30 Haziran 2010 Çarşamba
EYVAH!
29 Haziran 2010 Salı
YAŞ GÜNÜ ŞENLİKLERİ BİTTİ :( ÇOK TEŞEKKÜRLER ve YORUM YORUMLARI
26 Haziran 2010 Cumartesi
DOĞUM GÜNÜMÜZ ÜÇLEMESİ :)
24 Haziran 2010 Perşembe
AŞK-I MEMNU FİNAL BÖLÜMÜ SENARYOSUNU ELE GEÇİRDİM :) !!!!!
23 Haziran 2010 Çarşamba
NEFRET EDİYORUM!
Genelkurmay’dan beklediğiniz o tatmin edici açıklamayı icraatlarınız hakkında biz yıllardır bekliyoruz.
Ülkemin kaderini tayin eden verilmiş kararların nedenini niçinini bilmek istiyoruz.
Ama millet iradesiyle oradalar!
Soramayız!
İdare ediliyorum ama iradesizim!
Sorgulayamam!
Neden?
Çünkü iradesizim..
Bana, ülkeme layık görüleni sessizce yaşıyorum!
Sesini çıkarma!
Sus!
Askeri araç uçuruyor artık hainler!
Vedalaş her çıkışında evinden sevdiklerinle.
Bir çöp kutusunun yanından geçerken, balkonda otururken, askeri araç içindeyken bir hain kurşunla buluşuverirsin.
An meselesi!
Bunlara layık görülmekten, böyle yönetilmekten, beni böyle yönetenlerden nefret ediyorum!
NEFRET EDİYORUM!
20 Haziran 2010 Pazar
BEN SENİN CİĞERİNİ BİLİRİM..
12 Haziran 2010 Cumartesi
GÜLEN SUSMAZ :)
Bu benim için bir ilk; bir gecede üç yazı :)
OYH PEK UZUN OLDU BU SEFER yorum yorumları;
Dikiş dersim; bu iklim her an çekilesi fotoğraflarla dolu olduğundan üçayağa ihtiyaç hissetmeye başladığım bir gün salçalı ayvalık tostunun engin fotoğraf gözünden yararlanasım geldi. Adamı ne kadar bunalttıysam artık, 'İstanbul'a gidince sana üçayak alırım' dediğinde Hakan'ın dürtüp beni kendime getirmesiyle yerlerin dibine geçtim :( Demeye kalmadan iki gün sonra sanırım ikinci el pazarında hiç kullanılmamış koca bir üçayak tezgahın üzerinde salınıp dururken benim değil ama Hakan'ın gözünden kaçmadı. Yani tam anlamıyla tesadüf, yani üçayak almaya gitsem bu kadar gözümüze gözümüze girmezdi. Ama aklımdasın. Eğer varsa bir tezgahta kaçırmayacağımdan emin ol. Evet iklim yaradı ama bir acayip iklim; bugün bacaklarımda şort, üstümde kot mont, elimde şemsiye pazara gittim :D
Bunu yazan dikiş derDi :P
Nedret ablam; bak o öyle olmuyor işte. Ben 'yapma' dedikçe hiçbir biçimde engel olamadığım bir dürtüyle inadına yapan biriyim. Sadece bir örnek; gözdaş olduğumuzu söylediğin bir olay var ya; işte o fotoğrafımda iki kaşımın ortasının biraz aşağısındaki iz dikkatini çekti mi? Onaltı yaşındayım. İki kaşımın arasında bir ben var ve üvey babaannemde de her nasılsa aynı ben olduğundan ben bu bene sinir oluyorum. Sağlık memuru komşumuz bir gece nöbeti sırasında hastaneye çağırarak cerrah kırması bir doktorun ellerine teslim ediyor beni. Gece yarısı operasyonuyla ben olduğu yerden alınacak. Yattım masaya, üzerime sadece operenin yapılacağı kısmın delik olduğu yeşil ameliyathane örtülerinden örttüler. İlk iğnenin girişini hissettim sonrası akibetsiz. Ayı Hüsam dedikleri iri cerrah arkadaş hissetmediğim bir takım işlemler yaparken katılımımı sağladığı bir sohbet başlatıyor ve operasyonun olabilecek tek hatasını yaparak 'sakın dokunma' diyerek kesiğe dokunmama konusunda beni uyarıyor. Uyarısı cümlesi biter bitmez benim elim kesiğin üstünde! Adamcağız şok geçirmiş bir ses tonuyla sadece 'yok ya!' diyebiliyor :D Ve opere tam onun istediği gibi olmuyor. O izi lüzumsuzluğum sonucu burnumun üstünde taşımaya devam ediyorum :) Küçükken karpuz yerken karpuz suları ağız kenarlarımdan boynuma akarmış ve ben sallabaş hoca gibi çenemi boynuma yapıştırıp dururmuşum. Yapma dedikçe yaparmışım :) Yani benimki uyku modundan biraz farklı bir durum. Kişisel lüzumsuzluk hallerim yani :) Hava bugün yağsa da kurtulsak gibiydi. Nem miydi değil miydi anlamadım. Geldiğimden beri ilk kez karşılaştığım bu garip hava durumu bir süre kaldığımız kitapçıdan çıktığımızda yüzümüze vurunca babamla 'bu ne ola?' ifadesiyle birbirimize bakakaldık. Sonra da bir iki yağmur damlası düştü. Geçti gitti. Madem nemsizmiş e bir Marmaris yaparız biz de artık :) Hakan'la aynı ilçenin farklı iklimlerinin ayrı düşmüş sevda ortaklarıyız :( Ne arabesk yaptım ama ha :P Arabesk Leyla :) Kıymet bilmek; Ona yaptığım bütün eziyetler için bütün blog camiası önünde özür diliyorum kendisinden :)
3prenses'im; ay dur ölme, ne gerek var şimdi durup dururken. Hem benim anlatacaklarım bitmedi daha :) Burası hayatı daha kolay algılamama neden oldu. Önceden böyle bir cümleyi kurduğumda içinde mutlaka bir 'sanırım' sözcüğü geçirirdim ama hayır 'sanırım'lar daha az yer alacak bundan sonra hayatımda. Buranın iyi hissettirdiğinden eminim. Daha az sorumluluk almış gibiyim, yüküm azalmış gibi. Tatlı mıyım? Emin misin; bugün yağmur altında şemsiyesiz kaldığımda erimedim ama ben :P
biryaşımadahagirdim :) fotoğrafları beğenmene sevindim. Burası adamı şair de eder, fotoğrafçı da :) kursa gidip ışık, açı da öğrenmek istiyorum ama bu kez de doğal gözümden uzaklaşmaktan çekiniyorum. Her konuda amatör kalmak istiyorum, hayat bilmişi değil hayat acemisi olmak gibi :) Yap, yanıl, özür dile üçlemesi :) İnat edip okuduğun için seni kutluyorum. Uzun olunca 'okuyamazsın' esprisinin kontratak sonucudur 'inat edip okuyanlar' :) Kartuşum mu bitiyor ne, yazı rengi birden açılmaya başladı :P hihihihi
Peri'm; hevesini kursağında bırakmayım ben :) Ben çok seviyorum yorum yorumları sohbetlerini ama Fethiye beni bozdu :P Geldiğimden beri 'akşama ne yiyoruz?' sorusuna gayet rahat bir tavırla 'bilmem' diyen ben. 'Çay var mı?' sorusuna önceden fişek gibi sorunun sorulduğu anın dakikasında elinde bir bardak çayla gelen ben değilmişim gibi yine aynı rahatlıkla 'olabilir, bilmiyorum' diyen yine ben.. KKTC'de yaşadığım yıllarda insanların rahatlıklarına kızdığım zamanlara hayıflanıyorum şimdi. Akdeniz insanı olmak biraz rahat olmakmış meğer :) Ama ben sadece 'ara vermiştim' Döndüm şimdi :) Yarın börek tarifi için arayacağım seni. Aslında patatesli böreğin tek suçlusu patatesmiş. Bak ciddiyim çünkü o kadar taze ki.Sadece haşlanabildiklerini üçüncü kızartma işleminin de başarısız olmasından sonra kavrayabilip zekama hayran kaldım :P
Bizimgibiler'im; hanım hanım; Bursa'ya kış geleli esprileriniz de pek bir soğuk olmuş :P O inşaat sektörüne lazım olur dediğiniz poğaçalardan birini kafanıza isabet ettirerek hızlı biçimde fırlatıverirsem kafanızın çevresinde Sicilya Kuyruklu Yıldızı gibi dolanıp duran yıldızları sayarsınız sayın baĞyan :D
Nefise'm; ay dur şişme, biri gül gül ölür, biri şişer. Keşke yanımızda olsaydın da görseydin halimizi :) Bugün yine Hello cafedeydik. Servis elemanı 'poğaça yok mu abla, bizim balıklar o günden beri ekmeklerin yüzüne bakmıyor' dedi :D Ben de 'ekmekleri poğaça sanıyor olmasınlar?' dedim :D Erdim de 'biraz ciddi olsana teyze' der, hay Allah kişiliğini bulamamış bir insan gibi hissettim bir an :D Aslında çok düşünmeden hissettiğim ya da hissedebildiğim kadarını yazıyorum ben. Burası beni rahatlattı. Artık daha farklı bakıyorum belki ondandır gülümsemelerimiz :) Ben de seni seviyorum ama evet bloğuna gelince senden nefret ediyorum :D
Asortik krep'im; adamlar söylemeden üç şekerli çayımı gülerek getiriyor artık :) Onlarla iletişimimiz 'mutlaka' espri yapılması gerekiyormuş gibi gelişiyor. Bir gün Hello cafeye gidip suratımı asıp saatlerce oturacağım :) Yok yapamam :D Çocuklar çok efendi, işleri zor. Geç saatte oraları süpürüp yıkadıktan sonra sandalye ve bankları masalara kapatıp gidiyorlar :( Allah kolaylık versin. Planlarını, kararlarını, ağzından cımbızla çektiğim anlatacaklarını daha anlatmadan çok sevdim. Haydi yapalım :D
Yaşam guru'm; Çok geçmiş olsun :( Ben senin eklemlerine de bronşitine de kurban olurum. Bak burada az yağmur çok güneş var. Al abimi gel. Zaten eylül gibi bekliyorum. Belgin'e de gideceğiz hem. Çok seviyordum seni şimdi daha çok :) Hakan şu an işte. Telefonlaşıyoruz :/ Pazartesi günü gelebilecek ancak :( Olsun, buna şükür. Keşke yarın akşam evde olsaydı Okan'ı izlerken sesimi çıkarmazdım, Okan'ı izlerken kıskanıp TV'nin önüne geçip 'onu izleme beni izle' demezdim, bir Okan gecesini daha burnundan getirmezdim :P :( O benim çapraz ayak sehpamın alengirliğindendi. Yere dökülen patatesli böreğin içinde olduğu tabak olsun. Daha bir tepsi vardı patatesliden :) Rahatça döküp saçmamak için hiçbir nedenimiz yoktu yani :) Ama hala emin değilim; böreğin görüntüsünden ne mal olduğunu anladın da onun için mi çaktırmadan 'aaa döküldü' enstantanesi yarattın? O gün için sana kızgınım aslında. Saat 15.00de gelinip üç saat sonra kalkılır mı? Çok ayıp :P Abla bu bana yapılır mı? Bir dahakine demeseydin ben seni zor bırakırdım :)
Belgin'im; bak kafana kafana geliyor poğaça :D Olmadı işte olmadı, ne yapayım :) Bir daha kesinlikle o poğaçalardan yapmayacağım. Şevkimi kırdın sen ve bizimgibiler. O poğaçalardan yeme riski olan insanlık size minnettar. Mutlusundur artık :P Balıklar da yüzüp duruyor işte orada :)








11 Haziran 2010 Cuma
BU AŞKSA DİĞERİ NE??
SENİN YÜZÜNDEN!
SICACIK KARŞILAŞMA SICACIK EKMEK GİBİ yazı yorum yorum yorumları:
Hürrem'im; babamın 'yoruluyorsun, ekmek yapma makinesi alalım' teklifini, sırf babamın ekmek piştiğinde yaramaz küçük bir afacanın fırından henüz çıktığında el yakan ekmeği çalarken annesinin suçüstü yaptığı sahnelerin faili hallerine bayıldığım için reddediyorum :) Dünyanın en iyi diyetinde -ki benim için 1200 kalorilik diyettir bu- ekmek mutlaka vardır. Beyaz ekmekte göğüs kanseri riskini azaltan bir madde var. Az yenilmesi koşuluyla beyaz ekmek iyidir, cicidir :) Dönen gözün düzeldi mi :P Yiyecekler söz konusu olduğunda tüketmek sözcüğünü kullanmayı hiç sevmiyorum. Az tüketmek mi kulağa hoş geliyor yoksa az yemek mi? Bence az yemek..
Şenay'ı, canım sağolasın. Allah kim ne istiyorsa versin. Güzel şeyler isteyince huzur doluyor insan. İyilikten maraz doğmuyor. Hayat o kadar kısa ve biz o kadar yolun başındayken o kadar yolun sonundayız ki ve bu öyle bir yanılsama ki.. Güzel şeyler diliyorum; sadece kendim için değil. Bir gün ekmeğimden tatmanı diliyorum :)
Peri'm; işte o koku babamı mahvediyor. Hemen gelip minnacık bir tereyağ parçasını elleri yana yana kopardığı ekmeğin üzerine koyup tereyağın ekmek üzerinde kayak yapan bir adam gibi kaymasını izliyor ve bir lokmada atıveriyor ağzına :) Onu öyle mutlu görünce çok seviniyorum. Sıcacık ekmek, çocuğunu sevindiren anne gibi hissettiriyor; maksat karın doyurmaktan öte babamın çocukluğundan kalma izlerin bilinçüstüne çıkışı aslında bu. Nasılsa döküldük onu da anlatayım da yükü kalsın sırtımdan. Üvey annesi balkondan küflü ekmek atarmış babama. Babam da sokak çeşmelerinden birinde yıkayıp yermiş :((((( Ve bunu yaparken de o kadar küçükmüş ki :((( Bunları düşününce burnumun direği sızlıyor :(
Allah'tan şaşmadan her defasında başarabildiğim türde oluyor ekmekler de, hayal kırıklığı yaşatmıyorum babama :) Ben çibörek de yaparım bilir misin? Ama poğaçaya yeminliyim :) Balıkları Lobin korudu. (Bir ara Lobin'i de anlatırım) Ben de ben de öpüyoruuuummm..
Çelebi'm; böğürtleni ben de çok severim; aslında rengi koyu olan bütün meyvaları seviyorum. Karadut aldım geçen cuma köylü pazarından :) Babam çok sever. Buzlukta biraz soğuttum. Tabağı arkamda saklayıp girdim odasına. Sonra ağzını aç yum gözünü dedim. Böyle yaptığımda babam gözlerini sıkı sıkı yumar. Hileye kaçmaz. Gözlerini kısıp aralıktan bakmaz. Attım ağzına bir tane. Çocuk gibi sevindi :) Hepsini yedi :) Elleri mosmor :)