Artık fasıllı yemek hizmetinin verildiği konakların bir odasının Prof.Halil İnalcık tarafından antika toplama obje ve eşyalarla düzenlenip ofis olarak kullanıldığı Kınacızade Konağı'ndan başka hiçbir ev aslında uygun korunamamış ne yazıkki.
Dışarıda deli gibi yağmur yağarken sığındığımız bu konağın romantik girişinde programcı Serkan ve muhabirle ayaküstü yapılan sohbetin sonucu tarihine sahip çıkamayan bir milletin geleceğinin olmadığıydı.
And Cafe'nin Gençlik Parkı havuzunu bile gören açık bahçesinde içtiğimiz çayın çok çabuk bitmesine hiç anlam veremedim.
Kesinlike görülmesi gerektiğini düşündüğüm Ankara Kalesi artık eskisi gibi değil.Önceden pek de tekin bir yer olmayan kale, cabrio bir arabayla gittiğimizde sokak çocuklarının 'pis zenginler!' diye arabamızı taşladığı o günlerden çok farklı artık.Tarihi değerinin farkına varılmış olsa da festival organize ekibine on üzerinden ancak 4 verdiğim Kale festivalsiz günlerinde gezilse çok daha iyi olur kanaatindeyim..
Kale'den uzun ve dar yokuşlarla aşağıya doğru kıvrıldığımızda karşımıza çıkan Kirit Cafe Ankara'lı olan olmayan her canlının en azından bir bardak çay içmek için kesinlikle gidip görmesi elzem olan bir yer..Gaf mı, saf mı; elindeki bezle üzeri camla korunmuş büyük eski bir kapıdan uyarlama masayı silen gençten bir delikanlıya, duvarlara dekor amaçlı asılmış çeşitli büyüklükteki eski anahtarları işaret ederek 'keşke buranın adı anahtar olsaydı' diyorum.Sonradan Kirit Cafenin sahibi olduğunu öğrendiğimiz delikanlı:'Kitir öz Türkçe'de anahtar demek zaten' Artık kızarmaktan öteye geçmiş, morum ben mor!
Üst katındaki tanıştığımda hiç de mütevazı bulmadığım bir sanatçıya ait minyatür resim ve ebru sergisiyle, açık mutfağıyla Kirit Cafe keşfedilmeli acilen..
Bu tür işletmelerin sahipleri aslına uygun davranacak kadar duyarlı olmalı; tıpkı bu delikanlı gibi.Sadece işletmeci ünvanı işe yaramaz, göz, ve duygusu olmalı insanın.
Dükkan önlerini rengarenk çiçeklerinin süslediği saksılarından derin nefesler çekerek aşağılara doğru indiğimizde deriden yapılan yemeni ve çarıkların güne uyarlanan şık tasarımlarının satıldığı bir dükkan dikkatimi çekti.Hepsine ama özellikle kırmızı olanlara bayıldım.
Kırmızı olsun da beş kuruş fazla olsun..
Denediklerimden..
Rengarenk kök boyalarıyla boyanan gerçek deri terletmez yemeni ve çarıklar
İtiraf ediyorum; amacım almak değil sadece giyip çıkarmaktı.Doğum günü hatırlatma raddesine getirdiğim monoloğum sonucunda Hakan ve babam birbiriyle yenişmeye uğraşırken ben beş çift yemeni giyip çıkarmıştım bile :) 26 haziran doğum günüm ya; bu ince ayrıntıyı Hakan'a vurguladıktan sonra babamla Hakan birbirlerine aynı cümlelerle 'ben alayım, sen başının çaresine bak' diyaloğuna girmesinler mi:( Yani birini doğum günü hediyesinden kurtarmış olmak tamam hoşuma gitti ama 'sen başının çaresine bak' diyaloğundan pek hoşlanmadım :P Kırmızı değil; kahverengi-mürdüm moru karışımı şık ama beni olduğumdan çok daha kısa gösteren bir yemenim var artık :) İlk günü atlatırsak kayıp düşme riskimiz olmazmış :P ben de ele güne rezil olmamak için düşersem evde düşeyim bari diye ilk günü evde atlatmaya çalıştığım yemenilerimle patinaj yapa yapa yürüyorum şimdi:)Bırakın Shotek'i, Deicman'ı filan da ürünlerin Antep, Mardin, Gaziantep'te elde yaptırılıp getirtildiği Sultan El Yapımı Deri Ürünler'e mutlaka uğrayın.Kıyamam; sizin de çok seveceğiniz gerçek deriden bir çift yemeni/çarığınız olsun :) Fiyatı: 45TL.Laf aramızda ikiz sahibi ailelerin makus kaderi bir doğum günü için iki hediye kontenjanından Sedef'in de bir çift yemenisi oldu ama henüz bundan haberi yok :P
Güzel bir gündü.Şu an da sırf yapmış olmak için yapıldığını düşündüğüm festivalin üç gün süreceğini öğrendiğimde her gün orada olmayı planladığım halde ilk günün verdiği ve hala üzerimde taşıdığım yorgunluk ve festival komitesine olan protesto hissimden dolayı yolumuzu bir daha Kale'ye düşürmedik ama en kısa zamanda sessiz, sakin bir daha gezmek istiyorum Kale'yi.Seneye de festivali düzenlemeye talibim.Hadi bakalım :P
Not:ÖSS denen bir saçma deneyimi yaşayacak olanlara başarılar diliyorum.
Not2:Çantam bitti :D
kök boyama ayakkabılar ne güzel öyle.blogumu açamadığını yazmışsın.bilmiyomki.ilk senden duydum ne yapmalıyım acaba.çantanı merak ediyorum öptüm.
YanıtlaSilBurun farkıyla birbirimizi kaçırmışız. Yağmurda az önce kardeşimle And Cafe'nin önündeydik ve son anda caydık girip oturmaktan. Kısmet başka zamana inşallah. Yemeniler çok güzel, sağlıkla giy:))
YanıtlaSilOkumadım da gördüm
YanıtlaSil3prensesim sorun bende sanırım :( Bir çok bloğu açamıyorum nadiren de olsa açıldığı zamanlar da oluyor neyseki..Çantamı en kısa zamanda göreceksin :D
YanıtlaSilLeylak Dalı'm; aslında haberleşebilirdik de ama biz kalabalıktık :) Siz başbaşa zaman geçirilesi insansınız.Teke tek takılırız sizle :)
Sedef'im; iyi halt ettin :D
canım yemenilerini güle güle giy:) öptüm seni...
YanıtlaSilbir yazı yazacağım başlığı "şu Gülene gıcık oluyorum"olacaktı.
YanıtlaSilsebe sorarsanız beni kısskançlıktan çatlatacak kadar güzel yazıyor da ondan...
üşendim.
yorum yazdım
not :hem yazılarını hem de yemenilerini kıskandım:))))
bananeeeeee
Yazı da yazılanlar da çok güzel. Ava giden avlanırmış hesabı muhabirin haber olması çok güzel...
YanıtlaSilSevgiler...
kirazlı çoraplarını seveyim ben senin.bende kaleye bayılırım.çıkrıkçılar yokuşu saman pazarı bana çok romantik gelir.hatta kalenin en tepesinde bir yer var tüm ankara ayağının altında ,gece seyretmek çok keyif vermişti bana.bende afişlerde okudum festivali.
YanıtlaSilsana bir şey söylücem gerçekten festival düzenlemek istersen bende talibim.çokkkkkkkkkkk isterim çokkkkk.