16 Kasım 2011 Çarşamba

YOK BEN BULAMAM (*)

Düşüncemde başlayıp pratikte bitiremediğim bir deneme olacak bu seferki. Başlamak bitirmenin yarısıysa nereden başlayacağımı bilmiyor olmamın da etkisi vardır bu bitmeyişte.
Maddeler yardım etsin bana.

1-Daha önce şanlı bayrağımın yakılmasına ne zaman, ne koşulda tanık olmuştum? Ortadoğu'da planlanan oyunların gereksizce baş aktörü olmak ne kadar da prestijli bir şey. Hükümetime madalya/yon bekliyorum ama madalyonun öbür yüzü olmasın mümkünse..

2-Pamuk eller cebe. Kesilen deprem vergileri ile duble yol yapıldığı için uzun zamandır gündemi meşgul eden bedelli askerlik ve arkasından ona ceza, buna ceza, ona zam, buna zamlarla açıklar giderilecek. Bir anlamda bütçeye yama yapılacak. Kırk yama ya da ingilizce versiyonu ile patchwork.. Biz bu filmi 99 depreminden sonra da görmüştük.

3-Çocuklar yanarak ya da donarak mı ölecek ülkemde? Çok üzgünüm..

4-On bakanımla buradayım diyen başbakanı Van çadırına on bakanıyla gece bakışına bekliyoruz..

5-Vicdani red durumuna Avrupa'yı örnek gösterenler Avrupa Birliğinin çökmesinden önce (bence çökmüştür; sadece deklare edilmemiştir. Bu nedenledir ki turuncu ve bahar artaksiyonları gündemdedir ya zaten) Avrupa'lıların gelir kaynaklarını, emeklisi ve işçisinin yaşam standartlarını da örnek gösterebilirler miydi acaba? Savaşa karşıyım, savaşlar olmasa askere gerek kalmazdı ya da tam mı tersi yoksa? Hayda çık işin içinden! Kafam karışık bu konuda aslında.

6-Göç görüntüleri ikinci dünya savaşından kalma görüntüler gibi. İnsanlar kendi istekleri, iradeleri dışında yerlerinden, yurtlarından edildi. Umarım onları iyi bir gelecek bekliyordur.

7-Başlıklar değişmesin diye milli maçın kaybedilmesine üzülmedim. Biz maç sonucuna sevinince anında örgütlenir sokaklara dökülürüz de insani haklarımız için sustukça susarız..

6-Yeşil kart kalkıyormuş. Yanlış. Yeşil kartı Mercedes'liden alacaksın! Sağlık Bakanlığı ilk kez kar ediyormuş; Sağlık Bakanlığı'nın ticarethane olduğunu kimse söylememişti bana daha önce.

7- Kızgınım, öfkeliyim: hayatın olağan akışına aykırı diye bir terim var hukukta. Yaşadıklarımız hayatın akışına aykırı ama o zaman hayat nasıl akıp gidiyor? Bu hayat akışkan mıdır?

8-Duygusal anlamda yıprandım. Silindirle asfalta yapıştırılıyorum, sürünmeyi sürüdüyorum kaldığım yerden. Manzara beni derinden yaralıyor. Yaralarımı derinden besliyor. Her gün yeni bir dram; acaba bunu asıl görmesi gerekenler, sorumluluk sahipleri ve neden olanlar benim gibi/kadar görüyor mu?

9-Turkcell'in dönen son reklamının ne kadar da acısı bol. Hiç hoşlanmadım. Duygularımın dibine kadar sömürüldüğünü bir kez daha hissettim. Yok ya, nefret ettim aslında ben bu reklamdan.

O GÜN TANIŞTIĞIMIZ SAŞA İSİMLİ ARKADAŞLA ÇALIŞ'TA BİR GÜZEL GÜN..



Memnun oldum SAŞA; ben Gülen. Gel seninle oynayalım. Anlaştık mı??



Bak şimdi oyun şu:



Önce biraz ısınalım..



Dur ben bi' depar atayım :D



Gülen: Bak bu tahta parçası, bunu denize atayım sen de onu bana getir oldu mu?
SAŞA: tamam abla



SAŞA: önce bi' koklasaydım abla?



SAŞA: abla ektin beni ha!



Sen tahtayı çıkaradur ben az Hakan'cığıma sarılayım..

Ben bu yazıyı metin belgesinde yazdım. Fotoğrafları yedeklerimden yükledim ama yayınlamayı başarabilecek miyim acaba?
Görüşürüz, görüşür müyüz??
Görüşürüz..
Sayın Ali İkizkaya beye not;
Ali abi biz senin bize gelme ihtimalini sevdik..

YOK BEN BULAMAM = BAŞLIK BULAMADIM

2 yorum:

  1. Tüm yazdıkların beni de sinilendiriyor... Maçta yenilmemize sevindim, gündemi unutturacaktı. Yeni reklam yapış yapış, yüreğimizdeki sevgiyi yok etmeye yönelik bir saldırı gibi geliyor bana da, kapatıyorum hemen.

    YanıtlaSil
  2. Yazılardan sonra Saşayı görmek çok hoşuma gitti... Hele Hakanla seni, yoksa içim kapkara kalacaktı :)

    YanıtlaSil

Fikrin varsa bilmek isterim..

Aa BUNLAR DA VARMIŞ :)

Related Posts with Thumbnails