19 Haziran 2009 Cuma

PSİKOLOJİK RANDIMAN..

Son test sonuçlarımı göstermek üzere seçtiğimiz gün bugündü.Bir tüyo; cuma günleri hastanelerin daha az yoğun olduğu günlerdir ama bu Hacettepe Romatoloji için pek geçerli değildir.Beklemek manasızdır; gerçi neyi beklediğine de bağlıdır ama genel olarak beklemenin manasızlığı hakkında kendimle hiç çelişmemişimdir.Bir şeyi beklerken 'ay ne güzel, bekliyorum işte' dediğim hiçbir şey olmadı :P
Hakan'la konuşup dururken birden 'ben doktor olsam nasıl bir doktor olurdum' dedim.
Hakan:Sen doktor olamazdın.
Gülen:Neden?
Hakan:Olmazdın işte.
Gülen:Tamam olamazdım da, olsam nasıl olurdum?
Hakan:Sakil bir doktor olurdun.
Gülen:Detay ver.
Hakan:Giyinmiş olmak için giyinen, yürürken oraya buraya çarpan, kendini bir yerlere çarptığını fark edemeyen, sürekli steteskopunu kaybeden, dudağının kenarında çikolata lekelerinin doğal algılandığı çatlak bir doktor olurdun.Lakabın da çatlak doktor.İnsanlar 'ha o çatlak mı?' 'çatlak yapmıştır', 'çatlak gelmedi mi?' filan derler.Dellendiğinde hastaları azarlardın.Hikaye alırken üzülüp ağlardın' dedi.
Doktor olmaktan vazgeçtim :D
Doktor olmayı, sadece bir yaralının başına üşüşmüş meraklı kontenjanından insanları yararak 'çekilin ben doktorum' demek için isterdim :)
Duramıyorum ben beklerken.Duramadım da..Ayakta olmaması gereken kişilere yerlerimizi verdikten sonra topuklu siyah terliklerimin ökçelerini yan yan bükerek sonra düzelterek hareketli bir bekleyişe geçtim.Hakan'ın göz uyarısıyla karşılaşmamak için Hakan'a doğru hiç mi hiç bakmadım.Yanımdaki bir kızcağız 'ne bu enerji' dedi.'Yoo ben bugün çok yorgunum' derken, önceki akşam bir aile kavgasının içine düşüşümü, önce susuşumu, takip eden olaylar sonrasında da bir türlü susamayışımı düşündüm.Evet yorgundum aslında.
Beklemekten en az ben kadar sıkılgan hasta ve yakınlarıyla konuşmaya başladım.Hep öyle olur, biri birinden bir hareket bekler sonra herkes aynı eyleme geçer; işte öyle oldu.Herkes birbirine tanıları ve ilaçları hakkında bir şeyler sormaya, ellerindeki test sonuçlarını birbirlerininkiyle kıyaslamaya başladı.Bir beyefendi hava almak için dışarı çıkınca beyefendinin narin eşine 'eşinizin tanısı ne?' diye sordum.Milyonda bir görülen bir hastalık olduğunu öğrendiğimde de 'ay o da bula bula bunu mu bulmuş' deyince insanlar deli gibi gülmeye başladı.Hatta birini susuturmayı başaramadık :) Sıra geldi bana.Az önce 'ben tam şu kadar senedir geliyorum' diyerek eski hasta olma rekorunu korumaya çalışan hastalar, benim 20 senedir oralarda olduğumu öğrenince önümde saygıyla eğildiler :P Bir kadın, bana acıyan gözlerle 'siz çocukken mi hastalandınız yoksa?' dedi.Ona 42 yaşımda olduğumu söylediğimde herkes çok şaşırdı.Nasıl; hem de böyle bir hastalıkla bu kadar genç kalabildiğimi sordular.Onlara 'bodur tavuk herdem piliç' demektense 'içimde kurt kaynıyor' dedim.Sonra da çok genç göründüğüme ilişkin iltifatları kabul ettim sırasıyla.Enerjiden söz eden kız beni bir süre izledikten sonra öğretmen olup olmadığımı sordu.Ne isabet ama; ben öğretmen lisesi mezunuyum :)
Öncesinde yurt dışından gelen ve ücret ödemediğimiz ama artık nadiren de olsa (!) Türkiye'de bulabildiğimiz, şimdilerde hükümetin ödemediği bir ilacın neyseki ucuz olduğundan söz açılınca ilacın hiç de ucuz olmadığını, yurt dışından gelenin 100lük kutusunun buradan ücretini ödeyerek aldığımız kutudakinin sadece 2o adet olduğu hesabıyla, aslında o kadar da ucuza gelmediğini anlattım.Sonra da dedimki 'ama iyi oluyor; istatistiğe göre her iki kişiden biri bu hükümete oy verdi.Buradaki her iki kişiden biri de bu hükümete oy verdi.Ben 20 senelik hastalık sürecimde kaç hükümet devirdim.Hiçbir hükümetin eli benim ilacıma kadar uzanmamıştı.Ben ilacımı alabiliyorum.Alamayanlar düşünsün' dedim.Kimse itiraz edemedi :(
Bir önceki gidişimde, birine ayrıcalık tanıdıktan sonra bana karşı olan anlamsız agresifliğinden dolayı kendisini şikayet etmek zorunda kaldığım teknisyen iki kere önümüzden geçti.İlkinde ben gördüm.İkincisinde Hakan 'belalın geliyor' diyerek beni tam zamanında uyardı.İkisinde de devekuşlarının kafalarını toprağa gömdüklerinde saklandıklarını sandıkları gibi yüzümü Hakan'ın omzuna gömerek tehlikeyi savuşturdum :D
Geçen hafta izinde olan doktorum tatlı insan Meral Çalgüneri, cuma günü olmasına karşın hafta içi kadar yoğundu bugün.Bu nedenle bizi daha fazla bekletmemek için çok beğendiğim bir uygulamayla, test sonuçlarımızı odasında değerlendirmiş.Tam ben kara üzüm habbesi melodisi eşliğinde halay çekme kıvamına gelmişken elinde değerlendirilmiş test sonuçlarıyla asistanlardan biri çıktı odadan.Sınav sonucu açıklayan öğretmenin çevresinde toplanan heyecanlı öğrenciler gibi asistanın çevresini sardık.Sıra benim; 'geçtim mi hocam, notum kaç?'Ciddi asistan kayışı kopardı :)
Bugün doktorumla karşılaşmamamız, söylediklerini dosyama yazan interne, aldığım kilolarla ilgili olarak 'yaz obez' dediğini duymamam açısından benim için büyük bir şanstı.Bırak hocam kilolarımla başbaşa kalayım ben :( ama obez sözcüğünün iticiliğini duyma riskine karşın yine de doktorumla, kullandığım sinir sistem düzenleyicisinin üzerimde yarattığı sanal mutluluk tablosunun yapmacıklığından duyduğum sıkıntı ve stresten kurtulmak için bir önerisinin olup olmayacağını konuşmak isterdim çünkü psikiatre gitmeye cesaretim yok.Sinir sistem düzenleyicisini kullanmak istemiyorum.Tepkilerim azaldığından beri kendimden uzaklaşmaya başladığımı hissediyorum.Duyarsız olmak istemiyorum.Kendime yabancılaştığımı hissediyor olmak, başkasının hiç sevmediğim ama giymek zorunda kaldığım elbisesini giymekten başka bir duygu hissi uyandıramıyor içimde ama geçici olduğunu umduğum bu ilaç süreci, bir zaman daha hayatıma yön verecek ne yazıkki :(
İşte sonucum; Hakan'ın 'bu kadar süre bu cümleyi duymak için mi bekledik' dediği o cümle: ilaçlara aynen devam :)
Bu şu demek oluyor; kullanmakta olduğum ilaçlar işe yaradı.Sevindim.Aslında çok belli etmesem de bu beklediğim bir sonuç değildi çünkü kolumdaki sertlik, şişlik, yangı, renk değişimi ve şiddetli ağrı azalsa da bileğimin üzerindeki iki şişlik kolumdaki tabloya doğru yol almakta diye düşünüyorum halen.Kronik hastalıklarda ilaçların kesilmesinin neredeyse mümkün olmadığının bilincinden yola çıkarak ilaçlarımı kullanmayı sürdürecek olmam moralimi hiç bozmadı.Kasımda rutinlerim yinelenene kadar hiçbir şey biliyor değilim aslında..
Kolumda bugün..



Kaslı kolum :P

Akşam da utanmadan şu çilek soslu şeyi olması gerektiği yere gönderdim :(
Bir ayrılık acısı :(
Nalan ablam feci bir ayrılık sahnesi yaşadım seninle.Yazmak için yolculuğunun bitmesini, bir kaç aylık olmasını umduğum Amerika macerasına adım attığın ilk günü bekledim.
Ben bunları 02de yazarken sen güne yeni başlıyorsun.Kızın ve torununla geçireceğin ilk gün heyecanının dönene kadar aynı fazda sürmesini istiyorum, yapmayı planladığın her şeyi gerçekleştirmeni de.Senin yakın davranışların, bilgilerini paylaşmak, deneyimlerini aktarmak isteğin seninle aramda kesintisiz bağ kurma nedenlerimden sadece biri.Bu nedenle, nedenlerini bilsem bile gidişine çok üzüldüm.Uzun zamandır sevdiklerimden ayrı biri olsam da 'yokluk'lar beni hiç ikna etmiyor.Vedalaştığımızdan beri dönmeni bekliyorum.


Nalan abla seni seviyorum.

7 yorum:

  1. Sana pazardan virgül alıcam.

    YanıtlaSil
  2. Gülen bu ne güzel anlatım, bu nasıl bir hayatla dalga geçebilmedir, çok tatlısın. süper bir doktor olurdun bence. bu ayın 22 si ile 26 sı arasında devlet rsim ve heykel müzesinde kitre bebek sergisi varmış gitmeni öneriyorum. hatta denk getirebilirsek orda buluşabiliriz. şimdilik kal sağlıcakla, yüzün hep gülsün:))

    YanıtlaSil
  3. ohh rahatladım enerjik kadın.sen böyle cıvıl cıvıl olduğun süreceherşeye dağ taş gibi meydan okursun.
    ehm sen doktorsun söylemedinmi hakan'a terapistim üstelik çok ta başarılı deseydin.hem hastam bana hiçte çatlak demiyor deseydin.
    sen ne zaman 42 oldun yaaa?
    küçücük kızsın sen inanılır gibi değil?

    YanıtlaSil
  4. gülenim uzun uzun yazdım ama mesajım galiba gitmedi.üzücü şeyler yaşıyoruz.sana detaylı mail atıcam .
    seviyorum seni...

    YanıtlaSil
  5. Hepinizi çok sevdiğimi söylemeden başlamak istemedim.

    Sedef hanım; kaç gün durdum ben orada?Alsaydın da kullansaydım :D

    Nurşen'im; konuşur gibi yazdığımdan sanırım böyle anlatabiliyorum.İltifat beni çok mutlu oldu.Resim ve Heykel Müzesi'nde evlenmiş annemle babam.
    O etkinlikten haberim oldu.Babamla hafta içi gideceğiz.Haberleşelim, birlikte gezelim.Çok mutlu olurum :)

    Sihirli'm; sağol güzel kız :)
    Yapacak başka bir şey yok; ya eğlenip bekleyeceğim ya da somutrup.İki koşulda da bekleyeceksek suratsızlığa gerek yok bence.
    Beni şımartmaktasın; terapist derken çok şımarıyorum :P
    Ay sorma 26sında resmi olarak 42yim :D

    SEM'im; neler oluyor canım ya ??

    YanıtlaSil
  6. Gülen, biliyor musun, benim annemle babam da orada evlenmiş. annemin yaprak sarması gibi dolma dolma kıvrılmış saçlarının üstüne düşen vualetli siyah şapkası ve siyah tayyörü içinde, çok ciddi bir yüz ifadesiyle çekilmiş fotoğrafı albümümde özel bir yerde durur. Nur içinde yatsın. Haberleşiriz canım, sevgiler...

    YanıtlaSil
  7. canım çokkk geçmiş olsun
    Allah iyilik versin

    YanıtlaSil

Fikrin varsa bilmek isterim..

Aa BUNLAR DA VARMIŞ :)

Related Posts with Thumbnails