Kaç gündür evdeyiz? Çok gündür evdeyiz. Erdim geçen hafta sadece iki gün gidebildi okula :( Hafta başı hastalanıyor, hastaneye götürüyoruz. Üç gün rapor verilip onun deyimiyle ev hapsine gönderiliyor. Hala toparlanamamışsa iki gün de biz kafadan rapor verip haftayı kapatıyoruz. Bu hafta başı da geçen haftanın tekrarı gibiydi :( Pazar günü biri sabah diğeri akşam üzeri olmak üzere iki kez ziyaret edildi hastane. Akşamki tablosu çok kötüydü :( O kadar kötüleşeceğini hiçbirimiz tahmin edemedik :( Bacağından yaptıkları kortizonlu ilaç ve nebulizatörin içinde verdikleri adrenalinle anca kendine gelebildi yavrum.. Allerjik astma aşıları için gittiğimiz özel hastanede aşı ücreti bile almıyorlar artık bizden.. Erdim aşıdan sonra beklememiz gereken otuz dakikayı, böyle kalmasını düşünmek bile istemediğim el yazısıyla kimi zaman polis olduğunu ve Koç AYLANS'ın :P özel sigortasından yararlandığını yazdığı o broşür tipli kağıtları usulcacık dilek kutularının içine atıvererek geçiriyor ve bu işi yaparken de çok eğleniyor. Elini ağzına kapatarak yüksek sesle gülmesini engellemeye çalışırken aslında bizim onun o komik haline güldüğümüzün hiç farkında değil :) Onun güldüğü şey, akşam hastanenin yönetim kurulu başkanının o dilek kağıdını okurkenki hali :)))
Günler böyle dip dibe geçerken Erdim'in özlü sözleri kalbimi onun kalbine daha bir yapıştırıyor.
-Teyzem 24.5 ayar taksitle domcuğum (domcuğun ne olduğunu sanırım kendisi de biliyor değil)
-Teyze biz seninle birbirimize kök saldık (Bu söz tek başına bile evlilik sebebi olabilir)
Bugün canı tatlı istedi. Bir üst geçit uzaklıktaki markete giderken aynı iş için bir önceki yolu bisikletle katetme maceramızın tekrarının önüne geçmek için bisiklet yerine fotoğraf makinesi teklifimi kabul etti Erdim neyseki çünkü o bücürük bisikleti ve üzerindeki Erdim'i taşırken olan zaman zaman giren ağrılara aslanlar gibi göğüs gerdiğim koluma olmuştu. E5 üzerindeki bir üst geçidin merdiven sayısı hakkında fikri olmayanlar ya şimdi konuşsun ya da sonsuza kadar susulsun :)
Erdim için fotoğraf makinesi çok önemli. Fotoğraf çekmeyi çok seviyor ama o kadar sabırsız ki.. Geldiğim ilk günlerde fotoğraf makinesi üzerinde kurması gereken hakimiyeti öğretmem için bu işe zaman ayırması gerekliliği onu zora soktu; bizim çocuk üç yaşında itiraf ettiği üzere 'duramıyor!' çünkü. İçgüdüsel olarak doğru yaklaşım aslında; basketbol antrenörlüğü yaptığım yıllardan hatırlıyorum, antrenman bilgisi olmadan maça çıkmak isterlerdi. Bir gün verdim ellerine topu; maç yapacağız dedim. Birbirlerinin ayaklarına, basacak yakın başkasına ait bir ayak bulamadıklarında da kendi ayaklarına basıp düşünce antrenmanın önemini kavradılar. Konu çocuk olunca üç aşağı beş yukarı aynıdır hesap.
Fotoğraf makinesi, Erdim ve ben :) O kadar eğlendik ki :) O topu topu yüz metrelik yol düşündüğümüzde 'o gün ne kadar eğlenmiştik' başlığında topladığımız anılarımız arasında olacak.
Erdim bana 'şuraya geç, başını geriye at, maymunluk yap, parmakların yeri göstersin, dil çıkar, direğin arkasına saklan' gibi talimatlar verdikçe ve ben 'oğlum ayıp, ben kocaman insanım' dedimse de 'elalem benim Erdim'den daha önemli değil' diye düşünüp söylediklerini yaptım. Dünyanın en ünlü ve önemli fotoğrafçısıymış havasında yaptığı çekimler :P sırasında yüzüne verdiği mutluluk görüntüsü ve gurur kadar önemli değildi hiçbir şey.. Laptopa attığımız fotoğraflara bakarken gözlerinde ileriki bir zamanda fotoğrafla ilgili bir iş yapma hayallerini gördüm, yemin ederim gördüm! Ne yaparsa yapsın mutlu olsun, hırs bürümesin gözünü, BEN olmasın. Her ne iş yaparsa yapsın 'iyi' yapacak kadar sevsin işini. İşin ilginç yanı, fotoğraf çekerken 'teyze bu yönün ışığı iyi değil' dediği fotoğraflar gerçekten de kötüydü, ben de kulak dolgunluğundan söylüyor sanmıştım. Bu çocuk bu işi biliyor mu yoksa? Fotoğraflar hakkında yorum yaparken 'bunların hepsini bloğuna koyar mısın teyze?' dedi. 'Koymam mı, sen demesen de koyarım oğlum' dedim :) Çok seviyorum fotoğraf karelerine girmeyi :D
Geldiğimden beri yorgunluk ağrılarından uykuya dalmakta zorlanacak kadar yoğun yaşıyorum günlerimi. Fiziki yorgunluk neyse de manevi yorgunluğun altından kalkamayacağımı hissediyorum bazen. Ben bu şehirde kaybettim. Bu şehir aldı onu bizden. Geceleri ağlamadan uyumuyorum. Benim bu şehirde ne işim var diyorum sık sık. Hala bu şehirde olmak acıma, yasıma, yazıma ihanet. Kardeşim ve Erdim olmasa benim bu şehirde işim ne :( Çektiğim acının haddi hesabı yokken bu minicik kalp alıkoyuyor beni. Bir yanda bu şehre bir daha gelmeme isteğim bir yanda sevgilerimizin birbirinin ne üzerinde ne daha azında bir bücür beni hayata hazırlıyor her sabah bu şehrin acımasızlığında :( Ve Sedef; elma yarım..
Güzel, ne güzeli; inanılması güç şeyler -ki biz buna mucize diyoruz- de oluyor :) Babacığım bir haftadır Fethiye'de.. Her şerde bir hayır varmış ya; üvey babaannenin kaybıyla ipin ucu yakalandı. On senedir sonuçlandırmayı başaramadığımız bir konu mutlu sona ulaştı. Et tırnaktan ayrılmıyormuş; bir daha gördük :) Yarın da İzmir'e kendisini salıncaktan düşüren kıskanç kız kardeşini görmeye gidiyor :) Yeni yıla birlikte girecekler.. Bu sene babam ve Hakan İzmir'de, Dolunay Ankara'da, ben Kocaeli'de.. Biz bütün bir yılı ayrı mı geçireceğiz yoksa??
Sedef'e yarın akşam ne yiyeceğimizi sordum; patates yemeği demesin mi :) Olur, o da olur. Ekmek bile bulamayanların da girdiği bir şey bu yeni yıl; biz patates yemişiz nedir yani; girdiğimiz hep aynı yeni yıl değil mi?
Kar yağmadığına da çok sevindim. Son günlerde haber izleyemiyorum ama Ankara'da TEKEL işçileri muhtemelen yarın geceyi eylem yerlerinde geçirecekler. Kar onları ve eylemlerini kırmasın. Soğuk ve çok sıcak bu tür eylemlerin kırılmasına neden olur. Ankara'ya döndüğümde TEKEL işçilerini ziyarete gideceğim. Sahi ben ne zaman döneceğim Ankara'ya?? Halihazırda 4 ocak tarihli bir bilet var elimde ama ancak ya yedisi ya da katlarında dönebilirim :)
Geçenlerde Hakan'ı bunalttım yine telefonda.
Gülen: Hakan ben evlenmek istiyorum.
Günler böyle dip dibe geçerken Erdim'in özlü sözleri kalbimi onun kalbine daha bir yapıştırıyor.
-Teyzem 24.5 ayar taksitle domcuğum (domcuğun ne olduğunu sanırım kendisi de biliyor değil)
-Teyze biz seninle birbirimize kök saldık (Bu söz tek başına bile evlilik sebebi olabilir)
Bugün canı tatlı istedi. Bir üst geçit uzaklıktaki markete giderken aynı iş için bir önceki yolu bisikletle katetme maceramızın tekrarının önüne geçmek için bisiklet yerine fotoğraf makinesi teklifimi kabul etti Erdim neyseki çünkü o bücürük bisikleti ve üzerindeki Erdim'i taşırken olan zaman zaman giren ağrılara aslanlar gibi göğüs gerdiğim koluma olmuştu. E5 üzerindeki bir üst geçidin merdiven sayısı hakkında fikri olmayanlar ya şimdi konuşsun ya da sonsuza kadar susulsun :)
Erdim için fotoğraf makinesi çok önemli. Fotoğraf çekmeyi çok seviyor ama o kadar sabırsız ki.. Geldiğim ilk günlerde fotoğraf makinesi üzerinde kurması gereken hakimiyeti öğretmem için bu işe zaman ayırması gerekliliği onu zora soktu; bizim çocuk üç yaşında itiraf ettiği üzere 'duramıyor!' çünkü. İçgüdüsel olarak doğru yaklaşım aslında; basketbol antrenörlüğü yaptığım yıllardan hatırlıyorum, antrenman bilgisi olmadan maça çıkmak isterlerdi. Bir gün verdim ellerine topu; maç yapacağız dedim. Birbirlerinin ayaklarına, basacak yakın başkasına ait bir ayak bulamadıklarında da kendi ayaklarına basıp düşünce antrenmanın önemini kavradılar. Konu çocuk olunca üç aşağı beş yukarı aynıdır hesap.
Fotoğraf makinesi, Erdim ve ben :) O kadar eğlendik ki :) O topu topu yüz metrelik yol düşündüğümüzde 'o gün ne kadar eğlenmiştik' başlığında topladığımız anılarımız arasında olacak.
Erdim bana 'şuraya geç, başını geriye at, maymunluk yap, parmakların yeri göstersin, dil çıkar, direğin arkasına saklan' gibi talimatlar verdikçe ve ben 'oğlum ayıp, ben kocaman insanım' dedimse de 'elalem benim Erdim'den daha önemli değil' diye düşünüp söylediklerini yaptım. Dünyanın en ünlü ve önemli fotoğrafçısıymış havasında yaptığı çekimler :P sırasında yüzüne verdiği mutluluk görüntüsü ve gurur kadar önemli değildi hiçbir şey.. Laptopa attığımız fotoğraflara bakarken gözlerinde ileriki bir zamanda fotoğrafla ilgili bir iş yapma hayallerini gördüm, yemin ederim gördüm! Ne yaparsa yapsın mutlu olsun, hırs bürümesin gözünü, BEN olmasın. Her ne iş yaparsa yapsın 'iyi' yapacak kadar sevsin işini. İşin ilginç yanı, fotoğraf çekerken 'teyze bu yönün ışığı iyi değil' dediği fotoğraflar gerçekten de kötüydü, ben de kulak dolgunluğundan söylüyor sanmıştım. Bu çocuk bu işi biliyor mu yoksa? Fotoğraflar hakkında yorum yaparken 'bunların hepsini bloğuna koyar mısın teyze?' dedi. 'Koymam mı, sen demesen de koyarım oğlum' dedim :) Çok seviyorum fotoğraf karelerine girmeyi :D
Geldiğimden beri yorgunluk ağrılarından uykuya dalmakta zorlanacak kadar yoğun yaşıyorum günlerimi. Fiziki yorgunluk neyse de manevi yorgunluğun altından kalkamayacağımı hissediyorum bazen. Ben bu şehirde kaybettim. Bu şehir aldı onu bizden. Geceleri ağlamadan uyumuyorum. Benim bu şehirde ne işim var diyorum sık sık. Hala bu şehirde olmak acıma, yasıma, yazıma ihanet. Kardeşim ve Erdim olmasa benim bu şehirde işim ne :( Çektiğim acının haddi hesabı yokken bu minicik kalp alıkoyuyor beni. Bir yanda bu şehre bir daha gelmeme isteğim bir yanda sevgilerimizin birbirinin ne üzerinde ne daha azında bir bücür beni hayata hazırlıyor her sabah bu şehrin acımasızlığında :( Ve Sedef; elma yarım..
Güzel, ne güzeli; inanılması güç şeyler -ki biz buna mucize diyoruz- de oluyor :) Babacığım bir haftadır Fethiye'de.. Her şerde bir hayır varmış ya; üvey babaannenin kaybıyla ipin ucu yakalandı. On senedir sonuçlandırmayı başaramadığımız bir konu mutlu sona ulaştı. Et tırnaktan ayrılmıyormuş; bir daha gördük :) Yarın da İzmir'e kendisini salıncaktan düşüren kıskanç kız kardeşini görmeye gidiyor :) Yeni yıla birlikte girecekler.. Bu sene babam ve Hakan İzmir'de, Dolunay Ankara'da, ben Kocaeli'de.. Biz bütün bir yılı ayrı mı geçireceğiz yoksa??
Sedef'e yarın akşam ne yiyeceğimizi sordum; patates yemeği demesin mi :) Olur, o da olur. Ekmek bile bulamayanların da girdiği bir şey bu yeni yıl; biz patates yemişiz nedir yani; girdiğimiz hep aynı yeni yıl değil mi?
Kar yağmadığına da çok sevindim. Son günlerde haber izleyemiyorum ama Ankara'da TEKEL işçileri muhtemelen yarın geceyi eylem yerlerinde geçirecekler. Kar onları ve eylemlerini kırmasın. Soğuk ve çok sıcak bu tür eylemlerin kırılmasına neden olur. Ankara'ya döndüğümde TEKEL işçilerini ziyarete gideceğim. Sahi ben ne zaman döneceğim Ankara'ya?? Halihazırda 4 ocak tarihli bir bilet var elimde ama ancak ya yedisi ya da katlarında dönebilirim :)
Geçenlerde Hakan'ı bunalttım yine telefonda.
Gülen: Hakan ben evlenmek istiyorum.
Altından ne çıkacağını merak ettiğinden; Hakan: Ama sen zaten evlisin bebeğim?
Gülen: İyi de ben yine evlenmek istiyorum.
Hakan: Kimle?
Gülen: Seninle.
Hakan: Olmaz.
Gülen: Aaaa neden?
Hakan: Ben evliyim :D
Ciddiyette ben bu adamı kendime benzettim; benzettim de iyi ettim.
Uzun kollu gelinliğe eldiven olmaz diye eldiven giymemi kesinlikle istemeyen o Nazi subayı kılıklı terziyi dinler gibi görünüp ama bildiğimi okumak isterken eldiven almayı unutup eldivensiz giydiğim gelinlik düştü aklıma :( aslında gelinlik giymeyi hiç istemedim :( Sırf eldiven giyebileyim diye kabul ettimdi gelinliği ben; onu da eldiven almayı unuttum :( O geldi aklıma; aslında sanırım rüyamda da görmüş olabilirim-mi? emin değilim. Ama çok net hatırladığım bir rüya var. Sınavla girip ortaokul ve liseyi yatılı okuduğumuz okulun öğrencileri bir gizli proje için bir üsse toplanmışız ama ne için orada olduğumuzu biliyor değiliz. Bizi bilgilendireceklerini söyleyip duran biri var. Kim için çalışacağımız hakkında fikir sahibi olmayan arkadaşlarımın sakin hallerini anlayamıyorum. Ülke çıkarlarını tehdit ettiğinden emin olduğum bir işin parçası olacağımızı hissediyorum ve bunu hiçbir arkadaşımla paylaşamıyorum :( Yanlışlıkla Fen Bölümü bitirmiş olan ben (hayatımın hatasıdır; Fen Bölümünde benim ne işim vardı; hala çok merak ediyorum, ben Fen bölümünde 640 sayfalık üzerinde PSSC yazan telefon rehberi boyutlarındaki kitabı taşımaya uğraşırken rehberlik öğretmenlerimiz uyuyor muydu??) sıkıntıya gelemeyen sabırsız ben rüyamda bile diyorum ki 'Sedef ve ben bu gruba neden dahil edildik? Rüyam ne yazıkki sonuçlanmadı. Rüya biterken ben hala gruptan ayrı bir tarafta az sonra kesilecek düşünceli hindiler gibi bakınıp duruyordum çevreye.
Yeni bir yıl için hazır dilek paketleri vardır; sağlık, mutluluk diye devam eder.
Ben hepsine katılıyorum. Katılmadığım hiçbir iyi dilek yok ama ekleyeceklerim var.
Yeni yıl dünya döndükçe her sene bu zamanlar tekrarlanan bir durum. Dört basamaklı sayının birler basamağı sürekli artıyor; yarın gece onlar basamağı da nasibini alacak bu artıştan .
Bu sene ülkem ve sağlık sorunlarım (ız) bakımından iyi değildi :(
Elinden gelse her kurumla ağzı dolu dolu kavga edecek bir kişinin geleceğimizi yönlendirecek kararlar veriyor olması, açılım laflarının ülkemin üzerine bir karabulut gibi çökmesi, asıl şimdi bölünmüş olmamız; dolayısıyla şehit haberlerinin gelmeye devam etmesi..
Eğer 2010 da bu ya da benzer olaylarla geçecekse ben 2010'a girmek istemiyorum!
Siz devam edin, ben 2010'a teğet geçer sizi 2011'de yakalarım; ha baktım 2011'de de hayır yok, ben böyle iyiyim. Beni bırakın gidin siz..
Gülen: İyi de ben yine evlenmek istiyorum.
Hakan: Kimle?
Gülen: Seninle.
Hakan: Olmaz.
Gülen: Aaaa neden?
Hakan: Ben evliyim :D
Ciddiyette ben bu adamı kendime benzettim; benzettim de iyi ettim.
Uzun kollu gelinliğe eldiven olmaz diye eldiven giymemi kesinlikle istemeyen o Nazi subayı kılıklı terziyi dinler gibi görünüp ama bildiğimi okumak isterken eldiven almayı unutup eldivensiz giydiğim gelinlik düştü aklıma :( aslında gelinlik giymeyi hiç istemedim :( Sırf eldiven giyebileyim diye kabul ettimdi gelinliği ben; onu da eldiven almayı unuttum :( O geldi aklıma; aslında sanırım rüyamda da görmüş olabilirim-mi? emin değilim. Ama çok net hatırladığım bir rüya var. Sınavla girip ortaokul ve liseyi yatılı okuduğumuz okulun öğrencileri bir gizli proje için bir üsse toplanmışız ama ne için orada olduğumuzu biliyor değiliz. Bizi bilgilendireceklerini söyleyip duran biri var. Kim için çalışacağımız hakkında fikir sahibi olmayan arkadaşlarımın sakin hallerini anlayamıyorum. Ülke çıkarlarını tehdit ettiğinden emin olduğum bir işin parçası olacağımızı hissediyorum ve bunu hiçbir arkadaşımla paylaşamıyorum :( Yanlışlıkla Fen Bölümü bitirmiş olan ben (hayatımın hatasıdır; Fen Bölümünde benim ne işim vardı; hala çok merak ediyorum, ben Fen bölümünde 640 sayfalık üzerinde PSSC yazan telefon rehberi boyutlarındaki kitabı taşımaya uğraşırken rehberlik öğretmenlerimiz uyuyor muydu??) sıkıntıya gelemeyen sabırsız ben rüyamda bile diyorum ki 'Sedef ve ben bu gruba neden dahil edildik? Rüyam ne yazıkki sonuçlanmadı. Rüya biterken ben hala gruptan ayrı bir tarafta az sonra kesilecek düşünceli hindiler gibi bakınıp duruyordum çevreye.
Yeni bir yıl için hazır dilek paketleri vardır; sağlık, mutluluk diye devam eder.
Ben hepsine katılıyorum. Katılmadığım hiçbir iyi dilek yok ama ekleyeceklerim var.
Yeni yıl dünya döndükçe her sene bu zamanlar tekrarlanan bir durum. Dört basamaklı sayının birler basamağı sürekli artıyor; yarın gece onlar basamağı da nasibini alacak bu artıştan .
Bu sene ülkem ve sağlık sorunlarım (ız) bakımından iyi değildi :(
Elinden gelse her kurumla ağzı dolu dolu kavga edecek bir kişinin geleceğimizi yönlendirecek kararlar veriyor olması, açılım laflarının ülkemin üzerine bir karabulut gibi çökmesi, asıl şimdi bölünmüş olmamız; dolayısıyla şehit haberlerinin gelmeye devam etmesi..
Eğer 2010 da bu ya da benzer olaylarla geçecekse ben 2010'a girmek istemiyorum!
Siz devam edin, ben 2010'a teğet geçer sizi 2011'de yakalarım; ha baktım 2011'de de hayır yok, ben böyle iyiyim. Beni bırakın gidin siz..
Yeni yılınız kutlu olsun. Bütün iyi dilekleri sizin için de ben diliyorum :)
Mutlu yıllar...
YanıtlaSilcanım gülen'im sen her ne kadar geceleri ağlasanda ben senin bu mutlu fotoğraflarına bakınca ve erdinin yanında olduğunu düşününce mutlu olduğunu hayal ediyorum. yanındaki minik kalp bile yaşama sevinci olarak sana yeter canım. inan bir çok anne de yanlarındaki minik kalpler olmasa hayatın çekilmez olduğunu düşünüyor ve o minik kalbi düşünerek hayata ve insanlara katlanıyor. seni seviyorum canım İnşallah yeni yılın sana mutluluk getirmesini diliyorum
YanıtlaSilmutlu ve keyifli bir yıl diliyorum gülencim
YanıtlaSilNe güzel resimler bunlar böyle:) O gün yaşadığınız mutluluğu 2010'da ve sonraki senelerde her gün yaşamanı dilerim canım benim.
YanıtlaSilSedef'in menüsünü beğenmediysen atla gel bize, birlikte girelim yeni yıla:))) Ben de daha bişey yapmadım ama söyleriz bişeyler, aç bırakmam seni:)) Sedef'e söyleme sakın :)
Kutlu olsun canım...iyi dileklerin için teşekkürler..Sdef'e ve Erdim'e sevgiler..Kalanları Allah kavuştursun diyelim..öptüm..
YanıtlaSilYok öyle 2010 2011 diye birşey Gülen'im.Say bak her güldüğün gün bir yıl. Sayılmaz rakamlara ulaşasın inşaallah gülerek,aşkla, neşe ve sağlıkla dilerim.Sevgilerimle.
YanıtlaSilTatlım, güzel kadın, seni seviyorum. Sen de gel bizimle 2010'a n'olur. Bak herşey çok güzel olacak. Yeni yılda tüm güzellikler seninle ve sevdiklerinle olsun. Tüm kalbimle diliyorum canım.
YanıtlaSilErdi'yi de kocaman öp emi.
Mutlu yıllar, güzel kız.Sevgiler.
YanıtlaSilGülen Kız teğet geçmek yok :P
YanıtlaSilhem seni bırakıp 2010 a gitmem ben...
canım benimmmmm...hepinize yeniden iyi ve mutlu yıllar:))
YanıtlaSilMUTLU YILLARRR vee dön artıkk
YanıtlaSilÖptüm
canım ne kadar güzel fotoğraflar
YanıtlaSilherşey gönlünce olsun
güzel yüzlü güzel kalpli kadın
eminim ekmeklerin de o güzel gülümsemen kadar sımsıcaktır
öpücükler sana
fotolarada bayıldım ayrıca .sen çok geler yüzlü samımı bir insansın seni tanıdıgıma çok memnun oldum canım.
YanıtlaSil