23 Kasım 2010 Salı

SAVAŞIN EŞİĞİNDE

Mando bu sabah gitti. Önce Pamukkale ardından İzmir yapacak. Birbirimizi özleyeceğimizi söyleyerek ayrıldık Mando'yla. Yolu ve rotası açık olsun. Ayrılıklar beni yorar, üzer. Yoruldum ve üzgünüm. Hiç tanımadığım, kültür, örf ve adetini bilmediğim kendini yollara ve Türkiye aşkına vurmuş birinden ayrılmak hoşuma gitmedi. Mando'dan harika bir ev arkadaşı olur; ama söyleyim, makarna yapmayı bile bilmiyor :P Günde onbeş saat çalışan ve evini sadece otel gibi kullanan bir kadından söz ediyoruz. Çalışma ve yaşam koşullarının çok ağır olduğu bir ülkeymiş Kore. Kültürlerimiz birbirine yakın. O bir Atatürk hayranı, Kore Savaşına -ki ne anlamsız bir savaştır o! O anlamsız savaşa katılımımız NATO'ya giriş anahtarımızdı!- asker gönderdiğimiz için bize minnettar. Kesinlikle benzer espri anlayışına sahibiz, ev işlerine katılımcı, korumacı, sahiplenici; Dolunay'la anlaşmazlığa düştüğümüz bir konuda bana o kadar destek oldu ki :) Gitmeden bir gece önce bizde kaldığı için bize bir şeyler yapmak istediğini söyleyecek kadar nazik -gerçi benim pek hoşuma gitmedi bu çünkü kesinlikle tabii ki bir karşılık bekleyerek davet etmedik onu-olması, eve kocaman bir pastayla dönüp parasını harcadığına kızıp üzerine çullandığımızda mahcup olup özür dilemesi.. Çok tatlıydı :)
Giderken bana anlatacağı şeyler olduğunu ama bunu ancak posta yoluyla yapacağını söyledi Mando. Sonra akşam saatlerinde Kuzey Kore ile Güney Kore'yi savaşın eşiğine getiren bir gerginlik yaşandığını öğrendim. Sakın bu Mando düğmeye basan kişi olmasın :P Ya da sanayii casusu filan :P Tamam kabul ediyorum, savaş asla insani bir anlaşma biçimi değil. Hem de parçalanmış bir ülkenin birbiriyle savaşa girmesi hiç kabul edilir değil ama benim Kore'li bir arkadaş edinmemden sonra bu olayların gelişmesi yakın çevremde bir takım geyiklerin dönmesine neden oldu. Öyle ki, uğursuz olduğum söyleniyor :P Geyikler bir yana, umarım eskiden aynı ülkenin vatandaşları olan bu insanlar birbirlerine, kendilerine ve ekonomilerine daha fazla zarar vermekten vaz geçerler. Ha bu arada, eve hiç tanımadığım birini almam konusundaki şaşırmış olan arkadaşlarım; bu benim ilk vukuatım değil. Bu sokaktan insan toplayıp eve getirme olayları bana ailemden miras. Genetiğimde var yani. Benim için o kadar doğal ve olası ki bu, dolayısıyla sizin şaşırmış olmanız beni daha çok şaşırttı :) Ah şu internet sorununu bir çözsek hepsini anlatırım ama elim kolum bağlı ne yazık ki :( Hala Dolunay'ın telefonundan bağlanıyoruz :(
Rusça kursuna başladım ben :) İlk dersimiz bu akşamdı ve başaramayacağıma minimum ihtimal vererek gittiğim ilk dersimde kendimle gurur duydum. Rus öğretmenimiz sınıfımızı çok başarılı bulduğunu ve daha önceden Rusça bildiğimiz konusunda şüpheleri olduğunu söylemek zorunda kaldı :) Sedef bana hep 'sen dil öğrenmek için doğmuşsun' derdi. Ve sanırım bu doğru. İlk dersteki performansıma bakarak biraz iddialı olacak belki ama gayet iyiydim. Tahtaya bile kalktım :) Kiril alfabesiyle 'anne orada' yazdım tahtaya :) Yerime geçerken de 'annem nerede?' diye kendime sorarken ağlamamak için tuttum kendimi :( Bulmaca gibi alfabesini öğrenmekten çok zevk alacağımdan kesinlikle emin olduğum bu dili pek sevdim :)
Rus dilinde de Alman dilindeki gibi feminen, maskülen ve nötr artikeller var yani Alman dilindeki artikel aşinalığım işime yarayacak. Mantık aynı. Kurs biçki dikiş kursuyla aynı yerde ve 18.00de başlıyor. Bisikletle gidiyorum. Kore'lerin birbirine girdiğini de kursta olduğum sırada Sedef haber verdi. Yine şaka yapıyor sandım. Bizim birbirimize yaptığımız şakalar, absürdlükler bir gün başımızı derde sokacak diye korkuyorum :D
Hem misafirim var hem de yorgunum diye iki gündür biçki dikiş kursuna gitmiyorum.
Yorgunum çünkü Mando ve Dolunay'ı Saklıkent, Tlos ve Akyaka'ya götürdük. Ertesi gün Büyük Samanlık, Küçük Samanlık ve Kuleli koylarını gezdik. Dolunay kasımın 22sinde denize girdi. Grip aşısı olmama karşın cesaret edip ben girmedim ama su soğuk değildi; ayaklarımı soktum, oradan biliyorum.. O kadar çok fotoğraf var ki ama ekleyemiyorum :( Bir kaç güne çözülmezse bu internet sorunu ben bu işleri bırakırım cümle aleme ibret.
Yarın akşam Dolunay Ankara'ya dönüyor. Fethiye'yi o kadar sevdi ki Ankara'daki işlerini yavaş yavaş devredip devredene kadar da mayıs-eylül arası yarı zamanlı olarak Fethiye'de yaşamaya karar verdi. Hatta az kalsın bir tekne bile alıyordu :) Her yere bisikletle gitmek, aklına estiğinde kendini kordona atıvermek çok hoşuna gitti.. Bense şimdiden mayısı bekliyorum. İş Sedef'e kaldı. Bir de o gelse tamamdır.
Saçlarımı kestirdim. Son derecede çirkin oldu :) Üzülmüyorum çünkü benim için hiç önemli :)
Yorumlar için çok ama çok teşekkürler, hepsi aklımda.
Ama ben yine yanıtsız gidiyorum.
Ben yine seviyorum sizi diyorum..

1 yorum:

  1. yazdıklarını arkası yarın gibi okuyorum.
    koreli arkadaşın olması çok hoş.
    dünyaya açılmaya başladığını düşünüyorum.
    internet sorunun niye çözülemiyor?
    emin öğretmenin orda olsaydı keşke..
    sevgi ve sağlıcakla kal..

    YanıtlaSil

Fikrin varsa bilmek isterim..

Aa BUNLAR DA VARMIŞ :)

Related Posts with Thumbnails