Bayram akşamlarından birinde artık unutmam gerektiğini düşündüğümden unutmaya başladığım o ses bana 'Gülen' diyordu yine telefonda. Kendine üzüntü veren şeyleri unutmaya çalışıyor insan; bir savunma mekanizması bu. Nalan ablanın bir türlü dönemeyişi artık üzüntü yarattığından unutayım bari demiş olmalı bilinçaltım..
Tanıyamadım ama?
Ben Nalan, Nalan ablan.
AaaAaA Nalan ablaaa!
Nalan abla ya :)))))
ama ben seni bayram sonrası bekliyordum? Hoşgeldin ablam.
Yarın bekliyorum gel.
Ertesi gün Nalan abladaydım. Her bayram ama özellikle üçüncü günü olacağım gibiydim o gün; mutsuz, üzgün..
Mutsuzdum mutsuz ettim. Üzgündüm, üzdüm.. Zaman öyle bir akıp gitmişki en son ağzında bir emzikle bıraktığım Ertuğrul, hışmından kaçmaya çalışan titrek, korkmuş zavallı kedilerin peşinden koşturup duruyordu:) Gül ise neyseki artık gayet sağlıklı ve neşeli. Gül'le en son bir webcamde karşılaşmıştık. Sessiz sessiz ağlıyordu. Gül'ü yeniden yürüyor olarak gördüğüm için şükrettim..
Nalan abla akşam postayla haber vermese hala telefonumu onlarda unuttuğumdan habersiz olacaktım. Ertesi gün telefonumu almak için yine onlardaydım :) Nalan ablayla hızlı bir görüşme trafiğine girdim :) Seviyorum onu. Dönmesine sevindiğim ablamla Kale'ye çıkmayı çok özledim..
Hoşgeldin Nalan ablam ve kabilesi :)
Çınar'ım aradı bugün. Pazar günü can oğlu Alper'in resim bölümüne kaydını yaptırmak için yine Çanakkale yollarına düşeceklerinden bugün görüşebileceğimiz haberi üzerine bir ok misali fırlasam da bu kez ben onu bekleterek geçen görüşmenin rövanşını almış oldum istemeden :(
Yine aynı yer ama farklı masa. Geçen sefer oturduğumuz masaya yöneldim, sanki her gittiğimizde orada oturmak zorundaymışız gibi.. ama bizim hem de bizim masamıza başkaları oturmamış mı :(
Yine ağlaştık :( Zaman geçse de acının aynı kaldığına sonrasında ise acıya bir alışkanlık geliştirdiğimize karar vererek ağlaştık. Dört sene sonraki halimi gördüm bugün Çınar'ımda..
Bir sonraki dört senesinden de kendi sekizinci senemi :( Sakinliğinde derin bir denizin ortasında kendimi güvende hissettiğim gibi; Çınar'ım seni çok seviyorum..
Şanslıyım ben, aynı duygu dilini geliştirdiğim arkadaşlarım var benim.
Hele bugünlerde yalnız olmadığım için..
Kimsesiz değilim.
Hem Nalan ablam hem Çınar'ım.
Kimse dostsuz kalmasın.
Ali İkizkaya ismiyle tanıştım; giderayak yeni insanlar bıraktı bana Ufuk Çizgi'm..
Bir Ali İkizkaya şiiri dinledik dün Hakan'la.. Sessizce dinledik, ben ağladım, o saçımı okşadı artık ağlamayayım diye.. Ben de yaralıyım ya; bir de ufuk çizgisi sonsuzlukla buluşmuş :
Şiir yazamam ben. Şiir yazmayı bilmem ben. Benim cümlelerim şiir olamayacak uzunlukta ama ilk kez keşke dedim keşke ben de şiir yazabilseydim, hatta bu şiiri ben yazsaydım..
Ve arkası sıra Ali İkizkaya'nın yorumu..
Ali İkizkaya dedi ki:
Zaman Dün gece 02:30;
Telefon çalıyor. Yoldan gelmişim zaten sersem sepelek ve ağlayarak açıyorum. Hep geldiğim yer mavi, Rodos Meis. Onun gibi kırmışlar benide gitmişim mavilerin arasına.
Karşımda ki ses, bir kadın soruyor;
-Ne o ses öyle uyuyormuydun.
-Yok ağlıyordum. Ufuk Çizgisine.
-Neden ağlıyorsunki?. Ben de yazdım geçtim işte. Gülmelisin. Gül.
-Bilmem ? benim meşrebimde yok. İcim acıdı.Çok özel bir yere dokundu. Kırıktı, maviydi benim gibiydi.
-Sen salaksın zaten. Arabesk sin sen.
Dostunu görmesede gönlünde bir yere alıp koyduğu insanlara bakan bu dünyada o da yaşayamazdı. Ben de topal geziyorum.
Naif ve içli oluşun arabesk, ağlamanın, bir dost için gözyaşının salaklık olduğu bir gezegene yanlışlıkla gelmiş gibiyiz.
Benim uğraştığım iş ve oturduğum yer yüzünden hep ufuk çizgisini görüyorum.
O cam kırıklarıyla dolu gün batımlarında uzaklardan, ufuk çizgisinden mavi bir adam geçecek bizlere el sallayarak.
Sevgimle.
Sevgili Ali İkizkaya;
O kadın arkadaşınızın (bu arada ben hanım sözünü hiç tasvip etmem; sanki hanım dediğimde kadın olmanın üstü örtülecek bir ayıbı varmış gibi gelir, bu ayıba ortak olmak istemediğimden hanım yerine kadın demeyi seçerim) duygusal bakış açısı gecenin 2.30unda arayabilecek kadar yakın hissettiği arkadaşının kalp yangısını anlayamacak derecede arkadaşlıksız/arkadaşsız kalması yürek parçalayıcı. O ve gibileri asla bir kaybın ne demek olduğunu anlayamacak çünkü arkadaşlıksızlar. Bir arkadaş kaybının acısını yüreklerinde hissedemeyecek olmaları onlar için ne büyük kayıp :(
Kayıpların üzerine eklenen normal dışı duygu yoğunluklarında sessiz kalabilseler bu insanlar ne iyi olurdu. Sussunlar hiç değilse, en azından bunu yapsınlar, anlamıyorlarsa da susulsun. Acıya, acı çeken yüreğe saygı göstersinler. Ben bu ve gibi kişilere 'sen ne kadar bu kadar duyarsız ya da mekaniksin?' demeye kendimde hak görmüyorsam onların da teselli sözcüklerini size sarf edildiği gibi seçmemeleri gerekiyor.
Bir de şu 'üzülmememizi' salık verenler yok mu? Kişiler üzülen birine üzülme dediklerinde o kişi üzülmemeyi başarabilseydi dünyada üzgün insan kalmazdıki..
Başkasının acısına saygısız kalanlar, acılarını hissetmeyenler ama hissediyormuş gibi yapanların her biri birer ıssız adaya internetsiz ve telefonsuz düşsünler!
Evet salağız, hem de çok salağız. Arabeskiz biz; en gamlı, en ağlak notalarında hüznün!
Bu dünyaya çok gelenleriz ama bu beni adsız bir yorumcunun o çok etkileyici sözlerindeki gibi 'son iyi insan kalana kadar' yüreklendiriyor hayata!
Acı çekmek, acı çekebilmeyi bilmek her kişinin harcı değildir. Acı çekmek insan olduğunun en belirgin özelliğidir. Acı çekmek hayata ısıtır, insanlığı yüceltir çünkü acı çekebiliyorsan vicdan sahibisindir ve vicdanlı insan da iyi insandır. İyiymiş 'gibi' yapmanın manasızlığını sorgulamayı zamanı kötü kullanmak açısından gereksiz görüyorum..
oytunlahayat; geçmez, sadece o acıyla DA yaşıyor insan. En çıkmaz sokakta bile o sokaktan çıkabilmenin bir yolunu buluyor içgüdüleriyle; her ne olursa olsun hayata bağlı kalmanın bir yolu mutlaka bulunuyor, çektiğin acının haddi hesabı olmasa da doğanın kanununa karşı çıkmayı bir süre sonra bırakıyor içinde. Biz artık sözsüz iletişiyoruz. Evet doğru sözcük bu; 'acıtmamak için dokunamamak' Herkes bir diğeri üzülmesin diye olabildiğince duyarlı davranıyor; iyi mi kötü mü bilinmez.. Dileklerin o kadar 'biliyor' hissiyle yazılmışki umarım ne hissettiğim hakkında 'kendince' yaşanmışlıkların yoktur.. Sevgilerimi gönderiyor teşekkür ediyorum..
Özlem'im; hoşgeldin. Güzel sözler duyunca mutlu oluyorum; hem de çok. Sözcükleri bir araya getirdiğimde güzel sözler duymak bir çocuğun elma şekerindeki tatlı sevinci gibi. Çok teşekkür ediyorum. Evet sanırım bloggerdaki sorun düzeldi ama ben bloğumu kapatmayı düşünüyorum..
Belgin'im; :( hayatım boyunca unutamayacağım görüntüler ve talihsiz tarihler.. Yaklaştıkça sanal mutluluğumdan da arındırıyorum kendimi. Yüzyüze gelmekten hep korktuğum bu acı, tek başınalık korkusuyla başabaş yarışıyor.. Zaman diyorum; zaman. O da geçip gidiyor arkasında ne bıraktığına aldırmaksızın.. Anlıyorsun ya beni; pişti!
Leylakdalı'm; yokluk hissiyle nasıl baş edeceğime henüz bir yöntem bulabilmiş değilim; bir kaç gün sonra tam bir sene, koca bir sene doluyor ve ben annemin sesini unuttum :(((( Umutmak istediğimden unuttum. Annemin boğazı bir önceki opere nedeniyle delikti ve konuşurken çok zorlanıyordu. O her konuştuğunda ben acı çekiyordum. O bana acı veren sesi unuttum ben :(((
Hatırlamaya çalışıyorum ama başaramıyorum.. Bugün ağlarken senin de kulaklarını çınlattık Çınar'ımla; duydun mu??
Marifetli peri'm; annemsizliğimden beri kendimi öksüz bir çocuk gibi hissediyorum. Çok küçükken büyümüştüm ama şimdi çok çocuğum.. Ben de hiç düşünmemiştim; gidecekleri, bir gün onları hiç göremeyeceğim hiç aklıma gelmemişti.. ama..
Allah babandan rahmetini, ışığını esirgemesin, annene de uzun ve sağlıklı bir ömür versin.. Ufuk çizgi'm de bir kırık hikaye..
Acı üstü acı..
Bizimgibiler'im; varlığın yeter. İnan varlığın yeter. Şurada dertleniyorum, anlatıyorum. Üzüyorum sizleri biliyorum. Bunu da yapmasam.. Daha katlanılabilir olduğu zaman gelecek mi, ilaçsız da baş edebilme yollarını bulabilir miyim bilmiyorum. Yazmak ve artık dostlarım dediğim insanların destekleri bana çok iyi geliyor.
Yapabileceğimiz hiçbir şey yok ama bilki beni düşünmen yeter.
Şekerkoku'm; Duyduklarım gördüklerim ve yaşadıklarım; sanırım algım bu benim. Teşekkürler, kendimi sunuş biçimime olan sözlerine teşekkürler.. Yapabildiğim tek şey yazmak.
Kurumasın gözlerin; ağlamak, ağlamayı bilmek ve ağlayabilmek acı çekebilmenin, acı çekebildiğimiz sürece insan olmanın erdemini öğretiyor bize. Onlar kardeş; ikiz kardeş, dnaları bir. Bu güzel duygudan mahrum olmayan her kişiye saygımla..
Allah rahmetini esirgemesin yanına aldıklarından.. Benim hiç keşkem yok. Benim hep iyikilerim var. Çok haklısın; keşkelerle yaşamak ne kadar zorsa iyikilerle kalmak o kadar huzur verici..
Güzel dileklerin için binlerce teşekkürler..
Kekikkoku'm; üzülüyorum üzdüğüm için :( Kapatayım bloğu diyorum; sanırım kapatacağım da ama Tibet bile paklamaz beni :( Tam bir sene oluyor; dilime kolay. Bir sene! Annemsiz bir sene:(( O kadar özledimki, ne kadar özledim, çok özledim..
Funda'm; hayatın bizlere iyi şeyler sunacağına dair anlaşmalar yapmadık ama yine de hazırlıklı değiliz hiçbirimiz. Her acı, her bir gidiş çalılara dolanmış kan sızıntısında yırtıyor dizlerimizi. Her düşüş bir yara daha açıyor, kalkabilen devam ediyor. Kalkamayana el uzatıyoruz. Düştüğümüzde uzatılan eller hep olsun; düştüklerinde uzatacağımız ellerimiz hazırda beklesin..
Ben hepinizi çok seviyorum..
yalan söylememek değil gerçeği söyleyebilmektir MARİFET.''sana ihtiyacım var ,gel'' diyebilmektir.
YanıtlaSilGÜÇLÜ olmak.
biri sana ''git''dediğinde ''kalmak''istiyorum diyebilmektir.SEVMEK...
el uzatabilmek dokunabilmektir.herkesin harcı değildir herşeyi anlamak anlayabilmek böylesine acı bir olayda
Neden ağlıyorsunki?. Ben de yazdım geçtim işte. Gülmelisin. Gül.diyebilen duygudan yoksun saygı ğöstermeyi bile beceremeyen abartmayı atmayı olmamış bir şeyi oldu gibi gösterenler mümkünse sussunlar.
öfke doluyum ama bu öfke beni öylesine tetikliyor ki!..güzel olan daha daha ne varsa yapmaya tetikliyor inadına..son iyi insan kalana dek...
blog dünyasını ilk keşfedim hergün okumaya başladığım dönemde BÜYÜLEYEN MUTFAK KOKUSU isimli bir blog vardı bir gün kek tarifi verif dr. gidiyorum demiş ertesi günü öldüğü yazılmıştı bloga.hiç tanımadığım hatta hiç yazışmadığım bir insandı bu ama şoku günlerce atamadım üstümden.ufuk çizgisinede çok üzüldüm şimdi.aynı şoku yaşıyorum Allah rahmet etsin arkadaşımıza.
YanıtlaSilNe demek gitmek,düşündüklerini yazamazsan hasta olursun sen.Ben izin vermiyorum gitmene..Şifrele,adsıza kapa ne yaparsan yap,sakın gitme.Bizi üzmeye hakkın yok.
YanıtlaSilDaha asansör resmi çektireceğiz senle..Orada gözlüklerimi bile çıkaracağım ben resim çektirirken.. :)
"Ufuk çizgisi" nin gidişi hiç tanımama rağmen çok üzdü beni de. İster istemez kendimi düşündüm bir gün ben de gidersem buralardan kim haber verecek sizlere diye. Vasiyetime şifremi ve son yazımı da bırakayım bari.
YanıtlaSilSevgili Gülen Hanımefendi!
YanıtlaSilVicdan, Allahın bizleri sevgi iradesiyle yarattığının simgesidir kalplerimizde. Kiminde tecelli eder kimi gafilleri de nasiplendirmemiştir. Bizim meşrebimizde Vicdan yoksa iman da yoktur bilinci vardır.
Ne mutlu ki bu tecelliyat var ve acıyla pişiriyor bizleri. Ve O vicdan ki sevgimizi boynumuza tasma edip öylece sürüklüyor. Biz sevgi, dostluk için nefsi kırılanlardanız. Dilencilik bile ederiz. Gururumuz kırılmaz. Ve vicdan sahibinde sevgi hep üretilir içsel malzememizle. Hiç bir zaman eksilmez. Aslında vermeyince fakirleşiriz biz.
Allah fukara etsinde Sevgi Fakiri yapmasın hiç birimizi.
Siz de benim her zaman gönül kardeşimsiniz hiç unutmayınız. Ufuk Çizgisinin Hediyesisiniz.
Size ve Hakana Sevgilerim İle.
Gülenim yaralar çok taze daha, zamana ihtiyacın var.Kapanmayacak ama belki bu kadarda kanatmayacak.
YanıtlaSilBlogu kapatman ne çare? çare olsa kapat ama değil.Blog bizimle ,hayatla paylaşımın.
Kendini kör kuyularda merdivensiz bırakma..
blogu kaparsan gelir kapına dayanırım bilesin!!
Canim, dostunun acisini anlamayana dost arkadas denebilir mi? Ben yüzünü bile görmedigim sizleri bu kadar sevebilecegime, kendime bu kadar yakin hissedebilecegime bir yil önce birileri söylese inanmazdim. Hic tanimadigim, görmedigim insanlar simdi bana kendi kanimdan olan kardeslerimden bile yakinlar, yüregimdeler, bu nasil bir sevgidir, nasil bir bagdir bilemiyorum. Bizleri birakip hic bir yere gitmiyorsun!!!
YanıtlaSilUfuk cizgime aglarken, birde sensiz kalmak istemiyorum, buna hakkin yok. Acilarimiz paylasinca azalacak, yaralarimiz zamanla kabuk baglayacak. Birbirimizin acisini paylasmaya, yaralarini sarmaya devam edecegiz. Bu zaman birlik, dayanisma ve sevgi zamani. Bunu yapmaliyiz, iyi insanlarinda varligini göstermeliyiz kendimize ve baskalarina.
Seni cok sevdigimi, acini ta yüregimin en derinde hissettigimi biliyorsun kardesim...
Gülenim Bayanım Nalan ablamız gelmiş, sen görmüşsün bile, bak hepimiz Ankara'dayız aslında. Ayça da var, Çınar, sen ben birgün (hafta sonu ya da akşam 18.00 sonrası tercihimdir) buluşsak ne güzel olur. Tabi ben burada kalabiliyor olursam. Seyahat etmekten evimin yolunu unutucam valla.
YanıtlaSilÇok öpüyorum seni, sevgiyle kal canım.