İkimiz de hastayız. Ben ruhumdan, Hakan sinüslerinden.
İkimiz de anladık; Hakan sanki 39-40 diye küçümsediği 38.7 ateşi kullandığı ilaçlara karşın 39'a çıkınca bu işi acil servisten verilen ilaçlarla çözemeyeceğini, bense en son pazarda boş pazar arabasıyla bir kadının ayağının üstünden geçince kadına sarılıp özür dilerim diye hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladıktan yarım saat sonra da 1liralık biber için 10lirayı bozamayacağını söyleyen pazarcı arkadaşın bu sözlerine duygulanarak kaldığım yerden ağlamaya devam ettiğimin farkına vardığımda kendi içimde halledemeyeceğimi anlayınca Hakan aynı hastanenin KBB, bense biraz da Hakan'ın zorlaması sonucu psikiatr bölümüne yollandık. Hakan'ın normal bulunmayan yüksek ateşinin suçlusu geçirdiği feci bir sinüzütmüş. Hakan doktorun çabuk etkili olması bakımından önerdiği iğneleri oluyor şimdi.İyi olacak hastanın ayağına doktor gelirmiş, emekli hemşire olan ev sahibemiz Hakan'ın iğne işini üstlendi sağ olsun.
Günlerce direndim, psikiatre gitmemek için günlerce direndim. Arkadaşlarımın yanında ağlıyor olmak benim için hiç can sıkıcı değil ama bir psikiatr odasına girdiğimde doktor masasında gördüğüm kağıt mendil kutusu hissettiğim acizlik duygusunun altında utandırıp eziyor beni. Kendimi yok hissediyorum ve ben bu duygudan hiç hoşlanmıyorum! Ama bu kez hazırlıklı gittim; günlerdir sıkça girdiğim ağlama krizlerinden deneyimle artık bedenimden bir parça mendilimle girdim odaya. Koltuğa oturur oturmaz da doktorun bana mendil uzatmasını engellemek için çantamdan çıkardığım mendilleri sehpaya koyarak ağlamaya başladım. Ağlamaktan arta kalan zamanlarda da anlattım. Yaşadıklarımdan arta kalanları anlattım.
Arkaya ne kaldıysa onları anlattım. İyi bir şey kalmadı, onları anlatım.
Anneciğimden hiçbir şey kalmadığını anlattım, annemi bir kez daha kaybettiğimi mi hissettiğimi sordu; evet dedim. Annem bir kez daha öldü :( Annemi ben öldürdüm :(
Doktor kendimi suçlamamı doğru bulmadı, ikimiz aynı anda benim son günlerdeki hit parçamın nakaratını söyledik: 'hırsızın hiç mi suçu yok?'
Hayata karşı isteksizliğim var mı?
Hayır yok çünkü buna hakkım yok çünkü yıllardır birken artık ikiye çıkan hastalıkların ilk yıllarında sanki yaşamaya mecburmuşum gibi uygulanan çevre baskısından gaza geldim, hayata istekliyim ben :( bu baskılar beni hayata karşı istekli olmaya mecbur etti. Ben hayata bu kadar istekli biri olmayacaktım belki de, kim bilir? Bu anlamda hayatıma müdahale edilmiş gibi hissediyorum aslında.
Hayattan zevk alıyor muyum;
Almak zorundayım yoksa ölmek zorundayım; buna hakkım yok.
Lupustan, skelodermadan; bu iki manyakla mücadele etmekten yılmamış biri olduğum için doktor tarafından tebrik edildim; gözüm görmedi, koltuklarım kabarmadı.. Hayatta kalabilmiş olmamı ilk kez umursamadım.
Manevi hiçliğimin yanı sıra hayat zamanımın geri kalanını sanki hep aynı şeyleri yaşayacakmışım hissine kapılmamı düşümeme neden olan fiziki korkularımı anlattım. Başıma daha kötü bir şey gelmediğine tabii ki şükrediyorum ama başıma daha kötü bir iş gelmediği için büyük piyangodan teselli ikramiyesi çıktı sanki bana; değerlerimin çalınmasına şükretmemi dileyen bütün söylemlerin hepsini karalayarak anlattım! Yaşadığım polis söylemleri korku'larımı. Hırsızdan çok polisten korktum aslında ben! O kadar korktum ki bütün korkularım o kadar birbirine karıştı ki.. Bir akşam Gülay'la konuşurken aniden 'Hakan'a bir şey oldu' diye ağlamaya başladım. Ortada hiçbir şey yokken Hakan'a bir şey oldu sanrısına kapıldığım için hıçkıra hıçkıra ağlıyorum. Ellerim titriyor, bacaklarım uyuştu, orta parmağım eski model bir duvar saatinin sarkaçlı saniyesi gibi ama saliselik bir ritmle bir sağa bir sola hareket ediyor ve ben sadece izliyorum.. Kan şekerimin düşmediğini anladığım halde 'acaba?' diye yarım kavanoz reçel içtim ama geçmedi, Hakan gelene kadar o halim aynı gibi devam etmediyse de tamamıyle geçmedi.. Hala kapı, pencere kapalı, hala ben uykusuz :( Evde kalsam dışarı çıkmak istemiyorum, dışarı çıksam eve girmek..
Sonuç: travma sonrası depresyon..
Şimdi bir ilaç kullanıyorum. Beni korkak ama değerleri çalınmasına öfkeden kudurmuş bir salaktan korkusuz bir manyağa çevirme ihtimali yüksek bir ilaç. Bir ay sonra tekrar görüşeceğiz doktorla.
Sonra eve geldik. Oturdum doktorla konuşurken netleştiğim her şeyi Emniyet Genel Müdürlüğüne yazdım.
O postadan inciler:
1-Oturduğum sokakta kime evime hırsız girdiğini söylediysem karşılık olarak aldığım yanıt ‘buralarda hırsızlığın çok olduğu’ idi. Aynı gün sekiz eve daha hırsız girdiğini duyunca da nasıl bir yere geldiğimi düşünmeye başladım.
2-Polisin ‘daha kötü bir olaya (verdiği bir örnekle tecavüzden söz ediyor) maruz kalmadığınıza şükredin’ sözleri kanımı dondurdu!
3-Başka bir polise korkularımı anlattığımda ‘merak etmeyin, girdikleri eve bir daha girmezler’ öngörüsü hırsızların ellerinde girdikleri evi işaretledikleri bir krokileri mi var diye düşünmeme ve arkasından balkonuma ‘BU EVE HIRSIZ GİRMİŞTİR’ pankartı açma planları yapmama neden oldu.
4-Bir başka polis memuru arkadaşımızın ‘Fethiye’nin nüfusu yazın 300.000e çıkar, oysa biz 100 memur görev yapıyoruz’ diyerek nasıl da güvensiz bir yerde yaşadığımın farkına varmama neden oldu.
5-İfade verdiğimiz gün bir polis memurunun ‘hırsız mevsimi, bu sezon 500 hırsızlık vakası oldu’ demesi geceleri bütün balkon ışıklarını yakarak elimde bıçakla yarı uyur yarı uyanık geçirmeme neden oldu.
6-Kargo şirketlerinden birinde çalışan bir vatandaşın motorsikleti çalınıyor. Vatandaş karakola gidiyor. Polislerin tutanak tutmamak için gerekçeleri, ‘benzini bitince atarlar bir tarafa, biz de bulur getiririz’ oluyor. Aracı çalan kişi araçla kaza yapıp ‘hastaneye gideceğini’ söyleyerek olay yerinden kaçıyor. Aracın sahibine aracını ehliyetsiz bir kişiye verdiği için 600TL’lik para cezası geliyor. Araç sahibi polisleri dava ediyor, tanık olarak da bütün mahalleyi gösteriyor. Şu an artık Fethiye ilçesinde görevli olmayan Emniyet eski müdürü araç sahibin akrabalarına ‘davasını geri alsın’ diye ricada bulunuyor.
7-Halkın ‘polis isterse bir saatte bulur’ söylemi beni şaşkına çeviriyor.
Yirmi senedir malülen emekli olmama neden olan SLE son 16 aydır da skeloderma hastalıklarıyla mücadele ederken bu yaşadıklarımdan dolayı elinde bıçakla geceyi yarı uyur yarı uyanık geçiren ben, bugün eşim tarafından zorla götürüldüğüm Esnaf Hastanesi Psikiatr kliniğinden depresyon tanısı almış bulunmaktayım.
Hırsızlığın bu kadar basitmiş gibi algılandığı bir ilçeye MOBESE kameralarının takılmasını ve yaşadığım, tanık olduğum olaylar nedeniyle Fethiye’ye müfettiş gönderilmesini saygılarımla talep ediyorum.
.......
Muğla Emniyet, Kaymakamlık ve Belediye'ye yazdığım postalara yanıt yok hala.
Yalan beyandan verilen 243 liralık para cezası verdiğimiz okkalı itiraz dilekçemiz sonrasında kaldırıldı.
İnanamıyorum, bu yaşadıklarıma inanamıyorum!
Nüfus cüzdanımı hala çıkartamadım. Bugün süzgün yüzümle çektirdiğim vesikalık fotoğrafta uyuşturucuyla yakalanan Brezilya'lı kadınların polis çekimi vesikalıklarına benzemişim. O işi de bütün birikmiş işlerim gibi pazartesiye bıraktım.
Böyle anlarımda oyalanıyorum, dikkatimi başka yere toplayabiliyorum diye dikiş dikmek istiyorum. Dün, bildiğim tek modelden tunik diktim yine ama o kadar çabuk bitti ve o kadar çabuk giydim ki anlamı kalmadı :( Hakan var iyi ki hayatımda.. Ne kadar iyi bir adam. Seviyorum onu..
Gülay mı; hiçbir şey yapamadık. Hakan hastayken beni de acıdan ağlatacak kadar iki gün süren rezil bir sağlık sorunumdan dolayı hiçbir şey yapamadık. Ve gitti.
Bugün çok sevdiğim biriyle onun bir işini çözmek için bir kuruma gittik. Orkideler o kadar güzel ve o kadar gerçek değiller gibiydi ki, duvarın yeşiliyle o kadar uyumluydu ki kimsecikler görmeden çiçeği alasım geldi ama benim evimin duvarları yeşil değil sarı diye vaz geçtim :D
LCD monitörleri işte bu yüzden sevmiyorum, bu orkidelerin gerçekleri gayet zayıftı..
Hormonlu orkideler..
En sonki yazı yorumlarına, verdiğiniz desteğe, arayan, soran bütün arkadaşlarıma sonsuz teşekkürler.. Seviyorum ben insanları..
Bliyor musun, (evet aslında biliyorsun), tanımıyorum ben seni. Ama tanıyorum aynı zamanda da. Sen benim hiç bilemesen de hamileliğimin gece dostusun. Yazılarının iiçinde kaybolduğum, zamana zaman ağladığım, bir keresinde hıçkırıklarımın içinde nefessiz kaldığımsın hatta. Sonra gündüzlerde de aklıma düşüveren. Sonra uzakta, ama hep yanımda aslında. Binbir şekilde hayatın acısında, ama umutla olansın. Sonra beni uzaktan ama içimden biliveren. Kızımı aynı hisle kucaklayan. Hiç görmeden, bilmeden seven. İçinde ayrıntı yumağı, kimi zaman kördüğüm hayatında herşeye, herkese, heryere yetensin. Işığının birazını bu yana yollayan. Bilmesen de ( ve aslında bilen) bizim olansın. Hayatımızda olan, hayatımızı bilen, bizi bilen, geliversek evinin mutfağında beraber salata hazırlayacağımız kadar yakınsın. Bir anda çalsanız kapımızı, hiç yabancılık çekmeden "aaa, Gülenler gelmiş, ne güzel" deyip beraber sabaha kadar muhabbet edeceklerimizsin. (Hakan'ı da kattım bak işin içine artık, ailecek olduk:) Sen bizim Gülen'imizsin. Kızım büyüsün, Gülen teyzesini bilecek o da emin ol. O yüzden iyi olacaksın. Huzurunu bulacaksın biliyorum ben. Şimdi belki biraz uzaklaşmış gibi senden, kanma buna. Geri gelecek. Şairin dediği gibi "güzel günler göreceğiz".
YanıtlaSilAralarda uğradığıma bakma, aslında ben de uzakta ama hep yanıbaşında olanım.
Ben yazamam senin kadar, biliyorsun... Hissettin ama di mi?
dağlar kızı arkadaşım ne güzel yazmış, çok duygulandım senin için yazdıklarını okuyunca...
YanıtlaSilsen o kadar iyi niyetli bir insansın ki mutlu olmayı hak ediyorsun gülen ve inanıyorum hayatta istediğin herşeye sahip olacaksın...
ve kendini umutsuz ve çaresiz hissettiğin bir an olursa beni düşün, bak nasıl moralin düzeliyor birdenbire:)))))
bu arada önümüzdeki hafta içi birgün sabah erkenden sendeyim , bir gün önce haber veririm, öptüm seni canım benim:))))
ACEMİHOBİCİ ile aynı fikirdeyim çok güzel yazmış anlatmış seni dağlar kızı üstüne başkaca birşey yazmayacağım çünkü aynen öylesin benim için de ve geçecek bu günler, herşey çok güzel olacak inanıyorum.
YanıtlaSilÖptüm
canım benim merhaba, uzun süren sessizliğimden sonra sana uğrayayım dedim veeee neler olmuş neler.
YanıtlaSilCanım ülkemde kime güvenebiliriz bilmiyorum. Halkın güvenini almaya yönelik olarak bilinç altımıza gönderilen yeni versiyon polis dizileri bile çalışanların sorumluluklarını yerine getirmemesi sebebiyle çok da işe yaramayacak:( yaramasında, biz güvenliğimizi koruyacak polisler istiyoruz, umursamaz, işleri genelleştiren değil. Bu şeye benziyor, bir doktora gidiyorsun şikayetini anlatıyorsun, tedavi etmek yerine çok hasta var sen şimdi git ölmeye yakın gelirsin demek gibi bir şey. Yuh diyorum yani.
Depresyonun içinde çok geçmiş olsun diyorum. Sen güçlü kadınsın atlatırsın diyeceğim ama böyle diye diye omuzlarına daha çok mu yük veriyoruz bilemedim.
Gülencim seni seviyorum ve mutlu, huzurlu, güvenli, sağlıklı günler diliyorum.
Gülen ;ne kadar üzüldüm yaşadıklarınıza ,bu dilekçeni aynen içişleri bakanlıgınada yolla ilgileniyorlar haberin olsun ,hakanada geçmiş olsun dileklerimi ilet ,aslında yorum yazmaya başlamadan önce karşılıklı konuşur gibi bir sürü şey söyledim kendi kendime şimdi ise sukunetteyim ,seni anlayabiliyorum ,annelerimizi biz kaybettik bende dokundugu herşeyi saklardım ,en sonunda annemin en güzel mirası benim dedim ,bazı yerlerinde gözyaşlarımı tutamadım ,dengemizi bozdular herşeyle ya domuz gribi ya deprem ,ya tavuk kene vs.hepsi işte pski.gitmen yerinde olmuş ,ilaçlar birkaç gün içinde yalandan da olsa mutlu sona ulaştırıyor ,hiç birşey düşünemez hale geliyorsun aglanacak şeye gülüyorsun ,başındasın daha da anlayacaksın ,numune ben , varmı yapacagımız birşey toplucanak mail atalım istersen selamlar ,hayırlı ramazanlar
YanıtlaSil