BU VATAN SANA MİNNETTAR!
Yemek hazırlıkları yaparken bir yandan da görüş alanım dışında kaldığı için izleyemiyor ama dinliyordum akşam haberlerini televizyondan. Yemeğe oturduğumuzda dikkatimin yoğunlaştığı ekranda bir adam kah incelttiği yapmacıklı kibarlıktaki ses tonu, kah sivri diliyle bir yılanın sokarkenki sinsiliği oraya buraya sataşıyorken kah yalandan gözyaşlarıyla doğası gereği akıtamadığı gözyaşları için bu gibi durumlarda kullanılan timsahın gözyaşları gibi ağlıyor gibi yapıyordu büyük bir patlamada hayatını kaybeden küçük kız çocuğu için.. Kendisiyle aynı işi yapan kişileri işaret ederek 'kaşar' dediğinde bu sözcüğün iki dilim ekmek arasına sıkıştırılıp tost olmak üzere makineye konan yiyeceği kastetmediğini bildiğimden kullandığı bu sözcükle yüzümü kızartan bu adam Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Türk halkını derin bir üzüntüyle başbaşa bırakıp gittiği günün özel bir gün olmadığını, Atatürk-ÇÜ olmanın Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e saygısızlık olduğunu kendine güvendiği her halinden belli edasıyla ifade etmekten çekinmeyince; tam oldu, çıldırdım!
Bülent Arınç! Din-Cİ olmakla Atatürk-ÇÜ olmayı aynı kefeye koyan sen Bülent Arınç artık sus! Artık size, mazlumu oynayan o ağlak sesinize kimse inanmıyor!
Ülkemin ağırlığınızdan kurtulacağı günleri görmemiz çok yakın. Ülkem için yaptıklarınız ve yapmadıklarınız için hesap vereceğiniz günün beklentisi içindeyim.
Mecliste pankart açılması üç yıldan başlayan ceza gerektirirmiş; kayıp trilyon davasından şüpheli sıfatıyla yargılanması uygun bulunan bir Cumhurbaşkanı'nın, 'Sayın Öcalan' kartvizitini kullanarak o zaman açılım sinyalleri veren Başbakan'ın yanında mecliste pankart açmanın sözü mü olurmuş?? Geçin, yemiyoruz biz.
Yiyenler kim; onlar ortada yok.
Bu gece başım yastığa değdiğinde uyuyamadım. Dön, dur. Uyuyamadım, gazetelere göz gezdirirken belki uyuyabilirim umuduyla gazeteleri elime aldım. Bir kaç sene öncesine kadar değil ama artık Cengiz Semercioğlu duygu ve düşünce olarak sevdiğim biridir. Kısa kısa başlıklar altında yazdığı yazılar nettir, kısa cümlelerle sonuca ulaşmayı becerisini severim Cengiz Semercioğlu'nun.. O ASKER HEP AĞLAYACAK başlığı altındaki
Cumhuriyet'in kuruluşu gibi 10 Kasım'ı da görmeyen Taraf'ta dün Yıldıray Oğur diyordu ki;
“Bahse girerim 10 Kasım sabahı saygı duruşunda bulunurken yatağın yanında bulunan askerlerden biri yine ağlayacak”...
Her yıl aynı sahnenin tekrarlandığını, gazetelerin de her 11 Kasım'da ‘ağlayan askerin' fotoğrafını bastığını söylüyordu.
Konuyu sarakaya alıp, bunun bayat bir mizansen olduğunu söylemeye getiriyordu.
Dün ne yazmıştım...
Her 10 Kasım'da pencerenin önünde dimdik duran anneannemin gözlerinden süzülen yaşları...
Peki o da mı mizansen?..
O askerin Atatürk'ün yatağının baş ucunda saat 9'u 5 geçe duygusallaşmaması mümkün mü?
O duygusal iklimde askerin değil herhangi birinin gözyaşlarına hakim olması mümkün mü?
Sarı Zeybek'i yıllarca gözyaşlarıyla izledi bu ülke insanı... Her 10 Kasım'da da boğazına bir şeyler düğümlenir, gözyaşlarını tutamaz.
Tıpkı başucundaki asker gibi... Her yıl ağlar...
yazısını okuyunca yazıda geçen ve ne yazıkki babamla aynı adı taşıyan Yıldıray Oğur'un yazısını internetten okumak için kaçan uykumu fırsat bilip kalktım sıcacık yatağımdan. Kendinden bihaber Y. Oğur'un yazısı:
.......
Geçen yıl saat 9’u 5 geçe Dolmabahçe Sarayı’nda Atatürk’ün yatağı başında nöbet tutan her iki asker de gözyaşlarına hâkim olamadı. Bunun neresi bilimsel, tesadüf olamaz mı demeyin. 2007 yılının 10 Kasımı’nda da aynı yerde nöbet tutan iki er aynı anlarda gözyaşlarına hâkim olamamıştı.
Ne tesadüftür ki 2006, 2005, 2004’te de orada nöbet tutan farklı erler saygı duruşu sırasında gözyaşlarına hâkim olamadı. Ve ertesi günkü gazeteler bunu sanki geçen yıl da olmamış gibi büyük haberler olarak verdi. 2003 yılında gözyaşlarına hâkim olamayan erlerin adlarını bile biliyoruz: Mehmet Yazğı ve Salim Uçar.
2002, 2001, 2000, 1999 yıllarında da erlerin Dolmabahçe’de gözyaşlarına hâkim olamadığını, görevliler (vatandaşlar) tarafından gözyaşlarının silindiğini yazıyor gazeteler.
Ama en çok 1998 yılında erler ağlayınca büyük bir haber olarak girmiş gazetelerin birinci sayfalarına: Yatağı başında nöbet tutan Mehmetçik de Atasının ardından gözyaşlarına hâkim olamadı.
Belki de tam o anda gerçekten de öyle bir his kaplıyordur ki o odayı 11 yıldır her yıl adları değişse de o yatağın başında nöbet tutan erler aynı hislerle doluyor ve gözyaşlarına hâkim olamıyordur.
O halde her yıl o odada Atatürk’ü anmak için saat tam 9’u beş geçe saygı duruşunda bulunan ama bugüne kadar bir kere bile ağladıkları ya da en azından gözyaşlarına hâkim olamadıkları görülmemiş son 11 yılın İstanbul Valileri, Belediye Başkanları, 1. Ordu Komutanları ve diğer devlet zevatı hep taş kalpli, zor ağlayan insanlar arasından çıkmış.
Belki de erkeklerin ağlamasının ayıp olduğu bu ülkede her yıl kolayca ağlayan, yumuşak yürekli, duygusal erler bulunup o nöbete veriliyordur. Bir hoşluk olsun diye de ağlamalarına izin veriliyordur.
O halde 1998’den önce ya o odada aynı duygusal hava yaratılamamış ya da saat 9’u beş geçe Atatürk’ün yatağı başında nöbet tutan erler erkekler ağlamaz prensibiyle yetişmiş erkekler arasında çıkmış.
Çünkü benim pek de iddialı olmayan küçük arşiv taramama göre 10 Kasım’da Dolmabahçe’de Atatürk’ün yatağı başında nöbet tutarken ağlayan asker haberleri 1998’de kesiliyor. 1997’de baktığım gazetelerde ağlayan erleri göremedim... Tarih ilginç. 28 Şubat’ın heyheyli zamanları...
1998’den beri ise her yıl büyük bir disiplin içinde siren sesleri duyulduğu anda yatağın başında nöbet tutan askerler gözyaşlarına hâkim olamamış... İstisnasız.
Eğer o erler 11 yıldır gözyaşlarına kendi istedikleri için engel olamamışsa, 71 yıl sonra bile Türkiye’de Atatürk’ün ölümü hâlâ gözyaşlarıyla karşılanan bir durumdur. O halde Atatürkçülerimiz tehlikenin farkında mısınız telaşından vazgeçmelidirler.
Peki ya bu ülkenin okullarında okumuş, erkek adam kolay ağlamaz diye büyütülmüş o erlere 11 yıldır gözyaşlarına hâkim olamamaları emrediliyorsa...
Bir gün bir yerlerden “Dolmabahçe’de saat 9’u beş geçe nöbet bekleyen erlerin ağlaması” başlıklı ıslak imzalı bir eylem planı, bir yönetmelik, amirlere yazılmış üst yazı çıkarsa...
İşte o zaman hep birlikte Atatürk’ün arkasından hem de hüngür hüngür ağlayabiliriz. Bir insanın maneviyatına böyle bir saygısızlık nasıl yapılır diye... Taraf Gazetesi Y. Oğur
KİMSİN SEN ?
NÖBETİNİ MOZOLEDE TUTMAYAN ASKERLERDEN BİRİNE AİT O NEMLİ GÖZLERDEN BİR ÇİFTİNİN FOTOĞRAFINI DA BEN ÇEKTİM DÜN.
ARŞİVİN KADAR KENDİN DE KÜÇÜK AMA PEK BİR İDDİALISIN!
İŞİN GÜCÜN YOK, TARİH TARİH 10 KASIM'LARDA AĞLAYAN-AĞLAMAYAN FİDANLARIN ÇETELESİNİ Mİ TUTTUN?
İDDİALI AMA KÜÇÜK VE TARİHİNİN BİLİNCİNDE OLMAYAN BİRİ,
BİR ULUSU ESARETTEN KURTARAN ÖNDERİMİZİ SADECE 'BİR KİŞİ' OLARAK GEÇİŞTİRDİĞİ CÜMLESİ;
MAREŞAL GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN AZİZ ANISI VE MANEVİYATINA SAYGISIZLIĞI KİM YAPIYOR?
SEN YAPIYORSUN!
ÇÜNKÜ SEN 'TARAF'SIN!
ÇÜNKÜ SEN KÖTÜ TARAFTASIN!
YAS TUTUYORUM!
YAS TUTAN TARAFTAYIM BEN!
BÜLENT ARINÇ VE GİBİLERİ, Y. OĞUR VE GİBİLERİ BEN UYUYAMIYORUM SİZ DE UYUYAMAYIN!
Not:Bugün yazmayacaktım güya; en kısa zamanda yanıtlayacağım 10 Kasım yazı yorumlarınız için çok teşekkür ediyor ve hepinizi sonsuz seviyorum..
ben her istiklal marşı okunduğunda tutamaz oldum kendimi
YanıtlaSilbende çetelesini tutacak olursam bu hükümet başa geldiğinden bu yana dahada hassas oldum ve hep ağladım..
ben inanmıyorum duygulanmayacaklarına orda olsam eminim böğüre böğüre ağlardım.
sabah sabah okuduklarımla içimde bir sıkıntı gidiyorum okuluma ve yine bakamayacağım sınıftaki Atatürk resmine
göz göze gelemesekte artık ben baktıkça ona gözyaşımı tutamıyorum..
Bence Taraf olduklarını cümle aleme duyuran bu kişiler dincilik kisvesi altında memleketi uçuruma sürükleyen adilerden daha da adi. Satılık diyin, dönek diyin, vatan haini diyin hepsi masum kalır bunların yanında.
YanıtlaSilYasemin Congar özel olarak bu iş için geldi. Diğerleri baba ve oğulları var ya onlar ise tam ibretlik.
Bir zamanlar babaları insanları kışkırtıyordu, şimdi başka yerde. Oğul tosuncuklardan biri Sabah, diğeri tarafta... İkisi de ağzı köpüre köpüre kendilerine ait olmayan düşünceleriyle dincileri kışkırtıyorlar. Özel görevli gibi...
Bülent Arınçlar da bunlar da artık daha çok saldırmak zorundalar, çünkü korkudan altlarına kaçırıyorlar. Uyuyan dev uyandı, takke düştü kel göründü.
Başlarına gelecekleri biliyorlar. Kaçacak delik arasalar iyi olur.
Telefonlar dinleyerek demokrat olduklarını sanıyorlar. Köstebekler ne zamandan beri demokrat olmuş*
Cüneyt Zapsu ABD'ye delikten aşağı süpürmeyin demişti ya doğru söylemiş. Çünkü Türk ulusu onları silip süpürecek...
Atatürkçüler için gizli gizli kumpaslar kurarken salya sümüklü ağlayan gülenlerin önünde diz çöküyorlar. Onun yanına kaçmak zorunda kalacakları gün çok yakın...
Kusura bakma Gülen'im kendimi tutamadım.
Sevgilerimle, öpüyorum seni ve senin gibi yüreği sevgi dolu olanları...
Ben buralarda bile duygulanip agliyorsam, oradaki askerlerin duygulanip aglamasinda ne anormallik varmis anlamadim ki. Herkesi kendileri gibi duygusuz, düsüncesiz saniyorlar her halde.
YanıtlaSilArastirilacak, ortaya serilecek onca sey varken, üsenmemis bunlari arastirmis adam, yuh diyorum baskada bir sey demiyorum.
Seninle ne zaman konusabilcem ben:(( Cok özledim bilesin..
Öpüp kaciyorum ben..
Aman o adam her ne hikmetse gazetecilerin önünde pek ağlıyor. Bizim halkımız ağlayanı pek sever, şefkat duyar, sonra gider oyunu ona verir, döneriz başa işte. Bıraksınlar buna da biz ağlayalım,
YanıtlaSilcanım seni mimledim ... mimseverlerdensen hemen cevaplarını bekliyorum
YanıtlaSilBen de mi rol yapıyorum 10 Kasım'larda 9.05 de tutamam gözyaşlarımı bir yandan Ata'ya olan sevgim bir yanda bugünleri görmenin verdiği acı...
YanıtlaSilAaaah umudunuz var mı sizin ?
Sizin gibileri okudukça umudum çoğalıyor ama seçim sonuçlarını gördükçe dibe vuruyor umutlar.
Sevgi ile kalın
Blogunuzu yeni keşfettim Ankara'daymışsınız.
YanıtlaSilBiz Ankara'lı blogcular zaman zaman buluşuyoruz tanışmak isterim sizinle.
Sevgiler
Riyâkarın önde gideni.Tiksiniyorum ondan.
YanıtlaSilya yazdıklarının üzerine söyleyecek söz bırakmamışsın bize, tüm yazdıklarına yürekten katılıyorum. Ben değil 10 kasım her istiklal marşında gözlerim dolar, Atatürk ve türk ordusuyla ilgili haberlerde resmi törenlerde göz yaşlarımı tutamam. Bunlar insanın içinde olmalı o adam milletini kendisi gibi sanıyor, ona göre herşey yapmacık çünkü kendisi yapmacık.
YanıtlaSilgülen ağlamayı bilmeyen gözler sevmeyi bilemez.sevgiden yoksundurlar yazdığın bu iki kişimi sadece?? ismini teleffuz etmekten bile tiksindiğim bi çok insan var.din ile laikliği karıştırmamak lazım hepimiz müslümanız ve hepimizin inançları var..ama din adı altında insanları birbirine düşüren vatan hainleri!..
YanıtlaSilve toplumumuz okadar saf ki her başı kapalı olanı yargısızca infaz ediyorlar.2çeşit gençlik var biri yaşadığı topraklarda ne yin ne olduğunu bilmeyen yaşadıklarından bi haber gençlik ne millet vekili ne bülent arınçı bilmezler..2.ise yediği lokmanın soludugu havanın kimlereden geldiğini bilen bilinçli ,kararlı ve azimli her biri vatan ve ata sevgisiyle dolu..işte bu yüzden TÜRKİYE CUMHURİYETİ LAİKTİR LAİK KALACAK..