18 Kasım 2011 Cuma

kısmet bu kadarmış.. ama buraya kadar değilmiş..

Çok yorgunum aslında. Sabah 11.00de girdiğimiz hastaneden 19.00da çıktık. Yok, yeni bir arızamız yok çok şükür. Babamın yaşla ilgili baş gösteren ufak tefek sıkıntıları içindi hastane ziyaretimiz. Ve aynı gün iki bölüm gezip kan emici vampirlere kan verdikten sonra akşam saatlerine bir de mr sıkıştırmayı başarabildik; büyük şehirde ne mümkün?
Babam mr çekilirken büyük bir sıkıntı duyuyor. O sıkıntıyı geçişirebilmekse doktorun önerisiyle kullandığı bir ilaçla mümkün oluyor. Mrdan bir saat önce bir doz aldığı bu ilaç sonrası babam tamamen benim ellerime teslim ediyor kendini. Ben de onu tekerlekli bir iskemleye oturtuyorum ve 'hız yapalım mı, düt düt biz geliyoruz, çekilin' gibi sözlerle koşturup duruyorum; artık itiraz etmiyor ve onu bilmem ama ben çok eğleniyorum :)
Hakan'ın işleri vardı. Akşam hastaneye bizi almaya geldi. Hastanede o kadar uzun kalacağımızı hesaplayamadığım için yemek yapmamıştım. Koştur koştur yemek yaparken bir sms sesi duydum ama ilgilenemeyecek kadar meşgul olduğumdan pek önemsemedim. Yemekten sonra gün raporu vermek üzere Defdef'i aramak için telefonu elime aldığımda mesajın O'ndan geldiğini gördüm. Mesaj: Güleeeen müsaitsen .... yarın Fethiye'ye geliyor. Eğer müsaitsen ben de takılıcam peşlerine. Kalabilirim de ayrıca. Kestane kebap acele cevap. AAAA! O kadar çok bekledim ki onu yaz boyu. Taşınma sorunsalım, ardından sağlık koşullarımın uygun olmaması gibi nedenlerle takvimlerimizi uyduramadığımız için gelişi konusunu 'artık bahara' diyerek kapatmıştık :( Ve buna çok üzülmüştüm çünkü onu çok seviyorum. Sanki kardeşlerimden biri gibidir O. Plan yapmadan 'haydi!' dediğim an 'tamam' diyebileceğini bildiğim biridir O. Ben cevap verene kadar kestane kebap olmuştu ama çoktan. Hemen aradım. 'Gelmezsen, gelip de kalmazsan!!' dedim ama nasıl bağırdımsa babam ve Hakan bile şaşırdı ki artık bana şaşırmamaları gerektiğini öğrenmiş olan iki insan oldukları halde..
Geçen yaz Fethiye'ye ilk gelişimde tanışmıştık onunla. Blogdan tanışıp ben Ankara'dan o Antalya'dan Fethiye'de kesiştirmiştik yollarımızı. Onu o kadar sevmiştim ki ikinci gelişinde göndermemek için attığım taklalar pek işe yaramadığında çok üzülmüştüm. Hele tanık olduğumuz kötü bir olay sonrası canımız sıkılsa da öyle bir akşamımız var ki Hakan, ben, O ve 9'la. (Neden 9? Çünkü O ismi 9 olan bir çizgi film kahramanına benziyor :P ) 10 sene önce en çok o kadar gülmüştüm (ciddiyim)
O akşamdan aklımıza yer eden bir 9 sloganı: Melaba, ben Lobin. Senin canını acıtmak istiyolum :)
Yarın geliyor canım benim.. Seni çok seviyorum.. Ve heyecanı sonsuz bir bekleme içindeyim..
Ben yorumlara yorum penceresinden değil yazı penceresinden bakmayı çok seviyorum ama uzun zamandır bir önceki yazıda anlattığım nedenlerden dolayı bunun için bir fırsatım olmamıştı. Geriye dönük olmasa da en azından bir önceki yorumlara içimdekileri yazmak istiyorum. Bu yeni internet için bir milat olur umarım..

Burcu'm; iki gece önce çay makinesinde çay yaparken mutfak camı buharlandı ve ben seni düşündüm. Cama bir kalp çizdim ve Fethiye gibi bir iklimde cama konan buğu görme zevkinden ne kadar az yararlandığımı düşündüm. Dışarısı soğuktur ki camda buğu vardır; sıcaktır, iliklerin ısınmıştır. Yazmamayı hiç dülşünüyor değilim ama sanki garip bir şeyler oldu. Az yazmalar dolayısıyla az okumalar, üstüne benim teknik sorunlar.. Seviyorum ben yazmayı ve umarım senin kadar uzun yazmayı sürdürebilirim. Umarım bunu başarablirim. Umarım içimde birikmez yazmamayı seçtiğimde yazacak olduklarım.. Fotoğraf beğenin için teşekkürler. Çok acemice ama fotoğraf çekmeyi de çok seviyorum :) Sevgimle öpüyorum seni..

Sevgili :) ay çok teşekkür ederim. Mutlu oldum sözlerine. Seni hayal kırıklığına uğratmak istemezdim ama ne yazık ki ben harika değilim :) Hiçbirimiz vaz geçmeyelim yazmaktan. Yazmak iyi bir şeydir ve yazılar kalır. Ben de öptüm :*

Sevgili g; yarım bırakmayı hiç düşünmem bir işe başlarken. Hayatıma eklediğim bütün hobilerime böyle başlamışken hepsini belki de daha çok başında bıraktım, ilgimi yitirdim. Üç senedir yazdığım blogda daha hiçbir şey yazmadığımı, daha yazmaya başlamadığımı düşünmemse bana çok ilginç geliyor. Fotoğraflara iltifatın için çok teşekkürler..

Nalan ablam; tanırsın beni sen ablam. Benim coşkum da hüznüm de abartılıdır. Sevinip mutlu olduğumda da üzüldüğümde de coşku eşiğim aynıdır; birbirine zıt kutuplarda. O nedenledir ki bilirsin çabuk çöktüğüm gibi çabuk da toparlanırım. Üzülmekle aşılmıyor sorunlar. Keşke öyle olsaydı hepimiz aynı anda aynı şeye üzülür sorunu çözerdik.. Ufak bir kıvılcım gerek bana bir parça mutlu olmak için. Seviyorum seni ablam. Çok özledim hem de..

Nilgün'üm; canım yok harika değilim. Vallahi değilim öyle olsaydım haberim olurdu :P Bloglar o kadar etki gücüne sahipler ki kendini, düşünceni ifade etmek, örgütlenmek, insan tanımak, ürün tanımak için başvurduğumuz kaynaklar aynı zamanda. Söyleyecek çok şeyi olan insanlar içinse güçlü etkisi olan bir organ. İnadına kapatmamak, inadına daha çok yazmak, kapatılmasına karşı daha çok yazmak gerek aslında ama bu sudan nedenlerle kapatılma yaptırımı sırasında sanırım insanlar biraz isteksizliğe sürüklendi. Umarım aşarız. kısmet bu kadarmış.. ama buraya kadar değilmiş sözlerini de yazı başlığım yapacağım izninle :)
Anneciğimin gidişinden beri ilk kez oje sürdüm. Transparan da olsa oje sürdüm. Tek kat. Ben iki yaşındayken ağzımı tavana açar 'kırmızı oje' diye ağlarmışım. Bir de 'seval çorabı' :)) Annem kırmızı oje sürüp sustururmuş beni :) Oje severim, senede iki kez kırmızı oje krizim tutar ama anneciğimden sonra hiç oje sürmedim. Oje sürersem anneciğime ayıp olur diye düşünüyordum hala da dşünüyorum ama dün gece sürdüm. Neden biliyor musun? Senin ojeli yazılarını çok seviyorum çünkü. Seni de sevip öpüyorum..

Not: fotoğraflarımın orta yerine göz zevkini bozacak kocamanlıkta blog ismi yazmama neden olan fotoğraf hırsızı; arkadaş hadi manzaradır vs fotoğraflarını alıyorsun da benim fotoğraflarım ne işine yarayacak çok merak ediyorum!!!









Ben gül sevmem aslında ama nergis bulamadım :(

Bu arada Kumanda panelinin gönderme kısmında yani bu yazıyı yazdığım yerde sadece fotoğraf ekleme ve kelime doğrulama ikonları var :( Link ekleyemiyorum :( Bir nedeni varsa bilmek isterim.
Seviyorum sizi ve gidiyorum..

Yazıdaki O kişisi: http://icmdkiyolculuk.blogspot.com/
Yazıdaki 9 kişisi: http://yazmakkeyiftir.blogspot.com/

1 yorum:

  1. "O" kişisini sevgiyle öperim ama tabi bende olsaydım daha iyi olurdu dimi, geçen yıl geldiğinde benimde bulunmam gibi olsaydı:( çok sevindiğine eminim canım.

    "9" kişine de saygılarımla,
    geçen yıl yaşanan o olayın bu yılda tekrarını yaşadığımızı konuşun:))) ve bol bol gülün sakın haaa sinirlenmeyin, sinir vücudu çok yıpratıyor ve tüm insanların yıpranması için tüm insanlar el birliğinle çalışıyor.
    seni seviyorum

    YanıtlaSil

Fikrin varsa bilmek isterim..

Aa BUNLAR DA VARMIŞ :)

Related Posts with Thumbnails