Bu sabah ben kahvaltı hazırlarken Sedef teyzesiyle kuzen Erdim Kazım Kazım'ı yıkadılar.
Ben çay servisi yaparken kuzen Erdim kocaman bir böreği Kazım Kazım'ın ağzına tıkıştırmaya çalışıyordu. Neyse ki teyzesi Kazım Kazım'ı Erdim'in elinden 'o kadar büyük parçayı nasıl yesin el kadar bebek' deyip aldı da minik minik parçalara ayırdığı böreklerle doyurdu karını yavrumun.
Sedef teyzesi hiç ağlamayan, bütün gece gözünü kırmadan hiç uyumayan Kazım Kazım'a pijama dikecek yarın :) Erdim'in söylediğine göre bütün bir kış üstündekilerle geçmezmiş, onun giysiye ihtiyacı varmış :) Kazım Kazım'la hayatımız değişti :) Teşekkürler Doğa'm :)
Öğleden sonra Sedef'in taşınmayı en erken altıncı ay diye planladığı henüz teslim edilmemiş yeni evi için beyaz eşya bakmaya gittik. Grubun amip gibi çoğaldığını gören görevli beyaz eşya konusundaki bilgilerini sil baştan anlatmaktan hiç rahatsız olmadı yine :) İstediğimiz markanın belirlediğimiz modelinin stokta olmaması nedeniyle yine boş elle çıktığımız mağaza artık sık sık uğrayacağımız bir yer haline geldi.. Eve döndük, çıkarken anahtarı kapının iç kilidinde unutmasaymışız iyi olurdu. Kimse suçu üstlenmedi. Eve girebildiğimizde kapı önünde yaşadığım gerginlikten dolayı kendimi uykunun derin kollarına bırakma ihtiyacı hissettim. Stres kaynaklı uyku. Bir kaç saat isteklice uyuduğumu hatırladım uyandığımda..
Gelelim mime; güzel bir mim; sevgili öğretmenimiz Aysema'nın ikinci mimi. Aysema Öğretmenim tarafından aynı zamanda 100 metre koşucusu gibi çat kapı gidebildiğim komşum Çınar'ıma paslanan mim Çınar eliyle bana gönderildi. Mim konusu ilginç ve kışkırtıcı :D Şimdi bu mim yanıtları için kolları sıvıyorum.
Kurallar:
Mimi gönderen bloğun linkini veriyorsunuz ----> Çınar
Üç kişiyi mimliyorsunuz. Mimlediğiniz bloglara haber veriyorsunuz. (ortaya bıraktım isteyen alsın! demiyorsunuz) Olabildiğince mimlenmemiş blogları seçiyorsunuz.
Mimlediğiniz blogların linkini de veriyorsunuz..
İşte sorular..
1- Dokunulmazlıkların kaldırılması hakkında ne düşünüyorsunuz?
Dokunulmazlığın hala konuşuluyor olması inanılır gibi değil çünkü en dokunulması gereken insanlara dokunmuyoruz, dokunamıyoruz. Benim neyime dokunacaksın, gerektiğinde hep birlikte gidip onlara dokunalım. Mecliste kaç tane dokunulamadığından yargılamayan vekil olduğunu bilseniz dudaklarınız uçuklar. Asıl dokunulması gerekenlere dokunabilmek için vekillerin karar vermesi gerekiyor. Vekillere Meclis kürsüsü dışında kamu ve yargı önünde benden farkı davranılmasını kesinlikle onaylamıyorum ve bir an önce onlara dokunmak istiyorum!
2. Seçim barajı kaldırılsın mı?
Seçim barajı neden var ki zaten? Benim bildiğim baraj su toplamak ve serbest atışlarda (yanılıyor olabilirim, futboldan hiç anlamam) futbolcular tarafından kendi kalelerinin önüne kurulur. Seçim barajı olmasaydı, bugün Tekel işçisiyle, eczacısı, doktoru, itfaiyecisiyle kavga eden bir hükümet tarafından sözüm ona yönetiliyor olmayacaktık. Seçim barajı Türkiye'yi tek partili sisteme götürecek olan tehlikenin birinci basamağıdır. Lütfen 4 Ocak tarihli Vatan gazetesinin birinci sayfasındaki kadın profesörün tek partili sisteme gidiş öngörülü yazısını bulup okuyun. Seçim barajının kaldırılmasıyla adil ve çok sesli bir seçim gerçekleşeceğine inanıyorum.
3- Adayların belirlenmesinde nasıl bir yöntem uygulansın?
Çok basit ve tek çözüm; milletvekili maaşları asgari ücrete çekilsin, iki sene vekillik yapmış birine otuz sene çalışmış gibi emeklilik hakkı verilmesin, hastane gibi sosyal hizmetlerden sıradan bir vatandaş gibi yararlanması zorunlu kılınsın. Bunlar uygulamaya konduktan sonra sorun kendiliğinden çözüleceğinden hala vekil olmak isteyen aday varsa buyursun gelsin :D
4. Yargı bağımsızlığı sizin için ne anlam taşıyor?
Yargının bağımsızlığının ne anlam taşıdığını konuşuyorsak, bunu bir ihtiyaç gibi görüyorsak yargının bağımsızlığına inancımızı sorguluyoruz demektir. Yargı da bağımsız olmayacaksa ben kendi haklarımdan geçtim, ülke haklarımı nasıl savunacağım, ülke çıkarlarımın korunmasını nasıl sağlayacağım? Yargı da dahil ülkenin temel taşı niteliğindeki kurum ve kuruluşlarına olan inanç hasar alırsa o ülke çıkmaza sürüklenir, her kişi kendi adalet sistemini uygulamaya kalkar. Yargı bağımsız olmalı. Adaletin hepimiz için gerekli olduğunu düşünerek -sadece kişisel değil- hak arayışlarımızda yargının güvenirliğini sorgulama ihtiyacı hissetmemeliyiz.
5. Beşinci soruyu siz belirleyecek olsanız neyi öğrenmek istersiniz?
Öğretmen okullarının kapatılmasının, bu kadar çok üniversite açılması hakkında ne düşünüyorsunuz?
Öğretmen okullarının kapatılması ülkemin en büyük handikapıdır. Öğretmen okullarının kapatılması ve yeniden altı senelik eğitim-öğretim yılı olarak uygulamaya konulmaması ülkenin en büyük kaybıdır. Öğretmen okullarında kişinin hayatını her anlamda tek başına idame ettirecek kapasiteyle mezun olan öğretmenlerin gittikleri yeri aydınlatacak bilgi ve donanımdan yoksun bırakılmasını, gelişmekte olan ülkemin adım adım geriye götürülmesinin en büyük nedeni olarak görüyorum. On sene kadar önce sırf ataması var diye ailelerin 'hiç değilse öğretmen olsun' dedikleri çocuklarının bugün 'hiç değilse öğretmen' olmuş olma ihtimallerini düşünmek bile istemiyorum! Bu ülkede hiçbir şey olamamış çocukların öğretmen olmaya hiç hakları yok! Çünkü herkes mühendis, doktor olmak zorunda değil ama iyi bir insan ve vatandaş olmak zorunda! Mühendisi, doktoru yetiştiren kim? Öğretmen. Öğretmen olan kim; 'hiç değilse öğretmen olmuş' kişiler!
Neredeyse köşe başlarına açılan üniversitelerden mezun olanların istihdam edilememesini, tarım ve hayvancılığın bitirildiği bu kadar verimli topraklarda hala veteriner hekim ve ziraat mühendisinin mezun olmasını, üç tarafı denizlerle çevrili güzel ülkemin su ürünleri mühendislerinin açıkta kalmasını, eğitim fakültesi mezunlarının öğretmen olabilmek için defalarca KPS duvarına çarpmaktan morarmasını, eğitim sisteminde ne olursa olsun sınıf geçirilen çocukların en basit yazım kurallarından bihaber bırakılmasını içime sindiremiyorum, popüler deyimle h a z m e d e m i y o r u m!
Az kaldı, bir aksilik çıkmazsa haftaya bugün evimde; Ankara'da olacağım. Yorıım yanıtlarımı o zamana saklıyorum tabii evimi ne şekilde bulacağım hakkında hiçbir fikrim yok :)
İyi bir hafta bizim olsun..
Öptüm, uykuya devama gidiyorum..
Sevgili Gülen,
YanıtlaSilYine harikalar yaratmışsın. Çok teşekkür ederim.
Yazdıklarının hepsine katılıyorum. Öğretmen okullarıyla ilgili maddeyi de iyi ki eklemişsin.
Bir köye en az beş öğretmen, bir imam gerekiyorken öğretmen okullarını kapatıp imam okullarının sayısının arttırılmasının mantığı nedir?
Öğretmenler KPS'de morartılırken Diyanet İşleri'ndekilerle Milli Eğitim kadroları dolduruluyor. Yani Diyanette çalışanlar sınavsız, yatay geçişle öğretmen, müdür vb. oluveriyorlar. Durum budur.
Sevgilerimle...
gülenim ya yazını okurken ay şunu yazayım yok bunu yazayım derken yazının sonunda ki EVİ NASIL BULACAĞIM cümlesi beni vurdu:))bir keresinde evi bırakıp gitmiştim 15 gün antalyaya eve döndüm 15 gün temizlik ve eşya yerleştirme yaptım:)tüm evin eşyası yer değiştirmişti niyeyse...lavaştan börek tarifini de versene:))öptüm
YanıtlaSilÇok güzeldi cevaplar (fikirlerin) canım, ellerine sağlık. Ahh! Yaşamın kıyısında arkadaşıma da yazdığım gibi, Bizi oturtmalılar o koltuklara. Neler yapılabilirmiş görürlerdi o zaman:))
YanıtlaSilSevgiler gel artıkkkk
Kazım Kazımımız emın ellerde..abısı de.. teyzesı de.. cok ıyı bakıyor oglusumuza :) bızden mutlusu yok :)
YanıtlaSilMerhaba Gülen.Çok güzel ve pozitif bi adın var.İnsanın senin gibi arkadaşı olsun daha ne ister ki...İsmini her telafuzunda gülümser insan heralde:)Kavga da edilmez senle:D İsmin ve resimlerin gibi hep gül arkadaşım...adres değişikliği yaptım bu arada,yeni sayfama bekliyorum ;)http://sibelleherseydenbiraz.blogspot.com/
YanıtlaSilgülenciğim yaaa mimi yanıtlayamadım ;
YanıtlaSil4yıldır salı toplantılarında uykumu gecelerce kaçıran mutsuz konulara cevap bulamayıp uleyn bu memleket bana mı tapulu ,herkes rüyalarının kaçıncı evresinde horuldarken ben niye uykumdan oluyorum diyerek arasıra kendini kitler bir süre umursamaz moduna girer uykuya dalardı.
Şimdi de bu ara kendini sevgi,dostluk ve sanatla doldurmuş olan beynim yine karabük demir çelikteki fırın ayşe gibi kendini astı.
bu soruların her birine alık alık bakıyor.
o yüzden ilk dördünü yanıtlamayacağım.
sadece bir soru sormak istesen ne sorardına yanıtım var:
Bu meseleler ve daha vahimleri bloglarda dahi gezinirken,uykusu yıllardır kaçan,sokaklara düşüp konuşan ,bağıran milyonlar varken neden duyması gerekenler nerede?
anladın beni değil mi?
İzmirin tadı biraz daha kalsın damağımda diyerek mazeret beyan ettim affet.
bağdattan dönene sevindim ama sen de dön artık:))))
Sevgili Gülen !
YanıtlaSilBen bu Mim lediğin konuda yazarsam ne olacak biliyorsun. İçim dışım hiç iyi değil zaten. Sen gel Ali Abi ni affet. O sana yine kartlar yazsın.
Sevgimle ...