13 Ekim 2009 Salı

BU YAZI İÇİN 50000 HARF VE 3OOO0 SÖZCÜK TÜKETTİM :) KAHVENİZİ DAMAR YOLU İLE ALIN :)


TOPLANABİLDİĞİMİZ KIZLAR TOPLANDIK YAZI YORUM YORUMLARI:
3prenses'im, çocukken annem bizi hiçbir yere götürmezdi, hani iki taneyiz, e bir de yaramazız. Kimse rahatsız olmasın diye ne kendi bir yere gitti ne de bizi götürdü; bir yere gidildiğinde oturmanın adabını biliriz de gitmeyiz :) Küçükten alışkın olmayınca büyüyünce de gün gibi oturumlar ilgimi çekmedi ama blog arkadaşlıkları sayesinde ben bu işi sevdim :) Nalan ablanın evinde ağa oturum açmak güzel bir şey :)

sesiber'im; kıskanmakta haklısın :P Çok iyi zaman geçirdim ve en kısa zamanda (mesela yarın) yine Nalan aPlamda olmak istiyorum :D Soruna da içimdeki yolculuk Funda'm sayesinde çözüm buldum. Internet explorer ve mozillanın üzerine Chorme'u gül olarak koklayıp huzura erdim :D Chorme ve ben mutlu ve seviyeli bir birlikteliğe ilk adımımızı atmış bulunuyoruz :D

embir'im; hele senin kıskanmaya hiç hakkın yok. Yahu biz emekli güruhu olarak senin ayarladığın saat ve yerde hazır olmaya talibiz. 'Hadi' de geliriz. Ben de senin çalışıyor olmanı kıskanıyorum. İşten atıldıktan sonra (bundan da başka bir yazı çıkar) tam bir sene boyunca saat 6.30da uyanıp işe giden insanların ayak seslerini dinledim sabah sessizliklerinde caddede yankılanan. Ritmik, enerjik ve işe yetişme telaşındaki o ayak sesleri bir sene boyunca sabah körlerinde çaresizliğime hislendirdi beni. Ha bir de akşam yemek yemek istememeni kıskandım :D Sen gel de bu kez başkaları okusun gıpta ile fotoğrafları izlerken :) Sulu deterjan kutusundan üflenen baloncuklar gibi büyüyelim ama patlamayalım. Bir aile gibi..

Funda'm; yok beee. Harika değilim ben :) Sadece yazmayı seviyorum. Bloğu kapatıyorum derken ne kadar haksızlık etmişim kendime. Ben hayatımda hep hareket istermişim de farkında değilmişim. Skeloderma sorunsalından dolayı yapamadığım atraksiyon eksikliğini yazarak örtüyormuşum meğer. Kendimi iyi biri sanırdım ama anladımki yazmayınca huysuz oluyorum :) Bu bir özeleştiridir. Fotoğraflara isim koydum :) Chrome fikrin için sonsuz teşekkür ediyorum tatlım Funda'm.

Sufi'm; hepimiz adına teşekkürler. O gün çok güzeldi :) Faceblog-tr ile daha da büyüyecek. Yalnızlaştırılma politikalarına karşın bir önlem ve karşı duruş şeklinde büyüyecek olan bu buluşma ve toplantılar için o kadar heyecanlıyımki. Ben yatılı okulda büyüdüm ve şimdi herhangi bir yerde aynı dönem olsun olmasın 'bizden' biri varsa sırtımız yere gelmez. Şu an bile 'ihtiyacım var' dediğimde koşup gelecek en az on arkadaş sayabilirim ve bunun için çok kendimi çok şanslı hissediyorum. Masa üstündekleri anlayamadım yalnız??

Nefise'm; bir taşınmanın bu kadar zaman aldığı ilk ve tek insan olarak sevgiyle hatırlayacak bu insanlık seni :D ama sen de haklısın, evinin sanat eserleriyle dolu olması nedeniyledir ki incinmesinler diye yavaş yavaş taşınmışsınızdır. Hoş geldin nefis Nefise'm :) Kafanda nakış gibi çizmen yetmez sana, sen şimdi bir obje üzerinde değerlendirirsin bizi :) En kıs zaman ne zaman bilemem ama işte o zamanda seninle de görüşürüz belki :)

Nunu'm; sevgin karşılıksız değil ama düşünüyorum da seni mesela kendi evimde ağırlamak ne kadar tedirgin ederdi beni. Senin mutfağını gördükçe ailemi ve kendimi nasıl beslediğim hakkında inceden serzenişlerim var kendime :) O pastalar, o salatalar, o, o, o; her şey işte ama ya :) Ağlamak istiyorum şu an :D

Asortiğim krebim; gelseydin beşi bir yerde diye başlık atardım, biz anca okey masasını tamamladık :) Hepimiz bir arada ve mutluyduk; yani ben çok mutluydum. Gittiğim bir yerde lönk diye oturmak hala garip gelse de idare edebildiğimi düşünüyorum :) He mi nalan abla? Var mıydı bir zarar ziyanım?

cansu'm, amin. O iş olursa Ankara'da bizde kal, tamam mı? Tanıdığım her blog arkadaşımla tanıştırırım seni. Blog blog gezeriz :)

Peri'm; ismimle ilgili söylediğin şey çok hoşuma gitti. Bir gün bir bankaya gittim. Sıram geldi ve ne şanski az önce bir müşteriyle tartışmış olan memura denk geldim. Adam sinirli, gülümseyerek 'merhaba, kolay gelsin' dedim. Sinirli abi 'merhaba da az önceki olaya mı gülüyorsunuz siz?' dedi. 'hayır' dedim. 'Ben gülümsemenin kötü bir şey olmadığını bildiğimden gülümsüyorum ama siz de haklısınız (az önceki olaya gönderme yaparak) gülümsemeyen insanlarla da karşılaşıyorsunuz değil mi?' dedim. Sonra sinirli abim nüfus bilgilerime bakıp 'ha ondaaaan' dedi bu kez o da gülümseyerek. 'Pardon anlayamadım' dedim. 'Sizin isminiz Gülen'miş' dedi :))) Her zaman gülümseyebilmek için bir şeylerin yolunda gitmesi gerekiyor sanırım; kendim için olduğu kadar başkaları için DE gülümseyebilmek istiyorum ben. Her şeyin yoluna girdiğini gördüğüm o gün beklentisi içinde olacağım; hepimiz için gülümseyebilmek için hayata :)
Blog sorunları için Güzin Apla'ya mektup yazmayı düşünüyorum :D

Gönüldenele'm; imrenmekle olmaz, gelmek lazım, görüşmek lazım. Birbirini tanımanın, birbirinin sorunu ya da mutlu gününde yanında olmanın gerekliliğine inanıyorum artık; özellike UFUK ÇİZGİ'mden sonra bu düşüncem daha da derinleşti. Önceden aynılmak ve yanıltmaktan korkuyordum ama artık öyle düşünmüyorum. Çevremizde de yok mu, görüşmek istemediğimiz komşumuzla görüşmemeyi seçebiliyoruz da bloglar arası fiziki temasa dayalı görüşmelerde neden olmasın bu seçicilik? Haksız mıyım ama :) Değilim değil mi? Şimdi Hakan olsa derdi ki yine kendin sordun kendin yanıtladın. Hahahaha

Nalan ablam, görürsün sen :D Dedin ya bugün telefonda ' yarın gel yüzünü burada yıka' diye :D Sabahın erken saatlerinde sizdeyim :D Pilatesi bile birlikte yapma teklifini de kabul ediyorum :D Bak şimdi geldi aklıma aslında sizin alt kat pilates salonu için uygun bir yer :D Bir hoca buluruz; yok ya ne hocası, gider alırım bir sertifika :P Ama Mahmut abim bu işe ne der? Bir şey demeye hakkı var mı? Yok; madem bir bloğu yok :P Görürsünüz siz :D

aysema öğretmenim; sağlık sorunu ile uğraşıyor olmasaydın kesin gelirdin biliyorum ama nasılsa bir ayağın burada. Aralık ayı gibi olursa bu grup bir daha toplanır. Anlatıma gelince, Leylak dalı'yla Çınar 'sen biliyor musun nereye gideceğimizi' gibi cümlelerle bana takılıp bir de üzerine yaramaz çocuk Leylak dalı 'sen bizi internete de verirsin' deyince hain planlarım şekillendi ve 'vermem mi hiç?' dedim ama bunu benden başka kimse duymadı, zira çok sessizdim :D

BİR NEDENİ VAR ELBET YAZI YORUM YORUMLARI:
Sufi'm; logo için Ali abime hem sabrından hem bilmeyen birinden fikir alma alçakgönüllüğünden dolayı teşekkür ediyorum. Ali abimle yaklaşık onbeş gündür telefon iletişimi halindeyiz ve fikrin bu boyuta gelmesi Ali abimin dış ve iç dünyasının ne kadar olgun, ne kadar mütevazi olduğundandır. Biz sadece renkleriyle ilgili fikrimizi ilettik. Sağolsun benim 'hadi yapalım, hadi gidelim, hadi gidelim bakalım' tavrımdan şikayetsizce neredeyse sabaha kadar sürdü çalışmamız :) Ufuk Çizgisinin bu renklerle aydınlanmış olmasından büyük mutluluk duyduk. Aslında başka katılımlarla ortak bir çalışma olması çok daha iyi olurdu ama bu çok daha fazla zaman alacaktı ve benim bu 'hadi gidelim, hadi yapalım' halim uzayan işlere karşı hiç hoşgörülü değil ne yazıkki :( Bencil davranmış olduğumu düşünüyorum şu an :(

3prenses'im; çok sağol, çok teşekkür ederim. Günlerdir hayata geçmesindeki neden keşke hiç olmasaydı diye düşünüyorum ama yüzyüze olmanın, yüzyüze DE güzel bir iletişim sağlanacağının bilincinde olmak güvende hissettirmeli kendimizi. Umarım yanılmayız, umarım yanlış bir şey yapmamışızdır.

nrhnmrl'im; hepimiz için hayırlı olsun. Bloggerların birbirleriyle tanışmasının 'birlikten güç doğar' şekline bürünmesini çok istiyorum. Birinin bir sorunu mu var; atlayalım gidelim yapalım. Birinin Ankara'da takip edilmesi gereken işi mi var; arasın 'Gülen şu işimi yapar mısın?' desin -ki on sene önce chat odalarından tanıdığım bir pilot gencin kız karkadaşının diplomasını gönderdikleri vekaletle Bilkent Üniversitesinden alıp Kayseri'ye göndermiştim :) Sonra pilot Ankara'ya hastaneye geldi, gittik tanıştık :) Bir hayırlı olsun'a bu kadar laf mı yazılır ya? Ben neden susamıyorum acaba??

Bizimgibiler'im; cesaret ve ivme verdiğin için teşekkür ediyorum :) Diğer olay :( Blogda sınırlarına dikkat ederek anlattığım o olayın ayrıntılarını sen biliyorsun :( Çok ama çok zor günler, yıllar yaşadım. O suçluluk duygusundan kurtulamadım ama olan şeyin gerçekliğiyle yaşamaya alıştım sadece :( Anlattığım üzere evet hiçbir şey yapamazdım. O, eninde sonunda bir daha deneyecekti :( Engelleyemediğim için hala çok üzgünüm :( Hem ne cesaret, hangimiz cesaret edebilir kendini onbeşinci kattan bırakmaya?

Funda'm; benim kendimi suçladığım kadar başkaları da suçladı mı beni diye hiç düşünmedim. O saatten sonra hiçbir şeyi değiştirmeyecekti nasılsa :( Anlamadığım, o kadar yakın olduğum bir arkadaşımın satır aralarını okuyamamak ama saftım ben. Nedenlerini öğrenmiş olmak beni ona karşı hiç soğutmadı. Keşke o zamanlar o kadar katı kurallarım olmasaydı ve onun her şeyinden haberdar olarak yanında kalabilseydim :( Benim keşkelerim de bunlar :(

Kekikkoku'm; her şey çok daha açık, insanların kendilerini çok daha içten ifade etmelerini istiyorum. Hakan'la olan sorunlarımı anlattığım zamanlarda nasıl da mutlu etmişti destek görmek, yalnız olmadığımı hissetmek. Eğrisi ve doğrusuyla yapmam gerekenleri ya da yapmasaydım daha iyi olur'ları yüzlerini hiç görmediğm ve arkadaşım dediğim insanlardan duymak doğru olanı yapmam için bana o kadar zaman kazandırdıki. Ben anlatmasaydım kimse bilmeyecekti ve ben bu kadar rengin dolaştığı blog dünyasının insanlarının bu ve gibi olaylar hakkında ne düşündüğünü asla bilemeyecektim. Yorumlaştığım bir çok arkadaşım hakkında öngörülere sahibim artık ve az çok profiller çizebilirim kendi kafamda. A ben bunu yazayım :) Bak ne güzel bir şey; yazarken de fikir oluşabiliyor insanda :)

Gönüldenele'm; ben onu tutamazdım; düşerken tutmaktan değil kastım, o kadar yaralıymışki :( ben onu hayatta tutamazdım :( ben değil kimse tutamazdı :( Öyle çetrefilli bir işmişki :( Hayır neden hiç düşünmedim, onun öyle bir sorunu olduğu hakkında nasıl bir fikir sahibi olamadım, neden ara ara verdiği ipuçlarını tutup ipucunun beni götürdüğü yerde dahil olamadım olanlara :( İşte bunun için açık olmayı seviyorum. Şimdi bir şey söylesem bana kim inanır; o kadar sessiz biriydimki, hastalandıktan sonra beni görmeye gelen Sedef'in arkadaşları benim için 'hastalık çenesine vurmuş' demişler sonradan.. Susulmasın bence, sınırlıca da olsa konuşulsun, boşanılsın tabulardan..

SEM'im, sloganımız: Gülen'in çok sevdiği beni çok seven SEM'im; kol ağrısını dokuz aydır çeken biri olarak fiziksel ızdırabını anlayabildiğimi söylememe izin vardır umarım? En kısa zamanda iyileşmeni bütün kalbimle diliyorum. Yazamasan da telefonlarıma cevap versen diyorum? Kaç kez aradım ama kapı duvar :( Yarın arayım seni..
Keşkelerle geçen bir hayat binbeşyüz metre demir oklarla çevrilmiş bir mertrekarelik bir alan. Sadece ayakta durabilirsin. Rahatsız, huzursuz, eklemsiz, aşamayacağını bildiğinden çaresiz bir hayat. Binbeşyüz metrelik demir oklarla çevrili olduğunu hissetmek insanın kendi vicdanında mahkum olmasının yanında inan hiçbir şey.. Önemsediğim, onun onu nasılsa yapacağından çok, onu bunu yapmaması için içine girememekle ilgili olan bütün detaylar..

SONUNA KADAR YAZI YORUM YORUMLARI:
Funda'm; geç uyuyor hatta bazen uyuyamıyor ve bazen geç uyanıyor hatta bazen hiç uyanamıyorum :) Evet sen yapmıştın bunu. Hatta gönüllü LÖSEV üyesi olduğunu duyurmak istememiştin de ben ispiyonlamıştım seni. Koştur koştur gideceğini biliyorum; sesinden, anlatacak çok şeyin olduğunu her cümlenin daha başından bildiğim tatlı Funda'm; çoğalırız elbet bit gün amip gibi.. Zuzu kişisiyle müşerref oldum :D

Kekik kokum; Elçin eli kalbinde ya da kalbindeki eliyle adımlıyor hastane koridorlarını. Elçin'le kuracağımız her irtibat telefonuyla sevinçten havalara uçuyor. Sırada neresi var diye düşünmeden de edemiyor.

Gönüldenele'm; evet bu ihtiyaçlar hiç olmamalı, çocuklar hastalanmasa keşke. Sağlık sisteminin eksileri ve eksiklileriyle yirmi senedir mücadele eden biri olarak onlar için her şeyin ne kadar zor olduğunu iyi bilenlerdenim :( Her şeyin iyi olacağını ümit etmekle de olmuyor. Orada bir taş var bir tane, ellerimiz de taşın altına girse ne iyi olur.. Yoyo için; vallaha mı :P Ay utanıyorum ama kuzum :)

Nalan ablam; seninle kolkola Onkoloji hastanesine gidelim mi??

ORTAYA KARIŞIK:
Volkankaldera'm; dağıt bulutlarını da gel artık, sen bana gitme derken ben sana gel diyorum. İyileştir kolunu çabucak. Yarın demiştin, kaç yarın oldu saymıyorum. Kalbimden geçenleri bilirsin sen :)

n@zo'm, tatlı öğretmenim; cesur bir kalbe karşı olan sevgimin karşılığısın sen. Düzgün, düşünceli, kendi gibi hisleri de narin. Çekip gidemedim; her zamanki gibi 'hadi gidelim' duyguma yenildim :( Şimdi ise önemsediğim sözleri duymaktan alıkoymamaya karar verdim ve sık sık çektiğim o U dönüşlerinden biri sonucu hep yeşil ışıkları denk getirip bulvarlar geçiriyorum ardı ardına; geçtiğim her dar sokakta gaz keserek, hıza uygun yerlerde kayarak yollardan bir yağ gibi..

özlem'im; dar alanlarımda cendereye girmiş de çıkmak için bildiği bütün akrobatik hareketleri deneyen insan gibi olmaktansa sözünü yemiş biri olmayı seçtim. Burası benim için iyi bir yer. Koşturacak bir atım varken neden bahçedeki bir ağaca bağladığım süzgün atıma üzgün bakayım siyah demirli pencerelerden? Sözlerinin benim kadar arkasında olmayan isimsiz, isimsiz olduğu için de sıfatsız kişilerin mutlu olmasından daha önemli benim mutluluğum. (Nalan abla öğrenmiş miyim bencil olmayı :P)

Dağlar kızı'm; arkadaşlar bu kadın çok komik :) Bugüne kadar gördüğüm en komik hamile insandır kendisi. En sonki yazısında 'bugün de doğurmadım' yazmış :))))))) Gecenin bir yarısı bağıra bağıra güldüm :)))))))))) Çünkü keyfi bir durum ya :) Bugün markete gitmezsin, bugün evden dışarı çıkmazsın, bugün vs vs ama bugün de doğurmadım nasıl komik bir anlatımdır yahu :)))))))) Hakan da dedi ki: Ne yapsın kadın :))))) Ela gelince ne komediler olacak ailece meraktayız haliyle :) Allah kolaylık versin dağlar kızı'm :)

bahar'ım, yorgun'um; hoş geldin, sonunda döndün :) ne tatilmiş kardeşim ama. Çöp kutusuyla hızlı bir giriş yaptığını görerek mutlu olduk :) Da; sen nasıl kıyacaksın; o çöp kovasına çöp koyarken o eller hiç mi titremeyecek Allah için söyle??

Nunu'm; hala bir silgim yok ama arkadaşlarım kalem kutumu buldu ve bütün kalemlerimin ucunu açtılar. Reklamda dediği gibi; evet söz uçar yazı kalır. Şu 12+4 aylık süre içinde neler oldu neler. Hayattan aldığım acılarla br kez daha yoğruldum. Hayattan aldığım güçle bir kez daha doğruldum. Yapabileceğim tek şey yazmak; ah bir de pasta yapabilseydim. Pastaların güzel kalpli, sen onlardan güzel kalpli. Onlar senden, sen onlardan :)
Sen hep pasta yap, ben izleyeyim :)

Leylakdalı'm; Antalya'daki yaramaz çocuk :) Bıraktın gittin, bir de iklim değişir Akdeniz olur filan? Ne oluyoruz? Ayıp olmuyor mu??
Çınar'ım, okyanus insanı yarın yine gel :))))
Nalan ablam; yarın yine geliyorum :)))))
Bir daha teşekkürler..

eLLa: Hayatın çok zor olduğu anlar.. Anladığın için teşekkürler güzel gözlü kız..

1 MART 2009; AKŞAMDAN SABAHA DOĞRU YAZI YORUM YORUMLARI:
3prenses'im; o yazı mart ayına ait bir arkadaşımla postalarımızdan oluşan bir yazı. Dün akşam bir posta ararken gözüme ilişti -ki postalarımı silmiyorum- açtım ve okumaya başladım. Sanki o gündeymişim gibi hissettim kendimi. Acım çok yeniydi; gerçi hala yeni de.. Sabaha kadar yazıp durmuştuk arkadaşımla. Ondan izin almadığım için sadece kendi yazdığım postaları ekledim. O zamandan beri çok şey değişti. Yeni bir hastalıkla tanıştım, taşındım. Koca bir yaz geçirdim; koca ve yaptığım yolculuklarla mutsuz bir yaz. Hayal kırıklığı yaşamadığım bir yol olsa da üzülmesine engel olamıyor insan. Geçti neyseki.. Benim de seni sevdiğimi biliyor olmalısın :) beklediğimi de :)

Oytunlahayat'ım; itirafın bu muydu :))) hay Allah :) İtiraf.com'da bir itirafım yayımlanmıştıki evlere şenlik :D Asortik Krebim biliyor :) Benim sıkıntım da bu; kısa cümlelerle aramda çözümü mümkün görünmeyen bir anlaşmazlık var. Kısa cümle kurmayı başaracağımdan neredeyse hiç emin değilim :( Sakız çiğnerken dans edebilip aynı zamanda da telefonla konuşabilirken uzun olmayan cümle kurabilmek neden bu kadar zor benim için anlayamıyorum :( Bu arada bir SON DAKİKA HABERİ: Bilgisayarla tv yanyana. Hakan'ın sinema tv'de izlediği filmdeki karınca saldırısı göz hizama girince tvyi kapatıp hiçbir şey olmamış gibi yazıya devam ettim. Hahahahahah. Hakan önce azarlar gibi konuştu, oralı olmayınca da kafama elma çöpü fırlatmakla tehdit edince açmak zorunda kaldım ama bu süre içinde karınca saldırı sahnesini de atlatmış oldum :D Tavsiye edebileceğim bir yöntemdir. Konumuza dönelim: Çok üzüldüğünü çok üzüldüğümle aynı olarak görüyorum :( Anne, baba kaybındaki insanlarda kendi yüzümü görüyorum. Bu üzüntü asla bırakmayacak yakamızı. Ne yaparsak yapalım aklımızdan çıkmayacak. Nunu'mun dediği gibi biz bunlarla yaşamayı öğreneceğiz. Çok özlüyorum annemi. Onun beni gördüğünü düşündüğümde vaz geçiyorum üzülmekten, sonra unutuveriyorum yeniden başlıyorum üzülmeye :( Senin hayatla mücadele dediğin şekli hayatla kavga anlayan insanların olması ne kötü.. İyi bir şeyler yapabilme gayreti demekle ne demek istediğini çok anlayamasam da bunun iyi bir şey demek olduğunu bildiğimden çok içten bulduğum hislerin için çok teşekkür ediyorum.
Çığlıklarımızın karışması birbirine; yağmur damlalarının oluşturduğu şiddetli sağanak gibi..

nalan ablam; oldu, oldu :)

Mavianne'm; ah neden bu özür? Özürlük bir durum yok. Estağfurullah hatta. Sen çalışan, iki evlat sahibi, muhabir bir annesin. Zamanın kısıtlı; kaldıki benim yazdığım incelikte okuyamamak için özür çok daha ince bir davranış ve bu özür karşısında küçüldükçe küçüldüm :( Böyle bir şey hissettirdiğim için asıl ben özür dilerim..
Pilatese gelince, pilates bugüne kadar yaptığım en güzel spor. (cimnastik, basketbol, capoeira, latin dans, paraşüt) Nefes alıp verme arasında alınan oksijenin vücut ve beyinde kaldığı sürece bana ne kadar iyi geldiğinden, kolumun ağrısını pilates sayesinde daha az hissettiğimden, boynumda yıllardır geçmeyen kortizon şişinin pilatesle nasıl da indiğinden, duruşumun ve yürüyüşümün düzgünleştiğinden, oksijenin ruh, beden ve beyin sağlığına ne kadar olumlu etkileri olduğundan söz edebilirim ama pilatesin bir bedene nasıl bir etki yarattığı konusunda söz söyleme hakkına sahip değilim; uzman olmadığım bir konuda söyleyeceğim sözler ahkam kesmekle eş değer olduğundan beden eğitimi öğretmeni olan ikizim Sedef'ten bir yazı hazırlamasını istedim. Bugün yarın yazı hazır olur. O zaman blogda yayımlarım.
Fotoğraf iltifat için teşekkür ettiğini fısıldadı kulağıma; metroda :)

Keyfeseyran; ben de sana teşekkür ederim. Hoş geldin aramıza ama tüm yazılarımı okursan senden uzunca bir süre haber almamız söz konusu bile olmayabilir :P Demedi deme :)

cansu'm; o mimi hazır bil :)

Kekik koku'm; senin yazıların kadar etkili olabilse keşke. Sen derin, sen inançlı ve insancıl; cafe gibi de :) aradığın her yiyeceğin tazelikle korunduğu, zenginliğin yanında mütevazılığın da aynı yerde barındığı görsel bir mutluluk :) Hakan bir keresinde demişti ki 'kendi yapmamıştır, almıştır onu o' Hahahahahah

Nefise'm; evet yüzümün etlerinden bir kısmıyla vedalaştım. Gamze de çıktı ortaya ama kırkiki yaşımda keşfettimki benim sol yanağımda da bir gamze mevcutmuş :)))) Aslında gamze için yanak anomalisi diyorlar ama bir anomali bu kadar güzel olabilir mi? Ben gamzelileri çok severim :)

PİLATES GÜNLÜĞÜM:




NALAN ABLANIN EŞİ MAHMUT ABİNİN AKIL ALMAZ EL BECERİLERİNDEN KİMSENİN MAHRUM KALMASINI İSTEMEDİĞİMDEN
MAHMUT ABİ BLOG AÇ
KAMPANYASI BAŞLATIYORUM!
EYLEM PLANI İÇİN BENDEN HABER BEKLEYİN.
YARIN MAHMUT ABİMİN BİZZAT KENDİSİNİ BİZZAT KENDİM OLARAK RAHATSIZLIK VERMEK ÜZERE EVİNDE ZİYARET EDECEĞİMDİR :d

Not: Bu yazı çok uzun oldu. Hepsi aklımdaydı ama eksikli kalmasın diye yorumlara dönüp yeniden okumak, yanıt yazmak ve çoğu ezberimdeki linkleri yanlışlığa fırsat vermemek için kontrol etmek biraz yordu beni. Atladığım varsa -ki sanmıyorum- şimdiden peşin peşin, paşa paşa özür diliyorum. Gidin yatın hadi..

13 yorum:

  1. gülen kahvemi okkalı yaptım duble bardağa geçtim sandalyeme. bana milyon verseler yok yok hatta trilyon verseler altıma birde araba çekseler gecenin bu vakti bu kadar uzunnn bi yazıyı okumazdım..
    choreme ile koklaşmana sevindim:))
    zuzu kişiyle müşeref olmana çokkk çok sevindim:))))
    evet tanımışsın sen beni hatta tanımaktan öteye geçip birde çözmüşsün üstelik..koştur koştur giderim nefes almadan tıpkı konuşurken olduğu gibi:))))
    senin kadar uzun yazayım dedim ama olmadı hadi yatttım ben:)))
    seni seven fundiş...

    YanıtlaSil
  2. bu arada unuttum 2dk görüyon demi:)))
    uyku konusunda yalnız değilsin aynı durumlar sözkonusu zira şu an 04:25:(((
    allah mahmut abinin yardımcısı olsun..akşama mahmut abiden bir post alırsak şaşırmam:))) kolay gelsin canım

    YanıtlaSil
  3. canım gülenciğim..
    :)))
    ben sevdiğim kalplerle başlı başına ÇOK MUTLU olan bir karakterim. tek isteğim huzurlu,kendini çözmüş,adını koyabilmiş hayata karşı duruşları oluşmuş stressiz insanlardır. aynen senin gibi :))
    sofralar ben onları çok sevdiğim için öyle..
    bana mis gibi kokan taze bir fincan çay, yanına bir dilim kek vermişseler allah ömrüne bin güzellik katsın derim daima..
    beni mutlu etmek bundan öte EMİN OL HİÇ DEĞİL.. sadec herkes gibi sükuneti seven bir yapıdayım..
    VALLAHİ MİM gibi yazı oldu :)))
    MİM leyen dostlara duyurulur :)))

    segiler güzelciğim.......
    ( inanılmaz incelmişsin. ama inanılmaz :)

    YanıtlaSil
  4. gülen'im ben şu dünyalar güzeli iğneliklere iğne batırırken acımayan bir insanım buna mı çöp atamayacağımmmmmmmmmmm ........ nihohahaaaaaaaaaaaaa

    YanıtlaSil
  5. yazıya yorum yorumlarını bu kadar uzun yazabildiğin için ve eşsiz kelime hazinen için seni çok kıskandım gülen çok..hem de gece yarısı yazmışsın,uykun yok muydu yaw o saatte :)

    dün pilates yaparken pes etmedim,gülen'i düşün diye sürekli telkin ettim kendimi...ya gülen birşey diyeceğim sana, bir yazını pilates üzerine yazsana,hangi egzersizler sıklıkla yapılmalı,nefes alma hangi durumda önemli,ideal süre ne kadar gibi.linklerle de yönlendirebilirsin tabii...ha google da bir dünya site var ama ben senden dinlemek istiyorum gülenim tezerim :)

    YanıtlaSil
  6. O yarın bugündür de, saat erken olmasın gülüm :)

    YanıtlaSil
  7. Oh be ,kimse gelmeden şu yazıyı bitirebildim :)

    YanıtlaSil
  8. Dostluklar, paylaşımlar gülümseme, espiri ve daha neler neler 5000 kelime 3000000 heceler...Ya masanın üstündekiler? "aç aç oynanmıyor ki bu oyun!"Uzatsam elimi alamıyorum ki kurabiyeleri.Sevgilerimle.

    YanıtlaSil
  9. Hiç kimseyi kırmamak ve hepimize dostluğunu hissettirmek için bu kadar emek ve zaman harcayıp böyle bir yazı yazan, bu güzel insanı şapur şupur öpmem de ne yaparım ben:)))

    YanıtlaSil
  10. yalancı Gülen ,şu saat oldu hâlâ gelmedin.
    Mahmut abin de meclis saatini izlemeye daldı.Bakalım bu gün bizim evin yolunu bulabilecek misin?bekliyoruz.
    İçimdeki yolculuk,canım mahmut abisi de didişmeyi sever .Post yazar mı bilmem sohbet odalarını sever de blogunu sevemedi bir türlü.Belki de pek yorum almadığı içindir.
    alkışı pek sever kendisi duymasın

    YanıtlaSil
  11. Çok tatlısınnnnnn:) Ailecek seviyoz sizi:) Ela bile... Seni okurken hopluyo zıplıyo kızım:)

    YanıtlaSil
  12. yaa canım neler yazmışsın hepsını zevkle okudum.ankarada sana kalmaya gelirim canım. hayırlısı ile bir o iş oluversin.mim hazır demek kı saol canım benim kocamannnnnnnnnnnnn sevgiler....

    YanıtlaSil
  13. Kuzum sendeki sabrada hayranım :)
    ne kadar zaman geçsede üzerinden yorumları tek tek yazmışsın ! inatçılığının, detaycılığının delaletleri işte !
    biz seninle birbirimizi tamamlarız :) sen detayları bıkmadan görürsün bende bıkmadan detayları sana bırakırım :)
    Gülenim Ankara'ya gelirsem bilki kapındayım o gün :))Hakan'a söyle hepsini ben yapıyorumm :)

    YanıtlaSil

Fikrin varsa bilmek isterim..

Aa BUNLAR DA VARMIŞ :)

Related Posts with Thumbnails