Bu benim için bir ilk; bir gecede üç yazı :)
OYH PEK UZUN OLDU BU SEFER yorum yorumları;
Dikiş dersim; bu iklim her an çekilesi fotoğraflarla dolu olduğundan üçayağa ihtiyaç hissetmeye başladığım bir gün salçalı ayvalık tostunun engin fotoğraf gözünden yararlanasım geldi. Adamı ne kadar bunalttıysam artık, 'İstanbul'a gidince sana üçayak alırım' dediğinde Hakan'ın dürtüp beni kendime getirmesiyle yerlerin dibine geçtim :( Demeye kalmadan iki gün sonra sanırım ikinci el pazarında hiç kullanılmamış koca bir üçayak tezgahın üzerinde salınıp dururken benim değil ama Hakan'ın gözünden kaçmadı. Yani tam anlamıyla tesadüf, yani üçayak almaya gitsem bu kadar gözümüze gözümüze girmezdi. Ama aklımdasın. Eğer varsa bir tezgahta kaçırmayacağımdan emin ol. Evet iklim yaradı ama bir acayip iklim; bugün bacaklarımda şort, üstümde kot mont, elimde şemsiye pazara gittim :D
Bunu yazan dikiş derDi :P
Nedret ablam; bak o öyle olmuyor işte. Ben 'yapma' dedikçe hiçbir biçimde engel olamadığım bir dürtüyle inadına yapan biriyim. Sadece bir örnek; gözdaş olduğumuzu söylediğin bir olay var ya; işte o fotoğrafımda iki kaşımın ortasının biraz aşağısındaki iz dikkatini çekti mi? Onaltı yaşındayım. İki kaşımın arasında bir ben var ve üvey babaannemde de her nasılsa aynı ben olduğundan ben bu bene sinir oluyorum. Sağlık memuru komşumuz bir gece nöbeti sırasında hastaneye çağırarak cerrah kırması bir doktorun ellerine teslim ediyor beni. Gece yarısı operasyonuyla ben olduğu yerden alınacak. Yattım masaya, üzerime sadece operenin yapılacağı kısmın delik olduğu yeşil ameliyathane örtülerinden örttüler. İlk iğnenin girişini hissettim sonrası akibetsiz. Ayı Hüsam dedikleri iri cerrah arkadaş hissetmediğim bir takım işlemler yaparken katılımımı sağladığı bir sohbet başlatıyor ve operasyonun olabilecek tek hatasını yaparak 'sakın dokunma' diyerek kesiğe dokunmama konusunda beni uyarıyor. Uyarısı cümlesi biter bitmez benim elim kesiğin üstünde! Adamcağız şok geçirmiş bir ses tonuyla sadece 'yok ya!' diyebiliyor :D Ve opere tam onun istediği gibi olmuyor. O izi lüzumsuzluğum sonucu burnumun üstünde taşımaya devam ediyorum :) Küçükken karpuz yerken karpuz suları ağız kenarlarımdan boynuma akarmış ve ben sallabaş hoca gibi çenemi boynuma yapıştırıp dururmuşum. Yapma dedikçe yaparmışım :) Yani benimki uyku modundan biraz farklı bir durum. Kişisel lüzumsuzluk hallerim yani :) Hava bugün yağsa da kurtulsak gibiydi. Nem miydi değil miydi anlamadım. Geldiğimden beri ilk kez karşılaştığım bu garip hava durumu bir süre kaldığımız kitapçıdan çıktığımızda yüzümüze vurunca babamla 'bu ne ola?' ifadesiyle birbirimize bakakaldık. Sonra da bir iki yağmur damlası düştü. Geçti gitti. Madem nemsizmiş e bir Marmaris yaparız biz de artık :) Hakan'la aynı ilçenin farklı iklimlerinin ayrı düşmüş sevda ortaklarıyız :( Ne arabesk yaptım ama ha :P Arabesk Leyla :) Kıymet bilmek; Ona yaptığım bütün eziyetler için bütün blog camiası önünde özür diliyorum kendisinden :)
3prenses'im; ay dur ölme, ne gerek var şimdi durup dururken. Hem benim anlatacaklarım bitmedi daha :) Burası hayatı daha kolay algılamama neden oldu. Önceden böyle bir cümleyi kurduğumda içinde mutlaka bir 'sanırım' sözcüğü geçirirdim ama hayır 'sanırım'lar daha az yer alacak bundan sonra hayatımda. Buranın iyi hissettirdiğinden eminim. Daha az sorumluluk almış gibiyim, yüküm azalmış gibi. Tatlı mıyım? Emin misin; bugün yağmur altında şemsiyesiz kaldığımda erimedim ama ben :P
biryaşımadahagirdim :) fotoğrafları beğenmene sevindim. Burası adamı şair de eder, fotoğrafçı da :) kursa gidip ışık, açı da öğrenmek istiyorum ama bu kez de doğal gözümden uzaklaşmaktan çekiniyorum. Her konuda amatör kalmak istiyorum, hayat bilmişi değil hayat acemisi olmak gibi :) Yap, yanıl, özür dile üçlemesi :) İnat edip okuduğun için seni kutluyorum. Uzun olunca 'okuyamazsın' esprisinin kontratak sonucudur 'inat edip okuyanlar' :) Kartuşum mu bitiyor ne, yazı rengi birden açılmaya başladı :P hihihihi
Belgin'im; bak kafana kafana geliyor poğaça :D Olmadı işte olmadı, ne yapayım :) Bir daha kesinlikle o poğaçalardan yapmayacağım. Şevkimi kırdın sen ve bizimgibiler. O poğaçalardan yeme riski olan insanlık size minnettar. Mutlusundur artık :P Balıklar da yüzüp duruyor işte orada :)
Bizim pelikanlara fotoroman çekmişsin yahu :))
YanıtlaSilYazmayı unutmuşum, size geldiğimde yaşamın kıyısında varken nasıl konuşmaktan çenem düştü diye :P ben aslında o gün hiç konuşmadım aslında.. Daha çok konuştuğum günler olmuştu hayatımda..
İyi ki geldin, seni böyle akdenizli görünce çok memnun oluyorum.Hello cafeye gitmezdim ben senden önce birde :) Şimdi seninle gitmeye can atıyorum,çok eğlenceli oluyor :))
Sana bütün planlarımı anlatabilirim, acele etma daha zamanımız var,relax ol lütfen :)
:))))
YanıtlaSilKıymet ve Kılıbık ailesinden bir yavru istiyoruz.Erdi ve ben
YanıtlaSilmüthişsin sen gülenimmmmmm...
YanıtlaSilBU GÜZELLİKLER NEDİR BÖYLE
YanıtlaSilbayıldım bayıldım
sinirdn egzama tuttu aha aha aha aha şahaneee
YanıtlaSilEylül için biz rezervasyon yaptırmıştıkk:)))
YanıtlaSilPelikanlar harika.
Kız sen bende alışkanlık aptık.Sesini duymadan edemiyorumm:)
Öptüm
yeni yazıda adım geçmezse küserim.
YanıtlaSilcarli...
fethiye 'de asortik krepin oğlu zannedilen kardeşi
(ya da benden bir şey gizliyorlar)
fotoroman harika:)))))))))
YanıtlaSildevamını isterim......
Kandilin kutlu olsun canım
YanıtlaSilSevgiler
egzama tuttu :)geldim gülen kaç gündür okudugum bloglara bile giremiyordum :)saolasın bulamasanda almış kadar oldun ,hiç kıyamadım şemsiyeyle pazara gitmene:(,sıcak aman neme lazım çıkma dışarı :)sevgiler
YanıtlaSilYorum cevaplarını post olarak yazdığında tekrar yorumyapılırsa kısır döngü içine girer diye okumuş ama yorum yazmamıştım. yeni postunu okumaya geldiğimde de yazmadan edemedim. Bak Çınar kıskançlık yapmış Eylül rezarvasyonunu hatırlatıyor, eh! artık bende hemen geleyim bari:)))
YanıtlaSil