e.c.:evlilik cüzdanı
Dün, birikmiş bütün işlerimin yapılma günüydü. Ya Allah bismillah deyip kalkarım ben yatağımdan. Dün de sekmedi. Her gün kabusla uyanmaktansa bugün bu işleri bitirmeliydim. Önce artık elektrikli süpürgeden uçan süpürgeye terfi eden süpürgemin son durumunU öğrenmek üzere rutin telefon konuşmamı yaptım servisle. Süpürgenin hazır olduğunu ve gelip alabileceğimi öğrenince rahatladım..Sonra bu sıcakta merkeze yürümek bana reva mı diye söylenirken bir yandan da kaplıcada gördüğüm mahkum olduğu tekerlekli iskemleden yüzen çocuklara hüzünlü gözlerle bakan kız çocuğundan ve yürüyebildiğim ama şikayet ettiğimden utanarak düştüm yollara. A o da ne, bir hafta kadar önce tanıştığım biri, bir Vespa motor üzerinde merkeze doğru yağ gibi akmıyor mu?Bir ıslık. Tecrübeli bir hareketle duran arkadaş sağına soluna bakınırken ben yanına gitmiştim bile. Selamlaştıktan ve merkeze kadar kendisine eşlik etmekten büyük zevk alacağımı söyledikten sonra bindim keyifli ama kısa bir yolculuğa başlayacak olduğum Vespa'nın arkasına. Bu olaydan sonra motorun arkasında gördüğüm kasksız insanların 'neden kask takmadıklarını' merak etmemeye karar verdim. Küçük yerlerde böyle hoş rastlantılar olabiliyormuş demek :) O arkadaşla nasıl tanıştığımı bilahare anlatırım; hatta belki de fotoğraflarla olur bu anlatım.. İki dakika sonra arkadaşa çok teşekkür ettikten sonra para çekeceğim bankanın önünde indim :) Yirmi kişilik bekleme süremin bol klimalı serin bir yerde geçecek olmasının sabırsızlık duygum yerine beni mutlu etiğini itiraf ediyorum. Evet, ben sabırsızım :( Bunun çoğu zaman çok kötü bir özellik olduğunu biliyorum ama ne yazık ki durası olabilen biri değilim :( Olduğum kadar artık..
Bir ara servisten arayan sabah konuştuğum kızla birbirlerinden bihaber başka bir görevliden süpürgemin beni beklediğini öğrenince bunun bayat bir haber olduğunu, bundan kendisinden önce haberdar olduğumu söyleyip kapattım telefonu..
Hiç tanımadığım halde kendilerini saygı ve sevgi ile andığım bir kaç kişinin muhtemelen sıkılıp bankayı terk etmiş olmalarından dolayı tahminimden daha önce yandı sıra numaramı gösteren ışıklı pano. Elimde çalındığından beri nüfus cüzdanım yerine gezdirdiğim e.c.nı memura uzatıp Ankara şubesinden para çekeceğimi söylediğimde memurun verdiği cevap e.c. ile bu işlemi yapamayacağım idi. Nüfus cüzdanımın çalındığını eğer para çekemezsem nüfus cüzdanımı çıkartamayacağım özrümün desteğiyle bir yandan da monitörden hesap hareketimi inceleyen memurla uzlaştık ve memur işlemimi e.c.ile yapmaya karar verdi. Yani adamın kafasına silah dayamadım, adama bu işlemi yapması için ısrar etmedim, sadece nedenmden dolayı işlemi bununla gerçekleştirmek zorunda olduğumu söyledim. Öyle ya, e.c. alabilmek için gerekli bütün şartları yerine getirmişim bir kere.. İçinde nüfus cüzdanı örneği var, hastane raporu var, sabıka kaydı var :) En fazla özrümün yeterli olmasının yanı sıra hesap hareketim bu işlemin gerçekleşmesi için inisiyatif kullandığı bir durumdu. İşlemim bittikten sonra bankoya bıraktığı e.c.nı çantama koyarken hala orada bir beklenti içinde olduğum izlenimi veren vücut dilim üzerine memurun 'paranızı verdim' demesi vücudumdan 8 volt elektrik geçtiği hissi yarattı. Bu his, bozuk, eski model bir telefon tarafından 8 volt elektrik akımına uğratıldılğımda hissettiğim hisle aynıydı. Anında kısılmış çatlak sesimle sadece 'hayır almadım' diyebildim. Karşısına güçlü bir rakip çıkarılmış masa tenisi oyuncusu gibi bir kaç set 'hayır almadım' 'hayır verdim' şeklindeki saçma diyaloğumuz memurun 'siz oturun kasayı sayacağım' sözleriyle son buldu ama ben aptalca bir hareketle kendimi kanıtlamak uğruna çantamı banko üzerine boşaltmıştım bile. Şimdi kendime kızıyorum, gereksiz ve kendimi rencide eden bir davranışmış :( Ben almadığımı değil, o verdiğini kanıtlamalıydı ki bu daha mantıklı olurdu. Çantamda bir 300 lira daha olmadığı ne malumdu ama olamazdı çünkü memura nüfus cüzdanımı çıkarabilmek için öncelikle para çekmek zorunda olduğumu söylemiştim. Madem kasayı saydığında -ki bu işlem en fazla üç dakika sürdü- bu işi çözeceksin neden ayaküstü dolandırıcı gibi hissetmeme neden oluyorsun? Bu aldım, verdim, ben seni yendim saçma diyaloğu sırasında herkes bize bakıyor, bankanın ücra köşesindeki insanlar neler olup bittiğini anlamaya çalışıyor. Rezil bir durum. Direk suçlu ve kendini aklama pozisyonuna geçtiğim bir an; hazır profil de uygun; gözümde gözlük, başımda şapka, bir tek buruşuk pardesüm eksik :D Kasa sayma işlemi bittikten sonra bankoya param kondu. 'E ne oldu şimdi?' dedim. Sanki ben onu e.c. ile işlem yapması için zorlamışım da işlemim yapıldığı için kendisine minnet duymam gerekiyormuş gibi 'ben size iyilik yaptım' dedi mi? Dedi. İşte ben bunu sevmiyorum; bir iyilik yapmak -kaldı ki orada o kişinin kişisel iyilik yapmaya hakkı yok; orası bir banka!-sonradan kişinin yüzüne vurulması kadar basit bir şey olamaz. Sonradan yüzüne vuracağın iyiliği yapmayacaksın, birine iyilik yapıp sonradan yüzüne vuruyorsan sen gerçek bir iyi değilsindir zaten. Neyse, konu bu değil.
Bir özrü hak edip etmediğimi sorduğum memurdan özrümü de aldıktan sonra 'mübarek ramazan, oruçtur, hafta başı işleri yoğundur, pazartesi sendromu' gibi düşüncelerle müdüre konuyla ilgili rahatsızlığımı iletmeden ayrıldım bankadan.
Kendilerini binlerce kere kötü sözlerle andığım hırsızlara bir daha söylene söylene gittiğim önce muhtar, sonra kaymakamlık yolculuklarım on dakika içinde nüfus cüzdanımı elime almamla son buldu.. Hala hırsızın geride bıraktığı pisliklerle uğraşıyorum :(
Merkezdeki işim bitmişti ama dönemiyordum eve. Yaşadığım olay o kadar ağrıma gitmişti ki :( Tam bir saat; evine hırsız giren, manevi değerleri , emanetleri çalınan bir insanın haklı psikolojisinde sanki iki olayın birbiriyle çok bağlantısı varmış gibi 'Biz dürüst insanlarız, evime giren hırsızın hiç suçu yok, onlar ellerini kollarını sallayarak dolaşırken ben ayaküstü dolandırıcı muamelesine maruz kalıyorum' diye kendimi doldurarak banka civarlarında dolanırken bankaya en yakın olduğum bir anda kendimi güvenlik görevlisine müdürle konuşmak istediğimi söylerken buldum. Allah'tan müdür izinliymiş. Tam var bunda da bir hayır deyip geri dönüyordum ki müdürün yerine bakan bir memurun 'buyrun ben yardımcı olayım' sözlerindeki ses tonunun yumuşaklığı ve güler yüzünden dolayı genç memurun hırpalanmayacağına kanaat getirip oturdum koltuğa. Kendimi tanıttıktan sonra konuşmama anlatacaklarımın kesinlikle bir şikayet olmadığını, sadece olmaması gerekene tepkimi dile getirmek için orada bulunduğumu söyleyerek başladım. Olayı anlattıktan sonra çok üzüldüğümü, onur ve gururumun kırıldığını söyledim. Aslında ben sinirlenmekten çok gururumun kırılmasını yaşadım ön plan duygu olarak. Konuşmanın ana teması da buydu zaten, yani madem kasa sayımıyla bu işi çözebilecekti ısrarla ödemeyi yaptığını söylemeden en fazla ikincisinde beni oturmam için koltuklara yönlendirecek ve bana hissettirmeden kasasını sayacaktı memur. Olması gereken bence buydu.. Sadece biraz daha hassas olunabileceğini kendime olan saygımın zedelenmemesi için söylemeliydim. Söyledim de. Denizli horozlarının güreşe çıkmadan önce güç kontrolü yapmak için birbirinin çevresinde dolanıp tahrik etmesini andıran görüntüleri kameradan izlemesini de teklif etmeyi ihmal etmedim konuştuğum memura:) Vekil müdür birlikte izleyebileceğimizi söyledi ama mısır ve kola yoktu masada :P Zaten de görüntüler 'o an' için sorunlu göründüğünden açılmadı. Sonra sevgili memur olaya en az benim kadar duygusal yaklaşarak 'sizi acıtmışlar ama o arkadaşımız yeni, sizin gibi müşterilerimizin haklı tepkileriyle tecrübe kazanacak. Ben banka ve memurunuz adına sizden özür diliyorum' dedi :) Bunu da anlamış değilim, tecrübesiz bir memuru o koltuğa oturtmanın açıklaması ne acaba? Ama bu kez de iş ilanlarındaki 'tecrübeli' aranan elaman ilanlarına sitemimiz ne olacak? İlginç..
Olayı tatlıya bağladıkla açıklanamaz bir durumla -çünkü ben tartışmaya gitmemiştim, dolayısıyla haklı-haksız gibi bir durum yoktu ortada- içim rahatlamış ayrıldım bankadan.
Evim dönüş yolunda Hello cafeye gidip denize bakarken olanları düşündüm.. Umarım genç memur bu yalnızca sitem mahiyetindeki konuşmamdan zarar görmemiştir, kimsenin ekmeğiyle oynanmamalı ama gurur ve onuruyla da..
Sorun istemiyorum artık hayatımda, küçük ayrıntılara takılı kalmaktan güne odaklanamamaktan şikayetçiyim. Hayatımda gereksiz ve yük olarak gördüğüm her şeyden sıyrılıp kurtulup kuşlar gibi özgür ve hafif olmak istiyorum.
Ve bu sabah 9.38.
Çalan zil.
Kapıyı açan ben.
Karşımda duran strechledikleri elektrik süpürgemi yere koymaya kıyamayan servis elemanı :)))))
Uçan süpürge uçtu uçtu evine kondu :)
Yorum yorumları:
Acemim; benim gibi makineye mukayet olamadığın için aman elde dikivereyim diye başlar ve devam edersen elde tunik de dikersin, perde de :) Sadece tunikle hayat geçmez, yeni bir şeyler de dikmek lazım. Kursa gitmek lazım. İyi olur :) Ama fotoğraf kursuna da gitmek istiyorum İkisini bir arada götürürsem çok sevinirim :)
Bu havada Hakan bir, sen iki zaten :( Neyse ki toparladın. Pizza değil hafif bir şeyler yeriz. İştahım yok benim, senin de olmasın :D
Dikişdersi'm, canım benim, ben çabuk bitsin istemiyorum ki dikişlerim. Ben uğraşmak ve çok yorulmak istiyorum. Hiçbir şey düşünmeden yapabildiğim tek iş dikiş. Ben dikiş dikmeyi bilmiyorum, bu nedenle o burda dergilerinden, kalıplardan hiçbir şey anlamıyorum :( Mezura kullanmıyorum, sabun ve cetvel de :) Öylesine dikiyorum ben :) Kafam dikişten başka bir şeyle meşgul olmasın istiyorum, tek amacım bu :) Yani sen benim için uzak bir hayalsin, yaptıklarını görünce onları nasıl yapabildiğine inanamıyorum.. Çok başarılısın sen..
Süpürge yorumuna hala gülüyorum :))))) O artık uçan süpürge :) Servis elemanı 'alamam' demediği için oldu ya bütün bunlar; yoksa onların ne kadar sert iş disiplinleri olduğunu bildiğimden eğer alamayacağını söyleseydi, bırak ısrar etmeyi ikinciyi teklif bile etmezdim ama ben servis elemanının 'çok yer dolaşacağız' sözlerini 'az yer dolaşsaydık alırdık' olarak algıladığım için gönderdim. Vallahi benim hatam yok denecek kadar az ama dersimi o kadar gün süpürgesiz kalarak aldım :) Neyse çözümlendi..
Nalan ablam; keşke ben de senin sesini iyi duysaydım. Ne olur toparlan, bak en has kızın yanında değil :P Gözümü arkada bırakma benim, hepiniz iyi olun.
Yok ablam, elde dikerken iyi hissediyorum. Biliyorsun ruh çöküşlerimde elde dikişe sardırıyorum ben :) İyi geliyor. Bir tane daha diktim, tam uydurmasyon. Dikiş bilen ev sahibim hangi kalıbı kullandığımı sorduğunda çok şaşırdım. Yok kalıp malıp ya :) Ne kalıbı kardeşim :) Mezura bile kullanmıyorum ben :D Göz ayar ve kararı :)
Bugün pazara gidip yer elması izi süreceğim, gerçi Hakan'ın iğneleri bitti ama olsun iyice toparlansın. Sağ olasın ablam.
Nur'um, yaşam gurum, Nur annem; seni severken tanıdıktan sonra daha bir sevdiğimi söylememe gerek var mı? Sen beni, içimi, acımı, yaramı bilirsin, sen beni hoş görürsün. Ben seni seviyorum.. Başka da bir şey demem, bilmem ama kusurlarım için özür diliyorum. Affet beni..
Banu'm; sen gibi bir ustadan bu sözleri duymak ne büyük onur :) Sağ ol, cesaret veriyorsun. Hiç denemediğim, başaramayacağımı düşündüğümden aklımın ucundan geçmesine izin vermeyeceğim işlere kalkışabilirim sayende :)
Allah ayırmasın; seviyorum Hakan'ı, artık onun da beni sevdiğinden eminim :)))) Allah sevenlerin sevgisini korusun, Allah ayırmasın. Enerjisi yüksek, candan dileğin için bütün sevenler adına sana teşekkür ediyorum canım Banu'm..
Kurbaamın anneciği Şenay'ım; esprili yorumunu çok sevdim ve güldüm. Ben sizi seviyorum. Çok ama çok sağ ol :)
Kardeşim; iltifat için çok teşekkür ederim. Çok mutlu oldum ama tuniğimi beğenmeyenler de var. Alt kat komşum beğenmedi mesela, 'ben acemiyim, neresini beğenmedin, fikir ver bana' dedim. 'Orta yaş işi olmuş' dedi :)))))))))) İyi de ben yaş 35 yolun yarısını geçeli sekiz sene oldu :) 43 yaşındayım ben yahu.. Tekrar teşekkürler..
Görüşürüz :)
Canim gozunaydin sonunda supurgen geldi :)
YanıtlaSilBiliyorum süpürgeyi çok özledin ama onu ve kendini fazla yorma:)
YanıtlaSilNüfus cüzdanına da kavuşmuşsun, onnu da güle güle kullan.
Bak herşey yoluna giriyor yavaş yavaş.
Memurun davranışı yanlış ve hiç hoş değil. Rahatsızlığını bildirmen iyi olmuş, öğrenecek ablası yeniymiş zaten. Tecrübe de böyle kazanılıyor işte mecburen. Bu memurlar neyse de, hiç olmazsa düzeltilemeyecek sorunlar değil onlarınki, ya acemi doktorlar tecrübe kazanana kadar neler oluyor kim bilir...
Canım benim, öpüyorum seni. Kendine iyi bak e mi?
Okudum okudum sonunda hello kafe dedin ya ona bittim işte. tam günün bilançosunu çıkaracak, yorgunluğu atacak dinlenecek bir yer.
YanıtlaSilŞu olumsuzlukları üstünden artık at lütfen bunun içinde olumlu düşünmen yeter be gülüm. yani bu gün yaptığın gibi. yürüyebilme özgürlüğün hani.
Sevgiler...
bence tuniğin çok şık olmuş
YanıtlaSilsana da çok yakışmış tatlım
öpücükler