29 Ağustos 2009 Cumartesi

GÜNAYDIN: 05.48

Tam beş kilo vişne sapı kopardım. Vişne reçelinin çekirdekle yapıldığını sanmaktan neyseki son anda vazgeçip çekirdekleri çıkarırken mutfağı kırmızıya boyadım bir güzel. Derdimin ne olduğunu hala sorguluyorum :( Bir meyvenin hem bu kadar ekşi hem bu kadar yapış yapış olması da anlaşılır şey değil. Kombiyi yakmayı beceremeyip soğuk suya girmeye cesaret edemeyince sprey kolonyayla temizledim kendimi :D Ben bir reçel sever değilim aslında; sadece bergamut reçeli severim, o da Ankara'da bulunmaz.
Burun kemerim üzerinde bir sivilce çıktı. Müdahale etmedim çünkü onu sevdim. Benimle birlikte olduğu, beni yalnız bırakmadığı için saygı duyduğum sivilceme derin bir sevgi de beslemekteyim. Şimdiden yavaş yavaş sönmeye başlayan bu siviMcenin gidişine alıştırmaya çalışıyorum kendimi. Bak şimdi aklıma düştü; bu SİVİLcenin ASKERce olanları da var mı? Ben bile gülmedim..

Travması bol bir gündü. Ulu ağaçların arasında doğumla gidişler arasındaki süreyi kıt matematiğimle hesaplamakla geçen, erkenden yol alanlara üzüldüğüm, daha geç gidenleri içten içe kıskanarak geçirdiğim bir gün.. Senede iki kere geldiğini iddia ettiğim ama her bu kadar çok üzüldüğümde alnımla göz oyuklarıma yerleşen artık ağrı kesicisiz bile katlanabildiğim baş ağrım hala sürüyor. Belki ilk saatlerdeki etkisini kaybetti ya da ben o kadar alıştımki rahatsız ettirmiyorum kendimi ağrıya. Baş ağrısı diye geçiştirdiğim ve zaman zaman da çıkarmama neden olan bu rezilliğin adının migren olup olmadığını bilmiyorum.

Çok üzgünüm. Bunun hiç geçmeyeceğini de biliyorum.. Sadece doğum tarihimin yazılı olacağı bir mermer siparişi verdim bugün. 2.10.2013 tarihine kadar gitmek istemiyorum; annemle yeniden birlikte olmak için o tarihe kadar kalmalıyım.

Akşam üzeri Tarçın geldi. Kapılarımızın aynı anda açık olduğu an, o koca cüssesiyle soluğu bizde alıyor. Attığım bütün fake'lere karşın ne yapıp ediyor ve beni bir kenara itip içeri girmeyi başarıyor. Çöp öğütme makinesi sanki. Bugünkü zaiyat; siyah patik çorabımın eşi ve bir silgi. Panikle viyolonselciye söylediğimde 'permatik yemişti bir keresinde' yanıtını aldım ve garip bir biçimde rahatladım :P Permatiğin yanında çorapla silginin lafı mı olurmuş :) Tarçın'a rontgen filmi çektirmek istiyorum; evde bir türlü bulamadığım eşyalarımı hala arayıp aramamam gerektiği konusunda emin olmam gerek :)

Işıksız uyuyamıyorum, ışıkla da ışık olduğu için uyuyamıyorum. Sonuç: uyuyamıyorum. Uyanamıyorum çünkü uykuda geçirdiğimi düşündüğüm anlar aslında sızma anları. Şimdilik idare edemeyeceğim bir durum değil. Bir zaman sonra hala bir düzen ya da iyi bir uykuyu alışkanlık edinmediğim vücudum tarafından rapor edilirse bir doktora gideceğim. Dün gece rüyamda doktorum Meral Çalgüneri'yi gördüm; makus kader, rüyamda da sıra bekliyordum :)))))))
Sırt ve öğleden sonra başlayan ve ağrı kesici almakta inat ettiğimden hala süren baş ağrıma yenik düşmediğim için kendimle ne kadar övünsem az :D Böyle gözlerimi oyuversem de ağrıları geçtikten sonra yerine geri takıversem ne iyi olur. Betty Blue; iğrenç bir sahneydi ve kaldıramayacak kadar da gençtim. O filmi neden izlediğimi bilmiyorum; sanırım o sahneyi unutmamak içindi :(

Yarın Protestan akrabalarımızın iftara geleceğini öğrendim :)))))))) Bir de hoca getirip bunları müslüman mı yapsak ne :P Bunun bir espri olduğunu özellikle belirtmek istiyorum.. İnançlar ve biçimleri beni hiç rahatsız etmediği gibi bunu insan ve kültür çeşitliliği olarak bir zenginlik olarak gördüğümden hoşuma bile gider :)

Funda'm; Hiçbir şeyden pişman olmadım demek için çok iddialı olmam gerekir ki pek değilim. Kırılganlığımın farkındayım, geçmeyeceğini biliyorum. Yapılacaklar listesinin ilk sırasının da hakkını vereceğim :P

sesiber'im; yazdıklarıma ilişkin sözlerinin beni ne kadar mutlu ettiğine bir de teşekkür demeti eklemek istiyorum ama biliyorumki eğreti duracak. Sevmiyorum sadece teşekkür etmeyi :( Aslında düşünüyorum da bu kadar övgüyü hak edecek ne yaptım ben? Sadece yazıyorum; yaptığım bundan ibaret; sadece yazmak. Güzel sözler işetecek kadar iyi yazdığımı bilmeden yazıyorum. Yazarak anlatmaktan başka yapabilecek bir şeyim olmadığından yazıyorum. Bana iyi geldiğinden, anneciğime verdiğim sözümden yazıyorum. Yemek konusunda iyi olmadığımdan, örgüde berbat biri olduğum halde ısrarla devam etmelerimden muzdaribimdir belki de :P
Üzülmemi istemediğini biliyorum ama üzülmeliyim çünkü üzücü şeyler yaşadım ve birlikte olmadığımı düşündüğüm kişi artık birlikte olunmadığında üzülünücek biri.Birlikte olmadığına üzüldüğün kişiden beklemediğin davranışlar kırar, hırpalar. İşte bu nedenle üzüldüm ben..
İçimdeki fırtına henüz tam kopmadı. Beni üzen kişiyi kapı arkasında merdaneyle bekliyorum. Şiddete hayır ama şiddete evet :P Merak etme, gelmeden önce asla şiddet bakımından değil ama yine de bir parça da olsa verdim nasibini eline de öyle geldim :D Ne yaptım? O koca valizle çıktım, bu da peşimden. Asansör kapısını kapatıp kaçacaktımki aradan girmeyi başardı. İndik aşağı. Ben kaptım valizi koşuyorum. Bu peşimde. Arada dönüp 'git, gelme. Giderim ben kendim' diye söyleniyorum çünkü gerçekten yalnız kalmak istiyordum. Otobüs durağına gelince otobüse binmek yerine koşmaya devam ettim ama öyle böyle bir yol değil. Bilenler için: İzmir'in metro için kazılan caddesi; yol, kazı çalışmalarından hem bozuk hem dar. Dükkanlar askılarını kapı önlerine çıkarmışlar. Offroad yapıyorum sanki. Ara ara da slalom ve hiç susmuyorum. Biliyorumki annesi de camdan bakıyor. O koca valizle koştura koştura gidiyorum. Bir yandan da hala peşimde diye ağlamaya başladım. Arkamı dönüp 'lütfen peşimi bırakır mısınız?' diye bağırıyorum da kimse 'yardıma ihtiyacınız var mı bağyan' demiyor iyi mi :( Tam dört durak bazen Onu önüme katıp bazen koştur koştur önüne geçip burun kanatlarım açılmış salya sümük metroya geldik. Metrodaki görevliye 'bu adam beni rahatsız ediyor' diyecekken biletsizliğimi ve bilet gişesinin de kapalı olduğunu fark edip vazgeçtim. Aynı vagona bindi benimle ama ben ne yaptım? Kapılar kapanacak anonsuyla bir depar attım ve o koca valizi ona bırakarak bir öndeki vagonda ona en uzak koltuğa arkamı dönük oturdum ve ağlamamı kaldığım yerden sürdürdüm :D Gardaki kepazeliğimin haddi hesabı yok :D Servis otobüsünde de iki kez kapıya sıkışıyordu az kalsın :/ Otobüs hareket ettiğinde arkamda oturan kadının 'camdan bir bakın, yazık adama' sözüne 'sizi ilgilendirtmez' cevabını vererek ona doğru hiç bakmadım :D Geldiğinde neler olacağı hakkında hiçbir fikrim yok :D
Sözlerinin hiçbirine sana ne demiyorum inan. 'sana ne' demem gerektiği yerde ne'nin e'sini öyle bir uzatarak derimki ben ama şimdi bu sana ne'nin bizimle hiç ilgisi yok..Hislerim sesimdir benim. Empati olayına hiç girmeyelim; şaşıp kalırsın :( Bu nasıl bir ağır söz ben çok iyi biliyorum. Empati yapmakta aciz kaldığım zamanlar olmuyor mu, oluyor; ben sözün barındırdığı erdemin zorluğunu bildiğimi biliyorum. Hiç tanımadığım birinin benim hayatıma müdahale ediyor olması onun beni tanıyor olmasındandır; dolayısıyla benim de onu. Bu nedenle müdahale etmeye devam et :) Bugün biraz daha farklı bakıyorum; sanki bunlar benim başıma gelmedi gibi hissediyorum. Beni tanıyanlar olarak zor ve eğlenceli olduğum düşüncene katılıyoruz :)

Sihirli'm; yaramaz mı, ama hala kırgın, kızgın hatta bugün biraz daha öfkeli ve her zamankinden daha mağrur biçimde yere düşen burnumu almak için eğilmenin gereksiz olduğunu düşünüyorum :P

Nalan ablam; sus, sen hiiiiç konuşma. Bırakıp gittin beni, bir de İzmir'e git dedin. Aha gittim. Gittim, gördüm, geri döndüm :) Sen gel bak buraya :P Ertuğrul kocaman olmuş, saç traşını da çok beğendim. Onun öpücüğünü yerim ben.

Adaşım Gülen'im; dünyada kaynana-gelin ilişkilerinin ikinci çok kötü ülkenin Türkiye olduğunu biliyor muydun? Birinci İtalyanlar. Ay onları hiç düşünemiyorum. İtalyanca atraksiyon bir dil ya, bir gelin-kaynana tartışmasını görmek fena olmazdı hani :)))))))) Çok komik ama ya :)))) Mütevazi olmam mümkün değil, evet iyi biriyim. Kırılmamak için kırmayı deneseydim belki şu an durduğum yerde olmazdım ama yapacak nerdeyse koca bir hiçe sahibim şimdi..

esr@; 'siz annenizi kaybettiğiniz dönemde bende çok ciddi bir ameliyat geçirmiştim. Ama ben hiç bir zaman siz bana geçmiş olsun demediniz diye bu şekilde ağır konuşmadım'
Annemi kaybetme şokunda kendimde değilken sana bir geçmiş olsun demeyi akıl edemediğim için bir de özür dileyim bari. Hey Allah'ım aklıma mukayyet ol! Lütfen cevapsız kal!Kalın
Yeşim'ciğim; ikidir beni mahcup ediyorsun. Ben bu kadar övgü sözleri işitmeye hiç alışkın değilim ve güzel şeyler duyunca sevindiğim kadar olmasa da utanıyorum. Çok teşekkürler..
Olay: beni sırasıyla çok kıran sonrasında kızdıran, kızgınlığımın da öfkeye dönüşmesine engel koymadan detaya girmek istemediğim bir dizi olaylar çok istediğim halde ne yazıkki tarafımdan asla burada paylaşılmayacak :( Sadece benimle ilgili olan kısmından söz etmeyi kendime en yakışan şey olarak değerlendirdiğimden sadece duygu anlatımı kısmıyla ilgileniyorum.. Bunu da yapmasam çok daha kötü hissedeceğimden eminim çünkü ben blog arkadaşlıklarını ve önerileri ciddiye alıyorum. Destek sözlerin, iltifatların, övgülerin için çok ama çok teşekkür ediyorum.


Belgin'im, canım; telefon için ben bir şey yapamıyorum çünkü Hakan'ın adına kayıtlı :( En kısa sürede bir çözüm bulacağımı bilmeni istiyorum. Ben de seni çok seviyorum!

enne'm; estağfurullah, hayranlık duyulacak neyim var benim; ben sadece yazıyorum. Konuşarak anlatacakken parmaklarımla yazıyorum. Merkeze uzak ve henüz tam yerleşmemiş bir yerde otururken sıkıntı ve anneme verdiğim sözden dolayı açtığım bu blog için 'beni kim, neden okusun' derken şimdi böyle şeyler duymak beni çok şaşırtıyor inan. Blog sayesinde bu kadar güzel arkadaşlıklarım olacağını bilseydim daha önce çıkardım ben bu yola.. Sekiz aydır hiç değişmeyen acımı daha katlanılabilir hale getirdiğinden yazmayı, blog arkadaşlıklarımı seviyorum. Çoğu zaman amaçsızca yazıyorum. Gazete; hay Allah. Ne olur bu kadar büyütme gözünde yazdıklarımı. Bu benim için çok büyük bir sorumluluk olur. Kötü olduğunda altında ezilirim. Hem o köşe yazarları 'iş' olarak gördükleri için yeterince iyi değildir belki. Bu benim kendimi en iyi ifade ediş biçimim ve eğer ağır gelmeye başlarsa hiç düşünmez o an bırakırım yazmayı ama bir gazetecinin ne yazıkki bunu yapma lüksü yok. Onun para kazanma amacı bense sevdiğim için yazıyorum. Hem dişi Yılmaz Özdil olmadıktan sonra kırarım ben kalemimi :P Nişan hikayem :) ah bir de nikahta ayağa basma hikayemi bilsen :)))))))) Bütün güzel sözlerin için sonsuz derecede teşekkürler..

Çınar'ım; ben bu yazıyı yazarken o güzel sesin hala kulağımdaydı :) Yarın misafir haberi aldım ama kaçmaya çalışmayı planlıyorum :D

Devince'm; kırılma noktaları.. 'a ne var bunda, buna mı kırıldın?' diye basitçe görüp gösterilmek istendiği şeylerin bir de 'a ne var bunda, buna mı kırıldın?' sorusunun üzerine tuz biber ekerek kırıp geçtiği, yok ettiği duygular.. Benden başka bir ben daha yok ve asla olmadan yaşayamayacağım değerlerim için ben yoldan gönüllü çıktım..
Kendime iyi değil uykusuzca bakıyorum :( Saat 6.25, uykuda değilim, baş ağrım sürüyor ve yarın misafirim var :)


3prenses'im; bazen sözler birbirini tekrar eder çünkü ne sözler başka bir anlama gelir ne de anlam vermek kolay gelir. Bu nedenle seni çok iyi anlıyor ve teşekkür ediyorum :)

n@zo'm; üzülmem manalı, üzülmemem manasız :) çünkü çok sevdiğim biri bana yamuk yaptı :))))))) yamıldım :D Bakarız bir çaresine artık :o)


İşte çeke çeke koşturduğum valiz.
Adana tren garında..
Aslında iki kapılı bir gardrobun alacağı kadar eşya alacağını garanti edip satıyorlar bunları.
(bunu şimdi uydurdum :D )

Seviyorum, gidiyorum..

12 yorum:

  1. Kendini en iyi sen tanırsın. Bu nedenle ne söylesem havada kalacak ama yine de biraz daha ılımlı düşün diyeceğim uzlaştırmacı bir öğretmen olarak. (öğretmenlere verdiğin değere dayanarak mesleğimi özellikle kattım işin içine) Konuşmaya hazır olduğun anda burdayım, sevgiler...

    YanıtlaSil
  2. sana neden offf Gulen offf dan baskabirsey yazamadigimi anladim.
    Sen ne soyleyeceksem bes mislini yazmis oluyorsun ekleyecek birsey bulamiyorum.
    Dondugumde bizim salonun ortasinda sacsaca bir tutusup baslayalim bogusmaya sonra da sarilip aglariz.Aedindan Mahmut mudahale etmeye cikmadan yukari;gulmeyi basrirsak bu travma cozulmus demektir.
    sac saca konusunda ciddiyim.kisa saclarima guveniyor olabilirim.
    bak uslubuna direkt gecis yaptim ben bukalemungillerden olabilir miyim.
    Ertugrul artik bize kizinca kalk git diyor,araba araba kar,miyav diyor yarin ona gulen demesini ogretecegim .
    Hadi gulumse...

    YanıtlaSil
  3. morelim bozuk olduğunda uyku ve baş ağrısı sorunu bende yaşıyorum.Ihlamur çayı bir parça olsun rahatlatıyor.daha rahat uyuyorsun en azından sakinleştirdiği için...Severmisin bilmiyorum ama tavsiye ederim.

    YanıtlaSil
  4. Vişne ayıklayabildiğine göre iyisin iyi, numara yapma. Baş ağrısı geçer, gider. Kalp ağrısı, dil ağrısı biraz kalıcıdır, o da intikamla geçer:)) Bak onu yok,hiç sayarken kapı arkasında merdaneyle bekleme aşamasına gelmek bile iyi bir aşama. Elbette seni kıranlar dersini alacak, almalı. Sonsuza kadar değil tabii, gereği kadar.

    İtalyanlarla Türkler bu yönden de benziyor demek, şaşırmadım.

    Bizim erkek milleti ister ki, onunla iyi geçinmek için tüm ailesiyle iyi geçinmelisin, onları da sevmelisin. Olmayınca da zorlarlar, zorlarlar, geri teper bilmezler. Hep birşeyler yaşanır, gözlerine sokulur, yıpranılır, ondan sonra hak verirler, hıı bazıları vermezler utanmadan. Neyse seninki hak verenlerden gibi geliyor. Sen yine merdaneyle bekle ama kafasına vurma,poposuna vur emi :))
    Çok yazasım var ama okuması zor olur.
    Anlayışın için, dünden daha iyi olduğun için çok teşekkür ederim.

    Çok ta öperim.

    YanıtlaSil
  5. Kendimi kötü hissediyorum ben de sana git demiştim..Bu kadar seni üzeceklerini bilseydim sana, sırf tanımadığım ama seni kollayacaklarına ve gözü gibi bakacaklarına inandığım bu insanların kırmasına olanak tanıyacak şekilde hayatına müdahale etmezdim.Özür dilerim.

    YanıtlaSil
  6. Yaşadığınız üzücü günler için geçmiş olsun.Eşiniz sizi döndürmek için epeyi çaba harcamış aslında,umarım kalbinizi tamir edebilir.Sizin gibi birini kaybetmek isteyeceğini sanmıyorum,olayları bilmesem de.Sizi de yazılarınızdan tanıyorum,çünkü kendinizi anlatıyorsunuz.Ne düşünürseniz söyleyen,yazan birisiniz ve bence çok da başarılısınız...Aynı şeyleri hissetsem de ben böyle anlatamam,bu konuda yetenekli olduğunuzu düşünüyorum,hoşçakalın...Mutlu kalın...

    YanıtlaSil
  7. Sevgili Gülen;
    Senin hep şen şakrak haline alışınca bu durumlar şaşkınlığa sebep oluyor.Hoş sen bu halde bile o muazzam espiri yeteneğini konuşturabiliyorsun ya,bravo sana.
    Aslında yaşadıkların çok da farklı değil yaşdıklarımızdan.
    Çoğumuzun dönem dönem olmuştur benzer sıkıntıları.
    Öfke öyle karatıyorki insanın gözünü tüm güzel duyguları yerle yeksan edebiliyor.
    Her iki taraf için gerçek bu.
    Hele birde o öfkeye sebep üçüncü şahıslarsa.tabiri caizse kudurtuyor insanı.
    Ben 18 yıllık evliyim.
    Hr ikimizinde ailesinden uzaktayız.
    Ama çok komik,her yanlarına gidişimiz hezimetle sonlanıyor.
    Alıştım artık.
    Hani yazmışsın ya,kırmamak için kırıldım diye.
    Bu çok doğru.kesinlikle.
    Ne kadar özen gösterirsen kırmamak için aynı oranda kırılıyorsun.Ben değer verilmek için CADOLOZ olmanın gereklliliğine inanıyorum artık.
    Hı ama oluyomuyum.malesef:((hala bir cadoloz olmayı beceremedim.
    Kırgınlıklarına odaklanma bence.Her yıpranışın hasmına bir OHH olarak dönmesin.
    Sevgine ,sevdiğine sahip çık.
    Ve yine GÜLEN gözlerinle bak hayata.

    YanıtlaSil
  8. http://celebi74-celebi74.blogspot.com/

    arkadaşım ödülün burada...
    sevgiler...

    YanıtlaSil
  9. kuzum yine niye travmalar geçiriyorsun?yok ben teşhis koydum o migren değil.
    evet eminim migren değil.
    5 kilo vişne reçel olmuyacak umarım.10 kiloda çilek almıştın sonra bırakmıştın 8 kilosunu değilmi?o çilekler nasıl ne alemdeler şimdi.
    sivilce asker ce ben güldüm hahayttt.
    tarçın hakan'ı yemiş olmasın hadi bak bir midesinede oaradaysa çağır hakan geri gelsin eve.
    ben hissediyorum havada özlem kokuları var.
    ???
    burnun o kokuları koklamaktan yere düşmiş olabilirmi?
    akşamları nette olmuyormusun ?yoksa erkenmi yatıyorsun.?
    ben gece kuşu durumundayım beklerim .

    YanıtlaSil
  10. neden inat edip o baş ağrısıyla duruyorsun arada bir benide tutuyor resmen ağlıyorum yaa.şimdi nedesem bilemiyorum gülen içindeki fırtına kopmamış anlıyorum anlamaya çalışıyorum kendimi koyuyorum yerine (bunu genelde hep yaparım) benim tepkim ne olurdu ne yaprdım diye ama ruhaniyet alğı farklı öneride bulunamıyorum tavsiye edemiyorum..sadece en azından yalnız değilsin buradayız diyebiliyorum:(

    YanıtlaSil
  11. :D aslında adım gulsen ..gulenı blogda kullanıyorum cokda sevıyorum:Dolsun yınede adas sayılırız:D
    sabaha karsı sokaklara bakarım.sokak lambaları sonmesıne havanın bırden aydınlanmasına....tam o an herseyın yenıden basladıgı andır.zaman gulencım zaman hersey duzelıcek...kendın yanlız hıssetme gecelerıde tvyı acıpda uyu...hakan dondugunde senı dımdık ve saglıklı gorsun.. kendı cephende hıcbır savasa yenık dusmuycegını bılsın.....

    YanıtlaSil
  12. Gülen'cim, yazılarından anladığım kadarı ile, sen son derece neşeli ve pozitif birine benziyorsun, bir de; hani kolay yıkılmayan insanlar vardır ya güçlerini kendilerinden alırlar,senin de sanki öyle olduğunu hissediyorum, peki ama seni bu kadar üzen ne? ( Tabii ki anlatmak zorunda değilsin ama eminim ki atlatırsın, bunları özellikle kendi gücünün farkında ol diye yazıyorum çünkü inan kendi gücümüz bizi ayakta tutuyor )
    Sevgilerimle...

    YanıtlaSil

Fikrin varsa bilmek isterim..

Aa BUNLAR DA VARMIŞ :)

Related Posts with Thumbnails