25 Kasım 2009 Çarşamba

BEN DÜN ÇOK MUTLUYDUM

Zile hafifçe basınca zil sesi ayarlanabiliyormuş gibi; hani ağır abi Ertuğrul uyuyorsa diye parmak ucum ya değdi ya değmedi zil düğmesine.
Bir iki saniye sonra mutfak tülünün hafiften oynadığını gördüm. Kapının açılması zaman alınca 'aç şu kapıyı, açsana! Nalan abla orada olduğunu biliyorum aç kapıyı!' diye klasik repliklerimden attırmaya başladım öğlen saati sessizliğine. Babam 'Gülen sen bu insanların seni sevdiklerinden seninle görüşmek istediklerinden emin misin?' soru cümlesinin beni kulaklarıma kadar kızartmasını umursamadan kapı açılana kadar söylenmeyi sürdürdüm. Babamla ilk kez gittiğim bir evin kapısı önünde yaşanıyor bütün bunlar :)
Kapı açıldı, o kapı bana ne zaman açılmadı ki zaten :) Arkamda sakladığım çiçekleri birden burnuna dayadığım şaşkın Nalan ablam karşımdaydı sonunda. Kapıyı açmasının neden zaman aldığı ise ayrı bir öykü, o da sonraya kalsın :) Matruşka bebekler gibi anlatırım ya ben her şeyi, ama bu kez; ilk kez duyanların evlerinde bir panda beslediklerini düşünmelerine neden olan o güzel detay bugün anlatılmasın mümkünse? Mümkün müdür? Elimden geleni yapacağım :)

Evde olup olmadıklarını anlamak için gelmeden önce aramamı tembih eden Nalan ablamın kapısına ilk kez habersizce dayanışımdı bu benim. İçeri girdik, grip aşımın sekizinci gününde, koruma sürecinin başlamasına iki gün kala sarılıp öpüştük Nalan ablamla. Babamla Mahmut abi tanıştırıldı:
'Mahmut abi bu babam, baba bu Mahmut abim'. Aslında cümlenin ilk kısmı bir tanışma için yeterli ama fazla Amerikan filmi izlemiş bir neslin klasik komik diyalogları olduğu içindir ki iki kişiyi tanıştırırken ikisi de aynı anlama gelen bu saçma cümleyi kurmaktan büyük bir zevk alırım :) Çok komik; 'Mahmut abi bu babam, baba bu da Ahmet abi' deyiveresim geldiyse de yaşıma yakışmaz; demedim :P

Bir akşam karanlığında Nalan ablaların sokağından çıkarken karşıdan gelen bir kadın yüzü, zamanında gözüm tarafından ısırılmış bir anı yarattı hafızamda belli belirsiz. Hemen Nalan ablayı arayıp o kişiye ait GBT istihbaratı yapmasını rica ettim çünkü nedense bu yüz ısırığı, yatılı okuduğum yıllarda öğretmenler hakkında elleri öpülesi ve görüldüğü yerde depara çıkılası şeklinde iki gruba ayırmak için yeterli öngörüye sahip olmamı gerektiren düşüncemi de beraberinde getirmişti.. Yanılmamıştım; sevgi, özlem ve gözyaşlarıyla anmadığım öğretmenlerimden biriydi o. Anne, baba şefkatine en ihtiyacı olduğu yıllarda ana kucağından, baba ocağından kopup gelmiş küçücük yavrular arasında sürekli asık suratla dolaşan, uykunun en tatlı yerinde 'gece dolap araması' yapmak için elindeki copla demirden dolaplara vururken özlü sözlerini sıralamaktan hiç çekinmediği gibi sanki bu kutsal görevi zorunluluktan yapıyormuş hissi veren öğretmenlerden biriydi o. Pilav günlerinde en az kendisi kadar sevmediğim ve siyasi anlamda, tarafından hırpalandığım eşiyle de karşılaşma mutsuzluğunu yaşadığım öğretmenlerden biri.. Bu, neyseki artık emekli öğretmen Nalan ablaların çapraz komşusu değil miymiş? Şimdi Nalan ablaya giderken hani rastlaşırız da konuşmak zorunda kalırım diye tedirginlik yaşadığım öğretmene (!) yakalanmamak için Mata Hari gibi kendime başka bir insan süsü veriyorum. Şunu da anlamıyorum; şefkat ve öğretmenlik duygularından uzak yaklaştığın bu büyümüş çocukların pilav gününe neden geliyorsun? Kin, nefret ya da öfke değil; ben kimim ki affetmeyeceğim, kaldı ki böyle bir lükse asla sahip değilim ama nasıl unutayım; okulda görüş alanına girmemek için çocuk adımlarımla yolu uzatıp ulaştığım hedeflerim :( Al işte, çocuk yaşanmışlıkları unutulmuyor.. Unutulmuyor değil aslında, unutuLAmıyor. Yatılı okuduğuma asla pişman değilim; öğrendiğim ve beni hayata hazırlayan, bakış açımı şekillendiren yaşam biçimimi o yıllara borçluyum; bencil olmamayı, paylaşmayı o yıllarda edindim ben. Elleri öpülesi öğretmenlerime 'kendimi' borçluyum ama bu çapraz komşu iyiki öğretmen emeklisi ve eşi, tarifini yaparken duygu kontrolümü sağlayamadığım gruptan değil ne yazık ki..

Öğretmen Gününde kendi öğretmenime değil de kendi sözlerinden hiçbir şey öğretmediği halde öğretmen gününü kutladığı için arkadaşlarına, dostlarına ve sanal çocuklarına teşekkür eden Nalan ablamın yanında aldım soluğu. Sen öyle san Nalan abla; senin öğretmediğin buysa artık :) Cin Ali bisikletsiz kalmasın kampanyası kapsamında artık Mahmut abim de öğretmenim oldu :) Mahmut abim ve Nalan ablama sevgilerimle.

Üzerinden yirmidört saat geçse bile Öğretmen Günü'nü bonus olarak bir daha kutluyorum :)

Dünün öğleden sonrası hayatımın en güzel, en eğlenceli günlerinden biriydi. Baba kız nerdeyse Ankara kazan biz kepçe gezip kısacık bir öğleden sonraya hem çok iş, hem çok eğlence sığdırırken ben çok mutluydum. Akşam bu güzel gün için birbirimize teşekkür edip sarılıp öpüştük baba kız :)
Ama ben 'anne'leriyle ilgili yazan arkadaşlarımı okurkenki hissedişlerimin beni ne kadar hüzünlendirip ağlattığı, anneciğime özlemimin bir kor alevi gibi içimi yakmasından duyduğum mutsuzluk düşüncesiyle babasız arkadaşlarımın aynı hisleri yaşamasını istemediğimden 'babamla bir gün'ümü bu paragrafa başlarken yazmamaya karar verdim.. Belki acının artık daha az acıtacağı bir zamanı bekliyorumdur; kim bilir :/

Pembe bir yakın gözlüğüm var artık. Kendisiyle yakından bir ilişki kurma aşamasındayız.
Pembe boncuklarla süslü bir zincirin ucuna takılmış bu havalı ve hafif gözlüğü boynumda taşırken bunun bana entellektüel bir tarz kazandırdığını düşünüyorum :))))))) Hahahah. Filmlerde gördüğümde yakın gözlüğü kullanan kadınlara çok özenirdim. Kitap okurken ya da bir nakış kasnağında işlediği kır temalı panodan zarif boyunlarını uzatıp gözlüğün üstünden baktıkları o an yok mu; yakın gözlüğü kullanan kadınların nedense gözlerinin bozuk olmasından çok zeki kadınlar olduklarını düşünmüşlüğüm var gibi saçma bir teorim de bulunmakta.. Ne ilgisi var oysa :)
Uzun bir süredir yazmama isteğim, okurkenki sıkıntılarıma bir anlam verebildim sonunda. İçgüdüsel olarak mide bulantılarımı, göz ağrılarımı artık yakını göremeyişime borçluymuşum meğerse. Gözlük iyi de ona da bir alışma süreci yaşamam gerekiyormuş. Hala zorlanıyorum. Damlalarımı kendim damlatamıyorum; damlatıyorum da bir damlası gözüme üç damlası ağzıma burnuma hatta kulağıma isabet ediyor :) Bu yazıyı yazarken üç mola verdiğimi fark edince göz sorunumun beni ne kadar zorladığını anladım. Bu benim ilk yakın görme kusuru deneyimim.. Yakın gözlüğü kullananlar pembe gözlüğümle aranıza hoş geldim.

Yarın bir aksilik olmazsa baba kız bayramı geçirmek üzere Kocaeli'ne gidiyoruz. Yola çıkmadan önce annemi ziyaret edeceğiz.. Özellikle özel günlerde, hayat bu kadar acı mı veriyor insana? Biri bana anlatsın..

Yorumlar için her zamanki kadar içten teşekkürler. Çok sevdiğim yorumlarla sohbet girişimim başarısız sonuçlar verdi :( Satırları birbirine karıştırıverdim :( Yorum sohbetsiz kendimi eksik hissediyorum. Gözden ve özden özürler..

10 yorum:

  1. :)))
    ne şeker bir gün..
    eski öğretmeinden ürktüm :(
    ama en çok damlaları damlatma bölümünde koptum :)))) ömürsün gülenciğimm.
    anneciğine rahmetler olsun nurlar olsun güzel kuzzzum.
    bayramların en güzellerini göresin.
    sevgiler- iyi tatiller.. güzellikler pembe gözlüklüm :)

    YanıtlaSil
  2. Canım benim, dün güzel birgün geçirmişsin, çok sevindim.
    Kardeşin ve Erdinle, eminim bayramın da çok güzel geçer.
    Umarım, pembe gözlüklerinin arkasından toz pembe bir hayatı görür, hiçbirşey için canını sıkmazsın bundan sonra:))

    YanıtlaSil
  3. benimki uzak gözlüğü, e ben geri zekalının başkanı mıyım:)) zaten gizli gizli takıyorum, gözlük kompleksim var taaa ortaokuldan beri. Gözlüğüm hep var ama gözümde değil. O nedenle de sık sık kırılır, ahh çocukluğum, ahhh gençliğim, annemlere attığım gözlük kırılma anı yalanları (ya da hikayeleri diyeyim kibarca), şimdi özgürce herkese söyleyebiliyorum, "benim gözlük kompleksim var", çok şık,pahalı bir gözlük aldım en son, heves edip takarım diye ama eşim ve oğlum dışında beni gözlüklü gören yok gibi birşey.
    Anacım post kadar yorum yazdım.

    Nalan ablalı kısım da çok güzeldi, zevkle okudum.
    Gülenim mutlu bayramlar, hayırlı yolculuklar...

    YanıtlaSil
  4. Pembiş gözlüklü fotoğrafını da görseydik ama... Bayramlık olmuş gözlükler demek ki.
    Her bakımdan çok ince, çok düşünceli bir insansın. İyi ki fark etmişim seni canım.
    Bayramını kutluyorum şimdiden. Misafirlerim var, bir süre yokum buralarda. İyi yolculuklar.

    YanıtlaSil
  5. Yeni gözlüğünle resim isterim banane yaaa..Kendileriyle tanışmak isteriz...ha ha ha ha...Babanı kıskanmadım ama senin kadar mutlu oldum..Allah sağlık versin ona canım..Bayram bize de buruk babiş yok ya...

    YanıtlaSil
  6. Fotograflardan ne kadar guzel ve keyıflı saatler gecırdıgın ortada.. hep boyle gulen gozlerle bakmaya devam et arkadasım :))

    YanıtlaSil
  7. Gülenim, cok güzel vakit gecirdigin belli oluyor:)) Seni mutlu eden herkese tesekkürler. Demek Bayrami Erdinle gecireceksin, ne güzel, cok sevindim. Hepsine selamlarimi, sevgilerimi ilet lütfen. Hepinize mutlu ve huzurlu bir Bayram diliyorum canim kardesim.
    Öpüyorum hepinizi:))

    YanıtlaSil
  8. biraz önce sizi uğurladık,güle güle gidin sevdiklerine ve gördüklerine selam götür canım iyi yolculuklar.
    Giderken beni unutma dedindi ya tamam unutmayacağım söz:)))

    YanıtlaSil
  9. mutluluğun daim olsun süper kadın kocaman sevgiler.....

    YanıtlaSil
  10. Ne yazık ki ya da hayatın bir gerçeği ama sanki öyle olması daha iyi çünkü öyle yaşayınca hayata sarılma oranın çok gerilerde kalıyor ve sevdiklerin senin için endişeleniyor, konuya geliyorum..
    Özel günlerde hayat zamanla bu kadar acı vermeyecek inan bana.. Sadece derin bir sızı kalacak, hatta bazen gerçek mi değil mi ayıredemeyeceksin..Eski komşum Hatice Teyzemin dediği gibi farzet uzakta bir yerde ama o yer aslında senin kalbinde.İçimizde Gülen.İçinde taşımayı öğreneceksin daha erken sadece...

    YanıtlaSil

Fikrin varsa bilmek isterim..

Aa BUNLAR DA VARMIŞ :)

Related Posts with Thumbnails