A evet, olabilir, haklısın. Deşifre etmeden güzel gün yazısı çıkar bu postalardan. Gerçi benim okuyanım yok :D Hakan'a bile zorla okutuyorum. Zaten tam olarak neye kızdığımı sorduğunda bloğu açıp okuttum. Nah işte orada yazıyor dedim :D Okudu ve 'Gülen kalemin çok iyi senin' dedi. Neye kızdığımın hiç önemi yok yani diye tuttururdum ama hediyesini henüz vermediği ve hediye seramonisinden her an vazgeçecek olması tedirginliğiyle kendisiyle dövüşmekten alıkoydum kendimi ama tam dövüşlük bir durumdu; içeriğe bakmadan sadece tarzımı beğendiğini söylemesi on numara kavga harekatına ilk adımdı. Anlayacağın, kendi kendime çalıp söylüyorum blog dünyasında ama kesinlikle mutsuz değilim bundan. Gereksiz, duyarsız kalabalıktan iyidir. Bana iyi gelmesi yeterli. İddiasız, tek başına biriyim buralarda. Hele hele bir olaydan sonra mümkün olduğunca temkinli yaklaşmaktayım blog arkadaşlıklarına. Eğer dişe göre bir şey okumak istersen Geveze Kalem ve onun annesi Yaşamın Kıyısında var. Ha bir de sen oldun. Okeye 4. aramaya gerek yok :D
Şiirini yazdığın postaya yanıt yazarken atladığım bir konu vardı. Şiir sevip sevmediğimi soranlara 'ben şiir değil şair severim' der ve sayarım: Orhan Veli, Cemal Süreya, Nazım Hikmet, Bertolt Brecht.. trash gibi olmalı şiir; söyleyip gideceksin, dolandırmadan, allayıp pullamadan.
Süssüz şiir seviyorum ben. Makyaj yapmadan elini yüzünü yıkayıp dışarı çıkmış kadın gibi olmalı benim okuduğum şiirler.
Ben uzun yazıyorum. Kısa cümlelerle kendini ifade edebilmeyi henüz başarabilmiş değilim, sürekli 'sadede gel' kıvamında biri olarak sürdürüorum hayatımı, yazarken de konuşurken de.
Bu konuda yenişemediğim tek biri oldu hayatımda, Hakan'ın annesi.
Benim postları okurken bayılır insan :(
Demekki şimdi zamanı değil. Zoraki olmuyor o işler.Alçak gönüllü, hoşgörülü olmanın dışında çok kırıldığında affetmek bilgeliği gerektiriyor. Kimse kusura bakmasın ben bilge değilim! Senin de ateşini yakmış gibi oluyorum belki ama farklı düşünüp başka konuşmak hoşuma giden bir durum değil. İstemediğin hiçbir şeyi, sırf başkaları mutlu olsun diye yapmak zorunda değilsin. Gereksiz kalabalık yerine üç kişilik koca bir dünya da yeter insana. Sen yaz, kim ne derse desin.Yazmak öyle bir terapi ki yakalanıyorum sık sık ağlarken babama. Babam yokken ağlama seslerim duvarları, zeminleri yıkıp alt komşularıma ulaşıyor. Koşup geliyorlar sağolsunlar.. Onlar gidince blogda buluyorum kendimi, okuyup yazıp belki atlatabilmek ümidiyle.
Üzüntü ve sıkıntılar arasından hayatla olan flörtün devam ediyor. Bunun devam etmesini umuyorum.
Bilgelik insan üstü bir standart olduğundan gördüğüm son bilge Avrupa Yakası'ndaki Gülenay abiydi :/ Zorla olmuyor, zorlandığında bir beden küçük pantolonun en olmayacak yerde seni yarı yolda bırakması gibi bir facia çıkıyor ortaya.Değişir mi fikirlerim bilmiyorum ama eski hoşgörümü özlemiyor da değilim :(
Misafir gelmeden önceki söyleyeceğin 'o kadar çok şey varki'de kaldı aklım.Toparlarsan ki mutlaka toparlarsın, o anki duygu ifadesinden uzak olacaktır; yine de söz edersen seni daha iyi tanıyacağımı düşünüyorum.
Gelelim Pollyanna'ya. Bence sınırsız huzurun tarifi bu değil. Pollyanna aptal bir kız. Birinin sorunları bir biçimde ertelemenin bir yolu olarak uydurduğu bir senaryonun zavallı kahramancığı ne yazıkki. Sorun olduğu yerde kalıp sorunu o anda çözmek; biriktirmeden, içe atmamak ve bunları yaparken de 'GÜNÜMÜZDE' yapmak gerekli bence. Bilinçaltımızın en büyük düşmanımız olduğunu düşünürsek Pollyanna'nın da onun iyi görünümlü ama en az onun kadar kötü ikiz kardeşi olduğunu anlamak çok zamanımızı almaz. Günün birinde önce daha az kırılmayı, sonrasında kırılmamanın Pollyanna'cılıktan geçmediğini öğrenmeni görmek istiyorum.
Ay dur senden posta geldi.Bunu gönderiyorum acilce.Öptüm :)
Çok uzun oluyor cümlelerim. Tek sıkıntım o :(
Ben çok yanlış seçim yaptım aslında. Lisede gaza gelip fen bölümüne geçmekle, arkasından yarım bırkasam da mimarlık okumakla hata ettim. Çok başka bir alanda, çok başka bir şeyler yapan biri olabilirdim. Gemi kaptanı ya da tayfası olabilirdim, gezerken de yazabilirdim. O zamanlar yoktu ama şimdi lisede olsam kesin bir aşçılık okulunda alırdım soluğu ama neyseki bu konudaki isteğimi Hakan insanı İzmir'den dönünce hayata geçirme planlarımız var. Kardeşim yemek işini bize devredecek. Yavaştan yiyecek içecek işine bulaşmayı düşünüyoruz. Adı bile hazır: GÜLEN PORSİYON :)
Birilerine uğurlu gelmen bana çok eski bir anıyı hatırlattı :)))))))))))) Çalıştığım zamanlarda (hastalık öncesi bir fabrikada çalışıyordum) bir Oktay vardı. Bir süre sonra amme hizmetlisine dönüştü. Önce Güzide'yle çıktı. Ayrıldılar. Güzyy iki aya kalmadan evlendi. Oktay yakışıklı çocuk. Meral'le çıktı. Ayrılık. Meral'in nikah davetiyesi geldi. Bir kızla daha çıkıp o kızımız da gelinlikler içinde buluverince kendini Oktay'a iş çıktı. Sıraya girdi kızlar. Oktay'la çıkıp da evlenmeyen kalmayınca Oktay evlenmek isteyen kızlar için bir basamak olarak kullanıldığını çakozladı ve gitti fabrika dışından bir kız bulup evleniverdi :D Kendi aralarında Oktay'la çıkma listesi yapan kızların uğradığı hayal kırıklığını düşünebiliyor musun? hahahaha. KİMDİ aklıma gelmedi; benzer bir film vardı. Has adamımız küçük bir veletken yaşıtı bacaksız bir kız tarafından lanetleniyor ve adam kimle çıkıp yakınlaşırsa o kız evleniyor. Adamın ünü o kadar yayılıyor ki adamla çıkmak için kadınlar sıraya giriyor :) Adam günün birinde aşık oluyor ama kızla yakınlaşırsa biliyorki kız başkasıyla evlenecek. Sonra kendini lanetleyen kadını bulup lanetini geri aldırıyor da sevdiği kadına kavuşuyor sonunda. Ben Meg Ryan'lı romantik komedilere bayılırım. Hakan da fantastik sever. 300 Spartalı'yı izletmişti bana. O ağlamadı diye ben ona gönül koymuştum, o da ben ağladım diye 'Gülen film bu' diye hem gülmüş hem de burnumu silmişti :)))
Ne mi bunlar?
Tanıştığımız ilk gece sabaha kadar postalaştığımız bir arkadaşıma yazdığım postalardan bölümler. Tarih: 01 Mart 2009.
Mutfaktaydım, bir türlü ısınamıyordum ve bir kaç güne kadar nihayet taşınacaktım o bir türlü sevemediğim evden. Ne kadar zaman geçmiş, neler değişmiş ya da aynı kalmış..
Kimler girmiş hayatıma :)
İçimde içime sığdıramadığım bir sevinç var; taşkınlık yapıyorum ve bunu anlamsız buluyorum. Sanırım yarın çok güzel bir şey olacak. Sabahı zor sabah edeceğim kesin.
İyi bir şey..
Güzel geldi :)
PİLATES GÜNLÜĞÜ:
ÖNCE ÜLKEMİN BAŞINA GELEN SEL FELAKETİ ARKASINDAN KENDİ SORUNLARIM NEDENİYLE UZUN ZAMANDIR PİLATES FOTOĞRAFI EKLEMEDİM.
GEÇEN BU ZAMAN İÇİNDE ZAMAN ZAMAN ARA VERSEM DE
PİLATESE DEVAM EDİYORUM.
BEN BİLDİĞİMİ İDDİA EDİYOR DEĞİLİM
AMA SİZ ASIL BİLENLERE KULAK VERİN VE SİZE UYGUN BİR PİLATES PROGRAMIYLA NEFES ALMANIN GÜZEL BİR EGZERSİZ OLDUĞUNU KEŞFEDİN.
OKSİJENİN BİR BÜTÜN OLAN RUH VE BEDEN SAĞLIĞINIZA İYİ GELECEĞİNİ
GARANTİ EDİYORUM..
Not: Faceblog-tr için hummalı bir çalışma içindeyken yorum yorumlarına kötü davrandığımın farkında olarak özür diliyorum.
kiç kimse okumuyo diyon üzülürüm ben herzaman okuyorum seni.yazı tarzını bende beğeniyorum:)şairlerden şiirlerden en çok cahit sıtkı tarancıyı severim.çoğu şiiri artık ezberimdedir.geçen gece bilgisayar kapandı birden tekrar açtım sen gitmiştin.
YanıtlaSilitiraf ediyorum bende :))
YanıtlaSilseni yaklaşık 1-1,5 aydır okuyorum. Okurken anlamakta evet bazen güçlük çekiyorum. Bazen geçmişi bilememekten, bazen ince nüansları fark edememekten... Ama 2. sinde kavrıyorum çoğunlukla ...
Ohhh be söyledim rahatladım :))
Ama seni okumaktan hoşlanıyorum. Ortak birşeyler buluyorum yazılarında. Sızını yüreğimde hissediyorum, çünkü aynısı bende de var. Ben senden biraz daha fazla üstünü kapatmaya çalışıyorum sadece... Çığlıklarını duyuyorum, çığlığımı atıyorum çoğu zaman seni okuyunca...
Hayatla mücadeleni, iyi birşeyler yapabilme gayretini seviyorum. İşte böyle bir takipçinim senin. Bunları neden yazdın şimdi diyecek olursan bilmiyorum, içimden geldi :))
Sevgiyle kal...
o iyi şey oldu mu?
YanıtlaSilmüjdeli haberi bekliyorum.
merhabalar güzel arkadaşım,
YanıtlaSilben işte iki arada bir derede blog dolaşıyorum,
bu nedenle senin güzel yazılarını senin yazdığın incelikte okuyamadığım için özür diliyorum
ama yüreği güzel kendi güzel arkadaşım,
her zaman takip ediyorum
nalan abla ile de dostluğunuzu gıpra ile izliyorum
ayrıca bu fotoğrafta da çok hoş çıkmışsın
spor yapmak bence herkese çok iyi gelir
ben de merak ediyorum pilatesi
bu konuda yazarsan sevinirim
sevgiler
yazılarını okudum teşekkür ederim seni takip edip tüm yazılarını okumaya çalışacağım sevğiyle kal
YanıtlaSilmimlendin canım...
YanıtlaSilGülenim yazıların su gibi..çok güzel.
YanıtlaSilBıçak gibide keskin..
tehlikeli.
söyleyecek çok şey var ama ..Gülenim seni çok seviyoruum..şimdilik bunu söyleyeyim
Platesten bedeninle beraber yüzünde nasibini almış bence...ifaden değişti.daha ince görünüyor yüzün...sen yaz ben bir solukta okuyorum..o kadar telaşlı okuyorum ki bazen dönüp tekrar okuyorum bazı kısımları...iyilikler seni bulsun e mi...
YanıtlaSil