19 Mart 2010 Cuma

SAKAR SALAK 2!

Gülay, Hakan ve ben bahçede biraz yürüyüş yapalım dedik. Gün ışığını kaçırmadan baharın ilk güneşli fotoğraflarını da çekerdik belki. Camel rengi kargo pantolonlarımızı giydik, üstüne de hafif bir şeyler. Tam çıkacakken Dolunay aradı ve internetten X şehri otobüs terminalinden 'herhangi' bir numara öğrenip kendisine söylememi istedi. Bulduğum ilk numarayı verip telefonu kapattığım X şehrinin x numarası yanıt vermeyince Dolunay bir daha aradı. Bu kez görevi Hakan'a devredip elimde telefon Hakan'ın netten bulup söylediği telefon numaralarını Dolunay'a dikte etmeye karar verdim.. Derken bir arıza oldu; ne telefonda ne internette. Dolunay'ın söylediklerini Hakan'a, Hakan'ın söylediklerini Dolunay'a söylerken ben bizzat kendim arıza yaptım.. Hakan'a elimle sus işareti yapmam kişi tarafından algılanmayınca iki kişi arasında kalmış olmanın, iki tarafa da derdini anlatamanın sıkıntısıyla iki dakika içinde bir volkana dönüştüm :D Bir kaç dakika içinde özneleri değiştirerek defalarca söylediğim tek cümle 'Hakan/Dolunay ne diyorsun anlayamıyorum', 'bir dakika Dolunay/Hakan duyamıyorum' cümlelerinin etkisiyle ve bu süre içinde de Dolunay'a iletebildiğim bir tek telefon numarası da olmayınca bir anda yükseldim sonra da coştum :D Önce telefon 1500 km süratle yere fırlatılarak Formula araçlarının birbirine çarptığı anda dağıldıkları gibi parçalara ayrılmasına neden olundu; toparlayabilene aşkolsun. Bu kendini yere çarpılmış biçimde bulan zavallı telefon, İzmit'ten geldiğimde üstüne oturma kemiklerimle oturduğum telefonun ekran pörtlemesi sonucu bir elektronik mağazasına girip tezgahtara 'en ucuz n.... telefonu verir misiniz? sorum üzerine aldığım en ucuz n.... telefondu.

Daha bitmedi.. Gülay beni daha önce hiç öyle görmediği için normalde de iri olan gözlerini açmış şaşkınlıkla bana bakarken ben gülerek Hakan'a vurup vurup kaçmaya başladım :) Çocukların birbirleriyle oynadığı ebecilik gibi oyun haline getirdiğim bu vurup vurup kaçma aktivetesi bireysel olarak çok eğlenceliydi :) Gülay da savunma yapan bir basketbolcu gibi elleri havada Hakan'ın önüne geçmiş 'Gülen yapma' diyor :) Bir kaç kez tekrarlanan aynı sahneden sıkılmış olacak ki Hakan Gülay'ın arkasından kurtuldu ve beni bir çırpıda ele geçirerek kanepeye oturdu ve bir önceki hamlede ele geçirdiği beni Amerika'lıların çocuklarını dizlerine yatırıp kabalarına vurdukları aynı pozisyonla kabama vurmaya başladı :) Gülüyorum, sahne o kadar komik ki gülmekten alamıyorum kendimi :) Ve fakat ne acelesi vardı ki bu mevsimde incecik kanvas kumaş pantolonun. Ben gülüyorum diye şaplakların şiddeti artmaya başlayınca yandım Allah ama ne acı :)))))))) Durumun komedi unsuruna gülmek gelse de içimden, canımın acısından gülme efektleri yerini ah nidalarına bıraktı. Kurtulmak istiyorum başaramıyorum. Isırmak eylemini gerçekleştirmek üzere Hakan'ın bileğimi tutan eline hamlede bulunduysam da düşmanın el pozisyonunu değiştirmek üzerine kurulu uyanık stratejisi buna müsaade etmedi. Gülay da oturmuş bizi izlerken gülmekten yaşaran gözlerini siliyor :) Bir süre hareketsiz kalıp bütün gücümü topladım ve kendimi düşman elinden kurtarma operasyonunu gerçekleştirmek üzere bedenimi hızla yere atarken Hakan'ın elini öyle bir sert ve ters hareketle ittim ki beklediğim 'ah elim!' sesi duymamamı şaşkınlıkla karşıladım. Kurtulur kurtulmaz da yaşadığım sinir-komedi-fiziki acı karışımı buhran anında elime geçirdiğim makasla saçlarımı kestim :) Gülay 'inanmıyorum sana Gülen' derken üzgün görünmeye çalışsa da başaramıyordu.

Sonra biraz ayrı kalmamızın daha doğru olacağını düşündüğümden Hakan'ı evde bırakıp Gülay ve ben bahçeye inerek fotoğraflar çektik, biraz yürüdük. Hava güzeldi, bahar gelmiş, dallar pıtırcıklanmıştı. Yediğim sopadan :P uykum gelince hemen uyumak istediğim için eve dönüp usulca kapıyı açtım.Yatak odasına süzüldüğümde bizim uzun koridorda Hakan'la karşılaştık. Yaptıkları ateşkese karşın nişan alarak birbirini gözüne kestiren düşman askerleri gibi baktık önce birbirimize, sonra dayanamayıp kahkahalarla güldük. Gülme isteğimize engel olabildiğimizde Hakan zaiyatla ilgili ilk bilgiyi verdi: 'Gülen parmağım kırılmış' derken bir gün önce kendi parmağımı gözüme sokmam onu tatmin etmemiş olacak ki kırık olduğunu söylediği parmağını gözüme sokmak üzereydi. Bir parmağın bu kadar şiş olması ve o parmağın sahibinin bu kadar sessiz durabilmesi imkansız bir şeydi. Kırık olması aklıma yatmadı ama Hakan'ın acı eşiğinin yüksek olması nedeniyle bu ihtimali gözardı edemedim. Hastaneye gitme teklifim ancak akşam saatlerinde kabul görünce hastaneye gidildi ve kırık değil ama çatlak bir alyans parmağıyla geri dönüldü. Sopayı ben yedim onun parmağı çatladı.


Parmağına taktıkları atel onbeş gün kalacak.
Daha bir gün önce kulakları az duyan Nalan ablaya katarakt operasyonu geçiren Mahmut abi için 'ne gerek vardı, ben size göz kulak oluyordum hihihih' babından gayrıciddi espriler yapan ben, aynı gün parmağımı gözüme sokmak suretiyle kendimi yaralamıştım. Mavi Kuş bebekleri için yeni bir atkıya başlamış olduğum için elimdeki şişin gözüme girmemesi gözümün sadece kızarıp kanlanması çıkmasından iyidir olayının ertesi günü sen kocanın parmağını çatlat.

Sadece bir ay önce aldığım yeniden bir araya getirilen telefonun sonu bir öncekiyle aynı; çalıyor yanıtlıyorum, ben arayabiliyorum ama ekranda görüntü ucubik karakterlerden oluşmakta.

Mahmut abimin katarakt operasyonundan sonra aramızda geçen bir diyalog:

Mahmut abi: Gökyüzü ne kadar parlak, bulutlar ne kadar mavi ve gün ne kadar aydınlık.
Gülen: Daha önce böyle görmüyor muydunuz?
Mahmut abi: Hayır gökyüzü hep kapalı ve bulutlar griydi.
Gülen: E siz şimdi şiir yazarsınız artık Mahmut abi.


Yorum yorumları için sonsuz teşekkürler: Bir önceki yazı yorumları da yarın :)

Sibel'im; inan bir derdim yoktu. Parmağım hareket ederken gözüm de o an orada bulunuyordu yani her şey bir rastlantıdan ibaretti :) İyi dileklerin için çok teşekkür ediyorum..

Fatma'm; çok teşekkür ediyorum. Kolunun bir an önce iyileşmesini diliyorum. İkimizi aslında hepimizi Allah beterinden korusun :)

Banu'm; daha ben kendi ayağıma basıp düştüğümü anlatmadımdı :P Gözüm ertesi gün akşam saatlerinde iyileşti de iyileşmeye şimdi oturma kemiklerim üzerine oturamıyorum :P Geçmiş olsun dileğin için çok teşekkür ediyorum canım.

Büyük cadım; dediğin gibi oldu güldüm başıma geldi :D Nalan ablaya daha neler neler dedim bir bilsen :) Söylediklerime bakılırsa küçük bir sıyrıkla kurtuldum aslında :)
Sağol canım, şimdi iyiyim :)

Çiğdem'im; seni gözüm bir yerden ısırıyor desem kim inanır? Ama gözüme parmak sokmadığım zamanlarda zaman zaman ısırabiliyor :) Gülebilirsin, ağlamaya gerek yok :P

Öğretmenim, Gerçekten görünmedi, göremeden parmağım gözümdeydi bile :) Çok sağol canım öğretmenim :)

Peri'm; peri ikizim :) Keşke sakarlık değil de marifet konusunda ikiz olsaydık :) Pilates bantıyla sık yaşanan bu kazanın başına gelmesine üzüldüm. Umarım basic olanı gelmiştir, kalın geldiyse vah vah :( Umarım şu an daha iyisindir? Çok geçmiş olsun perim..

Nunu'm; çok teşekkür ederim. Artık sorun kalmadı, gözüm iyi durumda..

Şenay'ım, fotoğraf perim; :))))))))) evet görünmezdi, göremedim, soktum :))))))) Amin, Allah beterinden saklasın. Benim bu sakarlıklarıma tanık olan bir arkadaşım 'kesin seni koruyan bir melek var, bu kadar şeyle hala bu yaşına kadar yekpare ayakta durabiliyorsan böyle bir meleğin var senin' demişti :) Ben de öptüm büyük büyük :)

Bilge'm' ve onun annesi; canlandırma yaptım ve az çok kurgulayabildim senin vukuatı. İyiki sadece burnunun yanmasıyla son bulmuş olay :( Allah esirgemiş. Bir keresinde ocak ızgarasında tost yaparken yan tarafta duran çakmağın alev alması sonucu saçlarım yanmıştı, bu ve benzeri olaylardan dolayı yaşadığın şeyi az çok gözümün önüne getirebildim. İyi dilekler için çok teşekkür ediyorum :)

Bizimgibiler'im :D hadi bu yazıya da gül de görelim :) Öyle parmağın göze girmesiyle kurtulamazsın :P çatlak diyorum, parmak diyorum, her türlü Cevo diyorum.
Ay Allah'ım, tövbe tövbe, sen esirge..

Cansu'm, çok sağol. Benim dizlerim yedi yaşınmdan kalma ciddi yara izleriyle dolu :) Hepsinin de yer, zaman ve nasıl olduğuna ilişkin anlatıları var :) Nazar mı; bana mı? Ve neden? Hızlı hareket etmek istediğimden, sabırsızlığımdan geliyor bunlar başıma :) Sana da bir şeycikler olmasın, asıl ben sana kıyamam :)

Fikir işçi'm :) gözüm geçti, iyiyim de nedense :P oturma kemiklerim acıyor biraz :P Geçmiş olsun dileklerin ve anlatımıma olan iltifatın için çok teşekkür ediyorum..

NOT. BU BİR AİLE İÇİ ŞİDDET DEĞİLDİR :)
İyi bir hafta sonu diliyorum..

12 yorum:

  1. uzunca güzel bir yazı olmuş.. sevigler

    YanıtlaSil
  2. Bi alemsin kızım sen :) Hakan'a tekrar geçmiş olsun...

    YanıtlaSil
  3. Meydan savaşı gibiydi ama ucuz atlatmışsınız,anlattıklarına bakarsan. Hakan Bey'e geçmiş olsun ,aslında sana da :P
    Saçlarını nasıl kestin merak ettim, ve okurken tek tek gözümde canlandırdım anlattıklarını.

    YanıtlaSil
  4. yazını kafamı iki yana sallayarak okudum.Böyle bir smiley var mı varsa buraya nasıl yerleştirilir bilmediğimden yazı ile tarif ettim.
    Durumunu vahim görüyorum.
    Eğer tahmin ettiğim gibi bir birikim boşalması değilse kolundan tuttuğum gibi toktura gidilecek...
    bakalım kim kime göz kulak olcek o zaman

    YanıtlaSil
  5. Geçmiş olsun Hakan'a. İyi ki kırılmamış...
    Sana da geçmiş olsun. Kaba yerler geçmiştir de, bu yaşadığın buhran umarım o anlıktır... Fakaaat, o saçlar görülecek:) Aslında yazının sonlarında koyarsın bir fotoğrafını diye sabırla indim aşağılara ama yok:( Meraktayız...

    Bu arada, neyse ki o anda elime en yumuşak olan bant gelmişti de onunla çalışmaya çalışıyordum. Ama hala tam iyileşmedi:( Acıyooo...

    YanıtlaSil
  6. alemsin canım vallaa.hakan abiyede geçmiş olsun. ne diyeyim kı şimdi:))))

    YanıtlaSil
  7. Hakan'a, sana, Dolay'a çok geçmiş olsun. Gülsem mi ağlasam mı bilemedim. Siz çok yaşayın emi...

    YanıtlaSil
  8. Çok geçmiş olsun canım.Karı koca napıyorsunuz? aman dikkat :)
    bak bzim gibi bronşit olun daha güzel :)
    kırılan parmak kanlanan göz yerine öksüren ciğer akan burun :)
    sevgiyle öpüyorum canım

    YanıtlaSil
  9. Siz birbirinize alışıksnız da.. Gülay dan bahsetmemişsin. Ruhsal durumu iyi mi acep... ha ha ha ..

    YanıtlaSil
  10. canım benim anlatımına ona hayranlığımla okudum okudum işim olmazsa bir kez daha okumak isteyerek ve bu isteğimi içimde tutarak yorum yazmaya geldim.. bu yazı bana sabah şekeri gibi geldii.. ama vukuatlı kısımlarına üzülerek geçmiş olsun diyorum.. sevgi ve selamlar ile kucaklıyorum seni çok çok öpüyorum...

    YanıtlaSil
  11. Alemsiniz vallahi, çok güldüm:)
    Hakan'ın ne bitmez çilesi varmış yazık adamcağıza:)))

    YanıtlaSil
  12. geçmiş olsun hakan abimee..de sen saçlarını neden kestin onu anlayamadım ben??

    YanıtlaSil

Fikrin varsa bilmek isterim..

Aa BUNLAR DA VARMIŞ :)

Related Posts with Thumbnails