiluzun ve sürükleyici yazılarını zevkle okuyorum.
şu kelebek etkisini ne güzel anlattın bana.
kelebek kanatlarının esintisi hep üzerinde olsun..
ilaçın hemen bulunmasına sevindim.
bir isteğin olursa telefon aç bana.
sevgiler yolluyoruz.
Bensiz de olsa iyi bayramlar dilerim:)
YanıtlaSilÖptüm
bayram hediyem
YanıtlaSilhani sana bahsetmiştim;
"aynalı körük"
kardeş türkülerinden"
http://www.youtube.com/watch?v=tzn7F04Py4Y