Hastane bahçesinin gölgede kalan banklarından birinde çay içerken hareketli çevreyi gözlem altına almayı da ihmal etmedik.Önümüzden geçen ilerlemiş yaşına karşın gayet ince, narin ve zarif görünen bir kadın çok ilgimi çekince;
Gülen:Hakan bakar mısın, kadın bıldırcın gibi.
Hakan:Sen de benim BALDIRCANIMSIN :D diyaloğu beni kendi gerçeğime bir kez daha küstürdü.O iki 'a' harfinin bir an önce 'ı'ya dönmesi gerekiyor!
Nalan abla krizim tutmuştu, Vakıflar Genel Müdürlüğü'ndeki Kaatı (ben Kaıtı olarak biliyordum) Sanatı sergisine gittik.
Melike, Nalan abla.Sigara benim değil!
Nalan ablayı telefonla konuşurken arkasından usulca gidip korkutacakken birden arkasını dönünce doğaçlama korkutma eylemi vuku bulmadı.
Salon serindi ve 'farkındalık' yaratmak amacıyla dört aylık bir kurs döneminin sonunda yapılan kaatıları bu kez daha alıcı gözüyle inceleme olanağı buldum.Emekli başka bir öğretmen Yasemin hanım, yardımsever Melike ve çocuk sahibiyken üniversite eğitimi almaya başlama hikayesini bir başarı öyküsü addettiğim Gazi Üniversitesi Dekoratif Sanatlar Eğitimi araştırma görevlisi Gülten Kurt'un Kaatılarını çok beğendim.
Nalan abla, asistan Gülten Kurt
Ben bu işten o kadar etkilendim.Gün bugündür; hazır onlar Kaatı yaparken benim için de ne zamandır ertelediğim Kaatı'yı denemem için iyi bir fırsat oldu.Aldım elime bir kreatuvar.Yasemin hanım da güzel bir ebru kağıdı verdi.Sert silikon üzerine tersten yapıştırdığımız ebru kağıdının üzerine karbonla beni çok yıpratmayacak :P bir papatya çizdim.
Papatyam
Karbonu ve kopyasını çizdiğim desen kağıdını çıkarınca ne yapmam gerektiğiyle yüzleştim.
Aman Allahım kretuvar denen bir aletle desenin içini keserken bir yandan da yuvarlak yerler düzgün kesilsin diye diğer elimle tuttuğum cımbızla sert silikonu dilim dışarda çeviriyordum.
Dilimin dışarıda olması işimi hiç kolaylaştırmadı!
Sağ el işaret parmağım burada anlattığım olaydan sonra doku ve sinir kaybına uğradı.Bu yüzden çoğu zaman o parmağımı tam anlamıyla kullanamıyorum ne yazıkki :( Bu aksaklıktan dolayı uzunca bir süre kağıt ve kreatuvarla cebelleştikten sonra dış kesme işini bitirdim.Sonra iç kısma geçtim.İç kısmı da kestikten sonra kağıtta berelediğim yerleri de onarmak istedim ama bu onarma işi bir dahaki Kaatı denememde hiç yanlış kesmek istemeyecek kadar zor geldi, vazgeçtim.Sonunda ilk Kaatım, kesemediğim yapraklarını kenarından çaktırmadan bir kreatuvar darbesiyle iptal etmekte sakınca görmediğim için çabucak bitmişti.Sonuç:tabiiki berbat bir çalışma oldu, papatya papatya olalı böyle eziyet görmedi hatta!ama bütün bunları yaparken hiçbir yerimi sakatlamadım :) Benim için asıl başarı bu!Ev ahalisine göstermek üzere ilk Kaatımı büyük bir özenle tanıtım broşürünün arasına koydum.Kaatı çok zevkli bir uğraşmış.Kesinlikle yeniden deneyeceğim.
İlk Kaatı'm
Melike'nin çalışması
Mesai saati bitiminde hep birlikte çıktık.Ege Fuarı'ndan aldığım yemeniler için hala plan aşamasındaki dahiyene fikirlerime uygun ip ve Nalan ablanın vereceği zımba makinesinin zımbırtılarını almam gerekiyordu.Nalan abla ve bize bir süre daha eşlik eden Melik'yle birlikte Çıkrıkçılar Yokuşuna vurduk kendimizi.Bu kültür şokuyla dolu turun sadece burayla kalmayacağını anlayınca fatura yatırmak için kendini gruptan ayıran Hakan'a 'geç geleceğim, başınızı çaresine bakın' telefonu ettim.Kararsızlığımın her zamanki doğal sonucu; sadece küçücük bir iplikçik alan ben, yol arkadaşlarımı yormuş olduğum için mahcup mahcup özürler dileyip durdum günün devamında..Böyle zamanlarda ezik hissinden alıkoyamıyorum kendimi :( Grubun istenilmeyeni..Dışlanmışlığını yüzüne vurmadıkları elemanı gibi :(
Biraz daha, biraz daha derken dar sokaklarındaki karşılıklı dükkanların ilginç vitrinleriyle bize başka bir dünya düşü sunan Kale'ye doğru yol almaya başlamışız.Nalan abla kafa dengi, dükkanlara girip insanlarla konuşma modumuz neyseki örtüşüyor.
O dükkan senin, bu benim; dükkanlara gire çıka değişik takı malzemelerinin satıldığı dükkanlardan Amerika yolcusu Nalan ablaya boncuklar aldık.Asıl almak için yola çıktığımız zımba malzemeleri için Samanpazarı'ndaki çocukluğumun hayli renkli geçtiği Güven Çarşısı son durağımız oldu.
Nalan ablaya gittik.Nalan ablanın eşi zımba makinesini nasıl kullanacağımı anlattı; anladım mı?Eh.Kurcalamak gerek..Hakan mühendis kafa, Hakan'a havale :D
Nalan ablayla yakın oturuyoruz.Hava güzeldi.Yürümek istedim.Bir süre sonra biraz ileride bir araç durdu.Çok önemsemedim, daha doğrusu ne olduğunu sonradan anladım.Ben ilerleyince araç arkamda kaldı.Aynı araç önümden dikkatimi çekecek kadar yavaş geçip biraz ileride yeniden durunca eteklerim tutuştu, kan beynime sıçradı.Korktum.Hemen karşıya geçtim, Allah'tan yolun karşısında yürüyüş yapanlarla dolu, neden bu kadar lamba yakıp enerji harcıyorlarki dediğim park vardı.İyiki o lambalar bu akşam yine yanıyordu!Geçtim karşıya ama hala hızlı hızlı nefes alıp veriyorum.Dedimki kendi kendime, bu adam ilerideki göbekten dönüp gelsin mi?Hayıııııır!Gelmesin!Biraz parkta bekledim.Bir yandan da söylenmeye devam ediyorum 'bunların eşleri, kızları, kardeşleri yok mu!'.İnanmıyorum!06 AC ... plakasıyla o terbiye yoksunu göbeği dönmüş yavaştan gelmiyor mu!!Daha önce başımdan buna benzer üç olayı çeşitli biçimlerde atlattığım için deneyimli sayılsam da çok korktum ama öfkem korkumu ezip geçti.Elimde ağır zımba basma aleti, şeytan git dedi şunun kafasına indir!Yok yok kafasına değil, arabasına indirseydim daha çok canı yanardı kesin!İyi mi ettim, kötü mü ettim bilmiyorum, şeytanı dinlemedim!Çay bahçesinde oturan insanların yanında bir süre oyalanınca o rezil kişi de bastı gaza defolup gitti!Saat 20.30!
Olay 1:Yanımda manda kasa bir Mercedesle birlikte yürüyoruz.Mercedes insan yürüyüşü hızında.Arsız kişimiz camdan kafasını uzatıp 'gideceğiniz yere bırakayım' diyor.'Ama ben Mardin'e gidiyorum' diyorum.Adam refuse olmamış; 'Olsun bırakırım' diyor!Bir site içine girip yok ediyorum kendimi.
Olay 2:Yine empati yeteneksizi bir kişi aynı sahne.'Yavrum'lu bir laf işitince dayanamayıp arabaya doğru 'ne?! ne?! ne?!' diye bağırarak depar atınca dlikanlılığı o kadarmış 'yavru'sunu bırakıp gidiyor.
Olay 3:Yaşı epey geçkin, ucube manyağımıza el kol hareketleriyle 'gelirsem yanına' portresi çizip onu da yaşlı delikanlılığının dehlizlerine gönderiyorum.
Yapılmasın böyle şeyler çünkü çok ayıp!
Not:Bugün Nalan ablanın kızı Nimet'in doğum günü.Amerika'dan dönüşünü doğum gününe denk getiren Nimet; doğum günün ve muhteşem dönüşün kutlu olsun :)
oh ne güzel gezilmiş böyle.çantanı hala merakla bekliyorum.erz. küçük olunca böyle hayvanlar kendilerini pek gösteremiyor.o konuda şanslıyız yani:))
YanıtlaSilNe güzel bir gezi olmuş.. Çarşıyı çok beğendim... Bayılırım böyle parke taşlara..sevgiler
YanıtlaSilSevgili Gülen, bu sergiyi görmek istiyoru. Yerini tam olarak tarif edebilir misin? Sanki Ulus'ta gibi geldi bana. Şimdiden teşekkürler.
YanıtlaSilGülencim teşekkürler, hemen yarın gidiyorum, bayılırım geleneksel sanatlara. KalE Festivalinden haberdardım ama yarın başlıyor sanıyordum, iyi ki yazmışın günlerini, boşa gidecektim. Bilgiler için Simit Nuri ve arkadaşı Nurşen tekrar teşekkür eder:))
YanıtlaSilŞimdi internetten baktım, Kale Festivalinin tarihi 11-14 olarak geçiyor. acaba hangimizdeki bilgi doğru?
YanıtlaSilne güzel anlatmışsın bir sonraki yazıma linkini ekleyeceğim .ben de gelen gidenin muhasebezsini yaptım ve dedim ki eskiyen dostlarınızı atın ya da paspas yapın diyemiyeceğim paspasın da modası geçeli çooook oldu en iyisi ;seven gelir
YanıtlaSileski dostlar gelmezse gelenler ile itina ile dost olunur.ne de olsa bu kez ortak nokta çok sağlam taaa 14.yy dan kaatı sanatı:)))))
oh oh harika.ay şu dilini çıkardığın foto çok şeker .benim berke çok yapar onu.
YanıtlaSilmarifetlim benim...