25 Temmuz 2009 Cumartesi

ZATEN KIRILAN REÇEL KAVANOZUNUN DİBİNDEKİ KAYISI TANESİNİ UNUTAMIYORUM, Bİ' DE SEN GELME ÜSTÜME!

Cuma günlerini de sevmiyorum. Perşembeyi cumaya bağlayan gece gitmişti. Pazarlardan nefret ederdim şimdi cuma günlerini de sevmiyorum. Perşembeden direk cumartesiye, cumartesiden direk pazartesiye atlamak istiyorum. Yani pazartesi, salı, çarşamba, perşembe, cumartesi- pazartesi, salı, çarşamba, perşembe, cumartesi-
O beni çok acıtan iki gün silinsin istiyorum tarihten. Cumaları yatak odasında saklandığımı ve Onunla başbaşa kaldığımı düşündüğüm yatağın kapıdan görünmeyen diğer yanına sinlenip hem anneciğime hem de Canım, tatlım Sihirli'min sevgili eşine bir an önce böbrek bulunması için dua okuyorum. Cumaları hırçın oluyorum. Ne yalnız olmak istiyorum ne de yalnız olmamak. Yalnız olduğumda katlanılması gereken durum acımasızca geliyor üstüme. Yalnız olmadığımda yoğunlaşamadığımı hissediyorum.

Sabahtan Hakan Beyle dövüştük. Ben ona 'kıro' O bana 'cadaloz' dedi. Sonra da birbirimize ettiğimiz bu sözlere oturup birlikte güldük ama en son bana 'ben kıro değilim ama sen cadalozsun' deyince hiç olmadı :/

Son boğazlı penyeyi de bozup başka bir şeye daha çevirdim. Bu son çünkü kötü haber: kesilecek penye bitti :/ Çeşitli kumaşları geçiriyorum gözden. İşe yarar bir şey çıkar mı bilmiyorum. İyi de ben dikiş bilmiyorumki :( Biçki-dikiş kursuna gitmek gerek ama bu kez kovulmadan. Gerçi kovulmadan kendim istifa ettim ama 'hadi bana eyvallah' demeseydim muhtemelen onlar bana gelmeyin diyeceklerdi. Pişman mıyım; değilim, etek biçerken yapılan matematiksel hesabın yanlış olduğunu bile ben söyledim öğretmene be!

Sol kolunun pot durduğuna bakmayın, kolunda ipten büzgü var ama düzeltmeyi unutmuşum :(

Asortik Krep için asansör fotoğrafları; keşke 59. katta otursaydık :P

Verdiği örneklerden sonra cadalozluğumu kabullenip barıştım Hakan'la. Akşam alış verişe gittik. Dönünce bir perde daha. Bu kez çabuk barışmayı düşünmüyorum; gerçi az önce yapıp getirdiği sütlü kahveyi yüzsüzce hala içiyorum ama yok barışmam. Şu an Yavuz'un ÖSS formuna bakıp itfaiye eri olması için zorluyor çocuğu.
İçten pazarlık: İzmir'e gitme zamanı gelene kadar barışmazsam İzmir'e de gitmemiş olurum :D O zamana kadar Hakan'a 'Hakan bey bakar mısınız?' türünde hitap edilecek.
Fotoğrafçımla da yollarımızı ayırmış olduk böylece.. Penye yok, fotoğrafçı yok. Hayat anlamsız mı ne? Yeni bir oyuncağım vardı ne güzel.

Çok hevesliydim, 'günün kombini' değildi amacım. Ben bu kadar beceriksiz, sabırsız ve sakarken bu yaptıklarım, yeni bir uğraş bulmuş olmanın tadındaydı. Çok özel şeyler olmasa da önemli olan 'benim' yapabilmiş olmamdı. Hiçbiri marka değildi. Marka giymedim mi; evet '99 depremine kadar.
Ankara'daydık ve içten merdivenli üç katlı bir evde oturuyorduk. O saatte hala ayakta ve ne büyük rastlantıki Kocaeli'den jeoloji mühendisi bir arkadaşımla o sene eylül ayında gözlemlenecek bir gök olayı hakkında konuşuyorduk. Derken oturduğum sandalyenin engellemeye fırsat bulamadan öne doğru gittiğini farkettim. Nasıl fark etmem ama bunun bir deprem olduğunu anlayamadım. Uykum gelince midem bulanır, yerlere düşerim çünkü. Uykudan olduğunu düşündüğüm bu hareketin deprem olduğunu gardrobumun kapısı kapanınca anladım; demek gardrop kapısı açacak kadar sallanmıştık. Tutuna tutuna anneciğimin yanına gittim. 'Anne deprem oluyor' dedim. Uykusu ağır annem 'şu anda bir şey yapamam, yat arkama' dedi. Yattım yanına. Sonra kitap okumaya dalmış babam geldi. 'Deprem oluyor, kalkın' dedi. Kalktık. Ben bu süre içinde Kocaeli'deki arkadaşımı arayıp iyi olup olmadığını sormayı akıl edebilmiştim. Arkasından da çatlak müzisyen amcama ulaşmayı başarabilmiştim. Sonra şebekeler çöktü.. Yakınlarımızdan günlerce haber alamayacağımızın ilk sinyalini de dışarıya çıkıp arabadan dinlediğimiz haberlerden almış olduk. Sabaha karşı saat 3tü ve bizden başka bir kişi daha vardı sokakta. Herke uyuyordu. Babam haberleri 'en az 50bin' diye yorumladı. Ne olduğunu anlamakta güçlük çekiyordum. Doğal afet konulu film sahneleri gibiydi. Orada bir şeyler oluyor ve biz buradan hiçbir şey yapamıyorduk. Hala soğukkanlıydım çünkü çok büyük depremlerin olduğunda ben bile çok küçüktüm. Üç saat sonra Ankara'ya enerji verildiğinde başımıza neler geldiğini anladım :( Hatırlamak ama unutmamak da istediğim o manzara korkunçtu.

Bir kaç gün sonra aynı sitede oturduğumuz ve çok sevdiğim öğretmen bir anne yardım kapmanyası yaptıklarını söylemek için bize geldi. Hemen elime geçirdiğim ve 'giyilebilir' nitelikteki giysilerimi bir poşete doldurmaya başladım. Poşetleri verdiğimde öğretmenin kızı poşeti boşaltarak tek tek eşyalara bakıp 'Gülen abla bunu giysersin, ay bunu da mı koydun' demeye başladı. İyi de kendi 'giymediklerimi' neden başkasına vereyimki? Birine bir şey verirken o şeyin hala kullanılabilir özelliğini koruyor olmasıdır etik olan. Bu düşündüklerimi de sitem dolu sözlerimle bir bir sıraladım..
Aradan zaman geçti ve ben bir gün o çok sevdiğim öğretmenin üzerinde Benetton gömleğimi gördüm! Sadece daha fazla utandırmanın anlamı olmadığını düşündüğümden 'bu gömleği deprem poşetine koyduğumu sanıyordum, demek koymamışım' diyebildim. Bir markanın bir öğretmene bunu nasıl yaptırabildiğini gördüğümde o gün marka giymekten vazgeçtim..
Şimdiyse en son kendime ne zaman kot aldığımı hatırlamıyorum bile. Çoğunlukla Sedef ya alıyor ya da hala 'giyilebilir' olanlarını veriyor bana. Ne eksiliyorum ne çoğalıyorum. Tenimizi örtmek içindir giyinmek. Ben de penyeleri kesiyordum, kollarına kumaş yetmese de..

Dolunay'ın laptopu kırıldı; evet kırıldı. Vallahi de billahi de kırıldı. Bu kırgınlık nedeniyle benim bilgisayar başına düşen kişi sayısı dörde çıktı :( Laptop almanın zamanı geldi, boynuma asılabilecek bir de teknoloji geliştirmek lazım. 50'lerde barlarda sigara satan siyah file çorap giymiş uzun bacaklı, karavel kızıl saçlı, kıpkırmızı rujlu ince kadınların boyunlarına astıkları sigara tablaları gibi bir şey :) Tam Zihni Sinir faaliyeti. Hahahahah
Şimdi bir espri yaptım. Hakan güldü 'sen gülme bana' dedim. O da 'sana gülmüyorum, espriye gülüyorum' dedi.
Ben şunları yatırıp tekrar gelem.
Hepinizi seviyorum, öpüyorum :)

Not:Aytaşı kolyeyi iki gündür takıyorum. Bekliyorum bakalım :)

14 yorum:

  1. harika olmuş yine penye.babanınkileri hiç kesmedin ama:))?O dualar için kalpten kocaman bir teşekkür,şükran,ve minnet duyuyorum sana.cuma günü mübarek gündür.allah anneciğine rahmetler geride kalanlara sağlıklar versin.
    deprem gecesi ankarada bizde perişan olduk.sabaha kadar tüm insanlarla sokaktaydık.sedef neredeydi o zaman?sizin yanınızdamıydı?
    bende çookkk kızıyorum marka takıntısı olan insanlara.malesef paşa öyle timsahlara dünyanın parasını veriyor.dolaşırken indirimde bir şey bulursam ve çok ihtiyacım varsa alırım.yoksa sırf ismi için dünyanın parasını vermem.sadece ayakkabı ve terlik alıyorum oda ayaklarım perişan olduğu için.oda en fazla yılda 2 yada 3 keredir.bazen okuyorum ayda 2 ayakkabı alma hakkım var diyorlar.onlara allah akıl sağlığı versin diyorum.daha öncede demiştimya günün kombini ne saçma bir şey.KİMSE SİZİN NE GİYDİĞİNİZİ VE MARKASININ NE OLDUĞUNU VE NEKADAR PARA OLDUĞUNU MERAK ETMİYOR.ben okumadan hemen kapatıyorum sayfayı.
    offf çok konuştum.

    YanıtlaSil
  2. Yine çok şık olmuş, ellerine sağlık. Bilseydim dün kargoya verdiğim poşetin içine bir iki de penye atardım canım ya:) Bugün kargoyu alır, beğenir ve neşen yerine gelir diye umuyorum:)
    Üstüme vazife değil belki ama, sen bir an önce barış ve İzmir'e git Hakan'la. İzmir'den bizlere anlatacağın ne çok hikaye çıkar bir düşünsene. Hem belki gittiğin yerlerde de kesilecek penyeler vardır seni bekliyordur:)) En önemlisi de eşini yalnız bırakmamış olacaksın.
    Deprem anılarını okuyunca, yaşadığımız günler geldi aklıma. O an o korkuyu yaşamak, sonrasın da yakınlarından haber alamamak çok kötü günlerdi. Sizin öğretmenin yaptığı tam terbiyesizlikmiş.

    YanıtlaSil
  3. deprem ve benetton gömlek olayın o öğretmen adına ben utandım. hani beklediğim, depremde herşeyi kaybeden insanlar beni çok etkiledi marka giymiyorum gibi bir şeydi. bu çok çarpıcı olmuş:( ben de hiç anlayamam, "giymediklerini" verme hadisesini. o vermek değil, atmak oluyor zaten.

    YanıtlaSil
  4. aytasinin nasil birsey oldugunu hatirlamiyorum ama sonucunu merakla bekliyorum ben de alicam ...ben de takicam bana neeee,zaten Gulen kesiyor ben de kesicem deyip arandim.bula bula eski oturandan kalma bir cift ayakkabi buldum ve kestim...neresini mi?arkasini tabi ,o simdi burnu kapali topugu acik bir mokasen arka bandi duruyor yerinde cunku onu kesmeye kiyamadim.resmini yuklemeye usenmezsem blog yazim bile olabilit....haahaaahaaaa gulen bu senin aklina gelmemisti tabiii degil mi?gooooool
    izmire gitmen konusunda israrliyim ama

    YanıtlaSil
  5. Gülenim penye canavarım.Bana gel bende bi sürü kesilecek penye buluruz ::)

    Depreme söyleyecek sözüm yok, hırsızlık için yazık demek gerek.

    YanıtlaSil
  6. Haklısın....etik,ahlaklı,
    görgülü,vicdanlı olmayan ve Allah korkusu taşımayan biri bence böyle davranabilir.O dönem insanların nasıl pis,yırtık ,kullanılmayacak vaziyetteki eşyaları verdiklerini görünce isyan etmiş,içim boşalana kadar söylenmiştim. Ben vereceklerimi yıkar ütüler paketler öyle gönderirim.. ayıptır yaaa...İnsanız, kadınız ve anneyiz
    bizler dikkat etmezsek kim dikkat edecek yaa...

    YanıtlaSil
  7. Gülenim, bulasma Hakana, bulasmadan bir gün gecirsen olmaz mi:Pp
    Deprem anilarini okuyunca tüylerim diken diken oldu, Allahim kimseye yasatmasin. Anneciginin mekani cennet olsun kuzum.
    Ekimi sabirsizlikla bekliyorum,
    seni cok seviyorum, herkese selamlar ve sevgiler:)

    YanıtlaSil
  8. Gülen'cim; çok güzel olmuş diyemeyeceğim:( Çünkü resmi göremiyorum. Bazen resimlerden bahsediliyor yazılarda ve ben göremiyorum. Ama bu her zaman olmuyor neyse ki.

    Eminim yine çok şık olmuştur. Ellerine sağlık:)

    Deprem olduktan sonra, fırsatçı bazı vicdansızlar deprem bölgesine giden kamyonları çevirip içini boşaltmışlardı.

    Ne yazık ki herkes duyarlı olmuyor böyle konularda.


    sevgiler canım

    YanıtlaSil
  9. Sihirli'm; babam gömlek giyiyor, penyeden hoşlanmıyor. Hoşlansaydı iyi olurdu, büyük bedenler daha güzel kesiliyor :P
    Hep ediyorum ben dua Gubuş için; senin için de tabii. Güzel Allah'ım kabul etsin. Ellerimizi boşa çevirmesin.
    Deprem gecesi Sedef Karabük'ten bir günlüğüne İstanbul'daydı, o da deprem gecesine denk geldi :( Hem de Avcılar'da. Allah bağışladı onu bize :( Düşündükçe çok kötü oluyorum o geceyi..
    Marka almıyorum artık. Pazarları seviyorum. O paralar içimi acıtıyor. Parayı destesiyle giyecek elbisesi olmayanların gözüne sokmak gibi geliyor. Ha giymedim mi; çok giydim. Küçük çapta bir CAT koleksiyonum bile var ama anlattığım olaydan sonra markalarımı çöpe attım.
    O insanları hiç anlamadığına, onaylamadığına kesinlikle katılıyorum. Giyinmek tebi örtmektir.

    Bizimgibiler'ciğim; çok tatlısın. Daha yeni tanışıyoruz ama öncesi varmış hissi uyandırıyorsun. Şebelek için buradan da teşekkür ediyorum. Penye düşüncen için çok teşekkür ediyorum ama ben bakarım başımın çaresine fırk fırk :) Baza altında var penyeler. Beni uzun süre idare eder. Çok sağol düşündüğün için :) İzmir'e gideceğim, el mi yaman ben mi göreceğiz. Hahahah :P iyi bir hikaye çıkacağını sanmıyorum izmir'den.
    Depremle ilgili 17 ağustos günü yazacağım. Çok tatlısın.

    mermaid; şu an bile tüylerim diken diken :( Ki ben o öğretmeni ne kadar severdim ve bunu hiç beklemediğim bir insanken ne hissettiğimi, kanımın nasıl donduğunu düşünebiliyor musun :(
    Sen onun adına ben utandım diyorsun da, o utansaydı zaten bunu aklına bile getirmezdi.
    Zaten giyilmeyecek durumda olduğu için gözden çıkarırım ben giysilerimi, onların yeri de yıkanmış ütülenmiş biçimde ağzı açık, şeffaf bir poşetin içinde çöpün yanıdır. Bizim beğenmediğimiz başkasının değerlisi olabilir çünkü.

    Nalan ablam; senden her şey beklenir :) Çöpçü ablam benim :) Güle güle giy..Ablam seninle tanışalı dur daha ne kadar olduki aklıma gelsin. Az kurs alayım senden, sana da göstertirim gününü :P
    Aytaşını deniyorum, bakalım iyi bir sonuç alırsam yazarım.
    Özledim seni ya :(

    Kekik koku'm; İzmir'de penyelerim için çalarım kapını :P Önceki gün aradım. Açmadın. Benden kaçılabilir mi sanıyorsun sen kendini :P
    Neler gördük o günlerde Türkiye'de :( Vicdan yoksunu, insaf yoksunu ahlaksız insanlar gördük. Başkasının acısından kendine pay çıkaran adi insanlar gördük :(

    Nefise'm; gece elbisesi bile çıkmıştı yardım paketlerinden. Dalga geçer gibi gece elbisesi göndermişti insanlar :( Nasıl uyuyabilir rahatça bir insan bunu yaptıktan sonra :( Daha da zorlaştırmanın manasızlığı üzerinde düşünüp durmalıyız..
    Ben birine bir şey verirken nasıl kırmadan söyleyeceğimi düşünürken..
    söyleyebildiğimde aynı senin yöntemle takdim ederken..
    Ah Nefise'm ah..

    Belgin'im; canımsın. Hakan'a orantısız güç uyguluyorum bazen ama çok da seviyorum kendisini. Çok tatlı bir kişidir :)
    17 ağustosta yazacağım yazıyı okuma sen :(
    Annemi çok seviyorum, çok özlüyorum; nasılsa kavuşacağız diye bekliyorum günler geçsin gitsin.. Çabuk gel. Ben de seni çok seviyorum.

    Çınar'ım; sen üzülme, ve göremiyorum diye hayıflanma. Bir gün sana özel defileye geleceğim :)
    Huuuu demen yeterli.

    Dozerin içinde depremzedenin çeyiz bohçasını gördük biz.
    O çeyizleri alıp kendi kızına mı çeyiz yapacak! YUH artık!

    Hepinizi ayrı ayrı, tek tek, bir daha, bir daha öpüyorum..

    YanıtlaSil
  10. Deprem günü Kartaldaydık. 3 gece önce doğum yapmıştım :( Arabanın arka koltuğunda 2 büklüm çocuğuma bakar ağlar, koklar ağlar, yer ağlar, içer ağlardım :(
    Rabbim tekrarını göstermesin.
    Aklımda süper bir fikir var. Sen şimdi makasını al, çantanı omzuna tak ben sana bir şöför gönderiyorum seni alıp bizim eve götürsün :))) Melzeme bol onları hale koyacak adam yok. Hepi topu kesip yer bezi yapabiliyorum :((

    YanıtlaSil
  11. Yoldaydım ,geç cevap veriyorum bu yüzden.. Asansör aynalarını ben de çok severim.. ama buralarda asansör olmadığı gibi aynalısı da çok az.Belki, ankaraya gelirsem kışın sizdekinde fotoğraf çektirebiliriz diye düşünüyorum :))
    Seninkiler yine süper çıkmış :))

    YanıtlaSil
  12. merhaba,yaptıklarınıza bayılıyorum.''aa çok süper fikir bende hemen yapmalıyım''diyorum ama makas ,dikiş yok yok .acaba bendeki birkaç parçayı göndersem size sevabına bir el atmazmısız?

    YanıtlaSil
  13. sabah sabah senin tadında bir yazı okuyayaım dedim burnumun direğini sızlattın oda gitti gözüüm yaşını akıttı ki toparladım. 14 gün sonra acının yıl dönümü ee malul ben o aranıpta bulunamayanlar bölgesindeyim. Ama ben her zamanki gibi olayı dalgalı kısmından nakil edeyim insanın acısına bile gülebilme gücü vardır.Zatı muhterem aşırı akolle yüklü bir tanker gibi o gece eve gelir ve sızar.Sabah uyandığında elektirk süpürgesine sarılmış olarak uyanır.Yatağın boş kısmına uçan elektrk süpürgesini aslında o gece evde olmayan eşi sanır.Bu saçma görüntü ile yerinden sıplazan ismi lazım değil evin o perişen hali karşısında iyice afallar. Nasıl kendini apartman merdivenlerinden yolda bulduysa feryat etmektedir."soyulduk" "soyuldum"Onu uyandırmayı beceremeyen komşusu cevap nettir. Evet .. ağbi soyulduk sen bi hız gir bütün apartmn. yetmedi sokağı bir gecede soy.:)Kesilecek penyeler bitmez acının kardeşi gülümseme olmasa olmasa bu hayat çekilmez.KONDOR

    YanıtlaSil
  14. Yine kaktüs gibi tüylerim diken diken oldum.
    O öğretmeni de tebrik ederim ne diyeceğimi bilemedim.
    Bluzun çok güzel olmuşşşş becerikli arkadaşım benim. Güle güle günler de kullan.

    YanıtlaSil

Fikrin varsa bilmek isterim..

Aa BUNLAR DA VARMIŞ :)

Related Posts with Thumbnails